Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Güç ve Zenginlik.

Güç ve Zenginlik

Güç ve
Zenginlik

Tarih boyunca en kibirli ve büyüklenen
enaniyetli kişilere baktığımızda mutlaka güç ve zenginlik sahibi olduklarını
görürüz. Bunlar ellerine geçen güç ve imkanlar dolayısıyla inkara saparak,
çevrelerindeki insanlara zulmetmişlerdir.

Oysa mal ve güçleriyle büyüklenen bu
kişilerin kavrayamadıkları çok önemli bir gerçek vardır; zengin olsun, fakir
olsun her insan eninde sonunda ölüp toprağın altına girecektir. Para ve mal ise
kişi öldüğü anda anlamını yitirecek ve dünyada kalacaktır. Önünde kendisini
bekleyen sonsuz ahiret hayatı ise devam edecektir. Dünyada kazandığı paranın ve
elde ettiği servetin -eğer Allah yolunda kullanmadıysa- sonsuz hayatında bir
faydasını göremeyecektir. Malından dolayı kibirlenen, kendini üstün gören bir
insan, yeri geldiğinde gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüse dahi
kolaylıkla yenilebildiğini unutmuştur. En önemlisi de tek bir mikroba karşı
düştüğü acizlikten, dünya kadar malı olsa dahi sıyrılamamaktadır. Hatta dünya
ile beraber bir o kadar daha malı olsa da ölümden kaçamamaktadır.

Üstelik geride bıraktığı mal ve para
ile dünyada itibarını devam ettireceğini düşünüyorsa da hesap günü büyük bir
hayal kırıklığına uğrayacaktır. Zira ne kadar zengin olursa olsun, ölümünden 3-5
sene sonra kendisini hatırlayan belki de sadece 1-2 kişi kalacaktır. Ayrıca
istisna olarak daha fazla kişi tarafından hatırlanıyor olsa bile bunun kendisine
herhangi bir faydası olmayacaktır. Zira Rabbimize karşı dünya hayatı boyunca
büyüklenmesinin cezasını ödemekteyken, kimlerin kendisini hatırladığının hiçbir
önemi kalmayacaktır.

Konuyla ilgili önemli bir nokta da,
büyüklenen insanların bu özellikleriyle kişilik bulmalarıdır. Oysa malın ve
zenginliğin getirdiği şahsiyet gerçek şahsiyet değildir. Zira bunlar elden
çıktığında veya aynı özelliklerin daha fazlasına sahip biriyle karşılaşıldığında
bu güven ve şahsiyet birden yok olur. Kişi bunların varlığıyla kendine güven
bulup şahsiyet kazanıyorsa, bunların olmadığı yahut az olduğu şartlarda da doğal
olarak ezik ve güvensiz olacaktır.

Oysa, bütün varlıkların tek yaratıcısı
olan Allah'a iman eden, O'na güvenip dayanan bir kişi, istediği kadar maddi
kayba uğrasın şahsiyetinde hiçbir eksilme görülmez. Çünkü gücün yegane kaynağı
Allah'tır ve Allah'ın yok olması, kaybolması gibi bir şey de (Allah'ı tenzih
ederiz) söz konusu değildir. Demek ki, kişinin kendine güvenini sağlayan tek
geçerli sebep iman ve imanından kaynaklanan Allah'a güvendir.

Her işinde Allah'a dayanıp güvenen bir
insan çok güçlü demektir. Bunun üstünde hiçbir güç yoktur. Allah dilemedikçe
iman eden kişiye hiçbir zarar gelmeyeceği gibi, bir şeyin olması için de
Allah'ın "ol" demesi yeterlidir. Aciz ve muhtaç olan insanoğlu için Allah'ın
dostluğundan daha büyük bir güç düşünülemez. Dolayısıyla mümin için maldan veya
başka imkan ve özelliklerden kaynaklanan bir şahsiyet söz konusu olmaz. Bunları
ancak Allah'ın nimeti ve O'nun yolunda kullanılması gereken imkanlar olarak
değerlendirir.

"Mal ve çocuklar, dünya hayatının
çekici süsüdür; sürekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin katında sevap
bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır."
(Kehf: 18/46)

Yukarıdaki ayette dikkat çekildiği
gibi çocuklar da enaniyetli insanlar için bir nevi mal gibidir; onları bir
gösteriş unsuru ve övünç vesilesi olarak kullanırlar. Sahip oldukları çocukların
her türlü özelliğinden kendilerine pay çıkarır ve onları var eden kendileriymiş
gibi bir büyüklenme içerisine girerler. Çocuklarını kendilerine verilmiş bir
nimet ve Allah'ın istediği şekilde yetiştirilmesi gereken bir emanet olarak
değil, başkalarıyla rekabet edecekleri bir araç olarak görürler. Bu nedenle de
çocuğun ne yediği, ne giydiği, hangi okula gittiği, araba ya da meslek sahibi
olması gibi konular çok önemlidir.

İnsanlar arasında yaygın olan
"gösteriş hastalığı" yalnız çocukları ile sınırlı değildir. Toplumun büyük
kesimini oluşturan insanlar yedikleriyle, içtikleriyle, giydikleriyle,
bindikleri arabayla, oturdukları evle ve içindeki eşyalarla birbirlerine
gösteriş yaparlar. Burada ilginç olan, yaşamları boyunca yaptıkları herşeyin
başkaları tarafından takdir edilme amaçlı olmasıdır. Kısacası kimse sağlığına,
ihtiyacına ya da rahatına yönelik bir seçim yapmaz. Evlerinin döşenişinden,
kullandıkları arabaya hatta kıyafetlerine kadar seçtikleri herşey övünebilmeleri
için birer araçtır. Çevrelerindeki insanların ne diyeceği çok önemlidir. Bu da
sürekli bir hırsa ve daha fazlasını istemeye sebep olur. Peki bu hırs insanın
nefsinin isteklerini tatmin etmesini sağlayabilir mi?

Allah inkarcı insanın içindeki hırsın
bitip tükenmek bilmediğini ayetlerinde bize bildirmiştir. Kişinin inkarı ve
büyüklenmesi arttıkça doyumsuzluğu da artar. Nitekim aşağıdaki ayetler bize
inkarcı insanın içinde bulunduğu ruh halini en güzel şekilde tarif etmektedir:

"Kendisini tek olarak yarattığımı bana
bırak; ki ben ona, 'alabildiğine geniş kapsamlı bir mal' verdim. Göz
önünde-hazır çocuklar. Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim. Sonra, daha
artırmam için tamah eder."
(Müddessir: 74/11-15)

Ayetin de ifade ettiği gibi dünya
hayatında nefsin istekleri hiç bitmeyeceği için sürekli daha fazlasını elde
etmek ister. Sahip olana kadar tutkuyla ister, sahip olduktan sonra ise hemen
yeni bir şeyin hırsını yapmaya başlar ve bu bütün ömrü boyunca devam eder. Kişi
arzu ettiği şeyi elde ettiğinde çok mutlu olacağını düşünür, ama ilk birkaç
seferden sonra bunun böyle olmadığını anlar. Buna rağmen içindeki hırsın
etkisiyle yığıp biriktirmeye ya da daha iyisini ve güzelini almaya tamah eder.
Örneğin, senelerce bir apartman dairesi alabilmek için çalışır, didinir.
Dairesini aldıktan 1-2 sene sonra daha kaliteli bir apartman dairesi görür ve bu
defa onu almak ister. Onu da aldığını kabul edelim; aradan 3-5 sene geçmeden
müstakil bir eve taşınma hayalleri kurmaya başlar. Peki onu aldığında ne olur?
Daha lüks döşenmiş, belki yüzme havuzu olan veya çeşitli özelliklere sahip yeni
bir yer istemeye başlar...

