Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Kölelik Gerçekten Kalktı mı? Modern Kölelik ve Özgürlük Üzerine Düşünceler

Kölelik Gerçekten Kalktı mı

Kölelik Gerçekten Kalktı mı? Modern Kölelik ve
Özgürlük Üzerine Düşünceler

İslâm'ın köleliği icad
etmediği, onu çok yaygın ve çeşitli zulümlere müsâit bir gelenekle dolu bulduğu
halde, onu ıslah edip, kaynaklarını kurutmuş ve kısa zamanda kendiliğinden yok
olacağı bir kapıyı açtığı halde, köleliği birden kaldırmadı, zarûret halinde ve
geçici bir süre için de olsa onu câiz gördü diye eleştiren art niyetli insanlara
her dönemde rastlanmıştır. Bu insanlar, samimi olsa, diğer din ve toplumlardaki
kölelikle ilgili hüküm ve uygulamaları da gündeme getirirler ve İslâm'la ve
müslümanlarla mukayesesini yaparlardı. Bunların hemen hepsinin derdi, ?üzüm
yemek değil; bağcı dövmek?tir. Bu insanlar, gerçekten insan onurunu, insan hak
ve özgürlüklerini savunsalar, günümüzdeki -hem de en vahşi uygulamalarla mevcut
olan- köleliğe cephe alırlardı.
İsimlendirilmiş ve
kurumsallaşmış "kölelik"ten başka, her zaman diliminde ve tabii günümüzde mevcut
olan, fakat adı konmamış köle, câriye ve efendilik düzeni ve uygulaması vardır
ki, bu klasik kölelikten daha fecîdir, çünkü bu tür kölenin beyni ve gönlü de
esir alındığından, köleliğinin farkında bile değildir. Zâlim efendisine âşıktır
bu gönüllü köle. Günümüzdeki insan çoğunluğunun rağbet ettiği ideolojiler, hep
birer köle rejimidir. Komünizm ve sosyalizm, başta mülkiyet hakkı olmak üzere
şahsî hürriyetlerin hemen hiçbirinin olmadığı, devletin ve komünist partisinin
efendi, halkın da köle olduğu bir sistem değil midir? Kapitalizm, işçilerin
kanını emen, halkı sömüren, paranın ve para babası kapitalistlerin efendi,
vatandaşın köle olduğu bir sömürü düzeni değil midir? Demokrasi adına oynanan
oyunlar ve kandırmacalar, köleliğin yapısını değil, ancak şeklini
değiştirmiştir. Demokrasi, gerçekten uygulanıyorsa, kölelerin efendilerini
özgür bir şekilde seçtiği; Türkiye'deki gibi uygulanıyor gözüken yerlerde ise,
köleleştirilenlerin efendilerini seçtiğini zannettiği bir yönetim tarzından
başka nedir ki? Demokratik rejimlere göre, özgürlüğün anlamı, kişinin efendisini
seçme hakkıdır. Demokrasi ve hürriyet var; bireyler dilediği kimsenin kölesi
olmakta serbesttir. Beşerî rejimler, yönlendirdikleri medya gibi sihirbaz
değnekleri, direkt ve dolaylı yollardan kafa ve gönüllerini eğitip etkiledikleri
halkları gönüllü köle haline getirmişlerdir. Halkın içinden hemen hiç kimsenin
memnun olmadığı rejime, nasıl halkın kendi kendini idare etmesi denebilir,
bilinmez ama öyle yutturulabilmektedir. Egemenlik kayıtsız şartsız paranın,
üniformanın, medyanın, dış güçlerin, masonik kuruluşlarındır; ama kesinlikle
ulusun, halkın değildir. Yönetimler, istediği kadar vergi isterler, diledikleri
kanunu çıkarırlar, ülkeyi ve halkı kendi belirledikleri ölçülerle yönetirler.
İstedikleri ülkeye ve diledikleri inanca karşı savaş açarlar, halka ve askerlik
yapan erlere sadece ?emredersiniz!? demek kalır. Halkın devletle ve devlet
kurumlarıyla, özellikle polislerle ilişkisini ve mecburî eğitim, mecburî
askerlik, mecburî vergi karşısındaki tavrını konuyla ilgili yönüyle
değerlendirmek ilginç sonuçlara götürecektir.
