Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Nüşûz

Nüşûz

Nüşûz:


Aslında lügatte yükseklik ve tümseklik
mânâsından alınarak kadının kocasına kafa tutup baş kaldıracak bir durum
almasıdır ki, sözde kendisini yüksek sayıp itaatini ortadan kaldırmış olur. Bunu
açıklamak için büyük müfessirlerden şu açıklamalar yapılmıştır: Kadının nüşûzu
kocasına isyan etmesi (İbn Abbas), koku sürünmemesi, kocasını birleşmekten men
etmesi, önceleri kocasına yaptığı muameleyi değiştirmesi (Ata), kocasından
hoşlanmaması (Ebû Mansur), kocasının şer'î mesken olarak belirlediği konutta
beraber oturmaktan kaçınıp onun istemediği bir yerde oturmasıdır (denilir) ki,
bu mânâlar az çok birbirlerine yakındırlar.

Böyle bir durum karşısında önce bunlara vaaz ve
nasihat ediniz. İkinci olarak onların yataklarından ayrılın. Üçüncü olarak
onları hafifçe ve kusur bırakmayacak bir şekilde biraz dövünüz.

Bunun üzerine size itaat ederlerse artık onlara
saldırmak için aleyhlerine başka bir yol aramayınız, ve meydana gelmiş
kusurlarını olmamış gibi sayınız. "Çünkü günahtan tevbe eden günahı olmayan
gibidir." Mutlaka şunu kesinlikle bilmeliyiz ki Allah Teâlâ pek yüksek ve
pek büyüktür. Bundan dolayı Allah'tan korkunuz da kadınlara karşı size vermiş
olduğu kuvveti kötüye kullanmayınız. Allah'ın size karşı gücü, sizin kadınlara
karşı gücünüzden çok fazladır. Ve sizin Allah'a karşı günahlarınız, kadınların
size karşı işledikleri suçlarından daha çok ve daha küstahçasına olduğu halde,
Allah sizin tevbelerinizi kabul ve günahlarınızı affederken size itaat eden
hanımlarınızın meydana gelen kusurlarını nasıl affetmezsiniz ve nasıl olur da
onlara saldırmak için bahane arar durursunuz? Diğer bir mânâsı şöyledir: Allah
zulümden ve haksızlıktan yüce bir ululuk sahibidir. Bundan dolayı onun şanının
yüceliği ve ululuğu karşısında zulümden, haksızlıktan, sadakatsizlikten,
terbiyesizlikten vazifelerinizi kötüye kullanmaktan son derece sakınmalısınız.

Kadın itaat etmezse ne olacak? O zaman iş
yargılamaya (duruşmaya) düşer. Bundan dolayı ey müslümanlar topluluğu ve
özellikle ey hakimler! Koca ile karı arasında bir geçimsizlikten endişe
ederseniz. Şâyet bunlar arasında bir geçimsizliğin meydana gelmesinden korkar,
yani evlilik devam ettiği halde aralarının açıldığını anlarsanız biri kocanın
akrabâsından, biri de karının akrabasından olmak üzere iki hakem gönderiniz.
Çünkü akrabaları onların iç yüzlerini daha iyi bilirler ve faydalarını daha
fazla arzu ederler. Bununla beraber akrabalardan olmaları müstehaptır. Yoksa
yabancılardan da hakem tayin etmenin câiz olabileceği açıklanmıştır. Hakemi
seçme hakkı, ilk önce koca ve karıya aittir. Ve bunun her iki taraftan
akrabalarının istişaresiyle yapılmasının müstehap olacağı da ve kayıtlarının
işaretlerinden anlaşılıyor. O halde akrabaları bulunmadığı veya yabancılardan
olmaları kendilerince uygun bulunduğu takdirde şüphesiz câiz olması gerekir.

