Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Günlerce Aç ve Susuz Kalışı

Günlerce Aç ve Susuz Kalışı

Günlerce Aç ve Susuz Kalışı:


O'nun, günlerce ağzına bir tek lokma koymadığı
çok olurdu (Ahmed bin Hanbel, III/213). Zaten hayatı boyunca, arpa ekmeğiyle
dahi, karnını bir kere doyurduğu vâki değildir (Buhârî, Et'ıme 23; Müslim, Zühd
22). Aylar geçer O'nun evinde bir çorba kaynatmak için ateş yanmazdı (Buhârî,
Rikak 17; Müslim, Zühd 28).

Bir gün namazını oturarak kılıyordu. Kıldığı
nâfile bir namazdı. Ebû Hüreyre (r.a.), namazdan sonra sordu: Yâ Rasûlallah! Bir
hastalığınız mı var? Namazı oturarak kılıyorsunuz? Verilen cevap cihanı
ürpertecek şekildeydi: ?Yâ Ebâ Hüreyre, günlerdir ağzıma götürecek birşey
bulamadım. Açlık tâkatimi kesti, ayakta duracak dermanım kalmadı, onun için
namazımı oturarak kılıyorum.? Ebû Hureyre diyor ki, bunu duyunca ağlamaya
başladım. Allah Rasûlü kendi durumunu unutmuş, bana teselli veriyordu:
?Ağlama Ya Ebâ Hureyre! Burada çekilen açlık, insanı âhiret azâbından kurtarır.?
(Ebû Nuaym, Hilye 7/109; Kenzu'l-Ummâl, 7/199)

O, bir liderdi. Raiyyetinin arasında günlerce aç
kalanlar vardı (Bkz. Buhârî, Et'ıme 23; Müslim, Zühd 12; Mecmeu'z-Zevâid,
10/322). İşte, Allah Rasûlü de kendi hayat standardını onlara göre ayarlamıştı.
Tebaası içinde, maddî hayat itibariyle en fakirâne hayatı O yaşıyordu. Hem de
bunu kendi ihtiyarıyla yapıyordu. İsteseydi müreffeh bir hayat yaşayabilirdi.
Bu, O'nun için hiç de zor değildi. Zira, sadece kendisine hediye olarak
gelenleri dağıtmayıp yanında bırakmış olsaydı, o gün için en zengin bir hayat
yaşamasına kâfi gelirdi; ama O böyle yapmayı hiç düşünmedi.

Bu, kesinlikle, O'nun ve yetiştirdiği cemaatinin
dünyaya küsmüşlüğü veya dünyayı terketmişliği mânâsına alınmamalıdır. Mesele bir
kısım şom ağızların, ?Bir lokma, bir hırka? deyip Allah Rasûlüne âit bir ahlâk
ölçüsünü alaya aldıkları gibi değildir. İsteyen, kazanır, zengin olur ve Allah
(c.c.)'ın emrettiği ölçüde zekâtını verir, infakta bulunur; evet kimse böyle bir
kazancın karşısında değildir. Hatta helâlinden kazanmak İslâm'da teşvik bile
görmüştür. Bununla beraber, Allah Rasûlü'nün ve O'nun has dairedeki bir kısım
arkadaşlarının, yukarıda müşahhas misâllerini verdiğimiz anlayışa ve idrâke
sâdık kalmaları gerekir. Aksi halde, her gün hızla büyüyen, Mekke ve Medine
sınırlarını çoktan aşan bu cemaati, ilk günkü saffet ve duruluğunda tutmak
mümkün değildir. Bu cemaat, sırf bir beden ve cismâniyet cemaati değildir. Bu
cemaat, aynı zamanda, ruh, kalp, irâde ve vicdan cemaatidir. Ve işte Allah
Rasûlü, cemaatini bu dinamiklerle ayakta tutmaya çalışıyordu. Onlardan istediği
her fedâkârlığı da, evvelâ kendisi gösteriyor ve her meselede olduğu gibi bu
meselede de ümmetine örnek oluyordu. İşte, en çarpıcı örneklerden bir tablo:

