Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Tevekkül Konusunda Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Tevekkül Konusunda Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Tevekkül Konusunda Dikkat Edilmesi Gereken
Noktalar

1- Tembellik etmemek: Bir maksadın ele
geçmesi için, insanlarca ötedenberi bilinen ve başvurulan sebepler, tedbirler ve
çareler ne ise, onları tatbik etmek vâciptir. Çünkü Yüce Allah bu âlemde
herşeyin, her hâdisenin meydana gelmesini birtakım sebeplerin ve çârelerin
uygulanmasına bağlamıştır. Buna "tesbîb hikmeti" denir. Yâni birşeyin
yaratılması, bir isteğin verilmesi, onunla ilgili sebeplerin meydana gelişinden
sonra gerçekleşir diye Allah, bir düzen koymuştur. O`nun âdeti hep bu şekilde
devam etmektedir. Allah`ın âdetinde de değişiklik olmayacağından; olumlu veya
olumsuz, istediğini bulmak için, insanın sebeplere dikkat etmesi, kendine düşeni
yerine getirmesi gerekmektedir.

Sebeplere sarılmadan Allah`a güvenmeye tevekkül
değil, "ittikâl" denebilir. Bu kelime, Arapçadaki mânâsı itibarıyla pasifliği
anlatır ve bu, yerilen bir durumdur. Onun için Rasûlullah (s.a.s.) "Lâ ilâhe
illâllah diyen herkes Cennet`e girecektir." deyince Hz. Ömer (r.a.): "Ey
Allah`ın Rasûlu, bunu halka söylemeyelim; ittikâl ederler." demişti ki;
sebeplere sarılmadan ve Allah`ın diğer emirlerini yerine getirmeden Cennet`e
girmeyi ümit ederler demektir. Bu konuyu en güzel açıklayan Rasûlullah
Efendimizdir. "Devemi bırakıp tevekkül edeyim" diyene: "Bağla da öyle
tevekkül et" buyurmuşlardır.

Sebeplere sarılmakla ilgili olarak İmam Gazâlî
de şöyle demiştir: "İnsanı zarardan koruyan sebepler arasında tesiri kesin olan
veya tesir ihtimâli yüksek olan sebepleri bırakmak tevekkülün şartı değildir.
Hırsız girmesin diye evin kapısını kilitlemek, tehlikeli yerde silâh taşımak,
düşmandan sakınmak tevekküle engel değildir." Sebepleri ihmâl etmek, üzerine
düşen görevi yapmamak kısacası tembellik etmek, bir bakıma Allah`ın koyduğu
tesbîb hikmetini görmemezlikten gelmekle beraber, göz göre göre kendisini
câhilliğin, hastalığın, fakirliğin dişleri arasına atmak demektir ki, bunların
hepsi de dînen haramdır.

Eğer kişi, bu bahsettiğimiz şekilde sebeplere
önem verir, üzerine düşeni yaparsa; bir isteğinin gerçekleşebilmesi için elinde
mevcut bütün kuvvet ve araçlar ile Allah`a yönelmiş olur ki, bu durum elbette
daha ciddî, daha samîmî ve daha kıymetlidir.

2- Sebeplerin gerçek kıymetini bilmek: Bunların
kıymeti, Allah`a karşı birer dilek vâsıtası olmaktan ibârettir. Aslen tesir
Allah`tandır. Yâni sebepler, İlâhî tesirin meydana gelmesi için, birer yol olmak
üzere yine Allah tarafından bize öğretilmiş, düzenlenmiştir. Kendisinden ancak o
yollarla yardım istemek gerekir. Fakat maksadın meydan gelmesini, -bir müslüman
olarak- sebeplerden değil, onları yaratıp bize bildiren Yüce Allah'tan beklemek
gerekir. Çünkü herşeyin yaratıcısı ve yönlendireni O'dur. Bu durumla ilgili
olarak bazı âlimler derler ki: "Bir iş için 'çalıştık, çabaladık; artık o ister
istemez olacak' demeyin. Tesiri Allah'tan bekleyin; 'biz istedik, Allah da
müsâade ederse olur' deyin." (A. Osman Tatlısu, a.g.e., s. 151)

