Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Gâlibiyet ve Zafer Vaadi

Gâlibiyet ve Zafer Vaadi


Gâlibiyet ve Zafer Vaadi:




?Gönderilen rasul/elçi kullarımıza şu sözümüz
geçmişti: ?Mutlaka zafere ulaştırılanlar kendileri olacaktır. Ve gâlip gelenler,
mutlaka Bizim ordumuz olacaktır! Bir süreye kadar onlardan dön (onların
sözlerine aldırış etme). Onları gözetle. Yakında (başlarına neler geleceğini)
göreceklerdir.? (37/Sâffât, 171-175).
Yüce Allah, peygamber olarak görevlendirdiği kullarına, mutlaka onlara yardım
edileceğine ve Allah'ın ordusunun gâlip geleceğine kesin söz vermiştir. Allah'ın
ordusu, peygamberler ve onlara iman edenlerden oluşur. Allah, iman edenlere
yardım ve zafer vaad etmiştir. Ama bu, onların hiç yenilmeyecekleri anlamına
gelmez. Önemli olan son zaferdir. Bir-iki defa yenilgiye uğrasalar, biraz
sıkıntı çekmiş olsalar da, sonunda onlar zafere ulaşacaklardır. Onun için
sabretmek, iman ve ısrar ile dâvâyı yürütmek gerekir. Bundan dolayı bu âyetlerin
devamında Hz. Peygamber'e sabır öğütlenmekte, yakında onların başlarına
gelecekler ortaya çıkıncaya dek onlardan yüz çevirip onların sözlerine aldırış
etmemesi istenmektedir.

?Allah sizden iman edip sâlih amel işleyenlere
vaad etmiştir: Onlardan öncekileri nasıl hükümran kıldı, halifeler yaptı, güç ve
iktidar sahibi kıldıysa, onları da yeryüzünde hükümran kılıp halifeler yapacak,
güç ve iktidar sahibi kılacak ve kendileri için seçip beğendiği dinlerini
kendilerine sağlamlaştıracak ve korkularının ardından kendilerini (tam) bir
güvene erdirecektir. Bana kulluk edecekler ve Bana hiçbir şeyi şirk/ortak
koşmayacaklar. Ama kim bundan sonra da nankörlük edip küfre giderse işte onlar,
fâsıktırlar, yoldan çıkanlardır.?
(24/Nûr, 55), ?... Allah onlardan iman edip sâlih amel işleyenlere mağfiret
ve büyük mükâfat vaad etmiştir. (48/Fetih, 29), ?Allah, iman edip sâlih
amel işleyenlere vaad etmiştir: Mağfiret/bağışlama ve büyük mükâfat onlarındır.?
(5/Mâide, 9), ?Andolsun Tevrat'tan sonra Zebûr'da da: ?Arza mutlaka sâlih/iyi
kullarım vâris olacak (bu yer onların eline geçecek)' diye yazmıştık.?
(21/Enbiyâ, 105)

Bu âyetlerde sâlih mü'minlerin dünyada zafere
ulaşacakları, danyaya veya en azından dünyanın bir kısmına egemen olacakları
müjdesi yanında, âhirette cennete girecekleri müjdesi de saklıdır. Çünkü İlâhî
kitaplarda bildirilen öğütler, toplumu kötü ahlâktan kurtarır, yüceltir, sâlih,
birbirine tutkun bir toplum yapar. Birbirini seven sâlih kişilerin oluşturduğu
toplum da dünyada ve âhirette başarılı olur. Ancak zafere ulaşmanın temel şartı,
dinin rûhuna sarılmaktır. Şekillere saplanıp dinin özünden uzaklaşan, hurâfeler
içinde yüzen geri kalmış toplumlar zafere ulaşamazlar. Onlar kendilerini
sâlihlerden saysalar bile, gerçekte sâlih değillerdir. Sâlih olsalardı,
görevlerini gereğince yapar, geri kalmazlardı. Dinin rûhu, maddeten ve mânen
çalışmaktır. Çalışan kazanır. Nitekim Nûr Sûresi, 55. âyette; Allah'ın, daha
önceki sâlih mü'minleri yeryüzüne egemen kıldığı gibi, Hz. Muhammed (s.a.s.)'e
iman eden sâlih mü'minleri de egemen kılacağını bildirmektedir. Allah'ın, önceki
sâlih mü'minleri nasıl egemen kıldığını tarih açıklar. Yeryüzünde hiçbir tembel,
kokuşmuş ulus egemen olmamış, ancak çalışan, dinamik, iyi ahlâk sahibi âdil
kişiler egemen olmuştur. Çalışanlar zafere ulaşmışlardır.

Mekke'de bir avuç müslüman, bu İlâhî vaadler
sonucunda zafere ulaşmış, kısa zamanda Arabistan'ın sınırlarını aşan İslâm
toplumu, dünyanın büyük bir kısmına hâkim olmuştur. Çalışanın zafere ulaşması,
Allah'ın yasasıdır: ?İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Çabasının
sonucu görülecek ve karşılığı ona tam olarak verilecektir.? (53/Necm,
39-41). Tembel tembel vakit tüketmekle, boyun bükerek meskenet içinde yaşamakla
arza hâkim olunmaz. Din şekilden ziyâde ruhtur. Allah, insanın şekline değil;
rûhuna/gönlüne bakar. Şekil rûhun aynası olmalıdır. İlâhî vahy, sâlih insanı her
bakımdan en iyi, en düzgün, en ileri olmaya yöneltir, mü'minlerin en hayırlı
toplum olmasını öğütler ve onları en hayırlı toplum olarak niteler. Geri kalmış,
ahlâken kokuşmuş, yalan, sahtekârlık ve fesatla dolu yaşayışa sahip insanlar,
nasıl en hayırlı toplum olabilir? (1)