Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Kur'ân-ı Kerim'de Nefsin Olumsuz Yönü Anlamındaki Hevâ Kavramı

Kur

Kur'ân-ı
Kerim'de Nefsin Olumsuz Yönü Anlamındaki Hevâ Kavramı

Allah, "onların hevâlarına
uyma" şeklinde sık sık Hz. Peygamber'i ve O'nun şahsında tüm ümmeti uyardığı
âyetlerin çoğunda "hevâ" kelimesini çoğul şeklinde zikretmektedir. Bu kavramın
toplam sayısı 38 olan bütün türevleri içinde 17 adedinin çoğul şeklinde olduğunu
görüyoruz. Çünkü insanların her birinin kendine göre farklı bir hevâsı vardır.
Hevâların sonu da gelmez. O yüzden onların hevâlarının sonu dalâlettir,
şaşkınlıktır. Bu kavramın çoğunlukla çoğul şeklinin kullanılmış olması, hevânın
genellikle nefse hoş gelen şehvet, zan, haset gibi zaaf şeklindeki bütün
eğilimlerini kapsadığını ifade etmektedir.
Kur'an'da hevâ, yok oluş (20/Tâhâ,
81), yukarıdan aşağı düşüş (22/Hacc, 31), boşluk içinde bocalamak ve ne
yaptığını bilmez şekilde davranmak (14/İbrâhim, 43; 6/En'âm, 71) gibi anlamlarla
birlikte, genellikle ilmin ve hidâyetin zıddı, delilsiz, nefsin süslü ve kötü
arzulara uymak anlamında kullanılmıştır (30/Rûm, 29; 2/Bakara, 120). Genellikle
Kur'an'da hevânın en belirgin özelliği, nefsin kötü arzularının dürtüsü, sapması
ve saptırması kaçınılmaz bir meyli olarak işaret edilmektedir (6/En'âm, 56; 38/Sâd,
26; 5/Mâide, 77).
Mü'minlere düşen, hevâsına uyan
kişilere değil; ilme tâbi olmaktır. İlmin kaynağı vahiy olduğuna göre, vahiy ile
hevâ birbiriyle çelişen, birbirine zıt şeyler olmaktadır (2/Bakara, 120). İlmin
karşısında yer alan olumsuz kavramlardan ?zan? da, hevânın doğal destekçisidir.
Çoğu zaman ikisi bir arada bulunur (53/Necm, 23; 6/En'âm, 116).
Kur'an, vahyi dışlayarak her
türlü çözümü akıldan beklemenin insanı hevâya esir edeceğini ve bunun da fesada
yol açacağını belirtir (18/Kehf, 28; 28/Kasas, 50; 38/Sâd, 56). Hevâ, her zaman
zan, istikbâr, yani büyüklük taslama ve bilgisizlikle beraberdir (45/Câsiye, 18;
2/Bakara, 87, 120, 145; 5/Mâide, 48; 13/Ra'd, 37; 30/Rûm, 29; 6/En'âm, 119; 53/Necm,
23). Vahyin bir özelliği de hevâya bulaşmamış olmasıdır (53/Necm, 3). Kur'an,
hevânın adâlete engel olacağını (4/Nisâ, 135) ve insanı şeytanın oyuncağı
yapacağını (6/En'âm, 71) ifade eder. Hevâ, yer ve göklerin fesâda uğramasına
yola açar (23/Mü'minûn, 71). Cennet, hevânın yönlendirmediği bir yolun sonucunda
elde edilir (79/Nâziât, 40).
