Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Ve... İbretler, İbretler...

Ve

Ve... İbretler, İbretler...

Hz. Musa, Medyen'den dönerken risâletle
görevlendirildi (20/Tâhâ, 11-14). Doğrudan Firavun'a gidecek (20/Tâhâ, 24),
Allah'ın âyetlerini tebliğ edecek (20/Tâhâ, 42), ondan İsrâil oğullarını serbest
bırakmasını, onlara baskı ve işkence yapmamasını isteyecekti (20/Tâhâ, 47).
Firavun, azgın bir zorba (44/Duhân, 31) ve müstekbir (büyüklük taslayan) (29/Ankebut,
39) bir kraldı. Kavmi de bir zâlimler topluluğu (26/Şuarâ, 10) haline gelmişti.
Hz. Musa, bütün âyetleri, delilleri ortaya koyduğu halde, O'nun çağrısına
Firavun büyük bir inatla karşı çıktı. Bu andan itibaren Hz. Musa ile Firavun
arasında başlayan büyük mücadele, Kur'an'da ayrıntılı biçimde gözler önüne
serilir. Kur'an'ı izleyerek bu mücadeleyi ana hatlarıyla şöyle tesbit
edebiliriz: Firavun, ilâhî mesajla kendisine gelen Hz. Musa ve Hz. Hârun'u önce
iddialarından vazgeçme-meleri ve kendisinden başka bir ilâh tanımaları durumunda
hapse atacağını söyleyerek (26/Şuarâ, 29) sindirmeye çalıştı. Başaramayınca,
sarayda büyütülüşünü hatırlatarak (26/Şuarâ, 18) minnet altında bırakmayı
denedi. Bu da tutmayınca, ?Rabbiniz kimdir?? (20/Tâhâ, 49) ve ?Önceki nesillerin
durumu nedir?? (20/Tâhâ, 51) gibi sorularla sınamaya, tartışma yoluyla susturma
yoluna başvurdu; deli olduğunu iddia ederek sözlerini geçersiz kılmaya çalıştı
(26/Şuarâ, 27). Bunda da başarılı olamayınca, çaresiz Hz. Musa'dan, getirdiğini
iddia ettiği âyetleri (mûcizeleri) göstermesini istedi (26/Şuarâ, 31).

Hz. Musa, kendisine bağışlanan asa ve beyaz el
mûcizelerini gösterince Firavun bu kez de onu sihirbazlıkla, kendilerini
yurtlarından çıkarmayı planlamakla suçladı (20/Tâhâ, 57). Hz. Musa'nın bir
sihirbaz ve dolayısıyla peygamberlik iddiasının temelsiz olduğunu kanıtlamak
amacıyla ülkesinin önde gelen sihirbazlarını toplayarak onunla yarıştırdı. Fakat
sihirbazların bir sihir değil; mûcize karşısında bulunduklarını anlayarak
müslüman olmaları nedeniyle amacına ulaşamadı. Üstelik bir bayram günü, halk
önünde cereyan eden yarışma Hz. Musa'nın lehine sonuçlandı (20/Tâhâ, 58-70).
Bütün kozlarını kullanan Firavun, bütün zorbalar gibi zulme, katliama başvurdu.
Hz. Musa'ya iman edenlerin oğullarının öldürülmesini, kadınlarının sağ
bırakılmasını emretti (40/Mü'min, 25). Bununla da yetinmeyerek Hz. Musa'yı
öldürtmeye kalkıştı. Fakat kendi ailesinden bir mü'min kimsenin uyarısı üzerine
vazgeçti (40/Mü'min, 26-35). Allah, belki gerçeği görür ve kabul ederler diye
Firavun ve halkını kıtlık, tufan, çekirge gibi çeşitli azap ve felâketlerle
cezalandırdı. Her felâket sırasında Hz. Musa'ya başvurarak Allah'a dua etmesini
istediler; azabın kaldırılması halinde iman edeceklerine dair söz verdiler,
fakat azap kaldırılınca sözlerinden döndüler.

Firavun, Mısır mülkünün kendisine ait olduğu,
düzgün konuşamayan Hz. Musa'dan daha iyi olduğu, doğru söylemiş olsaydı Hz.
Musa'ya güç ve saltanatın simgesi olan altın bileziklerin atılması ya da
yardımcı melekler gönderilmesi gerektiği gibi söz ve gerekçelerle halkının
itaatinin devamını sağladı (43/Zuhruf, 48-54).

Firavun'un, çevresinin ve halkının ilâhî mesajı
kabul etmeyecekleri, zulüm ve işkencelerinin sona ermeyeceği kesinlik kazanınca
Hz. Musa'ya İsrâiloğullarını bir gece Mısır' dan çıkarması emri verildi (26/Şuarâ,
52). Durumu öğrenen Firavun, hemen harekete geçerek büyük bir ordu topladı (26/Şuarâ,
53). Amacı, İsrâiloğullarını bütünüyle yok etmekti. Ama Allah'ın da bir hesabı
vardı. Firavun ve ordusu, Hz. Musa ve İsrâiloğullarına yol vermek için yarılan
Kızıldeniz'in yeniden birleşen suları içinde yok olup gitti (26/Şuarâ, 60-66).
Böylece Allah, Firavun ve halkını tapınırcasına sevdikleri şeylerden;
çeşmelerden, bahçelerden, hazinelerden, o güzel yerlerden çıkardı ve bunları
İsrâiloğullarına miras yaptı (26/Şuarâ, 57-59).

Zorba Firavun, Kızıldeniz'in suları arasında
artık her şeyin bittiğini, boğulacağını anlayınca, ?Gerçekten
İsrâiloğullarının inandığından başka ilâh olmadığına iman ettim; ben de müslüman-lardanım?
dedi; ama iş işten geçmişti. ?Şimdi mi? Oysa daha önce isyan etmiş,
bozgunculardan olmuştun!? denildi. Cesedi, gelecek nesillere ibret olması
için denizden kurtarılarak bir tepeye atıldı (10/Yûnus, 90-92).