Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

7) Bu Cemaatin Fertlerini Sadece Allah Rasulünün Ve Müslüman Liderin Velayetinde Olmaları, Cahili Toplum Ve Bu Toplumun Liderleriyle Herhangi Bir Dostluk Ve Ilişki Içine Girmemeleri...

7

7) Bu Cemaatin
Fertlerini Sadece Allah Rasulünün Ve Müslüman Liderin Velayetinde Olmaları,
Cahili Toplum Ve Bu Toplumun Liderleriyle Herhangi Bir Dostluk Ve Ilişki Içine
Girmemeleri...

Buradaki velayetten maksat itaat etmek,
yardımlaşmak ve işbirliği yapmaktır. Mü'minin yalnız Allah'a, Rasulüne ve
Müslüman ulul emre itaat etmesi gerekir. Ancak Mü'min kardeşleriyle yardımlaşır
ve onlarla işbirliği yapar.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Erkek ve kadın mü'minler birbirlerinin
velileridirler. İyiliği emreder, kötülüğü yasaklarlar. Namazlarını kılarlar,
zekatlarını verirler, Allah'a ve Rasulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah
merhamet edecektir. Şüphesiz ki Allah Aziz'dir, Hakim'dir. Herşeye galiptir,
hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe:
71)

"Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da
kafirleri veli edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık delil mi vermek
istiyorsunuz" (Nisa: 144)

"Sizin veliniz sadece Allah, onun rasulü ve
Allah'a boyun eğerek namaz kılan, zekat veren mü'minlerdir. Kim Allah'ı,
Rasulünü ve iman edenleri veli edinirse bilin ki; şüphesiz Allah'ın hizbi galip
gelecektir. Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerle
kafirlerden dininizi alay ve eğlence konusu yapanları veli edinmeyin. Eğer iman
ediyorsanız Allah'tan korkun" (Maide:55-57)

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
"Müslüman, müslümanın din kardeşidir. Müslüman,
kardeşine zulmetmez ve onu düşman eline vermez. Her kim müslüman kardeşine
yardımda bulunur ve onun ihtiyaçını temin ederse Allah'da ona yardım eder. Her
kim bir müslümanın sıkıntılarından birini giderirse Allah'da buna karşılık
kıyamet sıkıntılarından birini defeder. Her kim bir müslümanın ayıbını örterse
Allah-u Teala ahirette onun ayıbın örter."

(Buhari, Müslim)

Rasulullah (s.a.s)

-"İster zalim olsun, ister mazlum olsun mü'min
kardeşinize yardım ediniz" buyurdu.
Ashabdan biri:

-"Ya Rasulallah! Mazlum olan kimseye yardım
ederim. Fakat zalime nasıl yardım edebilirim" dedi. Rasulullah (s.a.s):

-"Zalimi zulüm yapmaktan alıkoyarsın. İşte bu
ona yardımdır." buyurdular.

(Buhari)
Allah'a, rasulüne ve mü'minlere velayetin tam anlamıyla
gerçekleşebilmesi için cahili toplumun fertlerinin ve idarecilerinin velayetini
reddetmek (yani onlara itaat etmemek ve onlarla yardımlaşmamak, işbirliği
yapmamak) şarttır.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları
veliler edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridirler. Sizden kim onları veli
edinirse şüphesiz onlardan olur. Muhakkakki Allah zalimler topluluğunu hidayete
erdirmez." (Maide:51)

"Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap
verilenlerle kafirlerden dininizi alay ve eğlence konusu yapanları veliler
edinmeyin. Eğer iman ediyorsanız Allah'tan korkun."
(Maide: 57)

"...İman edin hicret etmeyenlerle hicret
edinceye kadar aranızda hiçbir velayet sorumluluğu yoktur..."
(Enfal:72)

"Kafirler de birbirlerinin velisidirler. Eğer
böyle yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesad olur."
(Enfal: 43)

"Kendilerine doğru yol açıkca belli olduktan
sonra tekrar küfre dönenlerin yaptıklarını şeytan kendilerine hoş göstermiştir.
Ve hayallerle aldatmıştır. Çünkü onlar Allah'ın indirdiklerini beğenmeyenler:
"Biz size ileride bazı hususlarda itaat edeceğiz" dediler. Halbuki Allah onların
gizlediklerini biliyor. Ya melekler yüzlerine ve arkalarına vura vura canların
alırkan halleri nice olacak. Çünkü onlar Allah'ı gazablandıracak şeylere
uydular. Ve O'nun rızasını hoş karşılamadılar. Bunun üzerine Allah da onların
amellerini boşa çıkarıverdi."
(Muhammed: 25-28)