Kur'ân-ı Kerim, hevânın zıddı
olarak, bazı âyetlerde "beyyine" kelimesini kullanır (6/En'âm, 56-57). Beyyine,
hakkın/gerçeğin ortaya çıkmasına delâlet eden tüm belge, aklî delil, kanıt ve
ilim demektir. O yüzden Kur'an, bir beyyinedir. Kur'an, hevâ kelimesinin karşıtı
olarak bazen "ilim" kelimesini kullanır (2/Bakara, 145; 30/Rûm, 29-30). İlim,
eşyanın gerçek mâhiyetini bilmek ve ona göre tavır almak olduğuna göre, hevâya
dayalı yaklaşım, eşyanın bulunduğu hal ve durumun aksine davranmaktır. İşte bu,
zulümdür. Böyle büyük bir zulmü işlememek için bâtıl olan her şeyden
uzaklaşarak, benliği kararlı bir şekilde hak olan dine çevirmek ve Allah'ın
insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun davranmak gerekmektedir.
Beyyine olan Kur'an, bir
değerler kaynağı, varlıkla alâkalı Allah'ın açıklamalarıdır. Bunlar hakikatin
belgeleridir. Zaten Kur'an, tüm insanlar için bir beyandır/açıklamadır. Öyle
olunca, kişinin önce kendisi ve sonra tüm varlık ile, olması gerektiği şekilde
ilişkilerini sürdürebilmesi için, Rabbinden gelen açıklamaları rehber edinmesi
gerekmektedir. Aksi takdirde, yanlış yaklaşımlar üzerinde olan ısrarlı tutumları
sebebiyle, Allah'ın varlıklar üzerinde geçerli kıldığı yasa gereği, kalpleri
mühürlenecektir. Artık hakikatle buluşma konusundaki potansiyel imkânlarını
büsbütün kaybedecektir (47/Muhammed, 14, 16). (Yaşar Düzenli, Kur'an Işığında
Evrensel Dengeler ve İnsan, s. 266)
İzutsu'nun da belirttiği gibi,
hevânın Kur'an metninde hiç değişmeyen anlamı, "insanı doğru yoldan saptırması
kaçınılmaz olan şer bir temâyül"dür. Böylelikle Kur'an'da hevâ; ilmin, yani
Hakikat'ten beyan olunan bilginin zıddını oluşturur (Toshihiko İzutsu, Kur'an'da
Dinî ve Ahlâkî Kavramlar, s. 191).
Hevâya tâbi olmak, evrenin
uyumlu düzeninin yıkılışı, anarşi ve kaosun sebebi olarak gösterilmiştir (23/Mü'minûn,
71). Nefsin hazlarını, yani hevâyı esas olan kişilerin müşrik ve bu hevâî
özelliklere sahip ideolojilerin birer şirk düzeni olduğu değerlendirilir (45/Câsiye,
23).
Kur'an, hevâya karşı insanı
mücâdeleye, onu dizginlemeye yöneltmektedir. "Her insan tabiatının gereği budur;
bu, yapısında vardır" diyerek hevâ ve hevesini serbest bırakmaya kimse selâhiyet
sahibi değildir. İnsan ruhunda her ne kadar hevâya meyletme hissi bırakılmışsa
da, onunla mücâdele edebilecek yetenek ve kuvvet de bahşedilmiştir (Seyyid Kutub,
Fî Zâlâli'l-Kur'ân, VI/3819).
Bazı âyetlerde ?hevâ?, ilmin
zıddı olarak sunulurken (2/Bakara, 120; 6/En'âm, 119; 30/Rûm, 29; 45/Câsiye,
18), bazı âyetlerde dalâlet/hidâyetsizlik (28/Kasas, 50), istikametsizlik
(42/Şûrâ, 15), hüccetsizlik/delilsizlik (47/Muhammed, 14) anlamlarını
göstermekte, böylece son kertede oluşan Allah'a kesin başkaldırının adım adım
oluşan aşamaları belirtilmektedir (Sadık Kılıç, Fıtratın Dirilişi, s. 84).
Hevâ, yani kişinin heves ve
kaprisleri gurura; gurur da hakikatin reddine (2/Bakara, 87) ve adâletsizliğe
(4/Nisâ, 135) yol açar. İnsanın, nefsin kötü arzularıyla mücâdelesinde Allah'ın
yüce makamını düşünüp hesap günü korkusu, onu hevâya tâbi olmaktan kurtarabilir.
