Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Elçi Gönderilmeyen, Uyarı Yapılmayan Toplumlar Helâk Edilmezler

Elçi Gönderilmeyen


Elçi Gönderilmeyen, Uyarı Yapılmayan Toplumlar Helâk Edilmezler



Evren, harika güzelliği ve âhengi ile bir
yaratıcıya işaret ederek, insanların fıtratlarında mevcut olan yaratıcıyı kabul
etme duygusunu harekete geçirir. İnsanların akılları da iyilik ve kötülük
arasında bir ayırım yapabilir. Ancak, bunlar (fıtrat ve akıl), çeşitli
nedenlerle fonksiyon- larını yerine getirmeyebilirler.
Evrene serpiştirilmiş ayetlere (iman
delillerine) dikkat edilmeyebilir. İnsanların sağlam fıtratları, saptırıcı
faktörlere maruz kalabilir. Cinlerden ve insanlardan olan şeytanlar, insanların
bünyelerinde yer alan zaaf noktalarına dayanarak, onları saptırır. Akıl, insanı,
arzu ve isteklerin, zaafların ve şehevî ihtirasların baskısı altında
bırakabilir.



İnsanların fıtratlarının ve
akıllarının evrende yer alan ayetleri, yani hidayet delillerini ve iman
belirtilerini araştırıp hayatlarını dayandıracakları bir sistemi
belirlemesi, sonuçta hak ve doğruluk üzere bulunmayı gerçekleştirmesi mümkün
görülmediğinden, sorumlu kabul edilmesi ona yapılmış bir haksızlık olarak
değerlendirilebilir. Fıtratlar ve akıllar sapabildiğinden, onlara
fonksiyonlarını hatırlatan bir uyarıcı gerekir. Uyarıcı olmadan fıtratların ve
akılların insanları doğruya götürememesi nedeniyle, onları cezalandırmanın zulüm
olduğu söylenebilir.

Allah insanların fıtratlarını dıştan
gelen sis tabakasının etkisinden, yozlaşmadan, sapıklıktan kurtarmak, aklını
arzu ve isteklerin, zaafların ve şehevî ihtirasların baskısından kurtarmak
amacıyla onlara peygamber göndermeden, ayetlerini açıklamadan sorumlu tutmayı
dilememiştir.[1]
?Biz hiçbir kenti helâk etmedik ki, onun uyarıcıları olmasın (helak etmeden
önce mutlaka uyarıcı gönderdik.)(Uyarıcılar) uyarırlardı. Biz zulmedici
değildik.? (26/Şuarâ, 208-209) ?Bu böyledir. Çünkü Rabbin, halkı habersiz
iken ülkeleri zulüm ile helak edici değildir.? (6/En'âm, 131) ?Biz elçi
göndermedikçe azap edecek değiliz.? (17/İsrâ, 15)

Ayetlerden Allah'ın elçi göndermediği
bir takım toplumlar bulunabileceği anlaşılmamalıdır. Aksine, ayetler şunu
vurgulamaktadır: Eğer Allah elçi gönderip uyarmadan kentleri helâk etseydi,
o kentlerin halkına zulmettiği değerlendirmesi yapılabilirdi. Allah ise
zulümden münezzehtir. Bundan dolayı elçiler gönderir, insanları uyarır, onlara
hak yola gelmeleri için fırsat verir, süre tanır, yola gelip gelmeyeceklerine
bakar. Bütün bunlara rağmen yola gelmezlerse, o zaman cezayı hak ederler. ?Ey
cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi anlatan ve bu gününüzle
karşılaşacağınıza dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi? ?Kendi aleyhimize
şahidiz' dediler. Dünya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına
şahitlik ettiler? (6/En'âm, 130) Ayet, insan ve cin topluluklarına elçi
gönderildiği vurguluyor. Aksi takdirde insanların cezalandırılması âdil
kabul edilmeyebilir. Çünkü bu durumda
insanlar, doğru yola uymalarını gerektiren bilginin kendilerine ulaşmadığı, bu
nedenle de cezalandırılmamaları gerektiği özrünü (veya bahanesini) ileri
sürebilirler. ?Dediler ki: ?Rabbından bize bir ayet (mucize) getirmeli değil
mi?' Onlara önceki kitaplarda bulunan delil gelmedi mi? Şayet onları ondan önce
bir azap ile helâk etseydik: ?Rabbımız, bize bir elçi gönderseydin de, böyle
alçak ve rezil olmadan önce senin ayetlerine uysaydık' derlerdi.? (20/Tâhâ,
133, 134)

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)
de, kendilerinin ve atalarının uyarılmadığı bir topluma gönderilmiştir.
?Babaları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu
uyarman için (seni gönderdik).? (36/Yâsin, 6) Ancak, peygamberimiz'in
uyarısı, bütün insanlığı da içine alır. O'ndan sonra uyarıcı gelmeyeceği için,
bütün toplumlar O'nun mesajını kendilerine hidayet kaynağı
kabul edip, rehber edinmelidirler. Şu
da bir gerçek ki, O'nun mesajının bütün insanlara eksiksiz bir şekilde
açıklanması, O'ndan sonraki müslümanların görevidir. Bu yapılmadan, O'nun
davetini hiç işitmemiş, işitse bile, kasıtlı bir tarzda saptırılmış olarak
işiten toplumların helâk olmalarını beklemek, sünnetullahın anlaşılmaması
demektir. Zira toplumların helâki ile ilgili sünnetullahın hükmü çerçevesine,
davetle karşılaşan ve uyarılan toplumlar girer: ?Çünkü Rabb'in, halkı
habersiz iken ülkeleri zulüm ile helâk edici değildir.? (6/En'âm, 131)


[2]










[1]
Fi Zılal, III/ 675





[2]
Sünnetullah ve Helak Edilen Toplumlar, 47