Uluslararası emperyalizmi,
NATO'yu, Birleşmiş Milletler'i, Uluslararası Para Fonu'nu, Dünya Bankasını,
Avrupa Birliği'ni, ABD'yi ve bunların direktiflerini uygulamak zorunda olan
ülkeleri ve ulusları düşündüğümüzde köleliğin global boyutu ortaya çıkar. İkinci
Dünya Savaşına kadar Batının emperyalist ülkelerinin kendi ülkelerindeki
nüfustan birkaç misli büyük çoğunluktaki diğer ülkeleri sömürgeleştirdikleri,
işgal ettikleri ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini memleketlerine
taşıdıkları, sömürdükleri insanları sadece bedenen değil, aynı zamanda beyinsel
ve ruhsal yönden de köleleştirdikleri unutulmamalıdır. ?Artık, o devirler geride
kaldı, şimdi sömürgecilik yok? demek, ne kadar doğru olur? Sömürgecilik sadece
şekil değiştirmiştir; daha ucuz, daha kalıcı, daha az risk taşıyan ve daha
kapsamlı şekilleri icad edildiğinden klasik sömürgecilik ve klasik kölelik kabuk
değiştirdi. Sanayileşmiş zengin ülkelerin geri bırakılmış yoksul ülkeleri
sömürmesi ve adı konulmayan fakat çok kapsamlı işgali, en çirkin boyutlarda
sürmektedir. Ama ezilenlere, dövülenlere, sömürülenlere ismen köle denmediğinden
köleler köleliklerini fark etmemektedirler. Ortadoğunun müslüman halkları, kendi
yaşadıkları ülkelerinde iki defa köle durumundalar. Ülkelerinin dış ülkelere
köleliği yanında, başlarındaki rejimlerin de kendilerine köle muâmelesi
yaptıkları bir gerçek. Bir başka deyişle, onlar, kölelerin kölesi durumundalar.
Şâir de öyle diyor ya: ?Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!?
Nefsine, arzu ve hevâsına,
istek ve zevklerine tutsak/köle olan yığınların durumu, kişilerin ne kadar özgür
olduğu ve özgürlerse bu özgürlüğün insanî ve ölçülü bir hürriyet mi, hayvanî bir
özgürlük mü olduğu değerlendirilmelidir. Başta futbol olmak üzere çeşitli spor
dalları, müzik, moda, sinema, yabancı dil, Batı kültürü, ideolojiler... hep
köleleştirme araçlarıdır. Bireyler homo-ekonomikus haline getirilmekte,
kalabalıklar tüketim toplumuna dönüştürülmekte, yani insan maddeye, eşyaya
(dolayısıyla onları üreten ve satanlara) köle yapılmaktadır. Eşyalar, teknolojik
aygıtlar, televizyonlar, bilgisayarlar mı insana hizmet eden cansız kölelerdir,
yoksa insan bu araçların mı kölesi durumundadır? Bu soruya, insanların bunları
elde etmek için nelere katlandıkları ve bunlara sahip olduktan sonra bu
âletlerin hayatlarını ne oranda değiştirdiği ve bunlar olmaksızın yapamayan
tutsak haline gelip gelmediğinin tesbit edilmesiyle cevap verilebilir.
Hayata ait hükümleri, ilâhî
ölçüleri Allah'tan almamak, kulluğu, mutlak itaati başka sahte ilâhlara yapmak,
onlara kul-köle olmaktır. Allah'a hakkıyla kul olamayanlar, başkalarına kul-köle
olacaktır. Sadece Allah'a kul olan ise, başka bütün kulluk ve köleliklerden
kurtulup özgürlüğün en güzel hazzını tadacaktır. Sadece Allah'a kul olması
gereken insan, insandan daha aşağıda olan nelerin kulu olmuyor ki?! Para, eşya,
içki, uyuşturucu, kanun ve kurallar, örf ve âdetler, sigara ve kötü
alışkanlıklar günümüz insanını kendine esir eden efendilerden sadece birkaçı.
Aşk ve sevdâ da, köleliğin gönüllü kabulü, gönlün esâreti; kendini, çılgınca
sevdiği kişinin irâdesine tümüyle teslim etmek... Tutkuların her biri de
tutsaklık...
Çirkin kapitalist düzen,
işçileri ücretli köle haline getirirken, memurluk da emir kulu olmak anlamına
gelmekte. Kişilerin en temel hakkı olan ibâdet hürriyeti, örtünme hürriyeti,
inandığını ifade edebilme, tebliğ edebilme, emr-i bi'l-ma'ruf ve nehy-i ani'l-münker
görevini icrâ edebilme, cihâd hürriyeti, gözlerini harama bulaştırmadan sokağa
çıkma, harama girmeden ticaret yapma özgürlüğü olmayan insanların kafaları ve
gönülleri ne kadar hür olabilir ki? Câriyelik kalktı deniyor. Aslında adı
değişti, kimi hizmetçiler ve sekreterler gönüllü olarak bu görevi yürütürken,
hediye karşılığı odalık hizmeti yapanlar var. Bu işi dobra dobra ve kiralama
ücreti belli târifeye göre yapanlara fâhişe denilirken; aynı işi hediye
karşılığı yapanlara bayan arkadaş, hanımefendi, metres veya sanatçı deniliyor.
Esir pazarlarının yerini, güzellik yarışmaları, mankenlik ajansları, barlar,
pavyonlar, magazin sayfaları ve televoleler almış, beyaz kadın ticareti sadece
isim değiştirmiş, keyif düşkünü insanın eskiden esirpazarından sık sık câriye
alarak yaptığının çok daha çirkinini, hiçbir sınır tanımadan, isterse her gün ve
daha ucuza vizite ücreti vererek günümüz insanı yapabilmektedir. Eskiden bu iş
satın alınarak yapılıyordu, şimdi kiralanarak. Ama eskiden kadın köle/câriye
sadece satın alanın sayılıyordu, şimdi orta malı olarak herkesin. Bu işler,
vergisi alınarak yasal halde yapıldığından câriyeliğin en çirkinin resmî olarak
sürdüğünü görmemek mümkün mü?
