Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Âlemlerin Tek Rabbı Allah.

Âlemlerin Tek Rabbı Allah

Âlemlerin Tek
Rabbı Allah

"El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn: (Hamd
bütünüyle âlemlerin rabbı olan Allah içindir.)"
(Fâtiha: 1/1)

Burada yaratıcımız, kendisini tanımak
isteyenlere "Rab olan Allah" biçiminde tanıtıyor. Allah, tek rabbımızdır, yani
O bizi yaratıp da bırakıvermedi. Yarattığı bütün varlıkları terbiye ediyor,
tekâmüle erdiriyor. Devamlı, yeniden yaratıyor, geliştiriyor. Prensip ve
kanunlarıyla iyiye, hayra, güzele yönlendiriyor. Varlıklarda, özellikle
canlılarda gördüğümüz tekâmül ve değişim, O'nun rablığının göstergesidir. Bu
ayette O'nun rablığının büyüklüğünü gösteren bir açıklama da var: "Âlemlerin
rabbı olan" O'nun rablığı, O'nun Allah'lığının en vazgeçilmez vasıflarından
birisidir.

Onun için Meryem oğlu İsa (a.s.) da elçi olarak
gönderildiği insanlara O'nu şöyle tanıtmıştı:

"Ey İsrâiloğulları, benim ve sizin Rabbınız olan
Allah'a ibâdet edin." (Mâide: 5/30)

"Âlemlerin rabbı"
ifadesi İslâm'ın evrenselliğini de vurgulamaktadır. Rabbımız, herkesin, tüm
insanların, tüm varlıkların rabbıdır. Tüm yaratıklar aynı Rabbın kullarıyız. Bu
ifade, varlıklarla ortak dil, ortak eylem sahibi olduğumuzu vurgulamış oluyor.
Tüm varlıklar O'na kulluk/ibâdet ediyorlar, O'nu rab kabul ediyorlar.[1]
İşte evrenle, tüm yaratıklarla uyum ve kardeşliğimiz, aynı Rabbın kanun ve
otoritesine (rablığına) boyun eğdiğimiz, O'nu âlemlerin Rabbı olarak
benimsememizde açığa çıkıyor. İşte tevhid, işte evrensellik!

"Âlemlerin rabbı":
Evrende büyük bir nizam, uyum ve yardımlaşma göze çarpmaktadır. Karada, denizde,
dağda, ormanda yaşasın; bazı canlıların, diğer canlılar aleyhine aşırı üremeleri
sözkonusu değil. Bütün canlılar, intizamlı şekilde çoğalıyorlar. Erkek-dişi
oranları da, bütün hayvanların yaşadığı yerlerde oranlı. İnsanların erkek ve
dişi oranları da, akıl almaz şekilde her ülke ve her yerleşim biriminde
birbirine oranlı. Büyük bir düzen göze çarpıyor. Gökte eksiklik, aksaklık yok;
yerde, ?tabiat kanunları? denilen, bizim ?sünnetullah? demeyi tercih ettiğimiz
Rabbın kanunları tıkır tıkır işliyor. Dünya, içindekilerle birlikte en güzel
misafirhane olarak yaratılıp insanın hizmetine verilmiş. Problemler, fesat ve
fitneler, Allah'tan ve O'nun yolundakilerden kaynaklanmıyor. Tam tersine Allah'ı
tanımayanlar, O'nun düzenini bozmaya çalışıyorlar.

"İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden
karada ve denizde düzen bozuldu, fesat çıktı, ki Allah yaptıklarının bir kısmını
onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler."
(Rûm: 30/41)

İğrenç bir ahlâksızlığın AIDS ile cezasının
tattırılması gibi, Allah fesattan dönmeleri için ihtarlar veriyor. Fesat, düzen
bozuculuk, kâfir ve münafıkların özelliklerindendir.[2]
Mü'minin özelliği ise fesadın tam zıddı ıslah'tır. O, sâlih amel yapmaya
çalışır; yani bozulan düzeni Allah'ın istediği ve insanların huzur duyacağı
şekle, aslına döndürme eylemleri içindedir. Bu sâlih eylemler, mü'minin kendi
kurtuluşu için şarttır.[3]
Toplumun dünyada huzur ve nizamı; ahirette de kurtuluşu için, yani yeryüzünün
bozulan düzenini ıslah için yapacağı gayretlerin adıdır cihad. Dünyada devlet,
âhirette cennet isteyen bir mü'min cihadı terk edemez.

[4]



[1]
İsrâ: 17/44.

[2]
Bakara: 2/11-12.

[3]
Asr: 103/3.

[4]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.