Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

el-KUDDÛS

Yeni Sayfa 1


﴿ اَلْقَدُّوس ُ﴾
el-KUDDÛS





?el-Kuddûs?,[1]
tefsircilerinde dediği gibi, tüm şerlerden, noksanlıklardan ve ayıplardan
münezzeh (=uzak) olandır.


Dil bilimciler, bu kelime ilgili olarak şöyle derler: Allah, bütün ayıplardan
temiz ve O'na layık olmayan tüm vasıflardan münezzehtir.


Bu kelimenin aslı, ?taharet?ten ve ?nezahet?ten gelmektedir.

?Beytu'l-Mukaddes?
bu kelimeden alınmıştır. Çünkü orası, tüm günahlardan arınılan yerdir. Oraya
yönelen kimse orada duadan başka hiçbir şeyi murad etmez ve anasının onu
doğurduğu ilk gün gibi günahlarından arınmış bir şekilde döner. Yine cennette,
dünyanın afetlerinden arınmış temiz bir yer olduğundan dolayı

?Hazîratu'l-Kuds?
diye isimlendirilmiştir. Cebrâil (a.s.)'de

?Rûhu'l-Kuds?
diye isimlendirilmiştir. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v) tüm ayıplardan uzaktır.
Meleklerin şu sözü de aynı şekildedir:


?Bizler
hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak,
orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler?
(Bakara,


2/30.)


Bu âyetin manası ?Senin için nefsimizi temizleriz? demektir ve buradaki lam
harfi, fiili geçişli kılmak içindir denmişse de bu doğru bir görüş değildir.
Doğru olan ise mananın; ?Sana layık olmayan şeylerden Seni takdis ve tenzih
ederiz? demektir. Bu ise tefsir ehlinin cumhurunun (=çoğunluğunun) görüşüdür.


İbn Cerîr dedi ki: {وَنُقَدِّسُ
لَكَ}?Seni
takdis ederiz?
demek; tüm kötülüklerden arınmış olan sıfatlarına Seni nisbet ederiz ve Seni
inkar eden küfür ehlinin Sana izafe ettiği şerlerden Seni tenzih ederiz
demektir.


Ebu Salih der ki: ?Bazıları şöyle dediler: ?Seni tazim eder ve Seni yüceltiriz'
(demektir.)?


Mücâhid der ki: ?Seni tazim eder ve Seni yüceltiriz? (demektir.)[2]


Tefsircilerden bazıları da şöyle derler: ?Kötülüklerden Seni tenzih ederiz ve
onları Sana nisbet etmeyiz (demektir.)?


Âyetin metninde geçen ?lam? harfi, yüce Allah'ın şu âyeti kerime buyurduğu ?lam?
harfiyle aynı anlamdadır: {رَدِفَ
لَكُم}


?Size yaklaştı?
(Neml,


27/72.)[3]


Çünkü mana, yüce Allah'ı tenzih etmektir. Yoksa bu olaydan dolayı onların
nefislerini tenzih etmek değildir.


İşte bundan dolayı bu lafız, âyeti kerimede meleklerin şu sözüyle birlikte
geldi: {وَنَحْنُ
نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ}


?Bizler hamdinle seni tesbih ederiz?
( Bakara,


2/30.)


Muhakkak ki tesbih Yüce Allah'ı tüm kötülüklerden tenzih etmektir.


Meymûn b. Mihrân der ki: ?

?Subhânallah',
kendisiyle yüce Allah'ın tazim edildiği ve kötülüklerden uzak tutulduğu bir
kelimedir.?


İbn Abbâs der ki: ?

?Subhânallah'
kelimesi, yüce Allah'ı bütün kötülüklerden tenzih etmektir.?


Bu kelimenin[4]
aslı ?Mubâade? (=Uzaklaştırmak) kelimesinden alınmıştır. Araplar bir yerden
uzaklaştıkları zaman {سَبَّحت
فيِ اْلاَرْضِ}?Sebbahtu
fi'l-ardi?
derler. Şu âyeti kerimede aynı manadadır:


?Her biri bir yörüngede yüzmektedirler?
(Enbiyâ,


21/33.)