Ama bütün bunlar, kölelik
değil; tam tersine özgürlük olarak sunulabilmektedir. Anadolu'yu işgal edenler,
Afrika'yı sömürenler, Afganistan'ı yerle bir edenler de oralara medeniyet
götürmek, oradaki insanları kurtarmak, uygarlaştırmak, özgürleştirmek adına
yapmadılar mı bunları? Fransız devriminden yana, eşitlik, hürriyet, adâlet gibi
parlak laflarla modern kölelik oluşturulmadı mı? Sonra kafalar bile köleleşti; "Apaçiler
(kızılderililer) vahşîdir, Afrikalılar da yamyam. Zenciler mi? Onlar da akılsız
serseri grubu... Batılılarsa; kahramandır, süpermendir, üstündür, yani
efendi..." Artık, geri bırakılmış ülkelerin köle psikolojisine sahip insanı,
efendilerine öyle âşıktır ki: ?Bir yolunu bulsak da özgür Avrupa'ya kapağı
atsak!?, ?Keşke Amerika vatandaşı (gibi) olabilsek!?, ?Arapça'yı ne yapacaksın,
İngilizce çok önemli arkadaşım...? Yeni dünya kölelik düzeninin köleleştirdiği
yığınların efendilerine duydukları hayranlıkları ?köle zihniyeti?nin dışında
neyle izah edebiliriz? Efendilere duyulan bu aşk olmasa kaka kola bu kadar
yaygınlaşabilir, Mc Donalds'lar adım başı hamburger dükkânı açabilir, kişiler
Amerikan bayraklı tişörtleri sevgiyle giyebilir miydi? Onların modalarına,
ideoloji ve ahlâk(sızlığ)ına özenilir miydi?
İnsan, köleliğe râzı olunca,
muhakkak onu emri altına alacak efendiler çıkacaktır. Müstaz'aflığı kabul eden
bir yapı içinde ezilip büzülmüş ve karşısındakini gözünde büyütmüş biri, takvâ
sahibi mütevâzi bir mü'minle karşılaşmadıysa, kölelik halkası geçirsin diye
boynunu efendi adayına uzatmış demektir. Böyle bir durum, müstekbirlerin arayıp
bulamadığı bir tavırdır. İnsanlar sadece bacaklarının arasından hadım
edilmezler, esas iğdişlik, kafalarda ve gönüllerde yapılıyor. Darağaçlarıyla,
İstiklâl mahkemeleriyle, takrîr-i sükûnla, tek parti faşizan baskılarıyla, her
on yılda bir yapılan ihtilâl ve darbelerle, olağanüstü haller ve sıkı
yönetimlerle, tek tip insan oluşturmaya yönelik baskı ve dayatmalarla yetişen
nesillerin köle karakterinin dışında bir yapı oluşturmaları çok zordur.
?Büyük balık küçük balığı
yutar.? Yaşadığımız çağın, acımasız ve çıkarcı asrın felsefesi bu. Allah'a
hakkıyla kul ol(a)mayan, kendinde güç görüyorsa efendilik taslayacak,
başkalarını kendine köle edinecek; yok kendini güçlü görmeyen müstaz'af ise,
mutlaka bir efendi bulup ona kul-köle olacaktır. Askerî hiyerarşi gibi, bir
üstün bir altı köle görmesi... İşçi patronunun, memur âmirinin, asistan
profesörünün, çocuk babasının, kadın kocasının kölesi.Vatandaş devletin, devlet
hortumcuların ve dış güçlerin... Gücü yeten yetene... Müstaz'af-müstekbir,
ezen-ezilen ilişkisi, yani köle-efendi uygulaması! Kravatlar kölelik tasmaları,
diplomalar kölelik belgeleri mi acaba?
?Altına, gümüşe ve lükse
kul-köle olan insan helâk olsun!? (Tirmizî, Zühd 42; İbn Mâce, Zühd 8).
Amerikan emperyalizmine karşı çıkmak lafla olmuyor. Üzerindeki Amerikan blue
jeani, elindeki Amerikan sigarası, içtiği kaka kolası ile Amerika karşıtlığı,
Amerika için bir baraj kapağıdır. Dolar efendinin karşısında iki büklüm olup
eğilmeyecek kaç özgür insan çıkar toplumda? İnsanlar niçin köle gibi
çalışıyorlar? İyi bir ev, bir araba ve buna benzer bazı maddî şeyler için mi?
Öyleyse insan arabanın veya evin kölesi mi oluyor? Kim kime hizmet edecek? Araba
insana mı, insan arabaya mı? Çeşitli oyunlar ve chat yapmak gibi tutsak edici
özelliğiyle bilgisayar mı insanın her emrini yerine getiren sessiz kölesi, yoksa
farkında olmadan insan mı onun kölesi? Televizyonun düğmesine hükmedemeyen, ama
programların saatine göre akşamdan sonraki hayatını ayarlamak zorunda kalan
insan, televizyonun kölesi olmuyor mu? Amerika, ta uzaklardan kovboycasına
attığı Hollywood marka kementleriyle, dünyanın öteki ucundaki, evinde veya
sinemada koltuğuna yaslanmış insanı esir mi alıyor dersiniz? Nelerin tutsağı
olduğumuz nelersiz yapamayacağımızı düşünerek, alışkanlıklarımızı, evimizi,
işimizi, giysilerimizi, yiyip içtiklerimizi, kafa ve gönlüümüzü bu anlayışla
gözden geçirerek değerlendirebiliriz. Tabii bunu değerlendirebilmek için de
özgür bir terazi gerek.
