Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

KALB..

KALB

KALB

Gönül, yürek, öz her şeyin ortası,
özü. Göğsün sol tarafında, konik şekilde kan dolaşımın temin eden organ

İnsan ruhunun sevgi ve nefret gibi
duyularının merkezi olan yere de kalb denilmiştir. Bu ruhi duyuya kalb
denilmesi, teşbih iledir. Bedendeki kalbin beden ivin önemi ne ise ruhun
kalbinin de insan için önemi o derecede önemlidir.

Kur'an-ı kerim'de Allah Teâla şöyle
buyurmaktadır: "Gerçek mü'minler yanlarında Allah zikredilince kalbleri
titreyenlerdir" (en-Enfâl, 8/2).

"Şüphesiz maddi gözler köretmez ama
göğüslerde olan kalpler körelir" (el-Hacc, 22/46). Bu âyet-i kerimelerde
anlatılan manevî kalbtir. Kalb imân merkezi olan duyudur. Nitekim Allah Teâlâ
"İnananların kalpleri Allah'ı anmakla yatışır. İyi bilin ki kalpler ancak
Allah'ı anmakla yatışır" (er-Râd, 13/28). "Allah onların kalblerini ve
kulaklarını mühürlemiştir" (el-bakara, 2/7). Buyurmuştur. Bu âyet-i kerimeler
imanın kalple alâkalı oludğunu anlatmaktadır. Aynı konuda bir başka âyette şöyle
buyurulmuştur:

"Hayır, onların işleyip kazandıkları
şeyler kalplerinin üzerine pas olmuştur" (el-Mutaffifin, 83/4).

İslam kültüründe kalb (gönül)'e çok
geniş yer verilmiştir. Allah sevgisinin muhafaza edileceği yer, sevgi, muhabbet,
kin ve nefretin hissedildiği ruhun ulvî bir özelliği olduğu kabul edilmiştir:
"İnsan vücûdunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücud düzelir, o bozuk
olduğunda bütün vücud ifsâd olur. İyi bilin ki, işte o et parçası kalbtir"
(Buhârî, İmân, 39; Müslim, Musâkât, 107; İbn Mâce, Fiten, 14). Ma'rifet yani
Allah'ı bilmek ve tanımak kalbin işidir (bk. Buhârî, İmân, 13). Hased, gazab ve
nefret gibi kötü duyular kalpte bulunduğu gibi imân, Allah korkusu, hilm ve
takva da kalbe ait fiillerdir (Nesâî, Cihâd, 8; Müslim, İmân, 230; Tirmizi,
Fiten, 26; Ahmed b. Hanbel, V, 71).

Duaların kabul edilmesi içinde gerekli
olan kalbin kötü duygu ve hasletlerden uzak tutulmasıdır. Bundan dolayı Hz.
Peygamber (s.a.s) dualarında Allah Teâlâ'dan selim bir kalb istemiş ve bunu
ümmetine öğretmiştir (bk. Buharı, Deâvât, 33, 44; Müslim, Deâvât, 49).

Mü'mine yakışan kalb'e Allah sevgisini
yerleştirmek için onu Allah sevgisinin dışında mal, mülk, para gibi dünyalık
şeylerin muhabbetinden uzaklaştırmaktır. Fâni olan her şeyin sevgisi geçici,
yalnızca Allah sevgisi bâkidir. Kalb ile ilgili olarak Türkçe de "Kalp kırmak,
gönül almak, gönülden gönüle yol varmış ve kalbini kazanmak" gibi deyimler bir
hayli fazladır.

Hz. Peygamber Allahu Teâlâ'ya dua
ederken şöyle dua ederdi: "Ey kalbleri (iman ve iyilikte) sabitleştiren Allahım.
Kalplerimizi senin dinin üzere sabit kıl" (İbn Mâce, Mukaddime, 13).

Bu hadis-i şeriften anlaşıldığı gibi,
imanın yeri kalb olduğu gibi İmânsızlığın ve küfrün de yeridir. Bundan dolayı
âyet-i kerimede Allah'ın kâfirlerin kalplerini mühürlediği anlatılmıştır. Kalbin
nasıl mühürlendiği meselesine gelince, mühür zarf, kap ve örtü gibi şeylerde
olur. İnsanların kalpleri ulvî ilimlerin ve bilgilerin kabı zarfı gibidir.
Nitekim bir hadis-i şerifde Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul bir
hata yaptığında kalbinde siyah bir leke olur, eğer günah işleyen döner, tevbe
ederse kalbi parıldar. Eğer tekrar günah işlerse bu siyahlık kulun bütün kalbini
kaplar. İşte bu Allah Teâlâ'nın"Hayır, doğrusu onların yaptıkları kalplerini
paslandırmıştır" (el-Mutaffifin, 83/14) âyetinde anlatılandır" (Tirmizi, Tefsiru
Sûre, 83, 1). İşte kalbin mühürlenmesi bu şekilde olur. Başlangıç itibariyle ve
sebep olması cihetiyle, kalbin mühürlenmesi kulun kesbidir. Yaratan Allah olması
cihetiyle Allah'ın yaratmasıdır (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an
Dili, İstanbul 1935, I, 214).

Zübeyir TEKKEŞİN