Her kim yüce Allah'ı över ve O'nu kötülüklerden tenzih ederse muhakkak ki
yüce Allah'ı tesbih etmiştir.


Şöyle denir:

?Sebbahallah?
(Allah'ı tesbih etti).

?Sebbaha lehu?
(O'nu tesbih etti.)

?Kaddese lehu?
(O'nu takdis etti) ve

?Kaddesehu?
(O'nu takdis etti.)[5]





* * *







[1]
Kuddûs: Temiz, hiç bir lekesi olmayan, bütün
eksiklik ve kusurlardan münezzeh olan, herhangi bir eksikliği kabul etmeyen,
fazilet ve güzel sıfatlardan dolayı öğülen.


Istılahta ise; Kuddûs denilince, yüce Allah'ın isimlerinden birisi
akla gelir ki, bu isme göre O, zatına yakışmayan her şeyden münezzeh, bütün
vasıflarda en mükemmel, tahdîd ve tasvire sığmayan, öğülmeye lâyık kemâl,
fazilet ve güzellik sıfatları kendisinde olandır.


Kur'ân-ı Kerîm'de Kuddûs kelimesi, yüce Allah'ın ismi olarak iki yerde
el-Melik ismiyle birlikte geçmektedir (bk. el-Haşr,

59/23;
el-Cum'a,

62/1).
Ayrıca bir yerde de, Allahü Teâlâ'nın meleklere insan neslini yaratacağını
bildirdiğinde, onların verdiği cevapta ?nukaddisu? kalıbıyla
zikredilmektedir (el-Bakara,

2/30).
Burada da aynı luğât ve ıstılâh anlamlar sözkonusudur.


Yüce Allah'ın bu ismi, O'nun, teşbîh ve tecsîmden, bir başka şeye
benzemekten, beşerî sıfatlardan münezzeh olduğunu ifâde etmektedir. Nitekim
Beyhakî, bu Kuddûs ismini, kendi yaptığı ayırıma göre, Allah'tan teşbîhi
nefyeden isimler arasında saymaktadır (Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sıfât, Beyrut
ty., s.38).


Yukarıda sözü geçen Bakara sûresi

30.
âyette ?nüsebbihu? ve ?nukaddisu? kalıplarıyla ?tesbîh? ve ?takdîs? bir
arada kullanılmıştır. Bu iki kelime, aralarında bazı farklılıklar olmasına
rağmen iç içedir ve birbirini bütünleyicidir. Açık bir tesbîhde takdîs, açık
bir takdîsde de tesbîh vardır. Zirâ, tesbihde de, Allah'ı her türlü noksan
Sıfatlardan uzak tutmak anlamı görülmektedir. Aradaki fark; takdisde isbâtın
tesbîhde ise nefyetmek sûretiyle isbâtın ağırlıkta olmasıdır. Bunu şöyle
îzah etmek mümkündür:


Kötülenen ve âcizlik ifâde eden sıfatların nefyedilmesi, ortadan
kaldırılması, aynı zamanda öğülen ve kemâl sıfatlarının isbât edilmesi
demektir. Nitekim ?Ortağı ve benzeri yok? demek, O'nun tek ve yegane varlık
olduğunu isbât etmek olur. Yine aynı şekilde ?O hiç bir şeyde âciz kalmaz?
demek, O'nun güçlü ve kuvvetli olduğunu; ?O kimseye zulmetmez ? demek de
O'nun hükmünde âdil olduğunu ortaya koyar. Zirâ, âciz kalmak ve güçlü,
kuvvetli olmak, zulmetmek ve adaletli olmak birbirinin zıddıdır. Dolayısıyla
birisinin isbâtı, diğerinin nefyini, ortadan kaldırılmasını gerektirmiş
olur.