Hevâ çukuruna düşmeyip yücelere yükselmenin bedeli cennet olacaktır. Kur'an,
âhiret saâdetini elde etmek için hevâya göre hareket etmemenin şart olduğunu
belirtir (79/Nâziât, 40-41).
"Ancak nefsini aşağılık
yapan kimse İbrâhîm ('in tevhid) dininden yüz çevirir..." (2/Bakara, 130)

"Allah nefislerinizdekini
bilir. O'ndan sakının." (2/Bakara, 235
"Her nefis ölümü
tadacaktır." (3/Âl-i İmrân, 185; 21/Enbiyâ, 35; 29/Ankebût, 57)
?Ey insanlar! Sizi bir tek
nefisden/candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini vücuda getiren ve
ikisinden birçok erkek ve kadın türeten Rabbiniz (e karşı gelmek)den ittika
edin/çekinin. Kendisi (nin adını öne sürmek sûreti) ile birbirinize dileklerde
bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını kesmek)ten sakının. Çünkü Allah
sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.? (4/Nisâ, 1)
?...Nefislerinizi
öldürmeyin.? (4/Nisâ, 29)
"Sana gelen her iyilik
Allah'tandır, sana gelen her kötülük de kendi (günâhın yüzü)ndendir (min nefsike).
Seni insanlara rasûl/elçi gönderdik. (Buna) Şâhid olarak Allah yeter."
(4/Nisâ, 79)
"(İsa:) Sen benim
nefsimdekini bilirsin, ben Senin nefsindekini (zâtını) bilmem." (5/Mâide,
116)
"Muhakkak ki nefis, kötülüğü
emredicidir." (12/Yusuf, 53)
"Allah, ölmekte olan canları
(nefisleri) alır, ölmeyenleri de uykularında (bedenlerinden alıp kendilerinden
geçirir); sonra ölümüne hükmettiğini yanında tutar, ötekilerini de belli bir
süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır."
(39/Zümer, 42)
"Gücünüzün yettiği kadar
Allah'tan korkun. Dinleyin, itaat edin, nefisleriniz için, kendi iyiliğinize
olarak infak edin/harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar
kurtuluşa erenlerdir." (64/Teğâbün, 16)
"Hayır, kınayan (levvâme)
nefse andiçerim." (75/Kıyâmet, 2)
"Ey huzura eren mutmain
nefis! Râzı edici ve râzı edilmiş (râdıye ve mardıyye) olarak Rabbine dön! (İyi)
Kullarım arasına gir! Cennetime gir!" (89/Fecr, 27-30)
"Nefse ve onu tesviye edip
biçimlendirene; Ona fücûrunu/bozukluğunu ve takvâsını/korunmasını (isyânını ve
itaatini) ilhâm edene andolsun. (Allah'tan başkasına tapmayarak) Nefsini
arındırıp yücelten kazanmış, (Yaratıklara taparak) Onu alçaltan da ziyana
uğramıştır." (91/Şems, 7-10)
"Milletlerine (dinlerine)
uymadıkça yahûdiler de hıristiyanlar da asla senden râzı (hoşnut)
olmayacaklardır. De ki: 'Doğru yol/hidâyet, ancak Allah'ın yoludur.' Sana gelen
ilimden sonra onların hevâlarına/kötü arzu ve keyiflerine uyacak olursan,
andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır."
(2/Bakara, 120)
"Sana gelen ilimden sonra
eğer onların (ehl-i kitabın) hevâlarına/keyiflerine uyacak olursan, işte o zaman
sen hakkı çiğneyen zâlimlerden olursun." (2/Bakara, 145)
"... Hevânıza (hislerinize
ve kötü arzularınıza) uyarak adâletten sapmayın..." (4/Nisâ, 135)
"... İnsanların arasında
Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen hakkı bırakıp da onların hevâlarına/arzularına
uyma..." (5/Mâide, 48)
"(Sana şu tâlimâtı verdik:)
Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların hevâlarına/arzularına uyma.
Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni fitneye düşürüp ondan
saptırmalarından sakın, buna dikkat et. Eğer yüz çevirirlerse bil ki (bununla)
Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister.
İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır." (5/Mâide, 49)
"... Daha önceden sapan,
birçoklarını saptıran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir toplumun hevâlarına/isteklerine
uymayın." (5/Mâide, 77)
"De ki: 'Allah'ın dışında
taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi.' De ki: 'Ben sizin hevâlarınıza/arzularınıza
uymam; aksi halde dalâlete uğrar, saptırırım da; hidâyete erenlerden olmam."
6/En'âm, 56)
"... Doğrusu birçokları
bilgisizce kendi hevâlarına/kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki
Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir." (6/En'âm,119)
"... Âyetlerimizi
yalanlayanların ve âhiret gününe inanmayanların hevâlarına/arzularına uyma.
Onlar, Rablerine eş tutuyorlar." (6/En'âm, 150)
"Dileseydik elbette onu (Bel'am'ı)
bu âyetler sâyesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevâsının/hevesinin
peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini
çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan
kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler." (7/A'râf, 176)
"Allah mü'minlerden
mallarını ve canlarını onlara (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır.
Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu,)
Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha
çok sözünü yerine getiren kim vardır? O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu
alışverişten dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kurtuluştur." (9/Tevbe,
111)
"Ve Biz onu (Kur'an'ı)
Arapça bir hüküm (hikmetli söz) olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden
sonra, onların hevâlarına/arzularına uyarsan, (işte o zaman) Allah tarafından
senin ne bir dostun, ne de koruyucun vardır." (13/Ra'd, 37)
"Sabah akşam Rablerine,
O'nun rızâsını dileyerek duâ edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının
süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini Bizi zikirden/hatırlamak ve
anmaktan gâfil kıldığımız, hevâsına/kötü arzusuna uymuş ve işi gücü aşırılık
olan kimseye boyun eğme." (18/Kehf, 28)
"Ona (Kıyâmete) inanmayan
ve nefsinin hevâsına/arzularına uyan kimseler sakın seni ondan (Kıyâmete
inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun!" (20/Tâhâ, 16)
?Eğer hak, onların
hevâlarına uyacak olsaydı hiç tartışmasız gökler, yer ve bunların içinde olan
herkes (ve her şey) fesâda (bozulmaya) uğrardı?? (23/Mü'minûn, 71)

?Gördün mü hevâsını
(arzularını, keyiflerini, isteklerini) tanrı haline getireni? Onun üzerine sen
mi vekil olacaksın?? (25/Furkan, 43)
?Şimdi sen, kendi hevâsını
ilâh edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağı ve kalbini
mühürlediği ve gözünün üstüne de bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık
Allah'tan sonra ona kim hidâyet verecektir? Siz hâlâ öğüt ve ibret alıp
düşünmeyecek misiniz?? (45/Câsiye, 23)
"(Rasûlüm!) De ki: 'Eğer
doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden (Tevrat ve Kur'an'dan) daha
doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım! Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki
onlar, sırf hevâlarına/heveslerine uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici
olmaksızın kendi hevâsına/hevesine uyandan daha sapık kim olabilir?! Elbette
Allah, zâlim kavmi doğru yola iletmez." (28/Kasas, 50)
"Zulmedenler, ilimsizce
hevâlarına/kötü arzularına uydular. Allah'ın saptırdığını kim doğru yola
eriştirebilir? Onlar için herhangi bir yardımcı yoktur." (30/Rûm, 29)
"Ey Dâvud! Biz seni
yeryüzünde halîfe yaptık. O halde insanlar arasında adâletle hükmet. Hevâ ve
hevese uyma; sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan
sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır."
(38/Sâd, 26)
"İşte onun için sen
(tevhide) dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların
hevâlarına/heveslerine uyma ve de ki: 'ben Allah'ın indirdiği Kitab'a inandım ve
aranızda adâleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir.
Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar,
dönüş de O'nadır." (42/Şûrâ, 15)
"Sonra da Seni din konusunda
şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin hevâlarına/isteklerine uyma."