Bu hakemlerin yetki dereceleri ne olacaktır?
Barıştırma veya birbirinden ayırmanın her ikisini de yapabilirler mi? Bu konuda
müctehidler ihtilâfa düşmüşlerdir. Bir kısmı eşleri birbirinden ayırabilirler ve
bu durumda bir talâk-ı bain ile kadın boşanmış olur demişler ki, bu görüş Hz.
Ali'den rivâyet edilmiştir. Bir kısmı da bunlara eşleri barıştırmak
emredilmiştir, onları birbirinden ayıramazlar demiştir. Bu da Hasan'dan rivâyet
edilmiştir. Ve bu İmam-ı Âzam'ın görüşüdür. Gerçi eşleri birbirinden ayırma
yetkisi açıkça ifâde edildiği, koca da bunu kabul edip ve onlara bıraktığı
takdirde bu konuda ihtilaf yoktur. Ancak koca, ayırma yetkisini vermediği
takdirde mahkeme kendiliğinden zorla iki hakemi mutlak yetki ile seçebilir mi
seçemez mi? Sözün kısası iki hakem karı-kocanın vekilleri yerinde midir? Yoksa
mahkemenin hükmetmeye izin verdiği vekilleri makamında mıdırlar? Ve mahkemenin
bizzat eşleri ayırma yetkisi var mıdır, yok mudur? İşte ihtilaf bu
hususlardadır. Şüphe yok ki, âyetin gelişi, eşleri barıştırma üzerindedir.
Onları birbirinden ayırmaktan bahsetmek uygun görülmeyip bu konuda açıklama
yapılmamıştır. Ve bunun için bir ictihad konusu olmuştur.

Bu iki hakem gerçekten iyi niyetle arabuluculuk
kast ederler, aralarını düzeltmek isterlerse Allah iki tarafın arasını bulur ve
onları barıştırır. Koca ve karının kalplerine sevgi ve dostluk hislerini kor.
Bunu nasıl yapar? Muhakkak Allah her şeyi hakkıyla bilendir, her şeyden
haberdardır. Nasıl yapacağını bilir ve şüphe yok ki, alîm (çok bilen) ve habîr
(her şeyden haberdar olan) Allah'ın burada eşleri birbirinden ayırma yönünden
bahsetmemesi de gâyet anlamlıdır. Demek ki Allah'ın rızâsı geçimsizlikte değil,
arabuluculuktadır. Esas istenen iyi geçinmedir. Görülüyor ki bu hükümler,
kadınların itaatsizliği üzerinde yürümüştür. Acaba erkekler tarafından
itaatsizlik olmaz mı? Kadın ne olursa olsun itaat etmeye mecbur mudur, gibi bir
soru akla gelebilir. Evet erkekler tarafından da itaatsizlik olabilir.

İleride "Bir kadın eğer kocasının
geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden korkarsa, karı kocanın
aralarında anlaşarak sulh yapmalarında bir sakınca yoktur." (4/Nisâ, 128)
âyetinde bununla ilgili hükümler gelecek, ayrılmak konusu da orada
zikredilecektir. Fakat burada söz konusu olan, erkeklerin hakimiyeti ve onun
gereğince bütün vazifelerinin yapılması ve bundan dolayı erkek tarafından hiçbir
kusur ve suç bulunmadığı varsayımı üzerine olduğundan, bu şartlar altında
erkeğin geçimsizliğini düşünmek aslında geçmediği gibi, açıklama gâyesi de âile
hayatının yalnız düzelme ve terbiyesine bağlı bulunduğundan dolayı, burada
kadınların itaatsizliğinden dolaylı olarak bahsedilmiş ve erkeklerin
geçimsizliği konusu daha sonra başlı başına açıklanması için sonraya
bırakılmıştır. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili)

Mevdûdi diyor ki: ?Allah'ın, bazısını
bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle
erkekler, kadınlar üzerinde 'sorumlu-yöneticilerdir.' İyi kadınlar
gönülden (Allah'a) itaat edenler, -Allah, (onları ve haklarını)
nasıl koruduysa- görünmeyeni koruyanlardır. Başkaldırıp-diretmelerinden
korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra) yataklarda yalnız bırakın, (bu
da yetmezse hafifçe) dövün. Size itaat ederlerse, aleyhlerinde bir yol aramayın.
Doğrusu Allah yücedir, büyüktür.

(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından
korkarsanız, bu durumda erkeğin âilesinden bir hakem, kadının da âilesinden bir
hakem gönderin. İki taraf
(arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da
aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır.?
(4/Nisâ, 34-35)

?Allah'ın, bazısını bazısına üstün kılması ve
onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde
'sorumlu-yöneticilerdir.? Arapça "kavvâm"
veya "kayyum" kelimesi, bir kimsenin, bir kuruluşun veya bir kurumun işlerini
yürüten, ona bekçilik eden kimse için kullanılır. O halde erkekler, kadınların
işlerinin düzenleyicisi, yöneticisi, koruyucusu, hâkimi ve reisidirler.

