Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Allahu Ekber; En Büyüklük İlânı!

Allahu Ekber


Allahu Ekber; En Büyüklük İlânı!

"Kelimelerin en güzeli dört
tanedir: 'Sübhânallah, ve el-hamdü lillâh ve lâ ilâhe illâllah ve Allahu ekber"
(Buhârî, Eymân 19) Bu şiarlara, hadisteki sırasıyla; tesbih, tahmîd, tehlîl
ve tekbir denilir. Tekbir, namaz kılan bir mü'minin günlük hayatında en fazla
tekrar ettiği ?mesânî? (şiar/slogan)dir. Bütünüyle dinin özü, bu kısa ifâdede
toplanmıştır. Er fazla tekrar ettirilen bu şiar olduğuna göre İslâm'ın dünya
görüşü, bu ifâdenin zâviyesinden olmalı değil midir?
Tekbir'in Anlamı: ?Tekbir'
sözlükte, yüceltmek, büyük tanımak, ululamak demektir.
?Ve de ki: ?Hamd (övgü),
çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da
(ihtiyacı) bulunmayan Allah'a aittir.' Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et
(büyük tanı)? (17/İsrâ, 111)
Allah'ın ?ekber? oluşu, ?a'lâ?
ve ?a'zam? oluşunu da içine almaktadır. Son ikisi, âdeta ilkinin açıklaması
gibidir. İslâm'ın insanlık tarihi boyunca söylediği kadîm şiarı, ne kadar özlü,
ne kadar mânâlıdır. Kısaca ?en büyüklük? ilânı olan özlü mesaj iliklerimize
kadar işlemeli iken başka gündemler, başka mesajlar bizleri oyalayıp duruyor. Bu
dinin Şâri' tarafından tâyin ve tesbit edilmiş tekrarlanan âyetler, bizim
gündemimizin birinci maddesini teşkil etmeli iken, biz bu vurguları görmezlikten
gelebiliyoruz.
K-b-r kökünden büyüklük ifade
eden kelimeler geliyor. ?Ekber?, en büyük olan, ?ekâbir? onun çoğulu,
?mütekebbir? büyüklenen, ?müstekbir? kendini büyük gören, büyüklük taslayan,
?tekebbür? kibirlenmek, ?kebâir?, büyük günahlar. Namazlarda söylenen diğer
büyüklük ifâde edici tekrarlar da bu ifâde ile söylenmiş olmaktadır. Şimdi
Kur'an'ın büyüklük ve büyüklenme ile ilgili âyetlerine bakalım:
1- Allah'ın Büyüklüğü:

?Muhakkak ki Allah Aliyyu'l
Kebîrdir.? (22/Hacc, 62).
?Gayb ve şuhûd âlemini bilen
Kebîru'l Müteâldir.? (13/Ra'd, 19).
?Hukm, Aliyyu'l Kebîr olan
Allah'ındır.? (40/Mü'min, 12).
?Allah, her mütekebbir
cebbarın kalbini mühürler.? (40/Mü'min, 15).
?Rabbini büyükle!? (74/Müddessir,
3)
?Rabbinin ismini an.?
(96/Alak, 3)
2- Şeytanın Büyüklenmesi:

?İblis secdeye yanaşmadı,
büyüklendi ve kâfir oldu.? (2/Bakara, 34)
3- Yeryüzünde Kâfirlerin
Büyüklenmesi:
?Âyetlerimizi yalanlayarak
büyüklenenler ateşe atılacaklardır.? (4/Nisâ, 5).
?Firavun ve melei (ileri
gelenleri), âyetlerimize karşı büyüklendiler.? (23/Mü'minûn, 46).
?Firavun yeryüzünde
büyüklendi ve halkını gruplara ayırdı.? (28/Kasas, 4).
?Ben sizin en yüce
rabbinizim dedi.? (79/Nâziât, 24)
4- Rasûl'e Karşı Büyüklenme:

?Bu Kur'an iki şehirden
birindeki bir büyük adama indirilmeli değil miydi dediler.? (43/Zuhruf, 31).