İşte tesbîh ile
tasdîs arasındaki fark burada ortaya çıkar. ?O şöyledir? dediğimizde yani
bir şeyin varlığını isbât ettiğimizde ?takdîs?; ?O şöyle değildir?
dediğimizde, bir şeyin öyle olmadığını isbât ettiğimizde de tesbîh sözkonusu
olmuş olur. Fakat netice itibariyle daha önce de sözü geçtiği gibi, esas
itibariyle aralarında pek büyük bir fark yoktur. Tesbîhde takdîs, takdîsde
de tesbîh sözkonusudur. Her ikisi içiçedir. Nitekim Yüce Allah bu ikisini
İhlâs Sûresinde bir araya getirmiştir. İhlâs Sûresinin ilk iki âyeti olan
?Kul huvallâhu ehad. Allâhu's Samed? (Deki: O Allah birdir.

Allah Sameddir, yani her şey varlığını ve devamını O'na borçludur. O hiç bir
şeye muhtaç değildir) âyetleri takdîsi, geriye kalan ?Lem yelid ve lem
yûled ve lem yekun lehû kufuven ehad? (Kendisi doğurmamıştır ve bir
başkası tarafından da doğurulmamıştır. Hiç bir şey O'nun dengi olmamıştır)
âyetleri ise tesbîhi ifâde eder. Bunların her ikisi de yani hem takdîs ve
hem de tesbîh; Yüce Allah'ın vahdaniyetini ve yegane tek varlık olduğunu,
O'nun benzeri ve ortağının bulunmadığını isbâta yöneliktir (Elmalılı Hamdi
Yazır, Hak Dini Kur'an Dili,

1/301,


7/4954;
Beyhakî, a.g e,

38)
(ç)




[2]
İbni Cerîr, Câmiu'l-Beyân,

1/211.





[3]
Burada ?Radife lekum?, ?Sizin hakkınız için? ve ?Size ulaştı?
manasındadır. Öncesiyle beraber âyetin tamamı şöyledir: ?
Onlar: Eğer doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım) bu tehdit ne zaman
gerçekleşecek? Derler.
De ki: Çabucak gelmesini istediğiniz şeyin (azabın) bir kısmı herhalde
yakında başınıza gelecektir?(Neml,


27/71-72.)





[4]
Tesbih, Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih
etme, ululama, Allah'a seri bir şekilde ibâdet ve ?sübhânellah? deme.
?Sebbehe? fiilinin masdarıdır. İsim olarak tesbih, Allah'ın sıfatlarını
tesbih ederken, sayı saymak için kullanılan ve otuzüç veya katları kadar
tanenin ipe dizilmesiyle meydana gelen halka demektir.


Tesbih'in çoğulu tesâbihtir. Tesbih, subbûh ve subhan gibi
kelimelerle aynı kökten gelmektedir. Bu kelimelerin kökü, ?sebeha?dır. O da,
havada veya suda hızlı hareket etmek, geçip gitmek demektir (el-İsfahanî,
el-Müfredât, İstanbul


1986,



324,
sebeha mad.).


Tesbih kelimesi türkçede tespih şeklinde de kullanılır. Namazdan
sonra

33
defa sübhanellah,

33
defa elhamdülillah ve

33
defa Allahuekber dualarını okumaya da tesbih denir. Bunların ilki
subhanellah olduğu için, hepsine birden bu isim verilmiştir.


Tesbih kelimesinin kökünden gelen ve Yüce Allah'ı tesbih eden,
ululayan kelimeler Kur'an'da yüze yakın yerde geçmektedir.


Ayetteki ?Her şey Allah'ı tesbih etmiştir? ifâdesi, çeşitli şekillerde
yorumlanmıştır. Canlı varlıkların Allah'ı tesbih etmeleri, O'nun her çeşit
noksanlıklardan ve yüce şanına yakışmayan şeylerden berî olduğunu dil ile
ifade etmeleridir. Bütün alimler, canlı varlıkların Allah'ı bu şekilde
tesbih ettiklerini söylemişlerdir. Fakat, canlı olmayan varlıkların Allah'ı
tesbih etmeleri hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı alimlere
göre, canlı olmayan varlıkların Allah'ı tesbih etmeleri, O'nun
yaratıcılığına, gücünün her şeye yettiğine delil olarak gösterilmeleridir.
Bu şeylerin varlığı, Allah'ın yüceliğini göstermektedir. Onların bu hali,
tesbihleridir. Bazı alimler de, cansız varlıkların canlı varlıklar gibi
Allah'ı zikrettiklerini söylemişler ve bu hususta delil olarak da şu âyeti
göstermişlerdir:




?Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O'nu tesbih ederler. O'nu övgü
ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini
anlamazsınız. O, Halîm'dir, çok bağışlayandır?
(el-İsrâ,

17/44)
.