"İşte bunun için İslam akidesinin ilk andan
itibaren organik bir hareket potansiyeli halinde ortaya çıkması mutlak
gereklidir. İslam'ın ortadan kaldırmayı hedef aldığı cahiliyyet hareket ve
topluluğundan apayrı, müstakil ve organik bir hareket birliği halinde ortaya
çıkması şarttır. Ve bu yeni kumanda sisteminin ana mihverini; Rasulullah'ın ve
ondan sonra gelen İslami hereket mekanizmasının hedefini teşkil eden; insanları
yalnız başına Allah'ın uluhiyetine, rububuyetine ve hakimeyetine teslim etme
hususunu teşkil etmelidir. "Lailahe illallah Muhammedun Rasululluh" diyen herkes
çevresinde bulunan cahiliyyet toplumunun hareket mekanizmasıyla ilgisini
kesmeli, ne şekilde olursa olsun içinde yetiştiği bu toplumun kumandasına teslim
olmaktan kaçınmalıdır.

Bu kumanda mekanizması bazen din adamlarından,
mabed bekçilerinden, rahiblerden, hahamlardan ve benzeri kimselerden teşekkül
etmiş olabilir. Veya siyasi, sosyal ve ekonomik baskı güçleri tarafından teşkil
edilmiş olabilir. Nitekim Kureyş toplumunda cahiliyet mekanizmasını bunlar
teşkil ediyordu. Müslüman onlara bağlılığını tamamen terkederek yeni teşekkül
etmiş bulunan organik İslam birliğin hareketine ve İslam kumandasına teslim
olmalıdır..."

(Yoldaki İşaretler s: 49)

İşte velanın sınırları bu şekilde
belirginleşince, buna bağlı olarak bütün bağlılık ve ilişkilerinde tabiatı
baştan sona değişir.

"İslam insanı Rabbine döndürmek için gelmiştir.
Allah'ın hükümleri insanların başvurduğu tek değer, ölçü ve hakimiyet kaynağı
olmak için gelmiştir. İnsanın varlık ve hayat görüşü o kaynaktan almasını
sağlamak için gelmiştir. İnsan münasebetleri ve bağlılıkları yönünden de o
kaynağa başvurmak zorundadır. Çünkü o iradeden çıkmış ve tekrar ona dönecektir.

İslam gelir gelmez, insanları Allah'a bağlayan
bir tek bağın mevcut olduğunu belirtmiş ve bu bağın geliştiği andan itibaren
başka hiç bir bağın ve dostluğun kalmayacağı gerçeğini yerleştirmiştir.

Allah-u Teala şöyle buyuruyor:

"Allah'a ve ahiret gününe inananların, babaları
veya oğulları veya kardeşleri veya aşiretleri olsa bile Allah'a ve Raulüne karşı
gelenlere sevgi beslediklerini asla görmezsin..."
(Mücadele: 22)

"İslam Allah'ın hizbinin birden fazla
olmayacağını sadece tek bir hizib olduğunu fakat şeytan, tağut ve hiziplerini
birden fazla olduğunu belirtmek için gelmiştir."
"Meydanda bir tek yurt vardır o da İslam yurdu... İslam
devletinin hakim olduğu yurt; Allah'ın şeriatının hükümran olduğu, emirlerinin
geçerli bulunduğu ve müslümanların birbirlerin dost edendikleri diyardır. Bunun
gerisinde kalanların hepsi de harp diyarıdır. Müslümanın onlarla münasebeti ya
savaş ya da antlaşma ile ittifaktır. Buna rağmen orası islam diyarı olamaz ve
müslümanlarla onlar arsında bir dostluk söz konusu olamaz."

(Yoldaki İşaretler s:134-135)

"İşte akide bağı kurulduğu zaman artık bütün
mü'minler kardeş olur. İsterse aralarında akrabalık bağı bulunmasın, neseb
ilgisi olmasın... "Mü'minler ancak kardeştirler."

Allah-u Teala şöyle buyuruyor:
"İman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla,
canlarıyla cihad edenler, muhacirleri barındırıp yardımda bulunanlar işte onlar
birbirlerinin dostudurlar." (Enfal: 72)

Kur'an'ı Kerim, insanlar arasında mevcut çeşitli
bağ ve ilişkilere örnekler vermiştir. Mesela Nuh (a.s) kıssasında evlatlık ve
vatan bağından, Ashab'ı Kehf kıssasında ise aile, akraba ve vatan bağlarından,
hz. Nuh ve hz. Lut'un hanımları ile Firavn'ın hanımı kıssalarında karı koca
bağından söz edilmektedir. Biz bunlardan yalnızca iki örnekten söz edeceğiz.