?Sâliha/İyi kadınlar gönülden (Allah'a) itaat
edenler...? Erkekler kadınlardan,
kadınlara verilmeyen veya az verilen bazı doğal nitelik ve güçlere sahip
oldukları için üstündürler. Yoksa bu onların şeref ve fazilet bakımından üstün
oldukları anlamına gelmez. Erkek sahip olduğu doğal nitelikler nedeniyle,
âilenin kavvam'ı yani reisidir. Kadın da doğal niteliklerindeki bazı eksiklikler
nedeniyle, kendi güvence ve güvenliği için ona tâbi olmak zorundadır.

?-Allah, (onları ve haklarını) nasıl koruduysa-
görünmeyeni koruyanlardır.? Hz.
Peygamber'in (s.a.s.) bir hadisi bu konudaki en iyi tefsirdir: "En iyi kadın,
gördüğünüzde sizi hoşnut eden, emirlerinizi dinleyen, evde olmadığınız zaman
sizin malınızı ve kendi nâmusunu koruyan kadındır." Bu bağlamda bir uyarı
yapmak yerinde olacaktır. Allah'a itaat, kocaya itaatten daha önemlidir ve ondan
önce gelir. Bu nedenle koca, karısına Allah'ın emirlerine aykırı bir şey
yapmasını emrettiğinde, kadının ona itaat etmemesi gerekir. Bu durumda kocaya
itaat etmek, büyük bir günah olur. Eğer kadın Allah'ın emrettiği bir ibâdet
yapıyor ve kocası onu engelliyorsa, kadın yine karşı koymalıdır. Karşı koymaz
ise, günah işlemiş olur. Şâyet kadını, nafile namazdan ve oruçtan kocası men
ediyorsa, kadın kocasına uymak zorundadır. Uymadığı takdirde ibâdeti makbul
olmaz.

?Başkaldırıp diretmelerinden korktuğunuz
kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse
hafifçe) dövün.? Eğer kadın
isyankârsa, kocasına itaat etmiyor veya onun haklarını korumuyorsa, bunun da
aynı anda yapılması gerektiği anlamına gelmez. Bunların üçüne de izin verilmiş
olmasına rağmen, işin mahiyet ve niteliğine göre belli bir oranda uygulanması
gerekir. Ufak bir uyarı yeterli ise, daha ileri bir adım atmaya gerek yoktur.
Dövmeye gelince, Peygamberimiz (s.a.s.) buna isteksizce izin vermiştir. İzin
verdiği halde bile, bundan hoşlanmamıştır. Fakat gerçek şu ki, bazı kadınlar
dövülmeksizin hatalarını tamir etme yoluna gitmezler. Böyle bir durumda bile,
Hz. Peygamber (s.a.s.) kadınının yüzüne vahşice vurmayı ve vücutta yara izi
bırakacak bir şeyle vurmayı kesinlikle yasaklamıştır.

?(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından
korkarsanız, bu durumda erkeğin âilesinden bir hakem, kadının da âilesinden bir
hakem gönderin. İki taraf...? "İki
taraf", hem karı-kocaya hem de aracılara işaret eder. Eğer taraflar
istiyorsa ve aracılar samimi ve adil davranabilirlerse, her tartışmada anlaşma
ve barış sağlanabilir.

(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından
korkarsanız, bu durumda erkeğin âilesinden bir hakem, kadının da âilesinden bir
hakem gönderin. İki taraf
(arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da
aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır.?
(4/Nisâ, 34-35): Bu âyette, karı ile koca
arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için bir plan öne sürülüyor. Mahkemeye
başvurmadan veya son adımı atmadan önce bir barıştırma girişiminde
bulunulmalıdır. Bu görevi yürütmek için de karı kocadan her birinin âilesinden
birer hakem seçilmelidir. Bu iki hakem anlaşmazlığın neden veya nedenlerini
araştırmalı ve bunlara çözüm aramalıdır. Elbette karı ve kocanın gerçek durumunu
bildikleri için akrabalar bu işte daha ehildirler.

Allah, hakemleri kimin seçeceği konusunu
belirsiz bırakmıştır. Yani eğer karı koca anlaşmazlıklarını çözüme bağlamak
istiyorlarsa, kendi akrabalarından birer hakem seçebilirler. Veya iki tarafın
âile reisleri, bu işi çözümlemek üzere iki hakemi görevlendirebilir. Yahut da iş
mahkemeye varmışsa mahkeme henüz bir girişimde bulunmadan önce iki hakem tâyin
edebilir.