Bu
görüşü savunan alimlere göre, cansız sanılan her şeyde, insanların fark
edemedikleri bir canlılık vardır. Bütün eşya, atomlardan meydana gelmiştir.
Atomun çekirdeği etrafındaki elektronlar, akla şaşkınlık verecek bir hızla
dönmektedir.


Diğer bazı âlimlere göre, ise, kâinattaki her şey, canlı ve
cansız bütün varlıklar, Allah'ın emrindedirler. Yüce Allah, dilediği gibi bu
varlıklarda tasarrufta bulunur. Her şey onun emrinin karşısında teslimiyet
içerisindedir. Onların tesbihleri, bu teslimiyetleridir (Muhammed Ali
es-Sabûnı, Safvetü't-Tefâsîr, İstanbul


1987,
III/319
vd.).

Bir de,
yüce Allah, ?her şey Allah ?ı tesbih etmiştir? derken, mazi fiil
kullanılmıştır. Yani geçmiş zaman ifâdesi ile anlatılmıştır. Başka birkaç
ayette aynı mana dile getirilmiş; ancak muzari fiil kullanılmıştır. Bu
durumda mana: ?Her şey Allah'ı tesbih eder? (el-Haşr

59/24;
el-Cuma

62/1;
et-Teğâbun

64/1)
şeklinde olur. Kur'an'da, bu gibi durumlarda fiil mazi olarak kullanılsa da,
muzari manasında kabul edilir ve aynı mana ile yorumlanır. Buna göre, Her
şey Allah'ı tesbih etmiştir? ve ?Her şey Allah'ı tesbih eder? âyetinin
manası aynıdır (ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, Mısır

1977,
VI,

81).





[5]
Şifâu'l-Alîl, s.

179.

ESMAULLAHİ'L-HUSNA
ÇEVİRENİN ÖNSÖZÜ
KİTABI DERLEYENLERİN ÖNSÖZÜ
ALLAH'IN İSİMLERİNİN MANALARI HAKKINDA YAZILMIŞ ESERLER
İBN KAYYİM'İN ESMÂU'L-HÜSNÂ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI
İBN KAYYİM'İN BU KİTAPTAKİ METODU
KİTABIN İÇERİĞİ
BU KİTABIN ASLI
BU KİTAPTA YAPTIĞIMIZ UYGULAMA
YÜCE ALLAH'IN İSİMLERİNİ VE SIFATLARINI TANIMAK
Sıfatların Delillerinin, Kur'ân'dan ve Sünnet'ten Olması  
Allah'ın İsimlerini ve Sıfatlarını Bilmenin, İlimlerin En Yücesi Olması  
Yüce Sıfatlara İmanın, İslâm'ın Esaslarından Olması  
YÜCE ALLAH'IN EN GÜZEL İSİMLERİNİN ASILLARI
Bütün Peygamberlerin, Akidenin Esasları Üzerinde İttifak Etmesi
İsimlere ve Sıfatlara Bakış Açısı  
ESMÂU'L-HÜSNÂ'NIN GEREKTİRDİKLERİ
Güzel Teklifde, Emirde ve Nehiydeki İki Yol
Yüce Allah'ın İsimlerinin, İfade Ettiği Manayı ve Bağlantı Kurduğu Şeyleri Gerektirmesi
Esmâu'l-Hüsnâ ile Yüce Allah'ı Övmenin Üslubu
ESMÂU'L-HÜSNÂ İLE TEVESSÜL
5. ESMÂU'L-HÜSNÂ'YI KORUMADA EDEB  
ESMÂU'L-HÜSNÂ'YI KÖTÜLÜKTEN TENZİH ETMEK  
Rasulullah (s.a.v.)'in ?Kötülük Sana ulaşamaz? Sözünün Manası
YÜCE ALLAH'IN, EN GÜZEL İSİMLERİYLE VE YÜCE SIFATLARIYLA TECELLÎ ETMESİ
ESMÂU'L-HÜSNÂ'NIN, YÜCE ALLAH'IN ZATINA VE BİRLİĞİNE DELALET ETMESİ
Esmâu'l-Hüsnâ'nın, Yüce Allah'ın Hikmetine ve Kudretine Delalet Etmesi         
AHKÂM ÂYETLERİ VE YÜCE ALLAH'IN SIFATLARIYLA İLGİLİ ÂYETLER
YÜCE ALLAH'IN SIFATLARI HAKKINDAKİ ÂYETLERDE TE'VİLİN OLMAMASI
YÜCE ALLAH'IN ZATI, SIFATLARI VE İSİMLERİ HAKKINDA BAHİS
ESMÂU'L-HÜSNÂ VE  ESMÂU'L-HÜSNÂ'DAN SELBİN NEFYEDİLMESİ
ALLAH
er-RAHMÂN - er-RAHÎM
el-MELİK - el-HAKK
el-KUDDÛS
es-SELÂM
el-CEBBÂR - el-MÜTEKEBBİR
el-BASÎR
el-AZÎZ
el-HÂKİM - el-ALÎM - el-ALLÂM
es-SEMÎ'  -  el-BASÎR 
el-ADL
el-LATÎF
el-HALÎM - el-AFUVV
eş-ŞÂKİR - eş-ŞEKÛR
el-ALİYY
el-KEBÎR - el-MÜTEKEBBİR
el-HAFÎZ
er-RAKÎB - eş-ŞEHÎD
el-HAMÎD - el-MECÎD
el-VEDÛD - eş-ŞEKÛR
el-HAYY  -  el-KAYYÛM
el-VÂHİD ?  el-AHAD
es-SAMED
el-GANİYY - el-KERÎM
es-SABÛR
el-CEMÎL
er-REFÎK
el-MUĞÎS
İSİM VE MÜSEMMÂ (=İSMİN İFADE ETTİĞİ MANA) İsimlerin, İfade Ettiği Manalar (=Müsemmâ) İçin Çeşitli Kalıplar İçermesi
İsmin, İfade Ettiği Manayı (=Müsemmayı) Gerektirmesi  
Yüce Allah'ın Sıfatlarının, İsminin (İhtiva Ettiği) Mananın İçinde Olması
Yüce Allah'ın Kelamının, İsminin (İhtiva Ettiği) Mananın İçinde Olması
Allah'ın Güzel İsimleri Hakkındaki Eşanlamlılık ve Farklılıklar
En Üstün Sıfatları Tanıma
SIFATLARI VE NA'TLARI TANIMA Sıfat ve Na't Arasında Üç Yönden Fark Olması
?Allah? İsminin Kökeni
?Allah? İsminin Etimolojisi
?Subhâneke Allahümme? Kelimesinin Anlamı
Duanın Kısımları
?Tebâreke? (=Yüceler Yücesi) Kelimesinin Anlamı
Allah'ın, Kemâl Sıfatları ile Celal Na'tlarının Çok Olması
Yüce Allah'ın, ?Şüphesiz ki, Rabb'im dosdoğru bir yol üzerindedir? (Hûd 11/56) Sözünün Anlamı
Bazı Âyetlerde Geçen (=yakın) Kelimesinin Anlamının Açıklanması
Yüce Allah'ın ?O, her an yaratma halindedir? Sözünün Anlamı
Yüce Allah'ın  ?De ki Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Onlar, ne zaman yeniden diriltileceklerini bilmezler? Sözünün Anlamı
İBN KAYYİM'İN, KİTABI HAZIRLAYANLARIN VE TERCÜME EDENLERİN BAŞVURDUĞU KAYNAKLAR