Bütün bunların yanında, bir de
madalyonun diğer tarafına göz atalım: Günümüzde özgürlük de bir put, bir efendi
haline gelmiş; insan da, özgürlüğün kölesi! Şâir de öyle diyor ya: "Ne efsunkâr
imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyet / Esîr-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esâretten."
Günümüzde ?özgürlük? denen şey; çoğu insan açısından nefse, arzu ve hevâya
köleliğin adından başka bir şey değil! Hiçbir şeyi beğenmeyen, kendinden başka
adam tanımayan, herkesi eleştiri kılıcıyla doğrayan, isyankâr, büyüklere saygı,
ana-babaya hürmet, dinî ahlâk... tanımayan ukalâ gencin bütün bunları ne adına
yaptığını sorarsanız, cevap tek kelimedir: Özgürlük! Günümüzde, özgürlük putunun
kulu olan gençlere göre, bağımsızlık ve özgürlük demek, kural ve sınır
tanımamak, özellikle de İlâhî hududu çiğnemek demektir, nefse/hevâya bağımlılık
demeye gelmektedir. Söz veya davranışla ?Allah'a kulluk? eleştiriliyor; nefse
kul olanlar tarafından, nefse ve daha birçok şeye... Allah'ın kulu anlamında
?abdullah? olamayanlar, abd-i abd veya daha çirkini, abd-i ABD oluyor. Allah'ın
kulu olmak yerine, emir kulu olmayı tercih ediyor. Bir kulun kula kulluk yapması
kadar kulu alçaltan şey yoksa; sadece Rabbe kulluk kadar yücelten bir şey de
yoktur.
Bireyin özgürlüğü, öncelikle
beynin özgürlüğüyle sağlanır. Önyargılarının, hevâsının, düzenin, âdet ve
alışkanlıkların sağlıklı düşünceye prangalar vurduğu durumda özgürlük, köleliğin
maskeli halidir ancak. Giyeceği bir kıyafeti ta Paris'teki modacıların
yönlendirdiği, onların izni olmadan giyeceği elbiseyi bile seçemeyen bir kadın,
ne kadar özgür olabilir?
Aslında, insan için mutlak
özgürlük yoktur. Sınırsız hürriyet isteği, insanlıktan çıkma arzusu demektir.
İstediği yerde anırmak ve istediği yere pislemek özgürlüğü ancak eşeklere
aittir, onlara özenen kişi ancak bu tür bir hürriyet hasreti çeker. İnsanî
hürriyet, başka insanların hürriyetlerinin başladığı yere kadardır denilir ama,
öncelikle "Rabbinin çizdiği sınırlar kadardır" hükmü unutulur. Bu ölçü
olmayınca, özgürlük istekleri çatışınca hakem kim olacaktır? Sözgelimi,
günümüzde kadınların istediği gibi açılıp saçılma özgürlüğü, erkekleri tahrik
edecek şekilde sokağa çıkma hürriyetleri vardır. Peki, müslüman bir erkeğin
günaha girmeden sokağa çıkma hürriyeti ne olacak? Hangisinin özgürlüğü, diğerini
sınırlayacak, kim, kimin lehine kendi özgürlüğünden vazgeçecek? Bu, sadece,
sokakta ve yalnız gözleri korumakla sınırlı değil elbet, gayri İslâmî tüm
ortamlar için sorunun özü bu; kime göre hürriyet, kime ve ne özgürlüğü?
Allah'ın hükmünün hakem
olmadığı bir ortamda, müslümanın müslümanca yaşama hürriyeti elinden alınmış,
ona zulmedilmiş olmaktadır. Kâfirin de elbette cehenneme gitme özgürlüğü vardır,
dilediği gibi inanma ve yaşama hakkına sahiptir, ama başkalarını ifsâd etmediği,
bireysel fesâdını topluma taşımadığı müddetçe. Fesadın pis bir mikrop gibi
başkalarına yayılması, "fitne"nin ortaya çıkması demektir. Müslümanlar böyle bir
ortama giden yolları tıkayacaklar, tıkamaya çalıştıkları halde veya kendi
inisiyatifleri dışında oluşup büyüyen toplumsal fesat/fitne yayıldıysa, bunu
kaldırmak için savaşacaklardır: "Fitne tamamen yok edilinceye ve din de
(kulluk da) yalnız Allah için oluncaya kadar savaşın. Şayet vazgeçerlerse
zâlimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur." (2/Bakara, 193)

Hükümdara: "Senin kölesi
olduğun şehvet, mide, öfke, hırs... gibi şeyler, benim kölemdir; sen benim
kölemin kölesi, ben de senin efendinin efendisiyim" diyebilen ve onun ihsânına
ihtiyaç duymayan kişi mi, yoksa hükümdar mı daha özgürdür? Kul-köle, sahibinin
istediğini ve emrettiğini yapar. Onun sahibi varken, kendi arzusu, isteği olmaz.