?Kabul ettikleri halde
haksızlık ve büyüklenmelerinden ötürü inkâr ettiler.? (27/Neml, 14).
?O'dur ümmî bir rasûlü
içlerinden gönderen.? (62/Cum'a, 2)
5- İnsanların Birbirine
Karşı Büyüklenmesi:
?(İblis:) ?Ben onlardan
hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu topraktan' dedi.? (38/Sâd, 56)
Tüm hastalıkların kaynağı
?büyüklenme?dir. Büyüklenenlerin ilki şeytandır, ilk günah, büyüklenme
günahıdır. Şeytanın yolundan gidenler de onun işini meslek edinerek
büyüklenirler. Bu nedenledir ki, her namazda Allah'ın ?en büyük? olduğunu
tekrarlarız. Demek ki gün boyunca büyüklenme eğilimleri ve tavırları ile yüz
yüzeyiz. Namaz kılan bir müslüman da yüzlerce defa Allah'ın en büyüklüğünü ikrar
ettiği halde, bu sözleri söylerken bel büküp (rükû), yere burnunu sürttüğü
(secde) halde, hâlâ büyüklenme eğilimleri varsa, ne söylediğini ve ne yaptığını
bilmiyor demektir.
Yeryüzündeki fesâdın kökünde
büyüklenme vardır. Fesadı çıkaran kâfirlerdir. Müslümanlar arasında anlaşmazlık
sebebi de çoğunlukla büyüklenme (benlik/egoizm)dir. Tüm istenmeyen durumların
kaynağında ?benlik? vardır. Benlik, büyüklenmeyle oluşur. Kâfir benliğini ortaya
kor, büyüklenir, küfrüne sebep olur. Müslüman da din kardeşine karşı benlik
yapar, büyüklenir, ayrılığa neden olur. Her ikisinin kaynağı da büyüklenmedir.
Mü'min bu hastalıkları ?Allahu ekber? kılıcı ile keser atar. En büyüğün Allah
olduğunu ilân eder. Alnını her gün 80 defa yerlere eğip secde ederek bunu
gösterir. Bununla şunları ilân etmiş olur:
1- ?Ene rabbukümu'l-a'lâ?
diyen Firavunlara meydan okur.
2- ?Sellimû teslîmâ?
(tam bir teslimiyetle) rûhuyla Allah'a kendini adar.
3- Gününün her ânında
?lâ?yı yaşamış, şimdi ?illâ?nın en yakınına ulaşmıştır.
4- Kibirliliğin
göstergesi olan ?burnu havada olma?yı, ?burnunu yere sürterek? kırmış olur.
Yahûdiler de Rasûlullah'a karşı
büyüklendiler. Aslında rasûl olduğunu bildikleri halde ?senden de peygamber mi
olurmuş?!? diyerek bunu kibirlerine yediremediler. Oysa Allah onların ?ümmî?
diye hor gördükleri insanlar içinden bir rasûl göndermişti. O ümmî idi; ancak,
ona itaat edilmeliydi. Çünkü Allah böyle istemişti. Kalbinde hastalık bulunanlar
hemen kendini gösteriverdi. Büyüklük hastalıklarını açığa vuruverdiler.
İmam Gazzâli, kibirliliğin
sebepleri olarak kendini beğenme (ucup), kin (hıkd), çekememezlik (haset) ve
gösteriş (riyâ)i sayar. Kibrin sebeplerinin ilim, amel, ibâdet, asâlet,
güzellik, servet, kuvvet, çevre edinme gibi nedenler olduğunu anlatır. Bunlardan
kurtulmak ve tedâvi olmak için ?Allahu Ekber? sözü ne güzel bir ilâç, rukû ve
secde ne güzel bir tedâvidir.
Görüldüğü gibi, her şey
Allah'ın ?en büyüklüğü? etrafında dönmektedir. Bu nedenle İslâmî bir devrimin
dünyaya ilân edeceği temel çağrı bu büyüklüğün tanınması ve O'na teslim
olunmasıdır.[1]

