Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Müslüman Toplumlar ve Fuhuş.

Müslüman Toplumlar ve Fuhuş

Müslüman Toplumlar ve Fuhuş

İslâmiyet fuhşu en büyük günahlardan saymış ve
buna karşı büyük bir mücâdele başlatmıştır. Câhiliyye döneminde evinin damına
bayrak asarak fuhuş yapan Ümmü Mehzûl adındaki kadını sahâbeden birinin
nikâhlamak istemesi üzerine nâzil olduğu rivâyet edilen; "zinâ eden kadını
ancak zinâ eden veya müşrik olan bir erkek nikâhlar" (24/Nûr, 3) meâlindeki
âyette zinânın şirke yakın görülmesi dikkat çekicidir. Kur'ân-ı Kerim, fuhuş
yapan erkek ve kadınları "habîs" (murdar) olarak vasıflandırmakta ve bunların
ancak kendi aralarında evlilik bağı kurabileceklerini belirtmektedir (24/Nûr,
26).

İslâm'ın amaçlarından biri de nesillerin
korunması, sağlıklı bir toplum yapısının oluşturulmasıdır. Bu bakımdan fuhuş ve
fuhşa götüren bütün davranışlar zinâya yaklaştıran tutumlar olarak haram
kılınmış (17/İsrâ, 32), mü'min erkek ve kadınların gözlerini haramdan
sakınmaları (24/Nûr, 30-31) emredilmiş; mahrem olmayan kadın ve erkeklerin
birbirlerine dokunmaktan, şehevî arzuları kabartan söz ve davranışlarda
bulunmaktan sakınmaları istenmiştir. Ayrıca kadının, erkeğin cinsî duygularını
uyandıracak şekilde yürümesi de hoş görülmemiştir (24/Nûr, 31). İlgili âyetlerin
üslûbundan, bu kuralların hürriyetleri kısıtlama amacına değil; toplum ahlâkını
koruma gâyesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Toplumda fuhşu önleyebilmek için
fertlerin eğitimi, ahlâkî yetişkinliği, fuhşu kolaylaştıran ve özendiren
yolların kapatılması kadar, bu yönde gerekli sosyal ve hukukî tedbirlerin
alınması da önemlidir. İslâm'da ferdin cinsî ihtiyaçlarının tabiî bir ihtiyaç
olarak görülüp evliliğin kolaylaştırılması, evlilik yoluyla cinsel tatminin
temel bir hak olarak karşılanması böyle bir anlam taşır. Aynı şekilde Kur'ân-ı
Kerim'de ve Hz. Peygamber'in uygulamalarında zinâ eden, livâta ve sevicilik gibi
çirkin fiilleri işleyen kimseler hakkında öngörülen tedbirlerin ve cezâî
müeyyidelerin de amacı müslüman toplumlarda fuhşu önlemek, kişilerin onur ve
iffetlerini korumalarına yardımcı olacak bir toplum ve hukuk düzenini kurmaktır.

İslâm'ın kesin tavrına rağmen Asr-ı saâdet'te,
özellikle yeni müslüman olmuş kesimlerde eski alışkanlıkların bir sonucu olarak
bazı zinâ olayları görülmüştür. Nitekim Tâif örneğinde olduğu gibi, İslâm'ın
gücü karşısında teslim olanlar, kendilerine verilen emanda zinâ ve içkinin
yasaklanmaması şartının bulunmasını istiyorlardı. Hz. Peygamber'in vefatından
sonra meydana gelen dinden çıkma (irtidad) olaylarının sebeplerinden biri de
coğrafî konumları sebebiyle İslâmî terbiyeyi yeterince alamamış Arapların
içlerinde gizledikleri bu arzularını gerçekleştirmekti. Hatta Hadramut
taraflarında bazı fâhişeler Rasûl-i Ekrem'in vefatını sevinçle karşılamışlardı.

Hulefâ-yı Râşidîn devrinde fuhuşla mücâdele
devam etmiştir. Bu dönemde zinâ suçu isnat edilen ve bu yüzden
cezâlandırılanların sayısı çok azdır. Daha sonraki dönemlerde İslâm'ın çok geniş
bir coğrafyaya yayılması sonucu büyük bir zenginlik elde edilmiş, özellikle
saraylarda ve çevresinde görülen eğlence hayatı toplumu sarsabilecek bir nitelik
kazanmıştır. Bununla birlikte yaygın ahlâkî terbiye ve hukukî önlemler yanında
câriye istifrâşına izin verilmesi fuhşun toplumsal boyutta yaygınlaşmasını
önlemiştir.

Emevîler'de açık fuhuş pek görülmezse de, bazı
hükümdarlar eğlenceye düşkünlükleri ve ahlâksızlıklarıyla şöhret bulmuştu. Hatta
bu durum bazı halifelere karşı isyan edilmesinin ve nihâyet Emevî Devleti'nin
yıkılmasının sebeplerinden biri olarak gösterilir (Hasan İbrâhim, İslâm Tarihi,
I/432). Abbâsîler'in ilk dönemlerinde de açık fuhşa pek fazla rastlanmaz. Hicrî
4., Milâdî 10. yüzyılın başlarında Çin'i ziyâret eden bir İslâm seyyâhı orada
fâhişelerin deftere kaydedildiğini ve bunlardan her yıl belli bir miktar vergi
alındığını görünce böyle bir fitnenin İslâm ülkesinde bulunmamasından dolayı
Allah'a şükreder. Fakat bundan kısa bir zaman sonra Büveyhî Hükümdarı
Adudüddevle rakkâse fâhişelere vergi koydu. Daha sonra Fâtımîler de fuhuş
yerlerinden (büyûtü'l-fevâhiş, dâru'l-kuhâb) vergi aldılar (Makrızî, el-Hıtat,
I/89). Suriye civârında Lazkiye'de fâhişeler muhtesip kontrolünde bulunuyorlardı
ve özel bir yüzük takmak zorundaydılar. Sûs'ta da bir zinâ evi olduğu söylenir.
Bu dönemin Abbâsî coğrafyasında artan fuhşun müstehcen ifâdeler tarzında
edebiyata da yansıdığı görülür (Mez, el-Hadâratu'l-İslâmiyye, II/141, 150).

Osmanlı ülkesinin bilhassa müslümanların
yaşadığı yörelerinde fuhuş diğer ülkelerdeki kadar ciddî boyutlara ulaşmamıştır.
Ancak İstanbul'da Bizans döneminden beri fuhuş olaylarına rastlanmaktaydı.
Özellikle kozmopolit bir yapıya sahip olan Galata yakası şehrin fuhşa en uygun
yeriydi. Evliya Çelebi İstanbul esnafından söz ederken abartılı üslûbuyla
"esnâf-ı zen-kahbegân" (muhabbet dellâlları), "esnâf-ı hizân-dilberân"
(vücutlarını satan delikanlılar) gibi "nice esnâf-ı mühmelân"ın bulunduğunu,
bunların sadece subaşı tarafından bilindiğini söyler. Osmanlılar'da zaman zaman
fuhşu önlemek için fermanlar çıkarılmıştır. Mahallelerde gizli fuhuş yapıldığı
tesbit edilen evler mahalle imamına şikâyet edilir ve onun başkanlığında
buralara baskınlar düzenlenirdi.

İstanbul'da I. Dünya Savaşı esnâsında ve daha
sonra fuhuş yapılan bazı yerler açılmış, buralarda Ekim İhtilâli'nin ardından
Rusya'dan gelenlerle birlikte sayıları bir hayli artan fâhişeler
çalıştırılmıştır. Bu dönemde İstanbul'un yozlaşan ahlâkî durumu, Yakup
Kadri'nin, adını helâk olan Lût kavminin yaşadığı şehirlerden alan "Sodom ve
Gomore" romanında anlatılır. Türkiye'de zührevî hastalıklarla mücâdele ilk defa
I. Dünya Savaşı yıllarında başlamış, 18 Ekim 1915'te Emrâz-ı Zühreviyye'nin
Men'-i Sirâyeti Hakkında Nizamnâme ile bu hastalıkların yayılmasını önlemek için
özel bir teşkilât kurulmuştur.