Başka tüm kullukları reddedip sadece Allah'a kulluk yapma bilincinde olan mü'min
de, irâdesini Allah'ın hükmüyle sınırlamalı, O'nun tâyin ettiği alan içinde
hürriyetini kullanmalıdır. "Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman,
mü'min bir erkek ve mü'min bir kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur."
(33/Ahzâb, 36)
?Münâfığa ?seyyid/efendi'
demeyin. Çünkü o sizin efendiniz olursa, Aziz ve Celil olan Rabbinizi
gazaplandırmış olursunuz.? (Buhârî, Edebu'l-Müfred, II, hadis no: 760)

Müslümanların çoğunluğunun
ictihadına göre, savaş esirleri konusunda, İslâm'ın ve müslümanların maslahatına
ise, savaş esirlerinin köleleştirilip gâzilere dağıtılmasını imam veya vekili
uygun görebilir. Tarihte müslümanların kölelik uygulaması, kaynak itibarıyla
esir kamplarının alternatifi olarak değerlendirilmelidir. Önce,
unutulmamalıdır ki, köleliği icad eden ve onu ilk uygulayanlar müslümanlar
değildir. Din, köleliğin koruyucusu ve devam ettiricisi değildir. Kölelik,
devletlerin savaşlar münâsebetiyle oluşturduğu bir kurumdur. Şimdi düşünelim.
Bir savaş oldu. Müslümanlar esir aldı ve onlardan esir aldılar. Esirlere
yapılacak muâmele seçeneklerini sayalım: a- Esirlerin hepsini öldürmek, b- Esir
kampları, c- Kendi memleketlerine serbestçe dönmelerini sağlamak, d- Ganimet
olarak gâzilere dağıtmak. e- Mübâdele, yani esirleri karşılıklı olarak
değiştirmek. Son şık, o devirlerde istisnâlar dışında uygulanmıyordu. Ayrıca,
kölelik yadırganmıyor, kimse onu çirkin bir şey saymıyor ve savaşa katılan
kimse, ölümü göze aldığı gibi köleliği de ihtimal olarak görüyordu.
İslâm, Peygamber zamanındaki
sosyal, psikolojik zorunluluk dolayısıyla kölelik konusunu iki merhalede ele
aldı. İlk merhale; köleliği ıslah, kölenin de insan olduğu zihniyetini herkese
kabul etttirmek ve rûhî hürleştirme. İkinci merhale, ideal olan durum ki, tüm
köleleri ve tüm insanları hürleştirme, Allah'tan başkasına kulluk yapılmasına
engel olma aşaması. Tarihteki müslümanların kabahati, birinci merhale konusunda
çok az olmakla birlikte, esas olarak, ikinci aşamaya geçmeyi çok geciktirmek
olmuştur.
Aslında dünyanın birçok yerinde
tutsaklar köle gibi çalıştırılır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları süresince
esir kamplarının durumu, oralardaki vahşet hâlâ unutulmamıştır. Uzağa gitmeğe
hâcet yok. Ağır sıklet güreşçisiyle küçücük bir çocuğun güreşi şeklindeki,
Amerika'nın Afganistan'daki rezilce ve alçakça gâlibiyetinden sonra Afgan
esirlerini alıp götürdüğü esir kampında insanlık dışı durumları gözümüzün önüne
getirelim ve bunu asr-ı saâdetteki kölelerin haklarıyla ve onlara yapılanlarla
karşılaştıralım. İsrail adı verilen Ortadoğudaki vampirin işgal ettiği yerlerde
tutukladığı Filistin'li müslümanlara esir kamplarında, tutukevlerinde neler
yaptığını düşünelim; bunu müslümanların kölelerine yapmak zorunda olduğu Kur'anî
prensiplerle ve Sünnetteki uygulamalarla mukayese edelim. Ne çabuk unuttuk, daha
dün Saraybosna'da, Sırpların ve Hırvatların, müslüman esirleri aylarca esir
kamplarında aç ve susuz bırakmaları, işkence altında ezmeleri, döverek,
boğazlayarak öldürmeleri, kadınların ırzına geçmeleri bütün dünyanın gözleri
önünde cereyan etmiştir. ?Allah'tan korkan, kul hakkını bilen ve zulmün her
çeşidinin haram olduğu bilincinde olan bir müslümanın kölesi olmayı mı, yoksa
esir kamplarında günümüzde bile sürdürülen uygulamayı mı, hangisini tercih
edersin?? diye savaştan mağlup olarak çıkan esirlere sorup anket yapalım, sonuç
ne çıkar dersiniz? Köleliği şeklen kaldırmak yetmiyor, savaş esirlerine
alternatifler getirmek ve köleliğin her çeşidine, her ne ad verilirse verilsin
karşı çıkıp modern köleliğin kaynaklarını da kurutmak gerekiyor.