Hakemlerin güç ve yetkisi ile ilgili olarak
alimler arasında görüş ayrılığı vardır. Hanefî ve Şafiî ekollerine göre
hakemlerin işi sonuca bağlama yetkisi yoktur, sadece eşler tarafından kabul
edilip edilmeyeceği belli olmayan barıştırma girişimlerinde bulunma yetkileri
vardır. Eğer eşler hakemleri, meseleyi boşanma (hul'u) veya başka bir sonuca
bağlamaları için bizzat tayin etmişlerse, onların kararlarına elbette uymak
zorundadırlar. Hasan Basrî, Katâde ve diğer bazı fakîhler, hakemlerin
barıştırmada zorlayıcı olabileceği fakat boşanma işleminde eşleri zorlayıcı
olmayacakları görüşündedirler. İbn Abbas, Sa'id İbn Cübeyr, İbrahim Nehâî,
Şa'bi, Muhammed İbn Sîrin ve diğer bazı fakîhlere göre ise, hakemler uygun
gördükleri her şeyi (barıştırma veya boşanma) zorla kabul ettirme yetkisine
sahiptirler.

Halife Osman (r.a.) ve Halife Ali (r.a.) şartlar
gereğince, barışma veya ayrılma kararını uygulama yetkisine sahip hakemler tayin
etmişlerdir. Örneğin, Ebû Tâlib'in oğlu Akîl ile (Utbe İbn Rebia'nın kızı olan)
karısı Fâtıma'nın meselesi Hz. Osman'ın (r.a.) mahkemesine getirilince,
mü'minlerin emiri olan Hz. Osman (r.a.) kocasının âilesinden İbn Abbas'ı,
kadının âilesinden de Muâviye'yi hakem tayin etti ve onlara şartlar gereği
eşleri barıştırma veya boşandırma yetkisi verdi. Aynı şekilde Hz. Ali (r.a.)
halifeliği döneminde buna benzer bir durumda hakemler tayin etti ve onlara
eşleri barıştırma veya ayırma yetkisi verdi. Bu da gösterir ki, bunun gibi
hakemlerin hûkmî resmî bir yetkileri yoktur. Fakat gerekli otorite onlara belli
yetkiler verirse, o zaman onlar da zorlayıcı yetkilere sahip olabilirler.
(Mevdûdi, Tefhîmu'l-Kur'an)

"En olgun mü'min, ahlâkı en güzel olan ve
âilesine karşı en çok lütufkâr davranandır." (Hadis rivâyeti)

"Bir zaman gelecek, kişinin helâkı, karısının,
ana-babasının ve çocuklarının elinde olacaktır. Bunlar onu, fakirlikle
ayıplarlar ve gücünün yetmediği şeyleri kendisinden isterler. Adam bu sebeple
tehlikeli işlere girerek dini gider ve kendisi de helâk olur." (Hadis rivâyeti)

"Sizin hayırlınız, âile fertlerine hayırlı
olanınızdır." (Hadis rivâyeti)

"İnsan ömrünün din seçmekten sonra en önemli
olayı, iyi bir eş seçimidir."

"Haramlardan sakınan müslümana göre evlilik,
aşkın meyvesi değil; aşk, evliliğin meyvesidir."

"Evlilikte başarı, yalnız aradığı kişiyi
bulmakta değil, aynı zamanda aranan kişi olmaktadır."

"Âileyi, evliliği sürdüren vücut değil, ruhtur."

"Âile, zamanın gittikçe kuvvetlendireceği tek
bağdır."

"Bir karı-kocanın tartıştıklarını görürseniz,
kadını savunun, çünkü kocanın savunulmaya ihtiyacı yoktur; o her zaman
haklıdır."

"Her yanda evi olan adamın, hiçbir yerde evi
yoktur."

"Beşiğindekini ağlatan âile gülmez."

"Bir âileyi idâre etmek, bir devleti idâre
etmekten hiç de kolay değildir."

"Âile, kralların bile giremediği bir kaledir."

"Evlilik huzur bulmak içindir, didişmek için
değil!"

"Biraz çaba göstererek iyi geçinmek varken,
huysuzluk etmek akıl kârı değildir."

"Sen kocana câriye ol ki, o d a sana köle olsun.
Sen ona yer ol ki, o da sana gök olsun."

"Evlilerin en çok yapmaları gereken şey, iyi
niyetle iletişimdir, konuşmaktır."

"Sevgi ve saygı karşılıklıdır."

"İyilikle halledilebilecek bir şeyde zora
başvurmak yanlıştır, zulümdür."

"Her insanın sabrının bir sınırı vardır, bunu
zorlamamak gerekir."

"Akıllı insan, evliliğini cennet edecek bir
biçimde davranmaya çalışır ve evliliğini cehenneme dönüştürecek davranışlardan
uzak durur."

"Sayılmak istiyorsanız, saymayı öğrenmeniz
gerekecektir. Sevilmek istiyorsanız sevmeyi öğrenmeniz gerekecektir."

"Hep karşımdaki değişsin, diye düşünmek
yanlıştır. Güzele doğru karşılıklı değişmek lâzımdır."

"Hanımın ilk görevi güler yüzlü olmaktır."

"Biz herkese iyilik etmiyor muyuz? Başkalarından
önce kendi âilemize karşı iyi olmamız lâzım."

"Nasıl ki biz kusursuz olamıyorsak,
karşımızdakinin de kusursuz olamayacağını peşinen bilmeli ve kabullenmeliyiz."

"Dünya cennet değildir, elbette problemler
olacaktır."

"Mutlu olmak için önce sabırlı olmak gerek."

"Her istediğini söyleyen, istemediğini işitir."

"Eşler birbirleriyle anlaşabilmek için gayret
göstermelidir."

"Mesele kendimizi samimi olarak tenkit
edebilmektir. Karşımızdaki bizi bir konuda suçluyorsa, onun zıddını ispat etmek
bize düşer."

"Evlilikte ana kural, karşılıklı olarak kişi
onuruna saygı gösterilmesinin gerekliliğidir."

"Eşler birbirleriyle didişmek yerine, birlikte
gelişmek için uğraşmalıdırlar."

"Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük
iyilik, onların annesini sevmektir."

"Saygı, sevgiyi besleyen ve geliştiren,
saygısızlık da, sevgiyi öldüren bir etkendir."

"İnsanı insana sevdiren, tatlı dil, güler yüz ve
güzel davranışlardır."

"Huzursuz bir âile, en çok çocukları yıpratır."

"Eşini üzen, ezen, hırpalayan insan, onu mutsuz
ettiği zaman kendisi mutlu olamaz, bunu unutmamalı."

"Sinir harbi her iki taraf için de rahatsız
edicidir."

"Saygı ve sevginin olmadığı bir yuva kime, ne
verebilir?"

"Yalnız kendini düşünen insandan, mümkün olduğu
kadar uzağa kaç."

"Dozunu aşmayan kıskançlık güzeldir ve sevgi
ifâdesidir."

"Aşırı kıskançlık ve diktatörlük evlilikte
mutluluğu engeller."

"Eşler arasında ortak ilgi ve alâkaların olması,
onları birbirlerine yakınlaştırır."

"İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar."

"Eşler, 'hatâ karşıdadır' peşin hükmü yerine;
'acaba benim hatam nedir?' diye düşünebilselerdi problemlerin halli çok daha
kolay olurdu."

"Hayatımızın bir yönünü İslâm'a göre, bir yönünü
nefsimize göre yaşamak yanlıştır."

"Âile hayatında her müslüman erkek Rasûlullah'ı,
her müslüman kadın da O'nun değerli hanımlarını örnek almalıdır."

"Huzurlu bir yuvada yaşamak, ancak karşılıklı
fedâkârlık ile mümkündür."

"Evlilik İslâm'a hizmete engel değildir ve
olmamalıdır."

"Evlilik geçici duygular ve imkânlar üzerine
değil; iman ve ahlâk güzelliği üzerine kurulmalıdır."

"Yüzü güzelden kırk günde bıkılır, ahlâkı
güzelden kırk yılda bıkılmaz."

"Eşinizin ve çocuklarınızın sevgisini kaybetmek
istemiyorsanız, onlara asla kötü söz söylemeyin, hakaret etmeyin."

"Eşinize ve çocuklarınıza iltifat etmek, onları
mutlu etmenin bir yoludur."

"İyilik eden hem dünyada ve hem de âhirette
kârlı çıkar."

"Eşler birbirlerine olan saygılarını
kaybetmemeye dikkat etmelidirler. Saygının bittiği âilede pek çok şey bitmiş
demektir."

Şâmil İslâm
Ansiklopedisi, c. 1, s. 75-77

Mehmet Âkif Aydın, TDV İslâm Ansiklopedisi, c.
2, s. 199-200

Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 6, s. 411-414

Halid Ünal, Şâmil İslâm Ansiklopedisi, c. 1, s.
426-427

H. Koç, F. Candan,
Kur'an Çerçevesinde Kadın, Haksöz, sayı 32, Kasım 93, s. 30

A.g.m. s. 26

Süleyman Uludağ, Sûfî
Gözüyle Kadın, (Önsöz) s. 9-11

Yusuf el-Kardavî,
naklen; Tahrîru'l-Mer'e, Kadın ve Âile Ansiklopedisi, c. 1, s. 17-19, 13

H. Döndüren, Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 6, s.
66-67

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi,
Akçağ Yayınları, c. 16, s. 158-166

ÂİLE VE EŞLERİN GEÇİMİ
Âile; Anlam, Mâhiyet ve Önemi
Âile Bireyden Cemaate, Düzensizlikten Nizâma, Günahlardan İbâdete Geçiş .
Çocuk Cennet Kokusu, veya...
Âilede Haklar ve Görevler
a- Kadının Âiledeki Görevleri
Kocanın Âiledeki Görevleri
c- Ana Babanın Çocuklarına Karşı Görevleri (Çocuğun Ana Baba Üzerindeki Hakları) 1- Güzel isim
2- İyi terbiye
3- Evlendirme
4- Eşit muâmele
d- Çocukların Anne ve Babalarına Karşı Görevleri
e- Kardeşlerin birbirlerine karşı görevleri
Ana-Babanın En Büyük, En Kutsal Görevi Çocuklar, Çocuklar, Çocuklar!
Çocuk eğitiminde şu dört şeye özellikle dikkat edilmelidir
Kadının En Saygın, En Mübarek Konumu; Annelik
Gerçek Eğitim Yuvası Ev, Esas Öğretmen de Anne ve Babadır
Neler Yapılabilir? .
Kur'ân-ı Kerim'de Âile ve Eşlerin Geçimi
Hadis-i Şeriflerde Âile ve Eşlerin Geçimi
Âilede Sağlıklı İletişim ..
Varlığın Tanınması
Değer Duygusu
Emniyet/Güven Duygusu
Sorumluluk Duygusu
Paylaşma ve Dayanışma Duygusu
Mücâdele Duygusu
Mutluluk Duygusu
Ahlâkî Davranış ve Adâlet Duygusu
Saf ve Temiz Bir İman
Sağlıksız Kurallar Sağlıksız Âileyi Doğurur
Eşler Arası İlişki
İnsan-İnsan İlişkisi
Din Kardeşliği İlişkisi
Sevgili İlişkisi
Bedenî-Cinsî İlişki
Akrabâ İlişkisi
Dost İlişkisi
Arkadaş İlişkisi
Sırdaş İlişkisi
Yoldaş İlişkisi
Kader Birliği İlişkisi
Sağlıklı İletişim ..
1. Muhâtaba Saygı
2. Doğal Davranış
3. Empati
Âile Hayatı ile İlgili Haramlar Eşler Arasında İlişkide Haramlar a- Hayız ve lohusalık hallerinde birleşme
b- Kadınlara anüslerinden yaklaşma
c- Yatak odasında geçenleri başkalarına anlatma
d- Çocuk düşürmek ve kürtaj (çocuk aldırma)
e- Çocuğun haklarına riâyetsizlik
f- Ebeveynin haklarına riâyetsizlik
Doğum Kontrolü .
Düşük Yapma .
Kadın-Erkek İlişkileri ve Âilede Geçim .. Karı-koca haklarına riâyet
Geçimsizlik
Erkeğin Yöneticiliği ve Dövme Yetkisi
Meşrû Sebep
Cezânın Usûl ve Miktarı
Kadın-Erkek Eşitliği mi, Adâlet, Uyum ve Birbirini Tamamlama mı? .
Kadın-Erkek Farklılığı
Teaddüd-i Zevcât/Poligami
Birden çok Kadınla Evlenmenin Şartları
1- Eşler arasında adâletli davranmak.
2- Eşlerin geçimini sağlamaya gücü yetmek.
Çok evliliğe İslâm'ın izin vermesinin Hikmetleri
Genel sebepler
Özel sebepler
Kadınlarla; Özellikle Ev ve Çocuklar Konusunda İstişârenin Önemi
1- Kur'an'a Göre
2- Sünnete Göre
Sünnette Nazarî Beyan
Sünnette Fiilî Örnekler
Tefsirlerden İktibaslar
Sâliha/İyi Kadınlar
Özetlersek;
Kavvâm
Nüşûz
Âile ve Geç im Konusuyla İlgili Âyet-i Kerimeler
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar