Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Salât; Anlam ve Mâhiyeti

Salât



Salât; Anlam ve
Mâhiyeti

?Salat? kelimesi,
Arapçada genellikle ?duâ? manasına kullanılır. Ayrıca ?sallâ? fiili,
?salveynini hareket ettirdi? manasına gelir ki; -rükû ve sücudda yaptığımız
gibi- beli bükmek sûretiyle salveyn denilen oylukların başındaki iki tümsek
kemiği hareket ettirmek demek olur. Salat kelimesinin ?salâ? kökünden türediği,
bunun da ?patlama? , ?parlama? ve ?tutuşma? anlamına geldiği şeklinde bir
başka görüş daha vardır. Salât kelimesi Kur'an'da yüz yerde geçer.
Terim anlamda ?salat? ; İslâm
dininin temel rükünlerinden biri olan, Allah tarafından emredilip Rasûlullah
tarafından ayrıntılı olarak ve fiilen gösterilen namaz ibâdetinin adı olarak
kullanılır.
Namaz; fiilî bir duâ ve niyaz,
eyleme dönüşmüş bir tevhid, Allah'ın huzurunda huşû ve hudû dolu bir boyun eğiş
ve Allah'ın düşmanlarına karşı nefret dolu bir kıyam ve başkaldırıdır. Allah'ı
tekbir ederken Tağut'u tekfir etmek, Rabbimiz'in ?â'lâ? (yüce) ve ?azim?
(büyük) ismini eğilerek ve yere kapanarak tekrar etmek sûretiyle O'na
bağlılığımızı ifâde ederken, kendisinden korkulmasını ve emrine râm olunmasını
isteyen sahte ilahlara karşı savaş ilân etmek için konulmuş ilahî bir farîzadır.
Allah'tan başka ilah olmadığını, büyüklük sıfatının yalnızca O'na ait olduğunu,
hamd, şükür ve övgünün sadece O'na yapılacağını, ibâdet edilmeye ve yardım
dilenmeye lâyık yegâne ilahın âlemlerin meliki ve mâliki Allah olduğunu ilân
eden bir savaş bildirisidir namaz. Mihrab'da -harb meydanında- okunan bir
bildiri ve bir patlamadır namaz. Tüm tâğîlere (Allah'a isyan edip haddi
aşanlara), cebbar (zorba) ve müstekbir (böbürlenen)lere, şeytana ve azgınlaşan
nefsimize, kalplere vesvese veren Hannâs'a karşı amansız bir patlama ve nefret
ilânı. Bir ahd ü misak. Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceğimize, itaatta
bulunmayacağımıza, O'ndan başka hiç kimseden yardım dilemeyeceğimize, Allah'ın
hakkını gasbeden, O'na kafa tutan fâcir (isyancı) ve zorbaları alaşağı edip
terkedeceğimize dair Allah'la yapılan ilahî bir sözleşme.
Namaz, Allah adına yapılan bir
kıyâm, hudû dolu bir rükû, tezellül dolu bir secde... Allah için kıyâm! Küfrün
ve şirkin her türlüsüne, tapınmanın ve bağlılıkların her çeşidine, nefsin ve
şeytanın tüm istek ve arzularına karşı Allah adına kıyâm! Karşılarında saygıyla
el-pençe divan durulmasını isteyen yeryüzünün hâkim ve müstekbirlerine karşı
kıyâm! Sonra... Kahhâr ve Cebbâr olan Rabbül-âlemin'in huzurunda huşû ve tevazû
hisleriyle dolu bir baş eğiş; rükû'... O'nun büyüklüğü, azameti ve yüceliği
karşısında haşyetle yere kapanıp hamd ile tesbih ve tenzih etmek; secde...
Kalbî bir yöneliş ve şuurlu bir
hatırlama; tezekkür... Günahlarından ve isyanlarından dolayı kesin bir pişmanlık
duyuş; tevbe ve istiğfar... Yalvarmak, yakarmak, samimiyetle ve iç çekerek duâ
etmek...
Namaz, bunlardan biri değil;
hepsi... Tekbir, ta'zim, zikir, tesbih, tahmid, istiğfar, tevbe, tazarru,
teevvüh, inâbe, ihbât, kunut, huşû, tevazû, temekkün, tenâdüm ve duâ... Bütün
bunlar, namazın bir parçası, özelliği veya ögesi.