Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Ağlayın, Su Yükselsin; Belki Kurtulur Gemi

Ağlayın



Ağlayın, Su
Yükselsin; Belki Kurtulur Gemi

Hak rahmetinin insan gözünde
damla damla olmasıdır gözyaşları. Dilin, duygunun ve gönlün el ele, yüz yüze
birleştiği, iç içe girdiği ânın çiçekleşmesi üzerinde jâledir gözyaşları.
Gönül pasını yakan, kalpten
sefîl arzuları sıyırıp atan, yüce hislerin çepeçevre ruhu sardığı ânın şehâdet
kanıdır gözyaşları. Bulut bulut yükselip Hak rahmetine ulaşan bu fâni dünyanın,
bâki âleme mazhar pırlantalarıdır gözyaşları.
Gözü dolu bulut ana, üzerimize
ağlamasa nice olur halimiz? Yaz demez, kış demez, bahar demez, güz demez daima
ağlar.
Hakkın sâfî nebîsi Âdem (a.s.)
saâdet kâsesini gözyaşları ile doldurup içmedi mi? Dertli Nebî, tûfan peygamberi
o damlalarla âlemi sele vermedi mi? Allah'ın halîli/dostu İbrâhim (a.s.)
gözyaşlarıyla ateşi soğuk ve sâlim etmedi mi? İsa Rûhullah'ın hali, ağlamak
değil miydi? Ve son durakta Son Nebî, kördüğümü çözer gibi esrârı gözyaşlarıyla
çözmedi mi? ?Ümmetim, ümmetim!? diyerek inlemedi mi?
Şâir Muhammed İkbal, hayâl
âleminde bir yüksek toplulukta, ruhların huzurunda, Nebîler Nebîsine ?en mûteber
hediye? deyip, bir bardak şehid kanı takdim etmişti. Biz de gökler ötesi o yüce
meclise çağrılsak, günahına ağlamış kimselerin gözyaşlarını alıp götürebiliriz.

