Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Ölümü Beklenen Hastaya Karşı Görevlerimiz 

Ölümü Beklenen Hastaya Karşı Görevlerimiz


Ölümü Beklenen Hastaya Karşı Görevlerimiz



Hasta ziyareti sünnettir. Bir hadis-i şerifte,
müslümanın müslüman üzerindeki hakları sayılırken, bunlardan birinin,
hastalanınca hasta ziyaretine gitmek, diğerinin de ölünce, cenazesine gitmek
olduğu belirtilir (Buhârî, Libâs 36, 45, Cenâiz 2, Nikâh 71; Eşribe 28). Ölümcül
hastaya ecel konusunda hoşuna gidecek, sevindirecek sözler söylemelidir. Çünkü
Allah'ın hükmünü hiçbir şey geri çeviremez. Sadece gönlü hoş olmuş olur (Tirmizî,
Tıbb 35). Hasta tevbe etmeye ve vasiyetlerini yapmaya teşvik edilir. Çünkü Allah
Rasûlü şöyle buyurur: "Vasiyet edeceği bir şey olup da, yanında yazılı vasiyeti
bulunmaksızın iki gece geçirmek müslümanın işi değildir." (Buhârî, Vesâyâ 1;
Müslim, Vasiyye 1, 4) Sıkıntı, belâ ve hastalığa mâruz kalan kimsenin
sabretmesi, Allah'ın yardımı ile olur. "Sabret! Çünkü senin sabrın ancak
Allah'ın yardımı iledir." (16/Nahl, 127)

Ölüm halindeki kişiyi sağ yanına yatırıp kıbleye
döndürmelidir. Çünkü Hz. Peygamber, Beytullah için "Ölü ve dirilirenizin
kıblesidir." (Ebû Dâvud, Vesâyâ, 10) buyurmuştur. Eğer yer darlığı yüzünden
hastayı kıbleye çevirmek mümkün olmazsa, sırt üstü yatırılır ve yüzü ile
ayakları kıbleye doğru çevrilir. Bu da yapılamazsa, olduğu hal üzere bırakılır.
Ölüm sırasında kişinin ağzına bir kaşık veya pamukla su verilir. Hasta can
çekişirken ona yardımcı olmak, yakınları için bir görev ve sevap bir ameldir. Bu
yüzden onun yanında kelime-i şehâdet getirmek ve söylemesine yardımcı olmak
sünnettir. Çünkü Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: "Ölülerinize; 'Lâ İlâhe
illâllah'ı telkin edin. Çünkü ölüm halinde onu söyleyen bir mü'mini bu kelime,
Cehennemden kurtarır." "Son sözü Lâ ilâhe illâllah olan kimse Cennete girer."
(Müslim, Cenâiz 1, 2; Ebû Dâvud, Cenâiz 16).

Hastanın yanında şehâdet getirilir ki, o da
hatırlayıp şehâdet getirsin. Yoksa, ısrarla; 'sen de söyle' denilmez. Zira o
anda zor bir durumdadır. Ona yeni bir zorluk çıkarmamalıdır. Bir defa da söylese
yeterli olur. Buna "telkin" denir. Bu telkini, hastanın sevdiği birisi
yapmalıdır. Amaç, hastada isteksizlik uyandırmamaktır. Hayatını tevhide ters
inanç ve davranışlarla geçirip tevbe etmeyenlerin ölüm döşeklerinde bunu kolayca
söyleyebilmesi, pek nasip olacak iş değildir. Çünkü bir hadis-i şerifte şöyle
buyrulur: "Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz, öyle
haşrolursunuz."

Kişi vefat edince ağzı kapatılır, bir bez ile
çenesi başından bağlanır. Gözleri yumulur. Eller yanlarına getirilir. Sonra
ölünün üstüne bir örtü çekilir. Öldüğü iyice anlaşılınca hemen yıkanır. İnsan ne
zaman ve nerede öleceğini bilmez (31/Lokman, 34). (9)

Ölüm ve sonrası için düşünülmesi ve o oranda
çalışılması gereken asıl mesele, son nefesi imanlı olarak verip verememe
sorunudur. Bir insan, bütün varlığıyla, bütün gücüyle ve bütün imkânlarıyla bu
meseleyi halledip gerçekleştirmeye çalışmalıdır. Mü'minin isteği, bu dünyadan
ancak müslüman olarak, şirk karışmamış bir imana sahip bulunarak ayrılmak
olmalıdır (3/Âl-i İmrân, 102). Bunu gerçekleştirmek için de, devamlı müslümanca
bir yaşayışın gerekli olduğu, nasıl ölmek istiyorsak öyle yaşamanın icap ettiği
unutulmamalıdır.

Kabir ziyaretinin orada yatan ölü için değil;
ziyaret eden dirinin ibret alması, ölümü hatırlaması için meşrû kılındığını
hatırlamakta fayda var. İslâm'da yasak olan kabrin üzerine bina yapmak, kubbe
koymak, yani türbe, kabirleri mescit veya tapınak hale getirmenin, şiddetle
yasaklanmış hurâfe ve bu konudaki aşırılıkların şirk unsuru olduğu bilinmelidir.
Ölümle ilgili küfür sözlerinden de cehennemden korkmak gibi sakınmak gerektiğini
unutmamalıyız. Ölüm meleği olması itibarıyla Azrâil'e hakaret etmek, onu
eleştirmek, eli tırpanlı çirkin bir insan şeklinde onu resmetmek, "Azrâil onun
canını yanlış yere aldı" , "Azrâil'le savaşıyor" , ?zamansız öldü? gibi sözlerin
insanı küfre götürebilecek büyük yanlışlar olduğunu değerlendirmek zorundayız.

?...Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da
âhirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler
arasına kat!? (12/Yûsuf, 101)

"Sana nasihat edici olarak ölüm yeter." (Hadis-i
Şerif)

"Ölenin kıyâmeti kopmuştur." (Hadis-i Şerif)

?Nasıl yaşıyorsanız öyle ölürsünüz. Nasıl
ölürseniz, öyle de dirilirsiniz.? (Hadis-i Şerif)

"Kabirleri ziyaret edin; çünkü kabir ziyareti
size âhireti hatırlatır." (H. Ş.)

"İnsanların en akıllısı, ölümü en çok hatırlayıp
onun için en fazla hazırlıklı olandır." (H. Ş.)

"İnsanlar uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar."
(H. Ş.)

"Ölümü çok hatırlayın; zira günahları giderir de
sizi dünyada zâhid yapar." (H. Ş.)

?İnsanların, karşılaşmayı en uzak gördüğü şey,
ölümdür!? (H. Ş.)

?Günahlarını azalt ki, ölüm sana kolay gelsin!?
(H. Ş.)

"Her kul hangi amel üzerine ölürse o amel
üzerine dirilir." (H. Ş.)

"Kabre hazırlıksız giren, denize kayıksız
açılmış gibidir." (Hz. Ebûbekir r.a.)

"İnsanların öleceklerini yakînen bilmelerine
rağmen ondan gaflet etmeleri kadar yalana benzeyen başka bir şey yoktur."


?Allah Teâlâ, kuluna, ruhunun bedeninden
çıkmasını, Allah için çektiği gam ve kederler oranında kolaylaştırır."


"Bir kimsenin evinden veya yakınından bir cenaze
çıkar da o kimse bundan ibret almazsa, ona, ne ilmin, ne hikmetin, ne de va'z ve
nasihatın bir faydası dokunur."

"Cenazelerde hazır bulunmak suretiyle kalbin
hastalıklarını tedâvi etmek bir vecîbedir."

"Ölümü istemek güzel değildir. Ölüme hazırlıklı
olmak güzeldir."

"En uzun ömrün en kısa ömürden pek fazla uzun
olmadığını anlamak için, ikisini de çevreleyen sonsuzluğu göz önüne getirin!"

?Hey, ne yapıyorsun? Sen, Rabbine gönderilecek
bir kitabı yazmakla meşgulsün. Ona doldurduğun cümlelere dikkat et! Her
hareketin filme alınıyor; ne biçim sanatçısın sen?!?

"Ayakta ölmek, diz üstü yaşamaktan iyidir."

"Korkaklar, ecelleri gelmeden kimbilir kaç kere
ölürler; cesurlar ölümü bir kere tadarlar."

"Ölüm, daima gözünün önünde olsun, o zaman asla
âdî endişelere düşmezsin ve hiçbir şeyi fazla hırsla arzu etmezsin."

"Hayattan önce ölüme hazırlanmalıyız."


"Ölüme gülen, iyi bir insandır."

"Ağa olsa, paşa olsa, bey olsa; Yakasız gömleğe
sarılır bir gün."

"Ölüm ne hükümdar tanır, ne soytarı; herkesi
aynı iştahla yutar."

?Geçiyor birer birer bu daracık köprüden


Bir tabut daha geçti, kimdir acaba giden??

?Bir gün de senin için ağlanacak ardından;

Sen de ayrılacaksın, doymadığın yurdundan.

Madem ki ölüm vardır, ne diye korkuyorsun?

Bu yalancı hayata ölüm teselli olsun!?

?Geldi geçti ömrüm benim; şol yel esip geçmiş
gibi.

Hele bana şöyle geldi; şol göz yumup açmış gibi.

İşbu söze Hak tanıktır; bu can gövdeye konuktur.

Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi.

Miskin âdemoğlanını benzetmişler ekinciye

Kimi biter, kimi yiter; yere tohum saçmış gibi.

Bu dünyada bir nesneye yanar içim, göynür özüm

Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi.

Bir hastaya vardın ise; bir içim su verdin ise,


Yarın anda karşı gele Hak şarabın içmiş gibi.?
(Yunus Emre)

?Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz...

Artık ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı,


Belki bir sabah vakti, belki gece yarısı,


Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz...

Gece değmemiş semâ, dalga bilmeyen deniz,

En güzel, en bahtiyar, en aydınlık, en temiz

Ümitler içindeyim; çok şükür öleceğiz.?

?Ne kötü bir dünya bu; sevgisiz, acımasız

Yaşarken dolu dizgin, ölüvermek apansız

Sen, en güzel yerinde olsan bile yaşamın

Alırlar, götürürler bir yerlere zamansız

Bütün o sevdiklerin, dostların, yakınların

Koyup giderler seni oraya yapayalnız

Çalkalanır gidersin kapkara bir boşlukta

Ne sevinç, ne de keder; artık her şey anlamsız.

Hakkın yok üşümeye, ağlamaya, gülmeye

Unutma! Ölüsün sen, boş bir kalıpsın cansız

Her şey geride kaldı, ne sandın yalan dünya

Gördüğün gibi işte; bir ölüm var yalansız.?

?Öleceğiz, müjdeler olsun, müjdeler olsun.


Ölümü de öldüren Rabbe, secdeler olsun.?

?Ölüm muhakkak

Ve ölüm mutlak

Tek kapısıdır ölümsüzlüğün.?

"Yerin altında devam etmesidir bence ölüm,


Yerin üstünde görüp geçtiğimiz rü'yânın."

?Bir gün çağrıyı duyar, insan ölür çaresiz;

Ölür kuşlar, ağaçlar, ölür sahil ve deniz.


Er geç kulağımızın dibinde çınlayacak

Ölümün soğuk sesi; ?biraz gelir misiniz??

?Ölümse / Gel dese / Tak tak tak / Muhakkak!?


"Hiç durmadan hayât öğütür devreden bu çark;

Ölmek sırayladır, sıralanmakta varsa fark!"

?Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya

Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya.?

"Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi;


Müşkil budur ki ölmeden evvel ölür kişi."

"Ömrüm geçti, hayfâ ki geç uyandım;

Bu dünya bana bâki kala sandım."

"Öleceği gün meçhul olmalı insanların!

O gün uzak olsa da, değil mi günü belli,

Yoktur günü bilinen ölümlere teselli."

"Neylersin ölüm herkesin başında

Uyudun uyanmadın olacak,

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak

Taht misali o musalla taşında.?

?Sorun insanlar sorun, biliyor şu minare

Neymiş ölüme çare, neymiş ölüme çare??

"Ömür, eser yeldir yahut akar su; Sakın yele
suya dayanmayı ko."

"Ömür, temmuz güneşi karşısında kardır."

"Ömür, kıymeti bilinmeyen aziz bir misafirdir."

"Kimi insan derbeder; Ömrünü hebâ edip gider."


"İnsan, ne idrâksiz mahlûktur! Herkes kimsenin
sağ kalmadığını bilir de, kendinin öleceğine inanmak istemez."

"Zengin ve yoksul, ölüme doğru aynı zamanda
gider."

"Mezar, sonsuzluğun kapısıdır."

?Ölümün pençesi, gerçi karanlık, siyah, çirkin
ise de; fakat mü'min için asıl siması nûrânîdir, güzeldir.?

"Sonsuz yaşamaya karar veren ölümden korkmaz."

"Şerefli bir ölüm, şerefsiz bir ömürden daha
iyidir."

"Ölümün eşiğini herkes yalnız aşar."

"Ölüm olmasaydı, hayat bütün güzelliğini
kaybederdi."

"İnsanların bazısı yaşayıp bazısı ölseydi, ölüm
dayanılmaz bir acı olurdu."

"Ey hayat! Ölüme (cennete) şükret. Seni onun
sayesinde seviyorum."

"Düşünsek biz, ölümden korkmamamız gerekir; zira
yerin altında, üstünden çok akrabamız var."

?Müslümanca yaşayamadığını kabul eden her insan
için bile, müslümanca ölme imkânı vardır.?

"Açmamak olmaz ölüm kapıyı çalınca."

"Ne ölümden kork, ne de ölümü iste."

"Ölümün bizi nerede beklediği belli değil;
iyisimi biz onu her yerde bekleyelim."

"Ölümün acılığını sevdiklerimizin ölümünde
tadarız."

"Bütün günler ölüme gider; son gün varır."

"Dünyada, bir gerçek vardır; o da ölüm! Ölümden
başkası yalan"

"Ölüm, Allah'a giden yolun tek kapısıdır."

"Bir sen değil, olsa hasmı âlem

Merdâne
ölür, ölürse âdem."

"Dostunu hemen ölüverecekmiş gibi sev; düşmanını
hiç ölmeyecekmiş gibi telâkki et."

"İyi bir şekilde ölmesini bilmeyen, kötü yaşamış
demektir."

"Her doğum müjdesi, bir vefat haberinin
öncüsüdür."

"Dünyaya geldiğimiz gün, bir yandan yaşamaya,
bir yandan ölmeye başlarız."

"Daha doğar doğmaz, ölmeye başlarız."

"Ölümün ilk işareti doğumdur."

"Ölüm yoktur! Yıldızlar, başka bir kıyıda doğmak
için batarlar."

"İnsan ölümü düşündükçe hayattan daha az tat
duyabilir; ama daha sâkin ve huzurlu yaşar."

"Ölümü, ancak ölmeye değer bir şeyi olmayan
gözünde büyütür."

"Ölmemek için kaçan, bacaklarını beyhude yormuş
olur."

"Öyle habersizce geliyor ki ölüm, Rüyalar
tamamlanamıyor."

"General olsan da derler: 'Er kişi niyetine!"

"Ölüm eski bir şeydir ama, her insana yeni
görünür."

"Ölüm, bazen bir ceza, bazen bir armağan, çoğu
zaman da bir lütuftur."

"Ölüler başka, ölüm hep birdir."

"Ölüm! O sonsuz kurtuluş!"

"Arkada bıraktıklarımızın kalplerinde yaşamak,
ölmemektir."

"Ölüm, insanın fitnelerden âzâd oluşu, gafletten
kurtuluşu, uykudan uyanışıdır."

"Ölüm, tüm mutsuzlukları iyileştiren en acı bir
ilâçtır."

"Ölüme karşı herkesten açık göğüs beklenmez."

"Azrâil'e bahane bulunmaz."

"Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki, biz 'Rabbinize iman
edin!' diye seslenen bir dâvetçiyi (Peygamber'i, Kur'an'ı) işittik; hemen iman
ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle
beraber al! Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vaad ettiklerini de ikram
et ve kıyâmet gününde bizi perişan etme; şüphesiz Sen, vaadinden caymazsın!"
(3/Âl-i İmrân, 193-194)

"Ey Rabbimiz! Üstümüze sabır yağdır ve bizi
müslüman olarak öldür." (7/A'râf,
126)



1- Hamdi Döndüren, Şâmil İslâm Ansiklopedisi,
5/166

2- Ali Ünal, Kur'an'da Temel Kavramlar, s.
235-239

3- Alâaddin Başar, Nur'dan Kelimeler, 2/72-73

4- Selim Gündüzalp, Ölüm Son Değildir, s. 12 vd.

5- İbn Sina, Ölüm Korkusundan Kurtuluş Risâlesi,
s. 21

6- Mehmet Paksu, Ölüm ve Sonrası, s. 30-32

7- Hasan Ali Kasır, Ölüm Şiirleri, s. 21 vd.

8- Selim Gündüzalp, a.g.e. s. 23 vd.
9- Hamdi
Döndüren, a.g.e. 5/167