Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Kur'ân-ı Kerim'de İçkinin Haramlığı ve Yasaklanma Aşaması

Kur

Kur'ân-ı Kerim'de İçkinin Haramlığı ve
Yasaklanma Aşaması

Hamr kelimesi, Kur'ân-ı
Kerim'de toplam 7 Yerde geçer (2/Bakara, 219; 5/Mâide, 90, 91; 12/Yusuf, 36, 41;
24/Nûr, 31; 47/Muhammed, 15). Bilindiği gibi, içki yasağı tedricî şekilde
getirildi. Kur'ân-ı Kerim'de bu âyetler, şu iniş sırasını tâkip etti: Önce
içkinin güzel olan rızıklardan ayrı olarak (güzel olmayan) bir rızık/gıda
olduğunu belirten âyet (16/Nahl, 67) indi, sonra içkide büyük zarar ve günah
olduğuna dâir âyet (2/Bakara, 219) bunu tâkip etti. Daha sonra sarhoşken namaza
yaklaşılması yasaklandı (4/Nisâ, 43). En sonunda da içkiyi kesin şekilde
yasaklayan ve onu şeytan işi bir pislik ilan eden âyet nâzil oldu (5/Mâide,
90-91).
?Hurma ve üzüm gibi
meyvelerden hem sarhoşluk veren içki, hem de güzel gıdâlar edinirsiniz. İşte
bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.? (16/Nahl,
67)
"Sana, şarap ve kumar
hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için
birtakım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha
büyüktür. Yine sana iyilik yolunda ne infak edip harcayacaklarını sorarlar.
'İhtiyaç fazlasını' de. Allah size âyetleri böyle açıklar ki, düşünesiniz."
(2/Bakara, 219)
?Ey iman edenler! Siz sarhoş
iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar-, cünüp iken de -yolcu olan müstesnâ-
gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk
üzerinde bulunursanız, yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse, veya
kadınlara dokunup da bir su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm
edin: Yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah çok affedici ve
bağışlayıcıdır.? (4/Nisâ, 43)
?Ey iman edenler! Hamr
(sarhoşluk veren içecekler), kumar, dikili taşlar (putlar, putlaştırılan
heykeller), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun
ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içkide ve kumarda, ancak aranıza düşmanlık ve kin
sokmak; sizi, Allah'ın zikretmekten ve namazdan alıkoymak ister. Artık
(bunlardan) vazgeçtiniz, değil mi?? (5/Mâide, 90-91)
?Müttakîlere vaad olunan
Cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen
sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan
ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Bunlardan da öte
Rablerinden bir bağışlama vardır. Bu, ateşte ebedî kalan ve barsaklarını parça
parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu hiç??(47/Muhammed,
15)
?(Ey Muhammed!) Hayatın
hakkı için, onlar, sarhoşluklar içinde bocalıyorlardı.? (15/Hıcr, 72)
?Ey insanlar! Rabbinizden
korkun! Çünkü kıyâmet vaktinin depremi müthiş birk şeydir! Onu gördüğünüz gün,
her emzikli kadın emzirdiğinden vazgeçer, her gebe kadın çocuğunu düşürür.
İnsanları da sarhoş birk halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat
Allah'ın azâbı çok dehşetlidir.? (22/Hacc, 1-2)
?Ölüm sarhoşluğu bir gün
gerçekten gelir de, ?işte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir'
denir.? (50/Kaf, 19)
?Mallarınızı aranızda haksız
sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını,
yalan yemin ve şâhitlik ile yemeniz için o malları hâkimlere (reislere, yetkili
idarecilere veya mahkeme hâkimlerine el altından) vermeyin.? (2/Bakara, 188)
?Ey iman edenler! Aranızda
karşılıklı rızâya dayanan ticâret olması hali müstesnâ, mallarınızı, bâtıl
(haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi
öldürmeyin. Şüphesiz Allah size merhamet edecektir. Kim düşmanlık ve haksızlık
ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa, (bilsin ki) onu ateşe sokacağız;
bu ise Allah'a çok kolaydır. Eğer yasakladığımız büyük günahlardan kaçınırsanız;
sizin, küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.?
(4/Nisâ, 29-31)
İçki mâide sûresi 90. âyet le