Kavuşmak için ağlamak ve
kavuşmuş olmaktan ötürü ağlamak... Yetimin ağlayışı, ümitsizin ağlayışı değil
bu. Bu ağlayış tam bilemeden, öze eremeden, kavuşmanın neşesinden, huzurun
heybetinden doğup gelen bir ağlayıştır. Sonunda rahmetin tebessümü olduğu için
tatlıdır. Bu ağlayış, bulup bildiğini buldurma ve bildirme yolunda olduğu için
müjde ve felâh ağlayışıdır.
Gözyaşları, ruh inceliğinin
şâhitleridir. İnce insan, bağrını yakan gözyaşları ile yüzünü yıkayan insandır.
İçi sızlamayanlar, kirpiği ıslanmayanlar kem talih hoyratlarıdır.
Uzun senelerden beri ne kadar
hasretiz gözyaşlarına. Seccâdelere sormalı, kaç defa gözyaşlarıyla
ıslandıklarını. Bu kadar içten uzaklaşılan, bu kadar gönle yabancı kalınan
ikinci bir devir gösterilebilir mi? Şimdi siz ey ağlamayı unutmuşlar, gamsızlar,
dertsizler ve ağlanacak hallerine gülenler! Gelin şu çıkmazın başında durup
asırlık gamsızlığımıza bir son vererek beraber ağlayalım. Cehâletimize
ağlayalım. Kaybettiğimiz şeylerden habersizliğimize ağlayalım. Kusurdan bir
heykel haline gelmiş mâhiyetimize, duygularımızın dumûra uğrayışına ve
hoyratlaşan gönlümüze ağlayalım.
Bu vaziyette öleceğimize,
öldüğümüz gibi dirileceğimize, bazılarımızın tasmalı ve prangalı olarak
götürüleceği büyük imtihanda, en büyük merâsimde fevc fevc geçecek olan mâzinin
şanlıları arasında yer bulamayacağımıza ağlayalım. Daldan kopan bir meyve gibi
yalnız düşüşümüze, ayaklar altında ezilişimize, rahmetten cüdâ kalışımıza
ağlayalım. Yukarılara doğru güvercinler gibi kanat çırpalım. Çok yükseklerde
öyle bir ?ah!? edelim ki, ünümüz, gözyaşlarından meydana gelen bulutları
harekete geçirsin. Sonra ateş söndüren o damlalar yağmurlar gibi
başımızdan aşağıya insin, ateşimizi söndürsün; kin ve nefret ateşini, bütün
dünya ve ukbâ ateşini...
Allah'ım, Senden diliyor ve
dileniyoruz: Gözlerimize yaş ver ve merhamet etmen için bizi ağlat... Senden
uzak kalış hasretini duyamayışımıza ağlat. Gönlün parça parça oluşuna, ağyâr
ateşine yanışına... Ağlat bizi, gece kadar karanlık ruhumuza şefkat et de ağlat.
Ağlamalarımıza bile ağlamak lâzım geldiği için ağlat. Bizim uzaklığımız
itibariyle değil; Senin yakınlığın hürmetine kalbimize rikkat ver ve ağlat bizi
yâ Rab! (18)
Sakın ?bu ağlama da nereden?
demeyin. Eğer bir cemaat kendi adına bir kurtuluş ufkuna ulaşmayı düşünüyor ve
planlıyorsa, o, gözyaşlarından meydana getirdiği kanatlarla yükselecektir.
Zeminin cennet bağ ve bahçelerine dönmesini bekliyorsa şayet, bu bereket,
gözyaşlarından meydana gelen bulutlardan inen damlalarla olacaktır. Evvelâ
gözyaşları bulut olacak, sonra damlalar haline gelecek ve kinini, nefretini,
gayzını söndürecek. Ve bir rahmet çağlayanları halinde her yerde esip çağlayıp
duracak. Eğer zeminin cennet olmasını istiyorsa, o cennete giden yol buradan
geçer. Eğer yeni bir asr-ı saâdet yaşanmak isteniyorsa, meseleye sahâbi gibi
yaklaşmak gerekecektir. Onların başındaki Peygamber gibi yaklaşmak icab
edecektir. Dünya ve âhireti itibariyle ağlamak ve gülmek birbirinin aleyhine
işler. Dünyada gülenler, orada mutlaka ağlayacaktır denilmez; fakat âhirette
kendileri için ağlama mukadder olanlar, dünyada Allah için ağlamayıp çok gülen
insanlardır.
?Gülüyorlar da ağlamıyorlar?
(53/Necm, 60) Gönüllerine sağnak sağnak Kur'an iniyor. Gülüyorlar,
ağlamıyorlar. Kur'an bize de iniyor. Gülüyoruz ağlamıyoruz. Burada kendilerini
emin zannedenler, orada emniyetlerini bütün bütün kaybetmiş olacaklar.
?Şüphesiz günahkârlar,
(dünyada) iman edenlere gülerlerdi.? (83/Mutaffifîn, 29) Suç
işleyen, kendini cürme salanlar, hep günah içinde bocalayıp duranlar, isyan
içinde yüzüp gidenler, mü'minleri gördüklerinde gülüyorlardı. ?Gerici? diyorlar,
?yobaz? deyip alaya alıyorlardı. ?İşte o gün (âhirette) de iman edenler,
kâfirlere gülerler.? (83/Mutaffifîn, 34) İşte o gün bu defa da mü'minler
gülecek, kâfirler kıvrım kıvrım iki büklüm olacaklar. Bakın gülme ve ağlama,
birbirinin aleyhine işliyor. Burada Allah'ı unutup gülme varsa, kahkaha varsa,
çakır keyf olma varsa, orada başka türlü olacak. Mü'minler burada ağlamış,
gözyaşlarını akıtmışlar, ötede: ?O gün birtakım yüzler parlak, güleç ve
sevinçlidir.? (80/Abese, 38-39) O gün burada ağlayanlar, kendilerine
gülenlere karşılık orada gülecekler.
?Benim bildiğimi bilseniz,
az güler, çok ağlardınız.? buyuruyor Rasûl-i Ekrem. Bildiğimi bilseydiniz
rahat koltuklar üzerinde zevk ve lezzeti terkedecektiniz. Belki yamaçlara
çıkacak, dağlara tırmanacaktınız. Allah'a sığınacaktınız. Yürekleriniz
ürperecekti diyor. Yürek hopluyorsa, gönül bir güvercin kalbi gibi ürkek ürkek
atıyorsa, gözler buna yaşlarla dem tutuyorsa, içte ma'rifet/ilim var
demektir. ?Kendilerine ilim verilen kimselere o (Kur'an) okununca, derhal yüz
üstü secdeye kapanırlar. Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar.? (17/İsrâ,
107-108) İlim irfan sahibi mü'minlerin hali bu, âyetler okununca çeneleri
üzerine secdeye kapanıyorlar ve hıçkıra hıçkıra ağlıyorlar. Yine Kur'an diyor:
?Bu, onların huşûunu/saygı ve korkularını artırır.? (17/İsrâ, 109) Zaten
gözyaşları sînede haşyetin dışarıya sızması demektir.
Allah'a karşı hakkıyla saygı
duyup korkanlar, ancak Allah'ı bilenlerdir, âlimlerdir (35/Fâtır, 28).
Gökte, yerde âyetlerini araştıranlar, enfüsî incelemelerde bulunanlardır.
Sîneler haşyetle dolunca insan çatlayacak hale gelir. Sînenin çatlamaması için
bir boşalmadır gözyaşı. Boşalmıyorsa bir boşluk var demektir içinde. Doluysa
boşalacaktır. (19)