(45/Câsiye, 18)
?Rabbinden apaçık bir
belge/delil üzerinde bulunan kimse; kötü ameli kendisine ?süslü ve çekici'
gösterilmiş ve kendi hevâsına/heveslerine uyan kimse gibi olur mu??
(47/Muhammed, 14)
"Battığı (hevâ) zaman
yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed s.a.s.) sapmadı ve bâtıla inanmadı;
o, hevâsından (kendi arzusuna göre) de konuşmaz. O (bildirdikleri) vahyedilenden
başkası değildir." (53/Necm, 1-4)
"Bunlar (putlar), sizin ve
atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında
hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin hevâsına/arzusuna
uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir."
(53/Necm, 23)
"Tuğyan edip azana ve dünya
hayatını âhirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır. Rabbinin
makamından korkan ve nefsini hevâdan/kötü arzulardan uzaklaştıran için, şüphesiz
cennet yegâne sığınaktır. (79/Nâziât, 37-41)

NEFS.
Nefs; Anlam ve Mâhiyeti
Nefsin İşlevi
Nefsin Farklı Özellikleri
Nefs-i Emmâre
Nefs-i Levvâme
Nefs-i Mutmainne
Nefs-i Râdıye
Kur'ân-ı Kerim'de Nefs Kavramı
"Nefs"in Allah Hakkında Kullanılması
Nefsin Diğer İlâhlar Hakkında Kullanılması
Nefsin Ruh Anlamında Kullanılması
Nefsin "Kalp, Gönül, İçdünya" vb. Anlamlarında Kullanılması
Nefsin "İnsan Bedeni" Anlamında Kullanılması
?Nefs?in ?Bedenle Birlikte Ruh? Anlamında Kullanılması
Nefsin ?Kötülüğü Emredici? Anlamında Kullanılması
Nefsin ?İnsan, Cin, Melek, Hayvan veya Bitki İçin Zât (Kişi, Kimse, Kendi, Şahıs vb.)? Anlamında Kullanılması
Nefsin, ?Cins, Tür? Anlamında Kullanılması
Nefsin Diğer Kullanılış Biçimleri
Kur'ân-ı Kerim'de Nefsin Olumsuz Yönü Anlamındaki Hevâ Kavramı
Hadis-i Şeriflerde Nefs Kavramı
Nefsle İlgili Uydurma Hadisler
Müslüman Nefse Hakaret Edilebilir mi?.
Nefs Kavramı Çerçevesinde Kur'an'da Kişiliğin Tekâmül Aşamaları
Nefis ve Ruh
Kur'an'da Nefsin (Kişiliğin) Tekâmül Aşamaları
1- Nefs-i Emmâre
2- Nefs-i Levvâme
3- Nefs-i Mutmainne
4- Nefs-i Râdıye ve Mardıyye
Tasavvufta Nefis
Nefis Tezkiyesi
Nefs Kavramının Yozlaştırılması ve ?Nefsin Merhaleleri? Tâbiri
Nefsin mertebeleri veya nefsi ta ılaştırma süreci
Nefsin İki Yönü (Nefse Fücûr ve Takvânın İlhâmı)
İstek ve Tutkularını İlâh Edinenler
Vicdan ve Ruh
İntihar
İzzet-i Nefs.
Ben Kavramı
Egonun Özellikleri
Hayat
Güdü
Vicdan.
Nefs ve Ruh Aynı Şey midir?.
Ruhla Nefsî Arzular Arasındaki Dengesizlik.
Nefsin Olumsuz Yönü; Hevâ.
Hevâsına Uyanların Özellikleri
Hevânın Putlaştırılıp İlâh Haline Getirilmesi
Aklın, Hevânın/Kötü Arzuların Güdümüne Girmesi
Hevânın Kişisel ve Toplumsal (Ahlâkî) Boyutu; Hevâî İnsanlar Topluluğu.
Nefis Konusuyla İlgili Âyet-i Kerimeler
Nefis Konusuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar