Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Allah'ın Hakkı, Her Hakkın Üzerindedir

Allah


Allah'ın Hakkı, Her Hakkın Üzerindedir

?(Kâfir olarak ölüp)
Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar
(Allah'a) şirk koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de mü'minlere.
(Çünkü Allah müşrikleri bağışlamaz.) İbrahim'in, babası için af dilemesi, sadece
ona verdiği sözden dolayı idi. Yoksa onun Allah'ın düşmanı olduğu kendisine
belli olunca, (af dilemekten vazgeçip) ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim çok
yumuşak huylu ve pek sabırlı idi.? (9/Tevbe, 113-114)
Sa'd bin Ebî Vakkas, 17 yaşında
bir gençken müslüman olmuştur. İslâm'a girdiği ilk günlerde annesiyle yaşadığı
bir mâcerâyı şöyle anlatır: ?Ben anneme karşı çok saygılı bir kimseydim.
Müslüman olduğum zaman annem bu saygımdan istifade ile beni İslâm'dan döndürmek
istedi ve: ?Ey Sa'd! Bu yaşamaya başladığın yeni din de ne? Ya bu dinini terk
edeceksin, yahut açlık grevi yapacağım, ölene dek yiyip içmeyi bırakacağım!'
dedi. Ben kendisine: ?Anneciğim sakın böyle bir şey yapma. Zira ben kesinlikle
dinimi bırakmam!' dedim. Yine de o yemeyi içmeyi bıraktı, ölüm orucuna başladı.
Bu hal bir gün bir gece devam etti (diğer bir rivâyette üç gün sürdü). Sa'd'ın
bütün ısrarına rağmen annesi, ağzına bir şey koymadığından yıpranmağa başlamış,
gittikçe erimiş, bitkin düşmüştü. Kendisine: ?Anne, Allah'a yemin olsun ki,
senin yüz tane canın olsa, her gün birer birer çıkmaya başlasa, ben bu dinimi
terk etmem!' dedim. Benim bu azmimi, kesin kararımı görünce, protestosunu
bırakarak yiyip içmeye başladı. Bu olay üzerine şu âyet indi: ?Eğer onlar
seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana şirk/ortak koşman için
zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin
yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak Banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı
haber veririm.? (31/Lokman, 15) Sa'd bu âyetin kendisiyle ilgili olarak
nâzil olduğunu söylerdi. (2) Tabii ki, nüzul sebebi bu hâdise olsa da, âyetin
hükmü geneldir, her müslümanı kapsar.
İslâm, tevhid gibi temel
ilkeler söz konusu olduğunda, hiçbir ilişki biçimini, bu ilkelerin çiğnenmesi
konusunda mâzeret olarak kabul etmez. ?Ey iman edenler! Eğer küfrü imana
tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi velî/dost edinmeyin. Sizden
kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerin kendileridir. De ki: ?Eğer
babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız,
kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız
meskenler (evler, konaklar, köşkler) size Allah'tan, Rasûlünden ve Allah yolunda
cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin.
Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.? (9/Tevbe, 23-24)
?Allah'a ve âhiret gününe
iman eden bir toplumun, babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da
olsa, Allah'a ve Rasûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsin...?
(58/Haşr, 22)
Tevhide rağmen, hiçbir şahsın
ve kurumun değeri yoktur. Dostluk ve düşmanlıkta ölçü, Allah ve Rasûlüdür;
İslâm'dır. Ashâb-ı Kirâm, Allah ve Rasûlüne dostluğun, onların düşmanlarına
düşmanlığın en güzel örneklerini vermişlerdi. Meselâ Ebû Ubeyde bin Cerrah, Uhud
savaşında babası Cerrah'ı öldürmüş, Hz. Ebû Bekir de oğlu Abdurrahman'a karşı
çıkmak istemiş, Hz. Peygamber izin vermemiş, Mus'ab bin Umeyr, Uhud'da kardeşi
Ubeyd bin Umeyr'i öldürmüştü. Aynı şekilde Hz. Ömer bin Hattab, Bedir'de dayısı
Âs bin Hişam'ı, Hz. Ali, Hz. Hamza ve Ebû Ubeyde, amcazâdeleri, Utbe, Şeybe ve
Velid bin Utbe'yi öldürmüşlerdi.