Biz müslümanlar,
sevindiğimizde, üzüldüğümüzde, şaşırdığımızda, şok olduğumuzda, hayran
olduğumuzda hep tekbir getiririz: Allahu ekber! Çünkü ?Allah en büyüktür?
mânâsına gelen tekbirin işlevi de, anlamı kadar büyüktür. Seviniyorsak
sevincimizi Allah'ın büyüklüğüne bağlarız. Üzülüyorsak, kendimizi Allah'ın en
büyük oluşuyla teselli ederiz. O'ndan bağımsız bir saâdet ve felâket tasavvur
etmediğimiz için safâ halinde de, cefâ halinde de ?Allahu ekber? deriz.
Şaşırdığımızda, Allah'ın en büyük oluşunu hatırlar ve bizi şaşırtan şeyin Allah
için çok basit, sıradan bir şey olduğunu bir kez daha hatırlarız. Şok
olduğumuzda, bizi şok eden olayın Allah katında daha büyüklerinin olduğunu dile
getirmek için tekbir getiririz. Hayran olduğumuzda, hayretimizi esere değil; o
eserin sahici müessirine, sanata değil; asıl sanatkâra yönelttiğimizi tekbirle
ifâde ederiz.
Namaza ?Allahu ekber?le başlar
ve her rekâtta beş kez bunu tekrarlarız. Namaz ki; o, Allah karşısında kulun
esas duruşunu temsil eden ibâdetler mecmuasıdır. Allah'ın en büyük olduğunu
itiraf ederek başlamayan bir ibâdet, insanı kula kulluktan nasıl kurtarabilir?
?Allahu ekber!? demekle, kula ve eşyaya kulluğu reddettiğimizi ifâde etmiş olur
ve O'na kulluğumuzu secdeyle zirvesine taşırız. İşte tekbirin insanı getirdiği
son nokta bir aşk hareketi olan secdedir.[2]

Şüphesiz âlemlerin Rabbi Allah
(cc) her şeyden yücedir ve büyüktür. ?Kibriyâ' yani her türlü yücelik ve
büyüklük O'nun Rabliğinin gereğidir. Mü'minler, iman ederek bu büyüklüğü tasdik
ederler. Onlar Allah'ın büyüklüğü (kibriyâsı) karşısında istikbar edip büyüklük
taslamazlar, kibir göstermezler. Mü'minler, Allah Teâlâ'nın kendilerine hidâyet
lutfetmesinden dolayı Allah'ı ?tekbir' ederler, ?Sen en büyüksün' derler.
Büyüklük (kibriyâ) kelimesi neyi ifade ediyorsa, büyüklükten ne kast ediliyorsa
hepsinin Allah'a ait olduğunu ilân ederler. İşte ?tekbir', Allah'ın her şeyden
üstün, ulu, azamet sahibi ve büyük olduğunu söylemenin adıdır.
?Tekbir'le ifâde edilen
Allah'ın en büyük oluşu, sıradan bir cümle değildir. Farklı ilâhlara inanan
kimseler, tapındıkları tanrıları büyük bilirler. Birtakım zorbaların,
diktatörlerin, tâğutların önünde secde edenler, ya da onlara itaat edenler;
onları çok büyük, en büyük tanırlar. Kimileri kendilerine hükmeden güç
odaklarını, iktidar seçkinlerini, devlet erkini en güçlü ve büyük zanneder.
Kimileri de süper güç olarak adlandırdıkları A.B.D. gibi zâlim ve emperyalist
devletleri, her şeyi gören, her şeye gücü yeten kaadir-i mutlak kabul eder.
Rabbimiz mü'minlere ?Allahü
ekber'i öğreterek, bütün bu hatalı "büyük" anlayışından, "büyüklük" ve
"büyüklenmek" yanlışlığından onları kurtarmıştır. En yüce olan; eşi ve benzeri
olmayan, her şeyi yoktan var eden, sonsuz güç sahibi, her an diri ve canlı olan,
ezelî ve ebedî olan Allah'tır.
?Allahü ekber' bir iman
ifadesidir. Bir din seçiminin sözle dile getirilmesi, bir kulluk bildirimidir.
İman eden insan, bu cümleyi söyleyerek kimi büyük tanıdığını, kime ibâdet
edeceğini ilân eder. Mekke'de ilk inen âyetlerde şöyle bir ifadeyi görüyoruz:
?Ey bürünüp örtünen; Kalk (ve) bundan böyle uyarıp korkut; Rabbini ?tekbir' et
(yücelt); Elbiseni de temizle?? (74/Müddessir, 1-4)
İslâm bu ilk mesajla, insanlara
kimin ?büyük' tanınması gerektiğini haber veriyordu. Ya çıkarları olduğu için,
ya korktukları, ya da baba mirası olduğu için yalancı ilâhları 'ekber' tanıyan
insanlara bundan daha güzel bir mesaj olamazdı. Bu ilân/duyuru karşısında,
?büyüklüğü' başka şeye veren insanların sarsılmaması mümkün değildi. ?Allahü
ekber' yüce bir gerçeği haykırıyordu ve işitenleri ürpertiyordu.
Bilindiği gibi, müslümanların
şiarı (özel sembolü) sayılan 'ezan'ın ilk sözleri ?Allahü ekber'dir. Mü'minler,
her ezan okuyuşta, bu gerçeği işiten kulaklara, hisseden yüreklere, bütün
canlılara ve ufka kadar bütün yeryüzüne ulaştırırlar, haber verirler. İnsan
dışındaki bütün yaratıklar Allah'ın büyüklüğünü zaten bilirler, O'na itaat
ederler, teslimiyet gösterir ve O'nu devamlı tesbih edip zikrederler. Ancak,
hevâsını ve başka yalancı güçleri tanrı edinen bazı insan taslakları, bu gerçeğe
yüreklerini kapatırlar. Okunan ezanlar bu kapalı yürekleri ölümsüz gerçeğe açma
çağrısıdır, çabasıdır.
Mü'minler namaza da ?tekbir'
ile, ?Allahü ekber' diyerek başlarlar. Böylece, insanın gönlüne girebilecek
bütün sevgileri, bütün yücelikleri, bütün değerli sanılan şeyleri bir tarafa
atar, hepsini elinin tersiyle arkaya fırlatır ve öylece, büyük olan, en büyük
olan Rabbinin huzuruna kul olmanın bilinciyle ve teslimiyetiyle dururlar.
?Allahü ekber' sözü, kulun Allah'ı tasdik etmesinin, O'na teslim olmasının, O'na
karşı kul olduğunun bilincine varmasının açıkça gösterilmesidir. Başkalarının
inandığı bütün büyüklük (istikbar/kibriyâ) anlayışlarının reddedilmesidir.

Namazın rükünlerinin her birinin arasında da Allahü ekber denilir. Böylece bu
muazzam gerçek, sık sık vurgulanır. Bu vurgu, mü'min tarafından öncelikli
olarak kendi nefsine karşı yapılır ki, nefis elindeki imkânlarla
büyüklük duygusuna kapılmasın. Sonra da başkalarına duyurulur.
Bayramlarda ve hac zamanı söylenilen ?teşrik tekbirleri' de biraz daha uzun
cümlelerle aynı şeyi ifade etmektedir.
Allah'ın
dışında herhangi bir varlığa ?en büyük' diye hitap etmek şüphesiz Islâm'ın
ölçüleriyle bağdaşmaz. Bu niteleme, ister sevgiden isterse korkudan
kaynaklansın, farketmez. En büyük olma sıfatı, nitelik, nicelik, makam, güç ve
kudret kaynağı olarak Allah'a aittir. Mecâzen de olsa bir başkasına, ?falanca
kişi veya şey en büyük, başka büyük yok' demek Islâm inancına terstir. Hiç bir
makam, hiç bir güç, hiç bir sevgi ve korku Allah'a ait olanla benzer ölçüde veya
yanyana düşünülemez. Bir şeyi Allah gibi görenler, bir şeyi Allah'ı sever gibi
sevenler, ya da Allah'a ait bir sıfatı yaratılmışlara verenler, -iman
iddialarına rağmen- şirke düşerler.[3]

Allah'ın en
büyük olduğunu kendine ve her şeye ilân eden kimsenin gözünde ve kalbinde
başka bir büyük olamaz. Bazıları parayı, otomobili, kadını, dünyevî
makamı/koltuğu, apartmanları, kendini, çocuklarını... büyük görür, giderek
bunları veya bunlardan birini tutku halinde fanatik şekilde sever. Mü'minin
gözünde ve gönlünde ise büyütülmeye, büyüklüğünü kabul etmeye değer tek varlık
vardır; Allah.
"İnsanlardan
bazısı, Allah'tan başkasını Allah'a endâd (eşler ve benzerler) edinir de onları,
Allah'ı sever gibi severler. İman edenler ise en çok Allah'ı severler (onların
Allah'ı sevmesi her şeyden, her sevgiden daha fazladır)."
(Bakara, 165)








[1]
İhsan Eliaçık, İslâm ve Sosyal Değişim, s. 13-27



[2]
D. Ârif Çevikel, Allahu Ekber




[3]
Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, s. 693-694.

ŞİARLAR.. Şiar; Anlam ve Mâhiyeti
Kur'ân-ı Kerim'de Şiarlar, Allah'ın Şiarları
Hac ve Umre Esnâsında Safâ ile Merve'nin Tavaf (Sa'y) Edilmesi
Şiar ve Semboller
Düşünsel Sınırları Bilmek
Kur'an'daki Semboller, İnsanın Barışçı ve Savaşçı Duygularını Şekillendirmeye Yöneliktir.
Şiarların Dili
Günde Beş Kez Çağrı, Beş Kez Manifesto.
Ezanda
Namazda, Ayakta
Rukûda
Ayakta
Secdede
Oturuşta
Selâmda
Namazdan So a
Tesbih Çekerken
Tesbihten So a
Bir Gün İçinde En Fazla Tekrar Edilen Şiarlar
Besmele; Manifestoya Giriş.
İstiâze (Eûzü) ve Besmele
İstiâze Şuurunun Bize Kazandıracağı Anlayış ve Davranışlar
Besmele, Laik Mantığı Protestodur
Allahu Ekber; En Büyüklük İlânı!
Lâ İlâhe İllâllah; Sahte İlâhlara İsyan, Büyüklenmeye Red.
Tehlil
Tahmîd; Övgü ve Şükür En Büyüğe, Allah'a Âittir!
Tesbih; Allah'ı Her Çeşit Şirkten Aklama, O'nun Egemenliği Paylaşılamaz!
Namaz ve Tesbih İbâdeti
Lehu'l Mülk (Her şey, Bütün Mülk O'nundur); En Büyüklük, Egemenlik Gerektirir
Salevât; Bağlılık Andı, Biat Yenileme.
Kunut Duâsı; Fâcir ve Kâfirlere Ültimatom (Yoldan Çıkan Devrilir/Devrilmelidir!)
İstiğfâr; Nefis/Hevâ Büyüklenmesine Dur!
Dilin/Konuşmanın Şiar Yönünden Önemi
Dillerdeki Birlik ve Dillerin Allah Merkezli Olması
Allah Lafzı ve Günlük Hayatta Şiar Olarak Kullanım Alanları
Ezân; Allah'a Çağrı ve Kurtuluş İlânı
Ezanın Başka Dillerde Okunması
Ezan Yasağı; Allahu Ekber'den Ta ı Uludur'a
İslâm Bayrağı, Râyet, Sancak.
Hilâl
Kurban.
Diğer Bazı Önemli Şiarlar Halife
Başörtüsü
Sakal veya Benzeri İslâmî Görüntü
Hac
Selâm
Küfrün Şiarları/Sembolleri; Bâtıl Dinlerin Kutsalları, Heykel, Giyim...
Sakal ve Bıyık
Allah'ın Şiarlarını Yüceltme.
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar