Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Hâfıza Bozuklukları

Hâfıza Bozuklukları


Hâfıza Bozuklukları:

Hâfıza bozukluklarının da
hatırlamaya etkisi vardır. ?Şu veya bu şeyi veya gördüğü ve işittiği olayı
tesbit edememek, onu uzun bir süre saklayamamak, gerektiği zaman yerini ve
zamanını belirtememek ve gözünde canlandıramamak gibi haller, hâfızanın
unutkanlık (amnesique) denilen bozukluklarını teşkil eder. Hâfıza bozuklukları
birkaç bölümde incelenir. Bunları, şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Amnesia (amnezi): Hâfızanın
kaybolması veya unutma, şeklinde tanımlanabilir. Kısmî veya tam olabilir. Bazı
hallerde devamlı, bazı hallerde geçicidir. Fâsılalı veya sınırlı mâhiyette
olabilir. İnsanın geçmişi ile ilgili hâtıraları tamamen unutması anlamına gelen
?tam unutma? nâdiren ortaya çıkar.
2. Paramnesia (paramnezi): Bir
çeşit hatırlama hatasıdır. Bu durumdaki hasta, geçmiş olayları ya yanlış olarak
hatırlar veya olmamış, yaşanmamış olayları olmuş zanneder.
3. Hyperamnesia (hiperamnezi):
Belli olaylarla ilgili belleğin aşırı derecede canlı oluşuna bu ad verilir. Bu
tâbir, hâfızanın aşırı derecede artışını ifade eder.
4. Hypoamnesia (hipoamnezi): Bu
durumdaki kimsenin belleği yavaşlar, azalır.
Hâfıza bozuklukları,
özelliklerine göre şu kısımlara da ayrılır: Saptama unutkanlığı, hatırlama
unutkanlığı, bütünlüğüne unutkanlık ve tam olmayan amnezi.
Duyumları mânâlandıran,
idrâkleri zenginleştiren, öğrediklerimizi saklayan, gerektiği zaman hatırlatan
hâfıza, müstakil bir meleke değildir. Çağrışım ile çalışır. Bilgi ve
tecrübelerimizin hazinesidir. Hâfıza olmasa düşünce, dolayısıyla dil de
olmayacaktı. Olayları önceden kestirmede hâfızanın büyük payı vardır. Havanın
kararmasıyla yağmurun beklenmesi, onun sâyesindedir. Hâfıza, zekânın temel
unsurudur. Onsuz zekânın var olabileceği pek düşünülemez. İşittiğimiz
kelimeleri, gördüğümüz yüzleri, edindiğimiz genel bilgileri, gittiğimiz yerleri
ve daha birçok şeyleri hatırlamasaydık, birer zavallı aptaldan başka bir şey
olamazdık. (7)
Unutkanlığın, başına iş
açmadığı hiçbir kimseden söz edebilmek mümkün değildir. Unutmak bize genellikle
zarar verir. Ancak, bazı zamanlarda da tahmin edemeyeceğimiz kadar faydalar
sağladığını hiç düşündünüz mü? İki mü'min arasında, karı-koca, baba-evlat
arasında yaşanan kötü olayların unutulması, kırgınlıkların unutulması gibi.
Bize fayda yerine kayıp ve
zahmet getiren unutkanlıklarımızı muhakkak önlemeye çalışmalıyız. Unutkanlığı
önlemenin biraz da kendi elimizde olduğunu biliyor muyuz? Her şeyden önce
kişinin kendisini tanıması gerektiğine inanmalıyız. Onun için kendinize sorun:
"Unutkanlıklarımı önlemek için bu güne kadar ne yaptım? Cevabınız genellikle
"hemen hemen hiçbir şey yaptığımı söyleyemem" şeklinde olacaktır. Eğer öyleyse,
şu andan itibaren kendinizi tanımaya başlamalısınız. Öncelikle aşağıda
verdiğimiz soruları kendinize sorun ve cevaplarını da doğru bir şekilde
kendinize verin.
"Kolayca unutur musunuz? Neleri
kolay unutursunuz? Unuttuklarınızı hatırlamanız, çok geç mi olur? Dikkatinizle
unutkanlığınız arasında bir bağ kuruyor musunuz? Unutkanlığınızda yorgunluk,
bitkinlik ve benzeri etkenler rol oynuyor mu? Unutkanlığınızı hatırlamaya
çalışırken kelimeleri seçemediğiniz için ifade güçlüğü yaşar mısınız?
Amaçlarınıza en kestirme yoldan ulaşmayı biliyor musunuz? Gayelerinizi sık sık
unutup başka yollara dalar mısınız? Unutkanlıklarınızın ortaya çıkması, olayları
unutmaktan da kaynaklanıyor mu? Anlama isteklerinizin tamamını okuma, dinleme ve
görme ânında kullanabiliyor musunuz? Okumadan zevk almayışınız, anlama
güçlüğünün ortaya çıkmasına yol açar mı? Okuduğunuz şeylerin büyük bir bölümünü
mü, çok azını mı, yoksa yeteri kadarını mı anlıyorsunuz? Unutkanlıklarınızda
zamanın büyük rolü var mı?
Unutkanlıkla günahlar arasında
bir bağ olduğunu kabul eder misiniz? Temiz ve helâl gıdanın, istiğfâr ve duânın,
dengeli beslenme ve ruhu dengeli doyurmanın, Kur'an okumak ve ahkâmına tâbi
olmanın, sâlih ve sâdıklarla beraber olmanın unutma üzerinde etkili olduğunu
biliyor ve o konuda gayret gösteriyor musunuz? İbâdetlere ihlâsla devamın,
gecelerden yararlanmanın, Allah'ı zikretmenin, tefekkür, düşünme ve akletmenin
unutkanlıkla ilişkileri konusunu değerlendiriyor musunuz? Unutmakla sevgi, ilgi
ve önem verme arasında bir bağ olduğunu düşündünüz mü?
Bu sorulara vereceğiniz
cevaplar, unutma konusunda kendinizi tanımanıza sebep olacaktır. Teşhis olmadan
tedavinin mümkün olmadığını da unutmamak gerekiyor.
Hâfıza üzerine araştırma yapan
uzmanlar, öğrenilen şeylerin birkaç dakika sonra unutulmaya başladığını
keşfettiler. İstatistikler, dünyada en çok sıklıkta unutulan şeyin şemsiye
olduğunu gösteriyor; ilginç! Sonraki sıralamada şunlar yer alıyor: Rakamlar ve
tarihler, şahıs ve eşya isimleri, ilgi duyulmayan konular, zor öğrenilen
konular, küçük ve orta ölçekteki başarısızlıklarımız, rastgele elde edilen
bilgiler, yorgun ve hasta iken öğrenilenler, uykulu hallerde öğrenilenler,
anlaşılmayan şeyler... En az unutulan şeyler ise; sık sık tekrar edilen isimler,
tarihler ve diğer konular, hatırımızda tutulmasına inandığımız şeyler, çok iyi
kavranılan konular, orta ve büyük ölçekli başarılar, güzel olaylar, fizikî
üstünlükle elde edilen başarılar, küçük yaşta geçirilen ve bellekte çok derin
izler bırakan olaylar.
Unutma olayı, acaba hâfızada
kendiliğinden mi gerçekleşmektedir, yoksa bazı konuları unutmamak için biz
kendimizi yönlendirir miyiz? İşin doğrusu, bazı olayları unutmamak için
kendimizi yönlendirdiğimizdir. Öyleyse, ihtiyaçlarımızı belirleyip bu konuları
unutmamaya kendimizi yönlendirebiliriz. Fakat ihtiyaçların belirlenmesi de
önemli bir basamaktır. O yüzden, öğrenmeye başlamadan önce ihtiyaçları
belirlemek gerekir. Başarı oranı, gereksinimlerin tesbiti ve bunların
karşılanması ile doğru orantılıdır.
Günlük olayları çabuk unuturuz.
Bu gereksiz ayrıntıları unutma, Allah'ın nimetidir. Kitap okurken unutmanın
önüne geçebilmek için hızlı okuma esaslarını bilip kullanmanın büyük yararı
vardır. Çünkü yavaş okunanların hâfızada yer etmeyip unutulması daha kolaydır.
Kitap okurken, okuma hızımız, beynimizin çalışmasına göre yavaş olursa, okurken
araya düşünce engelleri girecek ve ne kadar yavaş okuyorsak o kadar konuya
konsantre olmamız güçleşecektir. Yavaş okuduğunuzda kelimeleri belleğe göz
vasıtasıyla tek tek aktarırsınız. Bu tarz okumada sık sık başka şeyler
düşünürsünüz. Çabucak unuttuğunuz için yine sık sık geriye dönüşler yaparsınız.
Bu durum, anlayışınızın düşük oranda gerçekleşmesine yol açar. Çünkü gözün görme
hızı ile alınıp hâfızaya gönderilen kelimeler, algılama kapasitesinin çok
gerisinde kalmaktadır. Gözün görme hızı, hiçbir zaman algılama kapasitesine
erişemez. Ancak göze ait görme alanları genişletilmek sûretiyle kelimeler
belleğinize üçlü-dörtlü bloklar halinde gönderilebilir. Böylelikle daha yüksek
anlayış puanına ulaşılabilir.
Hâfıza, beyne çok çeşitli
yollarla gelen bilgi, algı ve izlenimlerin hatırlanma yeteneğine verilen addır.
Hâfızada gerekli, gereksiz pek çok bilgi bulunur. Hâfızada bulunan şeyler
kişilerin kültür yapılarının anlaşılabilmesine yardımcı olur. Hâfıza, bilindiği
gibi, kısa süreli hâfıza ve uzun süreli hâfıza diye ikiye ayrılır. Kısa süreli
hâfıza, beyinde bilgi girişlerini düzene sokan biyoloji mekanizmasının aldığı
addır. Kısa süreli hâfızada, gerçekleşen olay hakkında bilgiler, ancak ilk yirmi
saniye içinde tam net olarak hatırlanabilmekte, kırk saniyeden sonra ise
bilgiler hemen hemen hiç hatırlanamamaktadır. Kısa süreli hâfızanın en ilginç
özelliği, ilk yirmi saniye içinde gerçekleşen olay hakkında soru sorulması, veya
ilk yirmi saniye içinde bu olayların tekrar edilmesi durumunda çok uzun bir süre
sonra da hatırlanabilmesidir. İlk yirmi saniye içerisinde yapılan tekrarlar
bilginin hâfızaya kaydedilmesine yardımcı olmaktadır. Çünkü hâfıza, ânî davranış
yapmak üzere programlandığında, bilgi, algı ve izlenimleri hemen değerlendirir
ve ardından unutur. Yani onları siler. Bilgi, algı ve işlemlerle beyne gelen
veriler, ilk yirmi saniye içerisinde gelecekte kullanılacağı düşünülerek
hâfızaya kaydedilirse unutulması mümkün olmaz.
Kısa süreli hâfızaya gelen
bilgi, yirmi saniye sonra kısa süreli hâfızaya alınarak kaybolması bir süre için
önlenir. Bilginin hâfıza sistemleri arasında yer değiştirmesi yirmi dakika kadar
sürer. İkinci aşamada bilgi uzun süreli hâfızaya geçiş yapar. Uzun süreli
hâfıza, insan beyninde uzun süreli kayıtların yapıldığı, çocukluk yıllarının
başlangıcından ölüme kadar belleğe gelen bütün ?önemli? ve ilgi duyulan
bilgilerin envanterinin yapıldığı yerdir. Uzun süreli hâfıza sâyesinde büyük
başarılar kazanılabilir. ?Bir film şeridi kadar canlı?, ?daha dün gibi? şeklinde
ifadelerde bulunmamıza yardımcı olan, işte bu uzun süreli hâfızadır. Uzun zaman
öncesinde yaşanmış olaylar, uzun süre hâfızaya çok net olarak yerleşirler.
Çoktandır göremediğiniz bir arkadaşınızla birden karşılaştığınızda onunla olan
iyi kötü hâtıralarınız gözlerinizde canlanır. Uzun süreli hâfıza, kendi
fonksiyonunu yerine getirmemiş olsaydı, bu hatırlama gerçekleşebilir miydi?
Uzun süreli hâfızaya aktarılan
bilgiler de unutulabilir mi? Hayır, bu mümkün değildir. Unutmanın birinci şekli,
tamamen bir daha hatırlanamaz hale gelen bilgilerdir. Bu tür bilgiler, kısa
süreli hâfıza basamaklarından öteye geçemeyenlerdir. Unutmanın ikinci türü ise,
belleğe gönderildiği halde, istenildiğinde bulunamayan bilgilerdir. Bu bilgilere
yeniden ulaşma, ancak bilginin tekrarlanmasıyla mümkün olur. Üçüncü unutma
türünde ise bilgilere istenildiği anda ulaşılamaz, ancak bir müddet sonra bu
bilgiler ?hatıra gelir.? Ancak kendiliğinden ortaya çıkan bu hatırlama, pasif
unutma olarak adlandırılabilirler.