mutlak anlamda haram kılınmadan önce, hakkında iki hüküm daha inmişti (2/Bakara,
219, 4/Nisâ, 43). Son hüküm gelmeden önce Hz. Peygamber (s.a.s.) kendileri
mutlak yasağa hazırlamaları için halkı toplamış ve onları uyararak şöyle
demişti: "Allah insanların içki içmelerinden asla hoşlanmaz. Mutlak yasak
yakında gelse gerektir. Bu yüzden ellerinde içki bulunanlar en iyisi mi onu
satsınlar." Bundan bir süre sonra, Mâide suresi 90. ayet inince, "Şu anda
ellerinde içki bulunanlar artık onu ne içebilir, ne de satabilir; bu yüzden onu
yok etsinler." diye ilânda bulundu. Bunun üzerine dökülen içkiler Medine
sokaklarında aktı. Bununla birlikte bazıları "Onu Yahudilere hediye edemez
miyiz?" diye Hz. Peygamber'e (s.a.s.) sordular. Cevap şöyleydi: "Onu haram
eden, hediye olarak verilmesini de yasaklamıştır." Daha bazıları "Onu sirke
yapamaz mıyız?" diye sordular. Cevap: "Hayır, dökmelisiniz" şeklinde
oldu. Bir başkası tekrar tekrar sordu: "İçkiyi ilaç olarak da kullanamaz mıyız?"
Hz. Peygamber (s.a) üstüne basa basa bunu da reddetti ve şöyle buyurdu:
"Hayır, o bir ilaç değil, bir hastalıktır." Yine, bir başkası daha sordu:
"Efendim, biz çok soğuk bir yerde yaşıyoruz ve işimiz de yorucudur. Bu bakımdan,
yorgunluğumuzu gidermek ve ısınmak için içki içiyoruz." Hz. Peygamber (s.a.s.)
şöyle dedi: "İçtiğiniz sarhoşluk veriyor mu?" "Evet" dedi adam. Bunun
üzerine, Hz. Peygamber (s.a.s.) "Ondan el çek!" buyurdular. Soruyu soran
adam bu kez, "Bizim orada oturanlar bunu kabul etmiyecektir." dedi. Hz.
Peygamber (s.a.s.) buna da şöyle karşılık verdi: "Eğer kabul etmezlerse git,
onlarla savaş!"
İbn Ömer'den (r.a.) rivâyet
edilen bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Allah
içkiyi ve onu içeni, sunanı, satanı, alanı, üreteni, ürettireni, taşıyanı ve
kendisine taşıtanı lânetlemiştir." Bir başka hadisinde Hz. Peygamber
(s.a.s.) müslümanlara içkiyle birlikte sunulan yemekten yemeyi yasaklamıştır.
Yasağın ilk döneminde, içkiyi çıkarmada ve içmede kullanılan aletlerden
yararlanılmasını bile yasaklamış, fakat daha sonra yasa iyice yerleşince
bunların kullanımına izin vermiştir.
Arapça "hamr" kelimesi
öncelikle üzümden yapılan şarap anlamına geliyorsa da, buğday, arpa, kuru üzüm,
hurma ve baldan yapılan içkiler için de kullanılır olmuş ve yasak, sarhoşluk
veren her şeyi içine almıştır. Hadisler bu noktada oldukça açıktır: "Her
sarhoşluk veren hamrdır ve haramdır?, "Sarhoşluk veren her içki haramdır",
"Her sarhoşluk veren şeyi yasaklıyorum." Cuma hutbelerinden birinde
Halife Hz. Ömer (r.a.) hamr'ı "düşünme melekesini gideren her şey" olarak
tanımlamıştır.
Bu bağlamda Hz. Peygamber
(s.a.s.) genel ilkeyi şöyle koymuşlardır: ?Çoğu sarhoşluk veren şeyin en az
miktarı da haramdır; bir bardağı sarhoşluk veren şeyin bir damlası da
haramdır..." Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında sarhoş için belli bir ceza
yoktu. Tutuklanıp mahkemeye çıkarılan suçlu ayakkabılarla dövülür, tepiklenir,
yumruklanır, çomaklanır ve kırbaçlanırdı. Bu suç için verilen cezanın en yüksek
miktarı kırk kırbaçtı. Hz. Ömer'in (r.a.) halifeliğinin ilk günlerinde de aynı
ceza uygulanıyordu. Fakat o suçların arttığını görünce, diğer sahabelere de
danışarak cezayı seksen kırbaca çıkardı.
İmam Malik, İmam Ebu Hanife ve
bir rivayete göre İmam Şafiî de aynı görüşteydiler. Fakat, İmam Ahmed b. Hanbel
ve bir başka rivayete göre İmam Şafiî, içki içmenin cezasının kırk kırbaç olduğu
fikrindedir. Hz. Ali (r.a.) de kırk kırbacı kabul etmiştir.
İslam fıkhına göre, yasağın
üzerinde durmak İslâm Devleti'nin görevidir. Nitekim, Hz. Ömer (r.a.) zamanında
Beni Sakif kabilesinden Ruveyşid adlı bir adamın dükkanı, içinde gizlice şarap
üretilip satıldığı için yakılmıştır. Başka bir seferinde ise, şarap sattıkları
için bir köyü yaktırmıştır (Tefhîmu'l Kur'an, Mâide, 90. âyetin tefsiri).