Allah-u Teala İbrahim (a.s) ile beraberinde
olanlardaki güzel örneğin şöyle anlatıyor.

"İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için
güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizlerden ve
Allah'tan başka ibadet etmekte olduğunuz şeylerden tamamen uzağız. Sizi inkar
ettik. Siz yalnız Allah'a iman edinceye kadar sizinle aramızda bitmek bilmeyen
bir kin ve düşmanlık başgöstermiştir."
(Mümtehine: 4)
Firavn ve hanımı hakkındaki kıssayı da şöyle
anlatmaktadır:

'Allah iman edenler de Firavun'un hanımını misal
getirdi. Bu kadın şöyle demişti: "Ey Rabbim! Senin katında benim için cennetinde
bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar. Beni o zalimler
topluluğuna uymaktan kurtar." (Tahrim:
11)
Kur'an'ı Kerim'in yurt, cinsiyet ve akrabalık konusundaki
bu üstün düşünce sistemi; Allah davasına sahib çıkanların gönüllerine yerleşir
yerleşmez bu gönüllere cahiliyet itikadından hiçbir şeyin ve hiçbir şirk
çeşidinin girmemesi gerekir.

Toprak şirki... Cinsiyet şirki... Kavmiyet
şirki... Akrabalık şirki... İşte Allah'u teala bunların hepsini bir ayeti
kerimede topluyor ve kefenin bir gözüne koyuyor. Diğer tarafa da imanı ve imanın
gereklerini koyuyor... Ve ikisinden birisini seçmeyi insanlara bırakıyor...

İlişkiler bu şekilde belirlendiğine göre, o
zaman "Gariplik" müslüman insanın ayrılmaz niteliği oluverir. Cahili topluma
hizmet şekillerinin tümü son bulur. Bu topluma hayat veren ve onu geliştiren
bütün unsurlara katkıda bulunma şekilleri de artık son bulur. Aksi takdirde
teorik olarak yıkmak ve pratik olarak yapmak hareketleri arasında çok büyük bir
çelişki ortaya çıkar ve bu çelişki itikadıyla, düşüncesiyle tamamen İslam için
ayakta duran toplumun yapısına girer.

(Yoldaki İşaretler s: 48)

Konuya devam etmeden önce dikkat edilmesi
gereken önemli iki nokta vardır:

1-
Organik toplumun bütün fertlerinin her konuda mükemmel bir örnek olması şart
değildir.

2-
Konuyu inceleyen bir kimse, imani terbiyenin belirli bir zaman süreci ile
sınırlı olmadığını görür. Yani ferdin tebliğ yapması için her merhaleden geçmiş
olması ve her konuda örnek olması şart değildir.

Çünkü İslam cemaatinin fertleri arasında da
hatalar ortaya çıkabilir. Bu konuda kabul edilmeyecek tek şey, hataların tedavi
edilmesi konusunda gösterilecek ciddiyetsizliktir. Cahili toplumun birtakım
çekicilikleri ve ağırlıklarından kurtulmak kısa bir zamanda olmaz, bu uzun bir
zaman, yorucu çaba ve gayret harcanması gerekir.

İslami eğitim pratik ve bizzat yaşanarak yapılan
bir eğitimdir. Belirli bir zamanla sınırlanması söz konusu değildir. Aksine her
çağ ve toplumda uygulanmak üzere sürekli ve kalıcıdır. Bu eğitimin alanı pratik
hayattır. Bu bakımdan eğitim ile tebliğ çizgileri arasında bi paralellik söz
konusudur. Kişi müslüman olduğu andan itibaren tebliğ vazifesini yerine
getirmeye başlar. Tebliğ görevini yerine getirmek için önce özel bir eğitim
yapması gerekmez.

"Bir tek insan bile olsa, akideyi kavradıktan
sonra kendi içine kapanamaz... O mutlaka akidesiyle, ileriye doğru adım adım
gidecektir... Bu, bu akidenin özelliğidir. Canlı dinamizminin bir
özelliğidir...Bu akideyi bu kalbe sokan yüce güç, bu akidenin, kalbin sınırları
dışına taşacağını biliyor.

"İslam toplumunun tüm fertlerinin hareket etmesi
zorundadır. Hareket onun akidesinde, kanında, toplumunda, bu organik toplumun
oluşumundadır. Mücadele hem onu etrafını saran cahiliyede, hem kendisini, hem de
çevresindekilerin nefsinde, cahiliye kalıntılarını söküp atmak için devam eder.
Mücadele süreklidir ve cihad kıyamet gününe kadar devam edecektir.

