Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Havz-ı Kevser

Havz


Havz-ı Kevser



Havz-ı Kevser, yani Kevser Havuzu; Âhiret
yurdunda bulunan ve Yüce Allah tarafından Peygamber efendimize verilmiş olan
ırmak ve havuzun adıdır. "Doğrusu Biz sana Kevser'i verdik." (108/Kevser,
1) anlamındaki âyet-i kerîmede Peygamber Efendimiz'e Kevser'in verilmiş olduğu
bildirilmekle birlikte, Kur'ân-ı Kerîm'de gerek Kevser'in ne olduğu ve gerekse
Havz hakkında başka bir bilgi yoktur. Bu konudaki bilgilerimiz otuz kadar
Sahabî'den çeşitli yollarla gelen ve tümü de muteber hâdis kitaplârında yer alan
50 dolayındaki hadis-i şerif'e dayanmaktadır. Hadislerden bir bölümünde Havz,
bir bölümünde de Kevser hakkmda bilgiler vardır. Her ikisi hakkındaki ortak
noktalar, havz ve ırmaktaki suyun tad, koku ve rengi ile ilgili olarak verilen
bilgilerdir. Diğer özellikler farklı bir biçimde sayılmıştır.

Nitekim Havz, adından anlaşılacağı üzere bir
havuz; Kevser ise, bir Cennet ırmağıdır. Havz'ın genişliği hakkında bilgiler
bulunmaktadır. Birçok kez verilen bu bilgiler sırasında orada bulunanların
anlayışlarına göre, Havz'ın genişliği bir aylık yol veya şu şehirden bu şehire
şeklinde tanımlanarak, büyüklüğü hakkında fikir verilmek istenmiştir. Havuzun
kenarlarının ve açılarının eşit olduğu da gelen bilgiler arasında bulunmaktadır.
Kevser Irmağı'nın ise, vâdisi hakkında bilgiler vardır. Buna göre, vâdi, yeryüzü
ırmaklarının yataklarında olduğu gibi derin bir çukur biçiminde olmayıp, düz
satıhtadır. Akış, yüzeyin düz olmasına karşın, çevreye dağılmadan, kendi
mecrasında sürüp gitmektedir. Vâdinin tabanı, elmas, yakut ve inci gibi değerli
taşlarla kaplıdır ve bu oluşum içindeki toprak, misk gibi kokmaktadır. Irmağın
iki yanı da altın ve yakutla çevrili olup, sahilinde, boydan boya içi
boşaltılarak kubbeler biçimine sokulmuş inciden yapılar vardır.

Havz'ın suyundan bir yudum bile olsa içenler,
ebediyen susamayacaklar ve yüzleri de asla kararmayacaktır; içmeyenler ise,
susuzluktan kurtulamayacaklardır. Havz'ın suyunun kardan daha serin olduğu,
oraya ilk varanın Peygamberimiz Efendimiz'in olacağı, ilk içenlerin fakir olup
zengin bir kadınla evlenmek yahut idarecilere baş eğmek yoluyla zenginleşmenin
yollarını aramayan, yüzü gözü toprak içinde pejmürde kılıkla Allah yolunda cihad
eden, İslâm'a hizmette bulunan, dünya nimetlerini tadamadan şehitlik şerefine
ulaşan muhacirler ve sonraki mü'minler olacağı da rivâyet edilen bilgiler
arasında bulunmaktadır.

Havuz, ucu Cennete dek varan altın ve gümüş iki
oluktan beslenmektedir. Havuzu besleyen Cennet Irmaklarından bir ırmak olup, bu
da Peygamber Efendimiz'e verilmiş bulunan Kevser Irmağı'dır. Ebû Dâvud'ta
zikredilen "Kevser nedir, bilir misiniz? O, Cennet'te bana vadedilmiş
ırmaktır. Onun üzerinde çok hayır vardır. Onun üzerinde bir de bir Havuz vardır.
Kıyâmet günü ümmetim oraya uğrayacaktır." (Ebû Dâvûd, Sünne 26) anlamındaki
hadis de, bu yoruma elverici manasıyla, Havuz ve Kevser'i bir arada Havz-ı
Kevser olarak anmadaki gerekçeye açıklık getirmektedir. Nitekim, Aliyyü'l-Kaarî
(Fıkh-ı Ekber Şerhi, çev. Yunus Vehbi Yavuz s. 240): "Hazret-i Peygamber'in
nehri Cennet'te; havzı ise Kıyâmetin koptuğu yerdedir" diyerek bu duruma açıklık
getirmiştir. Havzın Sırat'tan önce mi, sonra mı olduğu konusu tartışmalı olmakla
birlikte, Kurtubî, biri Sırat'tan önce, diğeri Sırat'tan sonra iki Havuz
olduğunu ifade etmiştir. Kıyâmet yerindeki bu Havuz'lardan, lâyık olmayanlar
kovulacaklardır. Her peygamberin birer havuzu olduğu, son peygamber'in havuzunun
çevresinin daha kalabalık olacağı ve bu Havuz üzerinde minberinin de yer aldığı
yine rivâyet edilen bilgilerdendir. Kevser ise, yalnızca bizim peygamberimize
verilmiş olan bir ırmaktır.

Gerek Havuz ve gerekse Kevser Irmağı'nın
(burada, artık, Havz-ı Kevser diye ortak adı kullanabiliriz) ortak yanlarına
gelince, suyun rengi kardan, sütten ve güneşten daha beyazdır. Kokusu ise
miskten daha hoştur. Tadı, baldan daha tatlıdır. İçecek olanların kullanması
için, orada, sayıları gökteki yıldızların sayısından daha çok olan altın ve
gümüşten yapılma cennet kapıları vardır.

Kevser ve Havz hakkında verilen bu bilgiler
"tevâtür" derecesinde olduğu için, bunlara imanın farz olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, özellikle Kevser Sûresi'nin tefsiri sırasında, aşırı mezhepler
ve felsefi açıklama yönüne gidenler, gerek Havz, gerekse Kevser konusunda kimi
bâtınî veya aklî yorumlar yapmaktan da uzak durmamışlardır.

"Kevser" kelimesinin ifade ettiği geniş manadan
yola çıkarak, muteber âlimler de, bu kavrama "Cennet Irmağı" ile birlikte daha
başkaca anlamlar da vermişlerdir. Bu tutumda Kevser Sûresinin iniş sebebi de rol
oynamıştır. Gerçekten de, Sûre, Peygamber Efendimiz'e, oğlu Kasım'ın ölümünden
sonra, "ebter/nesli kesik" diyen müşriklerin bu sözleri üzerine, alınandan daha
fazlasının verildiğini belirtmek ve "ebter" olmadığını vurgulamak üzere
gönderilmiştir. Gerek kelimenin anlamındaki genişlik ve gerekse nüzul sebebi
dolayısıyla, tefsirlerde, Kevser kelimesi, aynı zamanda "çok büyük bir hayır,
taşkın hayırlar" anlamı çerçevesinde de ele alınmış ve "bu büyük hayr, Kur'ân-ı
Kerîm'dir yahut İslâm dini'dir veya ümmetin çokluğudur ya da neslinin
kesilmeyip, daha arttığı, arTacağı, her yana yayılacağı gerçeğidir" yolunda
yorumlarda bulunulmuştur. Kısacası, Kevser, Cennet'teki ırmakla birlikte daha
birçok iyi, güzel ve hayırlı olan olguyla anlatılmış ve bunların tümünün yüce
Allah tarafından rasûlüne verildiği üzerinde durulmuştur. (15)