Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Üçüncüsü İslami Hareket Metodu Yapıcı Ve Hareketlidir.

Üçüncüsü

Üçüncüsü: İslami
Hareket Metodu Yapıcı Ve Hareketlidir.

Yapıcılık İslami düşüncenin ve İslami hareket
metodunun özelliklerindendir. Hareket ise müslümanın temel özelliğidir.
Müslümanlar İslami düşünceden ve İslami hayattan uzaklaştıkları zaman bu
özelliklerini kaybederek pasifleştiler.

Seyyid Kutub şöyle diyor:

"Bu düşünce sistemi vicdanlarda o derece yer
ediyor ki, ifade ettiği manayı pratik şekilde gerçekleştirmek ve pratik bir
tercüman durumuna sokmak için ferdi fiilen harekete geçiriyor. Ve bu dine
bağlanmış olan mü'min, vicdanında, bu imanı taze ve canlı şekilde hissediyor,
onun son derece etkili bir güç olduğunu görüyor, hem kendi varlığı itibarıyla
etkili, hem de insanın çevresini saran kainat içerisinde etkili olduğunu
kavrıyor...

Gerçek odur ki, İslam düşüncesi tek başına
vicdanlarda yaşayan ve vicdanlarda yer etmeyle yetinip tasavvufi veya ruhani,
nazari veya hayali pasif bir varlık olmaktan tamamen uzaktır. İslam düşüncesi,
inşa edilmesi arzu edilen pratik bir hayat için hazırlanmış plan durumundadır.
Ve hayatın bu plana göre yürütülmesi şarttır.

Ne var ki, uzun zamandan beri bu planın
tatbikatı görülmediği için bizzat planın da değeri kavranılamamıştır.Pratikte
uygulanması düşünülmeyen hayali bir varlık olarak değerlendirilegelmiştir.

Bugünkü müslümanın, duygu dünyasında yer eden
İslam düşüncesi işte budur. Bunun içindir ki, gerçek müslüman devamlı olarak
vicdanının derinliklerinden gelen itici bir ses duymaktadır... Bu ses onu
düşünce sistemini pratik dünyada tatbik etmeye itmektedir. Her an hareket teşvik
etmekte ve çalışmaya sevketmektedir. İşte bunun için gerçek müslüman, bütün
faaliyetlerini ve imani enerjisini bu yapıcı sahada harcamaya çalışmaktadır.
Evet insanların hayatında fiilen tatbik edilen pratik bir İslam nizamını inşa
etmek için...

Kur'an-ı Kerim'de imandan veya mü'minlerden söz
edilirken bu imanın partik bir tercümanı olan hareketten de söz edilir. O halde
mesele sadece duygu ve hayal dünyasında yaşamaktan ibaret değildir. Asıl önemli
olan; İslam düşüncesinin hayat sistemine veya İslamın hayat görüşüne uygun bir
planın pratik hayatta yer etmesi ve tatbik edilmesi için fiilin sarfedilmesi
gereken hareket ve enerji meselesidir.

Hem müslüman İslam anlayışının kendisine verdiği
düşünce ile bilir ki; ilk olarak, o şahsen bu dine şahidlik etme vazifesini
yerine getirmekle mükelleftir. Bunu yapmadığı müddetçe vicdan huzuruna
kavuşamaz. Zihni rahat etmez. Allah'ın kendisine bir lütuf eseri olarak ihsan
ettiği İslam nimetinin borcunu ödemiş saymaz. Ve bunun için bu vazife yapamama
ezikliği ile dünya ve ahiretteki ilahi azaptan kurtulmanın çarelerini arar. Ya
bu, ya o... Ya doğrudan doğruya ve tam olarak şehadet vazifesini ifa edecek;
malı ve canı ile bu yoldaki mükellefiyetlere katlanacak, ya da katlanılması
mümkün olmayan azabı tadacak.

Müslüman bu şehadet vazifesini önce kendi
nefsinde tatbik eder. Şahsen pratik hayatında en küçük faaliyet şeklinde bile
olsa şehadet vazifesini yerine getirir. Hayatı ile akidesinin üzerine kaim
olduğu düşünce sistemi arasındaki uygunluğu temin eder. Müslümanın küçük veya
büyük hiçbir hareketi yoktur ki o hareketiyle bu dine şehadet vazifesini gerçek
manada yerine getirmekle mükellef olmasın. Evet sadece dille şehadet değil,
hatta gönülle de şehadetten ibaret değil... Fiilen şehadet... İmanı tasdik eden,
ayan beyan görünen ve pratik hayatta eseri müşahede edilen, insanların
dünyasında göze ilişen pratik bir şehadet...

İkinci olarak; müslüman başkalarını bu nizama
davet ederken ve onu açıklarken, şehadet vazifesini yerine getirir. Onu bu
davete ve açıklamaya sevkeden bir çok mühim sebepler vardır.

Birinci Sebep;
Allah'ın huzurunda kurtuluşa ermek ve İslam nimetinin şükrünü ifa etmek için eda
edilmesi gereken şehadet vazifesidir.

İkinci Sebep;
İnsanların hayrını arzu edip kendisinin hidayete ulaştığı bu hayır yolunda
başkalarının da hidayete ermesini istemek...

Nitekim bu arzu insanın sadece nefsi ile veya
ailesi ile ilgili, akraba ve kavmiyle hatta kendi cinsinden olan insanlarla
ilgili değildir. O bütün insanlıkla alakalıdır. Çünkü müslüman bizzat kendi
düşüncesinin bütün insanların kardeşliğini ilan ettiğini bilir.

Üçüncü Sebep;
müslümanın şuurunda yer eden, sapıklığa düşen insanların yanılmalarından doğan
mesuliyetin kendi omuzuna yüklenmiş olması duygusudur.

Müslüman kendi doğru yolunu öğrenip belledikten
sonra diğer insanlara da onu açıklamadıkça mesuliyet yükünden kurtulamaz.

Esas itibariyle bu yük çok ağır, vicdanları
yakan bir yüktür. Bazen insan omuzu bu yükü kaldıramayacak kadar cılızlaşır. Ne
var ki müslüman bu mesuliyet yükünün bütün Rasullere yüklenmiş olduğunu ve
Rasullerden sonra bu yükün kendi omuzuna bindiğini ve bundan mesul olduğunu
bilir.

"Rasullerden sonra, insanların Allah'a karşı bir
delili olmaması için, gönderilen müjdeci ve uyarıcı rasullerden bir kısmını daha
önce sana anlatmıştık." (Nisa: 165)
"Biz Rasul göndermedikçe azab edici değiliz." (İsra:
15)

Müslüman şehadet vazifesini; Allah'ın nizamını
insanların hayatına yerleştirmek, islam düşüncesinden doğan İslam şeriatını
hakim kılmak ve beşer topluluğunun hayatını bu şeriate göre düzenlemek için
faaliyet sarfederek yerine getirir."

(İslam Düşüncesi s:182-185)

"İnsan şuurundan pasiflik duygusunun silinmiş
olması onun hareketlerinde ayrı bir faaliyet ve tesir unsuru olur. İslam sadece
müslümanın zihnindeki pasif düşünce tarzlarını silmekle kalmaz. Bunun yanı sıra
onu aktif faaliyetlere sevkederek destekler. Çünkü ona Allah-u Teala kudretinin
hem kendisini, hem de çevresinde bulunan kainatı kuşattığını öğretir. Ve kendi
hareketi ile ilahi takdirin gerçekleşeceğini bildirir."

"Bir millet kendisini değiştirmedikce Allah
onların durumunu değiştirmez."
(Rad: 11)

(İslam Düşüncesi s:187)

"İman hakikati, onun yolunda düşmanlarıyla
savaşırken kemale erer ve kalbde yerleşir. Çünkü mücahid, başkalarıyla mücadele
ederken, kendi nefsiyle de mücadele etmektedir. İmanında yepyeni ufuklar açılır.
İnsan ve insan hayatıyla ilgili bir çok hakikatleri keşfeder.
Mücahid nefsiyle, duygularıyla, düşünce ve adetleriyle en
yüksek dereceye ulaşır. İnsanı bu dereceye ancak dava uğrunda mücadele
ulaştırır. Evinde rahat rahat oturmakla bunu elde etmesine imkan yoktur."

(Din Dediğin Budur s:10)

"Bir hakikat daha vardır, o da; hak yolunda
mücadele ederken başa gelen belalar ve çekilen zorluklar nefisleri temizlediği
gibi, müslüman saflarını samimi olmayanlardan ayıklamak, cemiyeti kalpsizlerin,
münafıkların, riyakarların, sahtekarların ve insanları birbirine düşürmek
maksadı ile çalışan zümrelerin kötülüklerinden kurtarmak için en elverişli
çaredir."

(Din Dedigin Budur s:11)

"Fakat İslam akidesinin ana damgasını taşıyan
ve bu akideden meydana gelen toplum mührünü ihtiva eden bir hareket, hiç
kimsenin başkalarından gizlenmesine müsaade etmez. Çünkü bu cemiyeti meydana
getiren fertlerden her biri mutlak şekilde hareket etmek zorundadır. Hareket...
Akidesiyle hareket... Kanıyla hareket... Toplumuyla hareket... Birbirene organik
bağla bağlanan bir toplum oluşturmak için hareket... Çevresini saran
cahiliyyetle ve bu cahiliyetin gerek kendi nefislerinde, gerekse etrafında
bulunan insanların nefislerinde bıraktığı artıklarla sürekli bir savaş...
Dinmeyen bir savaş... Ve kıyamete kadar devam edecek cihad...

Hareketin durumuna göre ve hareket esnasında,
cemiyet içerisindeki her ferdin durumu belirir. Görevler o zaman dağıtılır.
Toplumu teşkil eden fertler ve görevler arasında uygun bir organik birleşim
ancak o zaman meydana gelir."

(Yoldaki İşaretler s:117)

İSLAMIN HAREKET METODU.. Önsöz.
Seyyid Kutub'un Kısaca Hayatı
1) İslam'a Yönelişten Önceki Aşama.
2) İslam'a Genel Olarak Yöneliş Aşaması
3) Sınırları Belli İslam'i Yöneliş Aşaması
Giriş.
İslami Hareket Metodu.
İslami Hakim Kilmak İçin Allah'in Bildirdiği Metodla Hareket Etmek Mutlaka Gereklidir
Allah'tan Gelen Hareket Metodunun Özellikleri
Birincisi İslami Hareket Metodu Pratik Bir Metoddur.
İkincisi İslami Hareket Ciddi Ve Pratiktir.
Üçüncüsü İslami Hareket Metodu Yapıcı Ve Hareketlidir.
Dördüncüsü İslami Hareket Metodu Merhalelidir.
Beşincisi Allah'tan Gelen Hareket Metodu, Davayı Dava Adamından Daha Üstün Tutar.
Altıncısı Allah'tan Gelen Hareket Metodunun Yeryüzünde Belli Bir Hedefi Vardır
Yedincisi Allah'tan Gelen Hareket Metodu Kolaylaştırılmış Bir Metoddur.
Sekizincisi Allah'tan Gelen Hareket Metodu Kadere Ve Tevekküle Inanan Bir Hareket Metodudur.
Allah'tan Gelen Hareket Metodunun Bölümleri
1- İslami Cemaatin Doğuşunun Gerekliliği
2- Doğuşun  Kaçınılmazlığı
3- Yeni Doğan Cemaatin Özellikleri
4) Sağlam Bir Karakter Ve Güzel Bir Ahlaka Sahip Olmak
5) Teşkilatın Sağlam Yapılı Olması
6) Teşkilatın Başında Liderin İlim Ve Basiret Sahibi Güvenilir Bir Müslüman Olması.
7) Bu Cemaatin Fertlerini Sadece Allah Rasulünün Ve Müslüman Liderin Velayetinde Olmaları, Cahili Toplum Ve Bu Toplumun Liderleriyle Herhangi Bir Dostluk Ve Ilişki Içine Girmemeleri...
4- Yol Azığı
5- Yıkma Ve İnşa Etme İçin Gerekli Aletler
A- İslam'ı Açıklamak
B- Hareket
6- Birinci Adım İslami Akideye Davet.
Akide Üzerinde Bu Kadar uzun Süre Durulmasının Ve Bu Süre İçinde Başka Meselelerin ele Alınmasının Sebebleri
7- Bu Yolda İlerlerken Karşılaşılacak Şeyler
a) Sebat
b) Allah'a Ve Rasulüne Itaat Etmek. Zikir Ve Dua Vasıtısıyla Allah'a Yaklaşmak.
c) Münakaşa ve İhtilaftan Uzak Kalmak.
d) Sabretmek
e) Maddi Hazırlık.
f) Sağlam Bir Temel Oluşturmadan, Davayı Geniş Bir Şekilde Yaymaktan Sakınmak Gerekir.
g) Davanın Menfaati Daima Dava Adamının Menfaatinden Önce Gelir.
Müslümanlar'i Tekfir Meselesi
1- Seyyid Kutub Kimleri Tekfir Ediyor?.
2- Seyyid Kutub'un Tekfir Ettiği Ve Lailahe Illallah'a Gereği Gibi Şehadet Etmeyen Kimselerin Özellikleri Nelerdir? 
3- Seyyid Kutub'un Delilleri
Cahil Taplum Ve Dar'ul Harb.