(Yoldaki İşaretler s: 116-117)

Buna göre, tebliğ görevini yerine getirmeden
önce tam bir nefsi terbiyenin gerçeğini şart koşanların yanlışlığı açık bir
şekilde ortaya çıkmaktadır. Yine İslami harekete mensup olduklarını iddia edip
de hiçbir hareket göstermeyenlerin bu iddialarında ne derece hatalı oldukları da
daha açık ortaya çıkmış oluyor.

Bu niteliklerden gayet açık bir şekilde şu sonuç
çıkmaktadır: Böyle bir cemaat ancak en büyük hedefi gerçekleşirmek için var olur
ve harekete geçer. Böyle bir cemaatin cüz'i herhangi bir ıslahat yapmak
düşüncesi ile cüz'i herhangi bi hedefle uğraşıp zaman yitirmemesi gerekir. Çünkü
onun gördüğü herbir fesat, aslında tek kaynaktan çıkmaktadır...

"Ey Rasulüm! (O hicreti terkedenlere) de ki:
"Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz eşleriniz, soylarınız, kazandığınız
mallar, hoşunuza giden meskenler, size Allah ve Rasulünden ve O'nun yolunda
cihaddan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah
fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez."
(Tevbe: 24)

İSLAMIN HAREKET METODU.. Önsöz.
Seyyid Kutub'un Kısaca Hayatı
1) İslam'a Yönelişten Önceki Aşama.
2) İslam'a Genel Olarak Yöneliş Aşaması
3) Sınırları Belli İslam'i Yöneliş Aşaması
Giriş.
İslami Hareket Metodu.
İslami Hakim Kilmak İçin Allah'in Bildirdiği Metodla Hareket Etmek Mutlaka Gereklidir
Allah'tan Gelen Hareket Metodunun Özellikleri
Birincisi İslami Hareket Metodu Pratik Bir Metoddur.
İkincisi İslami Hareket Ciddi Ve Pratiktir.
Üçüncüsü İslami Hareket Metodu Yapıcı Ve Hareketlidir.
Dördüncüsü İslami Hareket Metodu Merhalelidir.
Beşincisi Allah'tan Gelen Hareket Metodu, Davayı Dava Adamından Daha Üstün Tutar.
Altıncısı Allah'tan Gelen Hareket Metodunun Yeryüzünde Belli Bir Hedefi Vardır
Yedincisi Allah'tan Gelen Hareket Metodu Kolaylaştırılmış Bir Metoddur.
Sekizincisi Allah'tan Gelen Hareket Metodu Kadere Ve Tevekküle Inanan Bir Hareket Metodudur.
Allah'tan Gelen Hareket Metodunun Bölümleri
1- İslami Cemaatin Doğuşunun Gerekliliği
2- Doğuşun  Kaçınılmazlığı
3- Yeni Doğan Cemaatin Özellikleri
4) Sağlam Bir Karakter Ve Güzel Bir Ahlaka Sahip Olmak
5) Teşkilatın Sağlam Yapılı Olması
6) Teşkilatın Başında Liderin İlim Ve Basiret Sahibi Güvenilir Bir Müslüman Olması.
7) Bu Cemaatin Fertlerini Sadece Allah Rasulünün Ve Müslüman Liderin Velayetinde Olmaları, Cahili Toplum Ve Bu Toplumun Liderleriyle Herhangi Bir Dostluk Ve Ilişki Içine Girmemeleri...
4- Yol Azığı
5- Yıkma Ve İnşa Etme İçin Gerekli Aletler
A- İslam'ı Açıklamak
B- Hareket
6- Birinci Adım İslami Akideye Davet.
Akide Üzerinde Bu Kadar uzun Süre Durulmasının Ve Bu Süre İçinde Başka Meselelerin ele Alınmasının Sebebleri
7- Bu Yolda İlerlerken Karşılaşılacak Şeyler
a) Sebat
b) Allah'a Ve Rasulüne Itaat Etmek. Zikir Ve Dua Vasıtısıyla Allah'a Yaklaşmak.
c) Münakaşa ve İhtilaftan Uzak Kalmak.
d) Sabretmek
e) Maddi Hazırlık.
f) Sağlam Bir Temel Oluşturmadan, Davayı Geniş Bir Şekilde Yaymaktan Sakınmak Gerekir.
g) Davanın Menfaati Daima Dava Adamının Menfaatinden Önce Gelir.
Müslümanlar'i Tekfir Meselesi
1- Seyyid Kutub Kimleri Tekfir Ediyor?.
2- Seyyid Kutub'un Tekfir Ettiği Ve Lailahe Illallah'a Gereği Gibi Şehadet Etmeyen Kimselerin Özellikleri Nelerdir? 
3- Seyyid Kutub'un Delilleri
Cahil Taplum Ve Dar'ul Harb.