Görüldüğü gibi müslümanların
işi hayli zor. Görünmeyen zincirleri kırmak, işgal altındaki beynini ve gönlünü
öncelikle kurtarmak, köleleştirilen çoluk çocuğunu, müslümanları ve tüm
insanları Allah'a kulluğun dışında tüm tutsaklıklardan kurtaracak çalışmalar
yapmak... Öyleyse hâlâ ne diye gündelik işlerle oyalanıyorsunuz? İşiniz,
okulunuz mu var? İşinizin mi kölesisiniz ki, bu mâzerete sığınıyorsunuz? Haydi
içinizdeki ve dışınızdaki, kendinizdeki ve çevrenizdeki, müslümanlardaki ve
diğer mazlumlardaki zincirleri kırmak için çalışmaya.
Allah'ın dışındaki tüm kulluk
ve bağlardan arınmaya ve tüm esâret zincirlerinden kurtulmaya çalışanlara selâm
olsun!
"Hiç kimse, diğer bir kimsenin
kulu değildir." (Hz. Ali)
"Allah, hürriyeti ancak onu
sevenlere ve onu korumaya ve savunmaya hazır olanlara verir."
"Allah bize hayatı verirken,
hürriyeti de verdi."
"Allah, dilsiz hayvanlara bile
özgürlük vermiştir."
"Allah özgürlüğü, kişi de
tutsaklığı yaratmıştır."
"Allah, özgürlüğü ancak onu
arayanlara verir."
"Özgürlük, başkalarından el
çekmek değil, onlara el uzatmaktır."
"Özgürlüğünden vazgeçen kimse,
insanlıktan, hak ve görevlerinden vazgeçmiş demektir."
"Hürriyetin en yüksek hazzı
Allah'a kulluktadır."
"Özgürlük, evet özgürlük ama,
İlâhî sınırlara kadar."
?Müslüman, inancının hâkim
olmadığı yerde kölesin!?
"Hevâî/nefsî özgürlük,
(b)alıklar için, oltanın ucundaki yemden yararlanma isteğidir."
"Özgür olmayıp kendisini özgür
sanan kimseden başka tutsak/köle kalmamıştır."
"Ruhunda kölelik olan 'taht'a
çıksa da yine köledir."
"Köleliğin en kötüsü, nefsine
köle olmaktır."
"Koyunu kurdun elinden kurtaran
çoban, koyuna göre kurtarıcı, kurda göre ise özgürlüğüne engel olan bir
kimsedir. Demek ki, koyun ile kurdun özgürlük deyince söylemek istedikleri
şeyler birbirlerinden değişiktir."
"Özgürlük ağacı, ancak
şehitlerin kanları ile sulandıkları vakit büyür"
"Özgürlük ağacı, arada sırada,
zorba ve zâlimlerin kanıyla sulanmalıdır. Çünkü bu onun doğal gübresidir."
"Ey Hürriyet! Ey Hürriyet!
Adına ne cinâyetler işleniyor."
"Hürriyeti hakkıyla anlamayan,
er geç onu kötüye kullanır."
"Mantıksız ve erdemsiz hürriyet
nedir? Kötülüklerin en büyüğü."
"Bir adamın kendi hürriyetini
başkasına devretmesine müsâade etmek, hürriyet değildir."
"Düşüncesini anlatmak hürriyeti
olmadımı, insanlarda hürriyet yok demektir."
"Hürriyetin, hakkın korundukça
insansın."
"Kendi selâmeti için
hürriyetten vazgeçmek isteyenler, ne selâmeti, ne de hürriyeti hak etmişlerdir.
"İsteyeni arttıkça, özgürlüğün
bedeli düşer."
"Özgürlük istemiyoruz,
özgürlükler istiyoruz!"
"İnsan özgür olmadan mutlu
olamaz."
"İnsan, yaşamayı ve yaşamamayı
aynı şey diye kabul ettiği zaman hürriyete kavuşur."
"İnsanlar, ancak tutkularına
gem vurabilecekleri oranda özgürlüğe hak kazanırlar."
"İnsanları tam bir hürriyete
kavuşturmayan ezelî ve ebedî iki zorba kuvvet vardır: İhtiyaç ve alışkanlık."
"İnsanın hürriyeti, komşusunun
(kardeşinin) hürriyetinin başladığı yerde biter."
"Müslümanın hürriyeti, Rabbinin
çizdiği isınır içindeki çok geniş alandadır."
"Kuşların özgürlüğü bir yem
boyudur."
"Tek başına (sadece nefsiyle)
kumanda etmek, bir köleliktir aslında."
"İnsanlar köleyseler bu,
onların kendi hak ve güçlerini bilmemelerindendir."
"Köle, düşüncesini söyleyemeyen
adamdır."
"Köleliğin beteri, kendinin
kölesi olmak değil midir?"
"Başkalarının özgürlüğünü
tanımayanlar, özgürlüğe lâyık değildirler."
"Başkalarına da vermeden sahip
olamayacağımız tek şey, özgürlüktür."
"Başkasının kölesi olmayan ve
başkasını kendine köle etme hırsına kapılmayan bir kimseye ne mutlu!"
"Köle olmayan var mı bu
dünyada?"
"Şeytana köle olmak, bir kadına
köle olmaktan daha ehvendir."
"Kölelik insanı alçaltır,
alçaltır, o kadar ki ona köleliği sevdirir."
"Köle, kanaati nisbetinde
hürdür. Hür adam ise tamahı/hırsı nisbetinde köledir."