Çevremizde bunun çeşitli örneklerini
sıkça görürüz. İnsanlar ev, araba, yazlık, çocuk derken kendilerini kısır bir
döngünün içinde bulurlar ve ölene dek bunlarla oyalanırlar. Elbette insanın
bunları istemesi meşrudur; ama tüm yaşamını bu hırsların yönlendirmesi son
derece anlamsızdır. Nitekim oyun ve oyalanma içinde kimi oyuncular pek çok
isteğine kavuşurken, çok büyük çoğunluğu da arzularına ulaşamaz ve içlerindeki o
hırsla ölürler.

Bu derece kuvvetli bir hırsa sahip
olmak aslında çok anlamsızdır. Bu anlamsızlık yalnızca dünyanın geçici
olmasından ve hayatın göz açıp kapayıncaya kadar tükenmesinden dolayı değildir.
Şunu da düşünebilmek gerekir: Dünyanın en zengin kişilerinin hayatlarına
baktığımızda görürüz ki onlarca odadan oluşan malikanelere sahip olsalar dahi,
aynı anda bütün odaları kullanamayacakları için yaşadıkları an içinde evlerinin
en fazla bir odasında oturabilirler. Gardrop dolusu kıyafetleri de olsa aynı
anda sadece tek bir kıyafeti giyebilirler. Ayrıca saat başı kıyafet
değiştirseler, çok kısa bir süre sonra bunlardan da sıkılmaya başlarlar.
Allah'ın yarattığı binlerce çeşit yiyeceğe sahip olabilseler bile, en fazla 2-3
tabak yiyebilirler; daha fazlasını yemeye kalksalar bu onlar için bir işkence
haline dönüşür... Açıkça anlaşılıyor ki insanların davranışlarının çoğu, boş bir
hırstan kaynaklanmaktadır. Oysa gören bir gözle bakıldığında bunlar ne hırsı
yapılacak, ne de sahip olunduğu için gururlanılacak şeylerdir; aksine her biri
geçici dünya hayatının aldatıcı birer metaıdır. İnsanların gözardı ettikleri bu
gerçek Kuran'da şöyle ifade edilmiştir:

"Kadınlara, oğullara, kantar kantar
yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan
tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının
metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır. "
(Al-i İmran: 3/14)

Göz önünde bulundurulması gereken
önemli bir gerçek daha vardır ki; o da kişinin sahip olduğu herşeyin yalnızca
Allah'ın dilemesiyle olduğudur. Allah kimini doğuştan varlıklı kılar, kimini ise
ömrü boyunca fakirlikle denemeden geçirir. Ancak kişinin Allah'ın verdiği
nimetlerden ötürü büyüklenmesi akılsızlıktır. Zira Allah insanlar arasında
dilediğine daha fazla, dilediğine de daha az verir. Her iki durum da imtihan
için; dünya hayatında kimin iyi ve güzel davranışlarda bulunacağını sınamak
içindir. Bu da bir ayette şöyle ifade edilir:

"Allah rızkı dilediğine
genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki
dünya hayatı, ahirette(ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası
değildir."
(Rad: 13/26)

Bu durumda, kısalığı göz açıp kapama
süresi kadar olan dünya hayatında bu tuzağa düşmemek ve malı Allah'a karşı
büyüklenme vesilesi olarak değil, şükretmek için kullanmak gerekmektedir. Zira
kıyamet günü, malların da çocukların da yok olup gideceği zorlu bir gündür.
Herşeyin darmadağın olacağı o din günü, hem bunlardan hiçbir eser kalmayacak,
hem de Allah'a karşı işlenen her suçun hesabı verilecektir.

Kitabın ilerleyen bölümlerinde malları
yüzünden büyüklenen ve bu yönleriyle Kuran'da zikredilen kişilerin hayatlarından
detaylı örnekler vereceğiz.

[1]




[1] Harun
Yahya, Şeytanın Enaniyeti, Vural Yayınları:

ŞEYTAN..
Kur'an-ı Kerim'de Şeytan Kıssası
Yaratılışı ve Hz. Âdem'e Secde Emrinden Önceki Durumu
Mühlet Verilişi
Görevi
Havva'nın Yaratılışından So a
Şeytanın Görevi
Şeytanın Zarar Veremeyeceği Kimseler
Her İnsana Bir Şeytan Verilişi
İnsanı Şeytana Tutsak Eden Nefsî Hastalıklar
Şeytanın İnsana Dört Bir Yandan Yaklaşması
Şeytana Uyanların Durumu ve Ahirette Hesaplaşma
Şeytanın Yaratılış ve İnsanlara Musallat Olmasının Hikmeti
Şeytanın Enaniyeti
Enaniyetin Sebepleri
Güç ve Zenginlik.
Güzellik ve Gençlik.
Makam, Mevki, İtibar
Zeka, Kültür, Tahsil Durumu.
ENANİYETİN RUHA ETKİLERİ
Hasta ve Bozuk Bir Ruh Haline Sahiptirler
En Büyük Korkuları Hata Yapmaktır
Eleştiriye Tahammül Edemezler
En Çok Hoşlandıkları Konu Övülmekti
Enaniyet Sevmeyi ve Sevilmeyi Engeller
Hiçbir Şeyden Zevk Alamazlar
ENANİYETİN BEDENE ETKİLERİ
GİZLİ ENANİYET
KURAN'DA BAHSEDİLEN ENANİYET ÖRNEKLERİ Enaniyetli İnsanların Lideri "Şeytan"
Şeytanın İnsanları Kışkırtması
Şeytana Uyanların Sonları
FİRAVUN
Firavun Hz. Musa'ya Karşı Kendini Yüceltmeye Çalışmıştır
Firavun'un Büyüklük İsteğiyle Hz. Musa'yı Öldürmeye Çalışması
Firavun'un İlahlık İddiası
Enaniyeti Firavun'u Mucizelere Karşı Tepkisizleştiriyor
Firavun'un İbret Verici Sonu.
Firavun Kıyamet Gününde Kavminin Önderliğine Geçer
Karun.
Haman.
Hz. İbrahim'in Babası
Ebu Leheb.
Bağ Sahibi
Kavimlerin Önde Gelenleri
Halkı Saptırmak İçin Çaba Harcamaları
Vicdanları Kabul Ettiği Halde İnkar Etmeleri
Atalarının Dinine Uymaları
Allah'ın Kitabına Tabi Olmamaları
Elçilere İtaat Etmemeleri
Elçilere Çeşitli Yöntemlerle Zarar Vermek İstemeleri
Hileli Düzenlerinin Kendilerini Kuşatması
İnkarci Kavimler
Nuh Kavmi
Ad Kavmi
Semud Kavmi
İsrailoğulları
Hz. Muhammed'in Kavmi
Müminlerin Tevazusu.
Allah'a Karşı Acizliklerini Bilirler
Allah'a Karşı Hiçbir Şeyi Ortak Koşmazlar
Allah'ın Elçilerine İtaat Ederler
Hatalarında Direnmezler
Ellerine Geçenlerle Şımarmazlar
Dünyayı Değil Ahireti İsterler
Hiç Kimseyle Alay Etmezler
Şeytanın Adımlarını İzlemezler
Kibirli İnsanlara Boyun Eğmezler
Cennetle Müjdelenmişlerdir
Tevazunun Sırrı
Enaniyetle Birlikte Din Yaşanır Mı?.
Enaniyetli Bir Kimse Dini Yaşadığını İddia Ederse Ne Olur?.
Allah'ı Gereği Gibi Takdir Edememeleri
İtaat ve Saygı Konusunda Uyum Gösterememeleri
Allah'ı Anamamaları
Kuran'ı Dinleyememeleri
Sadakat Gösterememeleri
Zorluğa ve Zamana Karşı Dayanıksız Olmaları
Mallarından Rahatlıkla İnfak Edememeleri
Enaniyetli İnsanların Ahiretteki Durumları
Cehennemde Alçaltılıp Küçük Düşürülürler
Çirkinleştirilmişlerdir
Sonsuza Kadar Cehennemde Kalırlar
Kıyamet Günü Malları ve Çocukları Onlara Fayda Sağlayamaz.
Enaniyetli Kişilerin Saptırdıklarının Ahiretteki Durumları
Sonuç