Günümüzde fuhşun sebep olduğu AIDS gibi korkunç
hastalıklar, İslâm'ın fuhşu önlemek için getirdiği hukukî ve ahlâkî tedbirlerin
önemini ortaya koymaktadır. Fuhşun çirkinliği sadece sebep olduğu zührevî
hastalıklarla sınırlı değildir. Cinsiyet ahlâkı bakımından fuhuş rûhî
sapıklıklara ve kadın kişiliğinin en önemli unsuru olan iffetin kaybolmasına
sebep olur. İffetin kaybolması kişinin toplum içinde şeref ve itibarını
kaybetmesine, bu yüzden de başka ahlâkî kusurları yapabilecek hale gelmesine yol
açar. Vazife ahlâkı bakımından fuhuş, başka bir kişiye bir insan gibi değil; bir
eşya gibi bakma anlamı taşıdığı için insanî prensiplere tamamen zıttır. Nihâyet
fuhuş, sevgisiz olarak vücudunu satmaktır; kişilik şuurunu yıktığı için kişiliğe
en ağır hakarettir (Hilmi Ziya Ülken, Aşk Ahlâkı, s. 243).

Tarihin hemen her devrinde fuhuş bir yandan
varlığını sürdürürken bir yandan da toplumlar din, ahlâk, hukuk gibi kurumlar
vâsıtasıyla fuhşu önlemeye çalışmışlardır. Ancak dinin fert ve toplum
hayatındaki etkisini büyük ölçüde ortadan kaldıran modernist hayat felsefesiyle
birlikte son yüzyılda fuhşun türlü şekilleri giderek meşrûlaşma zemini ve daha
çok yayılma imkânı bulmuştur. Modern Batı'da harâretle savunulan bireycilik,
saptırılmış özgürlük anlayışı ve bunların sonucu olarak gençlerin âile
ilgisinden, terbiye ve himâyesinden yeterince faydalanamaması, aynı dünya
görüşünün bir ürünü olan lüks ve pahalı yaşamanın ev ve âile kurmayı
zorlaştırması, ekonomik ve siyasî başarının en yüksek ideal kabul edilmesi ve
cinselliğin bu amaç için sömürülmesi gibi sebepler yüzünden modernizmin
benimsendiği toplumlarda veya kesimlerde fuhşun da yaygınlaştığı, hatta bir
fuhuş sektörünün ortaya çıktığı görülmektedir. Aslında bazı çevrelerde din ve
ahlâk gibi kurumlara karşı çıkmanın temelinde, modern zihniyet yanında
uyuşturucu pazarıyla da yakın ilgisi olan fuhuş sektörünün çıkarları
bulunmaktadır. Fuhşa karşı ahlâk terbiyesi, güçlü âile yapısı, toplumsal kontrol
gibi mekanizmaları canlı tutması yanında kesin hukukî ve sosyal önlemler de alan
İslâmiyet fuhuş sektörünü özellikle rahatsız etmektedir.

Fuhşu günah, ayıp ve en sonunda yasak olmaktan
çıkarma eğiliminde olan modern zihniyet, sözde özgürlük adına fuhuşta sadece zor
kullanma ve zarar vermeyi reddetmekte, fuhşun fert ve toplum üzerindeki yıkıcı
etkileri bu düşünce sahiplerini fazla ilgilendirmemektedir. Türkiye'de ve diğer
İslâm ülkelerindeki bazı küçük çevrelerde bu anlayış bir ölçüde etkili olmakla
birlikte, İslâm dininin dinamik yapısı sâyesinde İslâm toplumları ve bilhassa
müslüman âileler fuhşa karşı direncini korumaktadır. Fuhşun câzip kılınarak
teşvik edilmesinde son derece etkili olan yazılı ve görüntülü medya alanında da
dinî ve öz kimliğini yaşatan büyük çoğunluğun kendi ahlâk değerleri ve kültürüne
uygun alternatif neşriyata yönelmesi, fuhşa karşı mücâdele dönemine girildiğini
göstermesi bakımından önemlidir. (2)

FUHUŞ VE ZİNÂ..
Fuhuş; Anlam ve Mâhiyeti
Fuhuş
Câhiliyye Döneminde Fuhuş.
Müslüman Toplumlar ve Fuhuş.
Fahşâ ve Fuhuş
Fahşânın En Çirkini
Zinâ; Anlam ve Mâhiyeti
Zinâ Haddini Uygulamanın Şartları
Zinânın Cezâsı; Yüz Celde ve Recm..
1- Yüz Celde/Değnek Cezâsı
2- Recm Cezâsı
Hz. Peygamber'in recm uyguladığı olaylar şunlardır
İhsan ve Muhsan Terimi
Kur'ân-ı Kerim'de Fuhuş ve Zinâ Kavramı
Hadis-i Şeriflerde Fuhuş ve Zinâ Kavramı
Zinâ Suçunu Önleyici Tedbirler
Fuhuş ve Zinânın Cezâsı Üzerine; Recm Tartışması
Recm
Yüz Değnek Cezâsı
Recm Cezâsı
Hz. Peygamber'in recm cezâsına uygulama örnekleri
Recm cezâsı uygulanması için Gerekli Şartlar
Zinâ Suçunun Sâbit Olması
1. İkrarla Tesbit
2. Zinâyı dört şâhitle ispat
Recm Cezâsının İnfâzı
Recmi Kabul Etmeyenler ve Delilleri
Fuhşun (Livâta ve Seviciliğin) Cezâsı
Recm Cezâsı
Câriyenin Zinâ Cezâsı
Nesil Emniyeti
Kazf Nâmuslu Bir Kimseye Zinâ İftirası
Lian Eşler Arası Güvensizliğin Bedeli ve İftiraya Set Çekme.
Liânın Şartları üçtür
Liânın hükümleri
Livâta; Zinânın En İğrenç Biçimi
Flört; Fuhuş ve Zinâya Dâvetiye.
Kadının Örtüsü/Tesettür ve Hicab. Tesettür Nedir?.
Avret Ne Demektir?.
Kadınların ve Erkeklerin Avreti
Tesettür Kimlere Karşı Gerekir?.
Kadının Elbisesi
e- Süslenme
Kadın-Erkek İlişkileri ve Aile Hayâtıyla İlgili Haramlar A- Kadın-Erkek İlişkilerinde Haramlar Cinsî Duygu
a- Zinâ
b- Yabancı Kadınla Yalnız Kalmak
c- Karşı Cinse Şehvetle Bakmak
Ziynet
Örtü ve Elbise
d- Dokunmak
e- Kadın-erkek beraber bulunması
f- Cinsî Sapıklık; Homoseksüellik veya Sevicilik
g- El ile Tatmin
h- Hayvan ile Cinsî Münâsebet
4- Fuhuş kadınları/Fâhişeler
Âile Hayâtı ile İlgili Haramlar Eşler Arasında İlişkide Haramlar a- Hayız ve lohusalık hallerinde birleşme
b- Kadınlara anüslerinden yaklaşma
c- Yatak odasında geçenleri başkalarına anlatma
d- Çocuk düşürmek ve kürtaj (çocuk aldırma)
e- Karı-koca haklarına riâyetsizlik
Geçimsizlik
f- Çocuğun haklarına riâyetsizlik
g- Ebeveynin haklarına riâyetsizlik
Genelevlerinde Yapılan İşin Haramlığı; Haramın Devlet Eliyle İşlenmesi
Bazı Haramlara veya Dinî Emirlere Karşı Tavır
Müslüman Kadının Toplumsal Hayâta Katılma Âdâbı
A- Kadın ve Erkek Arasındaki Müşterek Edepler Görüşme ortamının ciddî olması
2) Gözü çevirme
3) Genel olarak tokalaşmaktan kaçınma
4) Kadın ve erkek arasını ayırma ve karışmaktan kaçınma
5) Halvetten kaçınma (Kapalı bir yerde yabancı bir erkekle yabancı bir kadının töhmet altında bulunacak şekilde yalnız
kalmaları)
6) Kocası yanında olan kadının yanına girerken kocasından izin almak gereklidir
7) Tekrarlanan uzun görüşmelerden kaçınmak
8) Şüpheli yerlerden kaçınma
9) Açık ve gizli günahtan kaçınma
B- Kadınlara Âit Edepler 1) Mütevâzi giysi
2) Güzel kokudan (parfümden) kaçınma
3) Konuşurken ciddî olma
4) Hareketlerde ağırbaşlı olma
Bazı müşterek görüşme âdâbı kaybolduğunda ne yapılmalıdır?.
Zinâ; İlâhî Bir Yasaktır
Gözün Zinâsı Harama Bakmaktır
Sanat Anlayışı ve Fuhuş Sektörü.
Fuhuş ve Zinâ Konusuyla İlgili Âyet-i Kerimeler
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynakla