Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

C. Moral Bozucu Nifak Hareketleri

C



C. Moral Bozucu
Nifak Hareketleri



Pek o kadar mühim olmamakla berâber, huzursuz
edici ve moral bozucu diğer bazı hadiseler daha zikredeceğiz. Bu misaller de
bize, onların Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e olan muhâlefetlerinin
şiddetini göstereceği gibi, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in bunlar
karşısında takip ettiği, temel ve esâsı müsamaha olan politikasını daha iyi
takdir etmeye imkân verecektir.

Tebük Seferi'ne çıkarken Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm), Hz. Ali'yi Medine'de bırakmıştı ki münâfıklar, hemen kendisini
ziyâret ederek: "O, seni istihkâr ve tezlil için burada bıraktı, başka bir şey
için değil" dediler. Bu sözlerden müteessir olan Hz. Ali, derhâl yola çıkarak Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'i yarı yolda yakalar. Geliş sebebini öğrenen
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), geri dönmesi hususunda Hz. Ali'yi şu
sözleriyle iknâ eder: "Ben seni, arkamda bıraktıklarım için Medine'de koydum.
Hemen dön, benim âilem ve kendi âilen hususunda benim yerimi al!"

Tebük yolu katedilirken, belli bir konak
yerinde içme suyu sıkıntısı çekilir. Duyulan bu darlık üzerine münâfıklar: "İşte
şimdi o da, adamları da susuzluktan helâk olacaklar" demeye başlarlar.

Yine bu sefer esnâsında bir kısım münâfıklar,
"Müslüman askerleri korkutmak için" zanneder misiniz ki sarışınlarla (grekler)
yapılacak harp, Arapların kendi aralarında yaptıkları harp gibi olacak. Fakat
onlarla Araplar arasında hiçbir benzerlik yok. Allah'a kasem olsun şimdiden sizi
dağlara kaçmış görüyoruz" demeye başlarlar. Hâdise kendisine ulaşınca Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bunları hesâba çeker. Söylediklerini inkâra
mecâl bulamayan berikiler, sözlerinin basit bir şakadan ibaret olduğunu iddia
ederlerse de Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelen bir vahiyle
kınanırlar (Tevbe: 9/66).

Müslim'in bir rivayetinden, ismi açıklanmayan
bir sefer sırasında, Müslümanların mâruz kaldığı bir yiyecek sıkıntısı
esnasında, Abdullah İbnu Übey'in yakınlarına: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın etrafındakilere keremkâr olmayın ki onu terkedip dağılsınlar" der
ki, hadiseye Kur'ân-ı Kerim'de yer verilir (Münâfikûn 7).

Yine aynı Abdullah İbnu Übey, Benû Müstalik
seferi sırasında, Mekke'li bir muhacirle, Medineli bir ensârî arasında çıkan bir
münakaşadan istifade ederek araya girip iki grup arasında şümullü bir nifak
çıkarma teşebbüsünde bulunur. Gerçekten ciddi bir hadisenin çıkmasına ramak
kalmıştır ki, hadise güçlükle önlenir. İşte bu fırsatta Ensâr'ı tahrik için
şöyle söylüyordu: "Biz Muhâcirleri besleyip himâye etmiş olmanın mükâfaatını
işte böyle çekiyoruz. Tıpkı, besleyip büyütüldükten sonra, sâhibini yiyen köpek
gibiler. Mâmafih Medine'ye varınca, en şerefli ve kuvvetli olanlar en hakir ve
zayıf olanları muhakkak çıkaracaktır." Bu sözler Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'e ulaştırılır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Abdullah'ı
sorguya çeker. Fakat berikisi böyle bir şey söylemediğini yeminle te'min ederse
de, bir müddet sonra gelen bir vahiy, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e
ulaştırılmış olan şikayeti doğrular. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), Hz.
Ömer'in, Abdulah İbnu Übey'in şiddetle tecziye edilmesi hususundaki talebini:
"Kâfirlere, "Muhammed, kendi arkadaşlarını öldürtüyor" dedirtmem" diyerek
reddeder.

Kezâ aynı Abdullâh İbnu Übey ve diğer
münâfıklar, Yahudileri Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e karşı mukâvemet
etmeye teşvik ediyorlar, onlara yardım vaadlerinde bulunuyorlardı.[1]








[1]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/525-527.