Gecenin yarısıydı. Açlık Allah Rasûlü'nün bütün
dermanını tüketmiş ve artık gözüne uyku da girmez olmuştu. Belki biraz
uyuyabilseydi, açlığın o şiddetli ıstırabından geçici de olsa kurtulacaktı. Ne
var ki açlık, O'nu terkedeceğe benzemiyordu. Evinden çıktı, bir tarafa doğru
yürümeye başladı. Biraz sonra da bir karartı hissetti. Gelen biri vardı.
Dikkatini oraya çevirdi; tanımıştı... Bu, hayatının hiçbir ânında O'ndan
ayrılmayan insandı. Düşüncede, aksiyonda hep O'nunla beraber olmuştu. Şimdi de
gecenin yarısında, Medine'nin bu tenha köşesinde randevulaşmış gibiydiler.
Gelen, Hz. Ebû Bekir (r.a.)'di ve Allah Rasûlü, ona selâm verdi. Ardından da
sordu: ?Yâ Ebâ Bekir! Gecenin bu vaktinde seni dışarıya çıkaran nedir??
Ebû Bekir (r.a.), Allah Rasûlü'nü görünce derdini unutuvermişti. Zâten o, hep
öyle idi. Hani Mekke'de Allah Rasûlü'nü kurtarmak için girdiği kavgada komalık
olmuş, bir gün baygın kalmış ve gözlerini ilk açtığında ?Allah Rasûlü'ne ne
oldu?? diye sormuştu. Anası Ümmü Ümâre kızmış: ?Ölüyorsun; fakat hâlâ O'nu
düşünüyorsun? (İbn Kesir, el-Bidâye 3/40) demişti. O, bilmiyordu ki, Ebû Bekir
(r.a.), O'nu düşünmediği zaman ölürdü. Çünkü Allah Rasûlü, onun hayat
kaynağıydı. İşte şimdi de O'ndan ayrı kalamamış ve bilemediği bir his, onu
buraya kadar sürüklemişti. Sürüklemişti ve Rasûlullah'ın sorusuna ?Açlık? diye
cevap veriyordu. ?Evde yiyecek bir şey bulamadım, gözüme uyku girmedi ve
dışarıya çıktım.?

Hemen ardından ekledi: ?Anam babam Sana feda
olsun Yâ Rasûlallah, Sen niye çıktın?? Cevap aynıydı. Allah Rasûlü de açlıktan
dolayı çıkmıştı. Tam bu esnâda bir karartı daha belirdi. Belli ki bu uzun boylu,
görkemli insan Ömer'di. Zâten, tablonun tamamlanması gerekiyordu. Allah Rasûlü,
sağ tarafına Hz. Ebû Bekir (r.a.)'i almıştı; ama, henüz sol tarafının her
zamanki konuğu yoktu; sanki tabloyu yarım bırakmamak için o da koşup geliyordu.
Evet gelen Hz. Ömer (r.a.)'di. Karşısında bu iki dostu görünce O da şaşırıp
kalmıştı. Selâm verdi, selâmı alındı. Ve Söz Sultanı, Ömer (r.a.)'e de niçin
çıktığını sordu. O da, aynı cevabı verdi: ?Açlık, Ey Allah'ın Rasûlü, açlık beni
dışarıya çıkardı? dedi. Efendimiz'in hatırına Ebu'l-Heysem (r.a.) geldi. Evi o
taraflardaydı. İhtimal gündüz de onu bağında görmüştü. Hiç olmazsa onlara hurma
ikram eder ve açlıklarını yatıştırırlardı. ?Gelin Ebu'l-Heysem'e gidelim? dedi.