Elmalılı M. Hamdi Yazır da sebeplerin kıymeti
hakkında şöyle demektedir: "...Her durumda Allah emrini yerine getirir. Murâdını
muhakkak yapar, hiçbir işinden geri kalmaz, hepsinin hakkından gelir. Hükmünü
istediği gibi yürütür. Kendisine tevekkül edilse de edilmese de yürütür. Nihâyet
herşeyin sonu gelir. Dünyada acı da geçer, tatlı da geçer; sıkıntı da geçer,
refah da geçer. Ecel gelince, takdir edilen ölüm, dakika geçirmeksizin pençesini
takar, âkibet gelir çatar. İyiler iyiliği ile, kötüler kötülüğü ile kalır.
Herkes ameliyle toplanır. Ancak, Allah`a tevekkül de, O`nun emridir. Tevekkül
edenin murâdı da, Allah`ın irâde ve rızâsına teslim olmaktan ibâret olursa,
Allah da onun mükâfâtını büyütür. Hakîkat şudur ki; Allah herşey için bir ölçü
takdir etmiştir, bir sınır ve miktar tahsis etmiştir ki, o şeyi ona göre
yürütür. O sınır ve miktardan ileri geçirmez. Bu hüküm öyle bir kanundur ki,
herşey hakkında geçerlidir. Ve herşeyin hükmü, kıymeti Allah`ın ona tahsis
ettiği ölçü ile uygunluk arzetmektedir. Gerçekte birşeyi bilmek de onu, o ölçü
ve sınırıyla seçmek demektir. Bu cihetle sebeplerin bir dereceye kadar kıymet ve
îtibarı yok değilse de, bunlar, zâtî (aslî) değil, değişken ve sınırlıdır. Tesir
ve hüküm sebebin değil, Allah`ındır. Asıl ilim ve kudretine itibâr edilecek;
işler, hüküm ve irâdesine havâle edilecek hâkim, sebepler değil, sebepleri
yaratan Allah'tır. Herşey geçer, leh ve aleyhte olan her sebep tükenir, takdir
edilen kaderi biter, başında ve sonunda bütün kudretiyle Allah kalır. Hem Allah
takdir buyurmamışsa hiçbir şey diğerine tesirini gösteremez. Takdir buyurmuş
ise, Allah`tan başka hiçbir şey de onun önüne geçemez. Ateş, Allah`ın yak
dediğini kendi miktarınca dediği kadar yakabilir. Rızık da Allah`ın doyur
dediğini kendi miktarınca dediği kadar doyurabilir. Demek ki sebeplere îtimat
sonlu, Allah`a îtimat sonsuzdur. O halde kuvvet ve kesin bilgi, sebeplere
güvenmekte değil, Allah`a dayanmaktadır. Tevekkül de, gururla kendini sayıp
koyuvermek değil, Allah`ın gösterdiği yolda gücü yettiği kadar vazîfesine önem
vermek, takvâ sahibi olmak, kusurunu îtirâf ile berâber, Allah`ın kudretine
îtimat edip netice hakkında telaşa düşmeksizin, O'nun irâdesine teslim olmaktır
(Elmalılı Hamdi Yazır, a.g.e., c. 8, s. 27-28 -Talâk, 3. Âyetin tefsiri-).

Seyyid Kutub da sebepler konusunda şöyle
demektedir: "...Allah`ın değişmez kâinat kanunu sebep ve netice düzeniyle
yürüyor. Ancak neticeyi meydana getiren yalnız sebepler değildir. Asıl etki
eden, fâil-i mutlak olan Allah Zülcelâl'dir. Allah, kendi takdiri ve istemesi
ile sebep ve netîce düzenini sağlıyor. O yüzden Allah, insandan çalışıp
çabalamasını, üzerine düşen vazifeleri îfâ etmesini istiyor. İnsan bu vazifeleri
îfâ ettiği kadar, Allah netîceleri düzenleyip tahakkuk ettiriyor. Böylece sebep
ve netice Allah`ın isteği ve takdirâtı ile ilgili olarak uzuyor. Yalnız O'dur
ki, istediği zaman, istediği şekilde neticelerin meydana gelmesine izin verir.
İşte bu şekilde müslümanın düşüncesiyle çalışması arasındaki birlik sağlanıyor.
Müslüman gücünün yettiği kadar çalışıp çabalar. Fakat bu çalışmanın sonucunu
Allah`ın takdirine ve isteğine bırakır. Ona göre sebep ve netice arasında mutlak
kat`iyyet yoktur. O, hiçbir şeyde Allah`a kat`iyyet yüklemez (Seyyid Kutub, Fî
Zılâli'l-Kur'an, Hikmet Y., c. 2, s. 506, -3/159. Âyetin tefsiri).