"Asil bir ruh için başını
boyunduruğa uzatmakla balta önünde eğmek arasında fark olmamalıdır."
"İnsanlara boyun eğdirmek
isteyenin kulağı sağırdır."
"Hiçbir şey insan hayal gücü
kadar hür değildir."
"En hür insan bile efendisiz
değildir."
"Nefsinden ferâgat etmeyen,
gerçek hürriyete kavuşamaz."
"Cesâret yoksa, esâret var
demektir."
"Kendisi için olduğu kadar,
hasımları için de hürriyet hakkını istemeyen ve kabul etmeyen bir kimse hür
olmaya lâyık değildir."
"Hürriyet, bir kişinin değil,
herkesin hakkıdır."
"Herkes için eşit hak olan
hürriyet, bir şahsa âit kalamaz. Hürriyetin sınırı, başkalarınınki ile tahdit
edilir."
"İslâm hukukunda köle almak,
köle olmaktır." (Ahmed Cevdet Paşa)
"Özgürlük yok olunca, bir ülke
kalır, ama artık bir vatan yoktur."
"Bir şahıs için sıhhat ne ise,
toplum için de hürriyet odur. Eğer insan, sıhhatini kaybederse dünyada hiçbir
zevk onu tatmin etmez. Şayet cemiyet de hürriyetini kaybederse zaafa uğrar ve
saâdet yüzü görmez."
"Özgürlüğü elinden alınmış bir
ulus, ne kadar zengin ve rahat olursa olsun, uygar insanlık gözünde bir uşaktan
daha aşağıdır."
"Hürriyete karşı güveni
kalmayan bir toplum derhal yıkılır."
"Hürriyetten vazgeçmek bir
suçtur."
"En güzel hürriyet rüyası
hapiste görülür."
"Düşünceye gem vurmak, zihne
gem vurmak demektir; bu ise, rüzgârı zaptetmekten de zordur."
"Hürriyet verilmez, alınır."
"Hürriyet, hiçbir vakit
hapsedilemez, hatta o tazyike uğradığı oranda genişler."
"Hürriyet, ancak hürriyetini
her gün yeniden kazanan insana lâyıktır."
"Hür insanın vücudu esir
edilebilir, ama ruhu yakalanamaz."
"Hür insan, mahpus olabilir,
fakat asla esir olamaz."
"İnsan hür olmadan huzurlu ve
mutlu olamaz."
"Hürriyetsiz dünya, kuru bir
makineye benzer."
"Hürriyetsiz ahlâk mevcut
olmayacağından, onsuz vazife ve mes'ûliyet de olamaz."
"İnsanlar ancak
alışkanlıklarına gem vurabilecekleri nisbette hürriyete hak kazanırlar."
"Özgürlüğü olmayan adamın
davranışları, kendi davranışları değildir."
"İnsanlar hür oldular, ama yine
abdullahtırlar (Allah'ın kuludurlar)."
"Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz
yaşayamam."
"Hürriyet, hayat makinesinin
buharıdır."
"Hürriyetin şânı odur ki,
kendine de, başkasına da zararı dokunmasın."
"Tam ve mükemmel hürriyet,
kişinin Firavunlaşmaması ve başkasının hürriyeti ile alay etmemesidir."
"Hürriyet odur ki, İlâhî ve
evrensel adâlet kanunu ve edebe dâvet dışında hiç kimse, kimseye tahakküm
etmesin. Herkesin hukuku korunsun, herkes meşrû hareketinde şahlar kadar serbest
olsun."
"Şeriat dâiresi dışındaki
özgürlük, ya istibdat/tahakküm ya nefse esirlik veya da canavarcasına hayvanlık
ya da vahşettir."
"Nâzenin hürriyetin, Şeriat
âdabıyla terbiye edilmesi gerekir. Yoksa sefâhet ve rezillikteki özgürlük,
hürriyet değil; hayvanlıktır. Terbiyesiz özgürlük şeytanın tahakkümüdür, nefs-i
emmâreye esir olmaktır."
"Mü'min, gerçek anlamda hürdür.
Yaratıcıya kul ve hizmetçi olan, halka tezellüle tenezzül etmez. İnsanda iman ne
kadar kuvvetli olursa, hüriyyeti de o kadar büyür. Ama mutlak hürriyet (sınırsız
özgürlük), sınırsız vahşettir, hayvanlıktır. Özgürlükleri sınırlamak, insanlık
açısından zarûrîdir. Vicdan bağıyla, İslâmî hükümlerle kayıtlanan özgürlük de
olgunluktur."
"Câhil halk, avamdan insanlar,
sınırsız özgür olsa, tüm şartlardan uzak sonsuz serbest olsa, sefih ve itaatsiz
olur; (hem kendilerine ve hem de topluma sınırsız zararları dokunur)."
"Bazı lâubâlîler (gerçek
anlamda) özgürce yaşamak istemediklerinden, nefs-i emmârenin tahakkümüne ve
rezilce esâretinin altına girmek istiyorlar."
"İslâmî özgürlük, Cenâb-ı
Hakk'ın Rahmân ve Rahîm tecellîsiyle bir ihsânıdır ve imanın bir hassasıdır."