Ebu'l-Heysem (r.a.)'in evine vardılar. Ebu'l-Heysem
ve hanımı, uyuyordu. Evde, bir de küçük bir çocukları vardı. Yaşı, beş veya
altıydı. Önce kapıyı Hz. Ömer (r.a.) çaldı. O gür sesiyle ?Ya Ebe'l-Heysem!?
diye seslendi. Ebu'l-Heysem de hanımı da sesi duymadı. Fakat, yatağında mışıl
mışıl uyuyan o yavru, birden yatağından fırladı, ?Baba! kalk Ömer geldi? dedi.
Ebu'l-Heysem (r.a.), çocuğunu rüya görüyor sandı. ?Yat oğlum, gecenin yarısı, bu
vakitte burada Ömer'in işi ne?!? Çocuk yattı. Kapı açılmayınca, bu defa da o
nârin sesli Ebû Bekir (r.a.), gelip seslendi: ?Yâ Ebe'l-Heysem!? Çocuk yine
fırladı, kalktı ve ?Baba! Ebû Bekir geldi? diye bağırdı. Babası onu tekrar
yatırdı. Fakat son gelen, sesi soluğu cenâzeleri dahi canlandıran Allah
Rasûlü'ydü. O, ?Ya Ebe'l-Heysem!? diye seslenince, çocuk, artık yayından
fırlayan bir ok olmuştu. Hem kapıya doğru koşuyor, hem de ?Baba kalk, Rasûlullah
geldi!? diyordu. Ebu'l-Heysem (r.a.), neye uğradığını şaşırmıştı. Hemen kapıya
koştu. Gözlerine inanamıyordu. Gecenin bu saatinde, hânesine, Sultanlar Sultanı
nüzûl etmişti. Hemen onları içeri aldı. Gidip bir oğlak boğazladı. Bu şeref,
insana hayatta belki bir kere nasip olurdu. Hayatının en mutlu ânını yaşıyordu.
Canını bile sofraya koysa azdı. Hurma getirdi, süt getirdi, et getirdi ve bu
aziz misafirlerine ikram etti. Açlıklarını bastıracak kadar yediler. Ardından da
yine Allah Rasûlü'nün gözleri dolu dolu oldu. Ve her hâdiseye ayrı bir buud ve
derinlik kazandıran dudaklarından şu sözler döküldü: ?Allah'a kasem ederim,
işte şu nimetlerden yarın hesaba çekileceksiniz.? (Müslim, Eşribe 140, hadis
no: 2038; Muvattâ, Sıfatu'n-Nebî 28, h. no: -2, 932; Tirmizî, Zühd 39, h. no:
2370)Ardından da şu âyeti okudu: ?O gün, muhakkak bütün nimetlerden hesaba
çekileceksiniz? (102/Tekâsür, 8).

İşte O, hayatını bu kadar hassas ve bu kadar
derin ölçüler içinde geçiren müstesnâ bir insandı. Hz. Ömer (r.a.) O'na en yakın
olanlardandı ve O'nun hayatının zühd yanını şöyle anlatıyordu: ?Allah'a yemin
ederim, ben, Rasûlullah'ın, sabahtan akşama kadar kıvrandığını bilirim. Zira,
hurmanın en kötüsü olan (dakal) denen hurmayı dahi bulup karnını doyuramıyordu.?
(Müslim, Zühd 36; İbn Mâce, Zühd 10; Ahmed bin Hanbel, I/24, 50)

Halbuki O, kimden isteseydi, O'nun için en
mükellef sofralar hazırlardı. Hem buna ne hâcet? Kendisine gelen hediyeler, her
gün O'na ve ailesine, müreffeh bir hayat yaşatacak ölçüdeydi. Ancak O, geleni
dağıtıyor ve yarınlara bir şey bırakmıyordu. (Buhârî, Bed'u'l-Vahy 5-6, Savm 7;
Müslim, Fezâil 50)

Kendisine, niçin dünya nimetlerinden istifade
etmediği sorulunca da O, şöyle cevap veriyordu: ?Dünya nimetlerinden
istifadeyi nasıl düşünebilirim ki, İsrâfil sûru eline almış, Cenâb-ı Hakk'ın
emrini beklemektedir. Böyle bir durumda olan insan, gelişigüzel, dünya
nimetlerinden nasıl istifâde eder ki?? (Tirmizî, Kıyâme 8; Ahmed bin Hanbel,
I/36; III/7) (F. Gülen, Sonsuz Nur, c. 2, s. 229 vd.)

FAKİRLİK-ZENGİNLİK .. Fakirlik; Anlam ve Mâhiyeti
Fakirliğe Karşı Getirilen Çözümler
1) Çalışma
2) Zengin Hısımların Himâyesi
3) Zekât
4) İslâm Devletinin Diğer Gelir Kaynakları
Fairliğin Mertebeleri
Miskîn; Anlam ve Mâhiyeti
Zenginlik .
Fakirlik mi, Zenginlik mi Daha Hayırlıdır? .
1- Fakirlik Üstündür
2- Zenginlik Üstündür
3-Kefâf (orta yol) Üstündür
el-Ğanî; Allah'ın Güzel İsimlerinden .
Kanaat; Eldekiyle Yetinme .
Zühd .
Zühdün Kısımları
Zühdün Yozlaştırılması
Gerçek Zâhidlik
Hz. Peygamber'in Geçim Temini ve Zühdü .
Evlilik So asında Ticârî Meşgaleleri
Alış-Verişleri
Ticaretinin Prensipleri
Maîşet Temini Açısından Ticâretin Önemi
Allah, Helâl Rızık İçin Çalışanları Sever
Ticaret, Ziraat ve Cihad
En Hayırlı Kazanç; Kendi Eliyle Çalışıp Kazanma
Başkasına Yük Olmadan Yaşamak; Helâl Maîşet Temini
Maîşet Temini İçin Peygamberimiz Çobanlık da Yapmıştır
Yaşadığı Sâde Hayat ve İsraftan Kaçınması
Zühd ve Takvâsıyla Peygamberimiz .
Hasır Üzerinde Yatması
Sadaka Hususundaki Hassâsiyeti
?Beni Hûd Sûresi İhtiyarlattı? .
Âhirete Bakışı
Hayırdaki Sür'ati
Günlerce Aç ve Susuz Kalışı
Hz. Peygamber ve Ashâbının Yaşayışlarındaki Fakirlik .
Hz. Peygamber'in Ailesinin Maîşeti ve Sade Yaşayışı
Peygamberimiz'in Çocuklarına ve Ev Halkına Karşı Tavırları
Çocuklarını Ebedî Hayata Hazırlaması
Hz. Fâtıma'nın Hizmetçi İstemesi
O'nun Mutluluk Evinin Genel Atmosferi
Rasûlullah'ın Cömertliği ve Tevâzuu . Keremden Bir Kesit
Tevekkül
İsrâf
Kur'an'da İsrafın Mânâları
Müsrif
Cimrilik .
Cömertlik .
Sehâvet
Cûd
Îsâr
Ticâret/Alış-Veriş .
Alış-Verişin Şartları
Ticârette Mübâdele Edilen Malın Kıymetli Olması
Malın Özelliklerinin Belirli Olması, Gizli Bir Kusuru Bulunmaması
Satılan Malın Mevcut Olması
Mal ve Bedelin Belirli Olması
Malın Teslim Alınması, (Kabz)
Ticarette Kâr Sınırı
Müslüman Olarak Alış-Verişlerde Dikkat Edeceğimiz Bazı Hususlar Vardır
Çalıntı Olan Bir Malın Satılması Veya Piyasaya Sürülmesi de Câiz Değildir.
İslâm Toplumunda Malların Fiyatlarına Sun'î Olarak Yapılan Müdâhaleler Asla Câiz Değildir.
İslam Toplumunda Karaborsa (İhtikar) Haramdır.
Malı Değerinin Altında Almak
Ölçü ve Tartının Doğru Olması, Alışverişe Ailenin Karıştırılmaması
Mal; Dünya Varlığı
1) Mütekavvim Mal
2) Gayri Mütekavvim Mal
3) Menkul Mal
4) Gayri Menkul Mal
5) Mislî Mal
6) Kıyemî Mal
7) Tüketime Elverişli (İstihlâkî) Mal
8) Kullanmaya Elverişli (İsti'mâlî) Mal
Malı Koruma
Kur'ân-ı Kerim'de Fakirlik ve Zenginlik .
Hadis-i Şeriflerde Fakirlik ve Zenginlik .
Tefsirlerden İktibaslar
Kesb; Çalışıp Kazanma .
Meslek Öğretimi
1- Rubûbiyet Dairesi
2- Ubûdiyet Dairesi
Kurân'da Meslekî İhzâriyeler (Hazırlık ve Hazırlamalar)
1) Rızık Helâl ve Temiz Olmalıdır
2) Helâl Rızık , Emek Eseridir
3) İnsanlar Birbirlerine Muhtaçtırlar
4) Dünya İçin Talep Emri
5- Çocuğun Maddî İstikbalini Düşünme Fikri
Meslek Konusunda Yüksek İdeal
En Hayırlı Meslek
Rızık, Azalıp Çoğalabilir mi? .
Rızkın Genişlemesi ve Daralması
Rızıktaki Farklılığın Hikmetleri
Rızık Genişliği İmtihanı Karşısında Müslümanın Tutumu .
Rızık Darlığı İmtihanı Karşısında Müslümanın Tutumu .
İktisad; Harcamada Orta Yol
İnsan İktisadın Dışında Kalabilir mi? .
Menfaat