3- Her hususta Allah`tan başka hiçbir şeye
güvenmemek: Nice insanlar vardır ki, ellerindeki servete, sahip oldukları
mevkîye, büyük insanlarla olan yakınlıklarına veya yüksek tahsil görmüş oğluna
veya kızına güvenmektedir. Onların varlığı gönlünü doldurmuş, yarına emniyetle
bakıyor, Allah Teâlâ'dan gaflet halindedir. Her teşebbüsünü bu kuvvetlerle
başaracağına inanmıştır. Halbuki bütün bunlar ve sahip olduğu herşey, bir anda
yok olabilir. O zaman yalnız bunlara dayanan insanın hâli ne olur?! (A. Osman
Tatlısu, ag.e., s. 151). Müslüman ise böyle değildir; o, nelere sahip olduğunun
farkında olup, şükrünü îfâ edecek, bunları akıllıca kullanacak; fakat her zaman
yalnız Allah`a güvenecektir.

Bilindiği/bilinmesi gerektiği gibi; tevekkül
meselesinde en tehlikeli durum, tevekkülü yanlış anlayarak tembelliğe düşmek,
vazifesini yerine getirmemek ve bunun sonucunda da başarsızlığa uğramaktır. İlk
emri "Oku!" olan İslâm dininin mensupları olarak, biz müslümanların en
önemli görevlerinden biri, hangi meslekten olursak olalım çalışmak, bize düşen
görevi en güzel şekilde yerine getirmek; bütün bunların sonucunda da büyük bir
gönül huzuruyla Allah Teâlâ'ya güvenmek, O'na tevekkül etmektir. Tâbiri câizse,
tembellik bizim lügatımızda yer almamalı; en çok korkmamız, en uzak kalmamız
gereken bir vasıf olmalıdır. Öyle ki Peygamber Efendimiz: "Ümmetim adına en
çok korktuğum şey göbek iriliği, uyku düşkünlüğü ve tembelliktir." buyurmak
sûretiyle, tembelliğin bizler için ne büyük bir tehlike olduğuna işaret
etmiştir.

Tevekkülle ilgili âyetleri incelediğimizde,
Allah'a tevekkül ettiğini belirten Peygamberlerin ve mü'minlerin, o sözleri
söylerken bir mücâdele, çalışma, gayret içinde olduklarını görüyoruz. Hiçbiri
oturdukları yerden, yorulmadan, belli bir zorluğa katlanmadan bu sözleri
söylemiyorlar. İşte bu da bize gösteriyor ki; ancak çalışan müslümanın tevekkül
etmeye, "Allah'a güvendim!" demeye hakkı vardır. Tembel ise, tevekkül ettiğini
söylese bile ancak kendini kandırıyordur ve sonu hüsrân olacaktır.

Tevekkülle ilgili hadisler ve güzel sözler de bu
durumu doğrular niteliktedir. Mehmet Âkif Ersoy`un şiddetle karşı çıktığı,
yerden yere vurduğu tevekkül ve mütevekkil kavramı da işte bu tembel kişilerin
sahte tevekkülleridir.

Tevekkül meselesinde diğer bir önemli husus da
dünya hayatının müslüman için bir imtihan yeri olduğunun unutulmaması
gerektiğidir. Çünkü bazı durumlarda insan bütün çabasını sarfetse de, elinden
geleni yapsa da İlâhî takdir bazı hikmetler sebebiyle buna izin vermediği için
başarılı olamayabilir, isteği gerçekleşmeyebilir. İşte burada tevekkülün diğer
yönü ortaya çıkar: En umutsuz gibi görünen durumlarda bile Allah'a olan güveni
kaybetmemek.

Allah Teâlâ, her şeyin teferruatını en ince
ayrıntısına kadar bilir. Belki bizim istediğimiz, gerçekleşmesi için
çalıştığımız bir şey, aslında bizim zararımıza; buna karşılık istemediğimiz bir
şey ise aslında yararımızadır. Sonsuz rahmeti sebebiyle Allah Teâlâ da sevdiği
kullarını, o kulların kendilerini düşündüğünden daha çok düşüneceğine; onlara
kendilerine acıdıklarından daha çok acıyacağına göre müslümanlar olarak bizlerin
-hem dînî, hem dünyevî görevlerimizi yaptığımız müddetçe- hiçbir şeyden dolayı
tasalanmamıza gerek yoktur. İnşâallah sonuçta mutluluk bizim olacaktır.

Bir amacımıza, isteğimize ulaşamadıysak
Vekîlimiz olan Allah Teâlâ bize olan sevgisiden dolayı, o istediğimiz şeyden her
bakımdan bize daha hayırlısını nasîb edeceğini ummalıyız. En umutsuz gibi
görünen durumlarda bile Allah'a olan güveni kaybetmemek şarttır.

Dünya, müslüman için bir imtihan yeri olduğundan
dolayı unutulmaması gereken diğer bir nokta da; herşeyin sonucunun sadece bu
dünyada alınmadığıdır. Biz Müslümanlar, âhiret inancına sahibiz ve zaten dünyada
da âhiret için, o ebedî hayat için çalışırız. O halde, belki de yaşadığımız
büyük bir üzüntü, yorgunluk veya sıkıntıya göstereceğimiz sabır; Allah katında
derecemizin yükselmesine, öbür dünyada büyük mükâfatlar kazanmamıza sebep
olacaktır. "...Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel
davrananların mükâfatını zâyî etmeyiz. Âhiret mükâfâtı ise, iman edip de
(kötülüklerden) sakınanlar için daha hayırlıdır." (12/Yusuf, 56-57)

"...Kim Allah'tan (emirlerine uymak;
yasaklarından kaçınmak sûretiyle) korkarsa, Allah ona (darlıktan genişliğe) bir
çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a
güvenirse Allah, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah
herşey için bir ölçü koymuştur."
(65/Talâk, 2-3) "Andolsun ki
onlara: 'Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan, elbette 'Allah'tır' derler.
De ki: 'Öyleyse bana söyler misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse,
Allah'ı bırakıp da taptıklarınız O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut
Allah bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun bu rahmetini önleyebilirler mi?' De
ki: 'Bana Allah yeter. Tevekkül edenler ancak O'na güvenip dayanırlar."
(39/Zümer, 38)

AZİM VE TEVEKKÜL .
Azim; Anlam ve Mâhiyeti
Tevekkül; Anlam ve Mâhiyeti
Tevekkül ve Türevleri
Allah'ın Vekil Olması
İnsanlar Hakkında ?Vekil' Denilmesi
Tevekkülün Boyutları
Kader ve Rızık .
Tevekkül; ?Kısmetimde Varsa, Rızkım Ayağıma Gelir? Demek midir? .
Rezzâk (Rızık Veren) Allah'tır
Rızık Kazanmak İçin Çalışmak
Kader  ve Tevekkül
Kur'ân-ı Kerim'de Azim ve Tevekkül
Hadis-i Şeriflerde Azim ve Tevekkül
Allah el-Vekîl'dir, Kendisine Dayanılıp Güvenilmesi Gereken Tek Zâttır
Konumuzla İlgisi Bulunan Diğer Esmâü'l-Hüsnâdan Diğer İsimler ve Mânâları
İnsanın Tevekküle İhtiyacı
Tevekkül Nasıl Olmalıdır? .
Tevekkül Konusunda Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
Tevekkül Hakkındaki Sözlerden Seçmeler
Mehmet Âkif Ersoy'un Tevekkülle İlgili Bazı Mısrâları
Sebat ve Kararlılık; Azmin Açılımı
Sebatı Sağlayan Etkenler
1. Kur'an'a Yönelmek
2. Allah'ın Şeriatı'na Tutunup Salih Amel İşlemek
3. Peygamber Kıssalarını Düşünüp Örnek Almak İçin İncelemek
4. Duâ
5. Allah'ı Zikretmek
6. Müslümanın, Doğru Yolda Yürümeye Gayret Etmesi
7. Terbiye
8. Üzerinde Bulunduğu Yola Güvenmek
9. Yüce Allah'a Dâveti Pratik Olarak Uygulamak
10. Sağlam İnsanların Etrafında Bulunmak
11. Allah'ın Yardımına Ve Geleceğin İslâm'ın Olacağına Tamamen İnanmak
12. Bâtılın Gerçek Yüzünü Bilmek Ve Ona Kanmamak
13. Kararlı Davranmaya Yardımcı Olacak Huyları Edinmek
14. Sâlih Kimselerin Nasihati
15. Cennet Nimetlerini ve Cehennem Azabını Düşünmek; Ölümü Hatırlamak
Sebat Gerektiren Durumlar
Fitnelerde Sebat Göstermek
Fitne Çeşitleri
Mal Fitnesi
Makam Fitnesi
Eş Fitnesi
Çocukların Fitnesi
Baskı, İşkence ve Zulüm Fitnesi
Deccal Fitnesi
Cihadda Sebat Etmek
Doğru Yolda Sebat Göstermek
Ölüm Ânında Sebat Göstermek
Azm ve Tevekkül Konusuyla İlgili Âyet-i Kerimeler
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar