Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Istikbar Duygusu.

Istikbar Duygusu



Istikbar Duygusu



?Istikbar duygusu', büyüklük kuruntusudur.
Istikbar edenlerin hiç biri aslında büyük değillerdir. Onları büyük ve yüce
yapacak bir özellikleri de yoktur. Ancak onlar, kendilerinin büyük olduğu
kuruntusu içerisindedirler. Allah (cc) şeytana soruyor: ?Sen büyüklük mü
taslıyorsun (istikbar mı ediyorsun) yoksa gerçekten sen üstün olanlardan mısın??
(38/Sâd, 75) Demek ki şeytanın yücelikle bir ilgisi yok. O kendinde bir üstünlük
gördü, büyüklendi ve Rabbinin emrini dinlemedi.

Bazı insanlar ellerindeki güçlerle,
dünyalıklarla veya saltanatla (devlet gücüyle) kendilerini üstün görürler. Allah
karşısında kul olduklarını unuturlar da kendilerini Allah'tan müstağni sayarlar
(O'na ihtiyaç duymazlar). Bunların bir kısmı, Ahirete inansa bile, yine
kendilerinin kurtulacağını düşünürler. Çünkü onlar, ellerinde her çeşit güç ve
imkân var zannederler. Bir kısmı da Ahireti inkâr ederler. Hayatın yalnızca bu
dünya yaşantısı olduğunu kabul ederler. Sahip oldukları mal, çocuklar ve
iktidarla üstünlük taslarlar. Bu dünyalık ve güçle insanlara hükmetmeye, onları
kullanmaya, onları köleleştirmeye çalışırlar. İsteklerine kavuşmak için
zorbalığa ve zulme baş vururlar. Böylece haddi aşarak bağy (azgınlık) ederler.
Arzularını gerçekleştirmek yolunda hiç bir yasak ve günah tanımazlar. Işlerine
ve hayatlarına kendi ?heva'larına göre yön vererek ilâhlığa soyunurlar.
Insanları yönlendirmek ve kullanmak isteyerek Rabliğe yeltenirler.

Böyle kimselere Allah'ın âyetleri hatırlatıldığı
zaman ?bunlar da neymiş' der, alay eder ve aldırmazlar. Peygamberleri ve onların
yolunu izleyenleri dinlemezler. Allah'ın huzurunda secde yapmayı kibirlerine
yediremezler, ibadet onların nefislerine çok ağır gelir. Allah'ın hükümleri ve
ilkeleri karşısında çok inatçıdırlar. Onlar aslında hem hasta ruhlu insanlardır,
hem de zayıf karakterlidirler. Ancak zayıflıklarını haksız yere kibirlenerek
kapatmaya çalışırlar.

Allah'ın âyetlerine karşı çıkışın temelinde
yatan sebep gerçekten ?istikbar' duygusudur. Aynı duygu; Allah önünde ibadet
etmekten de hoşlanmaz. Diğer insanları küçümsemek, onlara tepeden bakmak,
onlardan tiksinmek, onlara hakeret etmek ve onları çeşitli tuzaklarla kullanmak
niyetinin arkasında da istikbar anlayışı vardır.

Yeryüzünde zulme sebep olan, orasını ifsâd eden
ve zayıfları ezen kimseler de yine bu istikbar duygusuna sahip olanlar ve bu
yüzden taşkınlık yapanlardır. (28/Kasas, 39) Iktikbar sahibi müstekbirler,
insanlara karşı ?bağy' işlerler. Onlara karşı böbürlenip haksızlıkta bulunurlar,
onlara hükmetmeye kalkışırlar. Istikbar sahiplerinin tipik özelliklerinden biri
de kendi ?heva'larına uymalarıdır. Onlar, kendilerini güçlü ve üstün gördükleri
için ilâhî yasaları tanımazlar ve akıllarına estiği gibi hareket ederler.
İnsanlara kötülük yapmak için başvurulan çeşitli hile ve kurnazlıkların
arkasında istikbâr vardır. (bkz. 35/Fâtır, 43; 31/Lokman, 7; 63/Münâfıkûn, 5).
Yeryüzünü zulüm ve kahırla dolduran ve kitleleri ezen ordular da istikbâr
ordularıdır. (bkz. 28/Kasas, 39; 25/Furkan, 21)

Istikbar duygusu/müstekbirlik, inkârcıların
özelliğidir (7/A'raf, 36, 75-76; 28/Kasas, 76-77). Dünyada Allah'a ve O'nun
âyetlerine karşı istikbar edenler için alçaltıcı bir azap vardır (46/Ahkaf, 20;
40/Mü'min, 60). Allah'ın âyetlerine karşı istikbar edenlere göğün kapıları
açılmayacak, onlar deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar Cennet'e
giremeyecektir. Onlar için Cehennem'de ateşten yataklar hazırlanmıştır (7/A'râf,
40-41). Allah'a karşı ibadet etmeye istikbar duygusu yüzünden yanaşmayanların
sonları da cehennem olacaktır (40/Mü'min, 60).

Kullara yakışan, Rablerinin huzurunda ?kul'
olarak haddini bilmek, bulunduğu konumu doğru tesbit etmektir. Allah'ı tek rab
olarak bilip verdiği nimetlere şükretmektir. Güçsüz, zayıf, yaşamak için
başkasına muhtaç ve nihayet ölümlü olan insanın kibirlenmeye, iblis gibi Allah'a
isyan edip karşı gelmeye hakkı yoktur. Istikbar edenler büyük bir haksızlık
içerisindedirler. Bu nedenle Allah (cc) kesinlikle istikbar edenleri sevmez (16/Nahl,
23).

Peygamber (s.a.s.) şöyle buyuruyor: ?Şüphesiz
Allah (cc) şöyle diyor: ?Büyüklük (kibriya) elbisem, azamet (ululuk) da gömleğim
(gibidir). Kim bu iki şeyde benimle yarışırsa onu Cehennem'e atarım'.? (Ebû
Dâvud, Libas 29, Hadis no: 4090, 4/59. Bir benzeri için bkz. Müslim, Birr ve
Sıla 136, Hadis no: 2620, 4/2023; Ibn Mâce, Zühd 16, Hadis no: 4174, 2/1397;
Ahmed bin Hanbel, 2/248, 376, 414, 444)

Kur'an-ı Kerim'de istikbarın tipik örneği
Firavun'dur. O kendini büyük, güçlü ve yıkılmaz saltanat sahibi görerek ilâhlığa
kalkıştı, Hz. Musa'nın davetinden yüz çevirdi. Hz. Musa'nın çağrısına uyarak
Allah'ın önünde secde etmeyi gururuna yediremedi. Allah'ın hükmüne uymaya
tenezzül etmedi.

Günümüzde büyüklük taslamanın (istikbârın)
yansımalarını her yerde görmek mümkün. Zenginler, makam sahipleri, koca koca
şirketleri ve fabrikaları olanlar, sistemler, devlet düzenleri, uluslararası
kuruluşlar, devlet yöneticileri, sultanlar, krallar, şöhrete ulaşanlar ve daha
niceleri ?istikbar' ediyorlar. Allah'a ve O'nun koyduğu ölçülere karşı çirkin
bir başkaldırı ve büyüklük duygusu içerisinde kendilerine ve diğer insanlara
zulmediyorlar. (1)