"Haklı hürriyetten hakkıyla
istifâde etmek, imandan yardım almakla olur. Zira tüm yaratıkların teslimiyetle
kulluk ettikleri Yaratıcı'ya kul ve hizmetkâr olanın, halka kulluğa tenezzül
etmeyeceği kesindir."
"Mü'min, Allah'ın kendine
tanıdığı meşrû hürriyet ve serbestliğinin, hiçbir keyfî kanunla
sınırlandırılmasını kabul edemez."
"Özgürlükleri üretmek yetmez,
paylaşmak gerekir."
"Hürriyet, hürriyetin ne
olduğunu bilmeyenin hakkı değildir."
"Hürriyet, Eşitlik, Kardeşlik!"
(Fransız İhtilâli Sloganlarının En Meşhuru)
"Aşk esirleri fidye ile
esâretten kurtulamazlar."
"Özgürlüğünden geçmek, insan
olma niteliğinden, insanlık haklarından, hatta ödevlerinden geçmektir."
"Ba'zan sana ağlanırsa ba'zan
gülünür; / Uğrunda ömürler, ortasından bölünür...
Dünyada sevincin yaşanır,
Hürriyet / Ve senin için ölünür!"
"Hür olmak eğer ister isen,
olma cihanın
Zevkında, safâsında, gamında,
kederinde."
"Ezizim ne hazeldir / Ne
güldür, ne hazeldir.
Beyin köleliğinden / İtin damı
gözeldir." (Azerbaycan halk bayatısı)
"Bir bende ki âzad ola elbet
olur şâd
Amma ki Senin benden olan olur
şâd"
"Bir başıma kalsam şehe,
sultâna kul olmam.
Vîran kalası hânede evlâd u
iyâl var."
"Ne efsunkâr imişsin âh ey
dîdâr-ı
hürriyet

Esîr-i aşkın olduk, gerçi
kurtulduk esâretten."
"Kimsenin lûtfuna olma tâlib /
Bedeli cevher-i hürriyettir."
"İnsan esirliği, / Memleketlere
sığmaz.
Millet esirliği / Yeryüzüne."

KÖLELİK.. Abd/Köle; Anlam ve Mâhiyeti
Köleliğin Tarihî Seyri
Eski Türklerde
Arap Câhiliyyesinde Kölelik
Köleliğin Kaynakları
1- Savaşlar
2- Özellikle Beyaz Olmayanların Zulümle Köle Yapılması
3- Suçluların Kölelikle Cezalandırılması
4- İnsanın Kendini Veya Çocuğunu Köle Olarak Satması
5- Bulunan İnsanın Köleleştirilmesi
6- Borçluluk
7- Serflik/İşçilik
8- Köle Çocuğu Olmak
9- Ticaret Yoluyla
10- Haydutluk vb. Sebepler
İslâm'a Göre Köleliğin Temel Kaynağı Olan Savaş Esirlerinin Köleleştirilmesi
Kur'ân-ı Kerim'de Köle ve Kölelik.
Hadis-i Şeriflerde Kölelik.
Kölenin Hukukî Statüsü.
Fıkhî Eserlerde Kölenin Hukukî Statüsü
1- İnanç ve İbâdet Hürriyeti Bakımından
2- Muâmelât ve Ukubât Bakımından
Kölelerin Hak ve Görevleri
Fıkhî Hükümlere Göre Câriyelerden Cinsî Yönde Yararlanma Şartları
Kölelik Mantığı ve Naklî-Aklî Değerlerle Çatışması
İslâmiyet'ten Önce Kölelik
İslâm'ın Kölelik Kurumuna Bakışı
1) Köle Âzâdına Teşvik
2) Keffâret İçin Köle Âzâdı
3) Mükâtebe
4) Zekâttan Kölelerin Özgürlüğü İçin Pay Ayrılması
Câriyelik ve Câriyeler
Emevî ve Abbâsilerin Saltanat Döneminde Köle ve Câriye.
Osmanlılar Döneminde Câriye.
Gedikli Câriye
Osmanlılarda Köle
Câriyelerin Avret Yeri; Dine Bundan Büyük İftira Olamaz "Örtünmelerini Din Yasaklıyor!".
Köle Âzâd Etme ve Önemi
Kölelikle İlgili Bazı Kelime ve Terimler Kul
Reâyâ
Devşirme
Esir (Esâret)
Esirci
Esir Pazarı
İnsan Avcısı
İstifrâş
Halayık
Câriye
Gedikli Câriye
Odalık
Hasodalık
Haseki
Kadınefendi
İkbal ve Gözde
Hadım
Akağa
Haremağası
Kızlarağası
Ğulâm, Ğılman
Mevâlî
Tedbir (Müdebber)
Mükâtebe
Ümmü Veled
Itk (Âzât)
Pençik
Forsa
Kölelik Çok Önceleri Kalkmış Olmalı Değil miydi?.
1) Kaçırma Yoluyla Kölelik
2) Ailenin Satışı
3) Hediye Yoluyla Kölelik
4) Anlaşma Üzerine Köle Verme
Kölelik Gerçekten Kalktı mı? Modern Kölelik ve Özgürlük Üzerine Düşünceler
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar