Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Salevât; Bağlılık Andı, Biat Yenileme.

Salevât

Salevât; Bağlılık Andı, Biat Yenileme

Yukarıda sayılan şiarların
nisbet noktası, Allah idi. Şimdi ise O'nun elçisine salât etme sözkonusudur.
Bununla Peygamber ile müslümanlar arasındaki bağ sağlamlaştırılmak
istenmektedir. Önder ile ümmet arasındaki bağ sağlamlaştırılmak istenmektedir.
Önder ile ümmet arasındaki bağı islâm, kendine özgü sistemi ile sağlamaktadır.
Öyle ki, bu bağla ilgili söz vermenin her namazda söylenmesi istenir:
?Ey Nebî! Allah'ın selâmı,
rahmeti ve bereketi üzerine olsun... Bize ve tüm sâlih kulların üzerine olsun.?

Salevâtta asıl terimler, ?âl-i
Muhammed? ve ?salât? kelimeleridir. ?Âl-i Muhammed? derken kimleri kastediyoruz?
Salât ile neyi anla(t)mak istiyoruz? Ne anlama geliyor bu salevât?
E-v-l kökünden gelen ?âl? şu
anlamları içeriyor: Serap, aile, akraba, tâbi, taraf. E-h-l kökünden gelen ?ehl?
ise, benzer anlamlarda birlikte kullanılıyor. Şu anlamları var: Evlenmek, mâmur
olmak, akraba, eş, sahip. Âl-i Muhammed ve Ehl-i Beyt denilince, başlıca iki
anlam ortaya çıkıyor:
1- Aile anlamı,
2- Taraftar-tâbi-çevresi
anlamı. Şimdi kelimenin Kur'an'da ve İslâmî metinlerdeki kullanılışını görelim:

Âl kelimesinin Kur'an'da 25
defa geçtiği görülmektedir. 13 kere Âl-i Fir'avn şeklinde, geri kalanda Benî
İsrâil'e gönderilen peygamberler için kullanılmaktadır. Âl-i İbrâhim, âl-i
Ya'kub, âl-i Lût, âl-i Mûsâ, âl-i Hârun gibi.
Âl-i Muhammed'in kim olduğu
konusunda da ihtilâf edilmiştir. Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik, ?benî Hâşim?dir
derken; Şâfii, ?benî Hâşim ve benî Abdulmuttalip'tir? diyor. Bazı ulemâ da:
?Kureyş'in hepsidir? diyor (Buhârî, 5/293-295). ?Âl? ve ?ehl? kelimeleri, nisbet
edildiği isme göre kullanılan genel bir isim olmaktadır. Meselâ Âl-i Muhammed
denildiğinde, ?Onun taraftarları, bağlıları, etrafında toplanan çevresi? anlamı
daha kuvvetlidir. Zira kan bağı ile ona yakın olan akrabası kastedilmiş olsa
idi, Ebû Leheb de işin içine girmiş olacaktı. Nitekim âl-i Fir'avun derken, onun
akrabaları değil; çevresinde toplanan adamları, yönetim çevresi
kastedilmektedir. Türkçe'de bu kelimeler karşılığı kullanılan taraftar, çevre,
mensup, adamları, yanlıları vb. kelimeler vardır.
Kelimelerin ilk ve asıl
mânâları bunlar olmakla birlikte, ikinci olarak da âilesi, hanımları, kızları,
dâmatları vs. anlamları da vardır. Nitekim âl-i Muhammed'e sadaka
verilmeyeceğine dair Buhârî'nin rivâyet ettiği Ebû Hüreyre hadisi (Buhârî,
5/292) buna örnektir. Hadiste ?Âl-i Muhammed sadaka yemez? denilirken,
?Muhammed (s.a.s.)'in evinde oturanlar? kastedilmiştir (Buhârî, 5/295). Bunlar
da Nebî (s.a.s.)'nin ev halkını oluşturan hanımları, kızları, dâmâdı ve
torunlarıdır (Buhârî, 5/295).
Ehl kelimesinin Kur'an'daki 54
ayrı yerdeki kullanımı incelendiğinde görülmektedir ki, kelime, genel bir nisbet
ifâde etmektedir. En çok kullanılan ?ehl-i kitap?la bir kitaba nisbet
yapılmaktadır. Yani, bir kitabın (Tevrat ve İncil'in) etrafında toplananlar. Ehl-i
Beyt denilince ?Muhammed (s.a.s.)'in evinde oturanlar? (hâne-i sükkân)
kastedilir. Nitekim 33/Ahzâb sûresindeki âyetlerde Nebî (s.a.s.)'nin hanımlarına
?ehle'l-beyt? diye hitap edilmiştir (33/Ahzâb, 33).
Salevâttaki ?âl? kelimesi de
âl-i Fir'avn kelimesindeki kullanılışı gibidir. Yani Muhammed'e (s.a.s.) tâbi ve
taraftar olan herkes kastedilir. Bunun içinde ailesi de, hâne halkı da vardır.
Değil Kureyş'ten, Arap bile olmayan Fârisî (İran'lı) Selman, Habeşî (Habeşistan'lı)
Bilâl, Rum (Bizans'lı) Süheyb de vardır. Âl ve ehl kelimelerini daraltarak
sadece 4 kişiye hasretmek (Ali, Fâtıma, Hasan, Hüseyin -r.a.-), sonraki
asırların ashâb arasında çıkan tartışma ve kavgaların etkisiyle bir tarafı
tutarak diğer tarafı tümden silme yanlışlığının bir sonucudur. Öyle ki, aynı
Rasûl'ün hanımı olan Âişe (r.a.)'ye Kur'an ?ehl-i beyt? diye hitap etmesine
rağmen; Ehl-i Beyt'ten çıkarılmış, Nebî'nin kızı Fâtıma (r.a.) Ehl-i Beyt'ten
kabul edilmiştir. Halbuki biri hanımı, biri kızıdır. Her ikisinin de Ehl-i Beyt
olarak anılması gerekir (33/Ahzâb, 32-33). Böylece ?al? ve ?ehl? kelimelerini
özellikle Kur'an'daki kullanımlarına uygun olarak ?inanç? temelinde ?aileden ve
aileden olmayan çevre? anlamında kullanmak en doğru kullanış olacaktır.

S-l-v kökünden gelen
kelimelerde şu anlamlar var: Atın ikinci gelmesi, duâ, namaz, rahmet, hayvanın
sırtının ortası. Salevât getirmek denilince ?duâ ve rahmet? okumak anlamları
kastedilmektedir. Kur'an'da 104 defa kullanılan bu kökten kelimelerin bu
kullanılışlarına baktığımızda hemen hemen tamamında bazı özel hareketleri ihtivâ
eden bir ibâdet şekli olduğunu anlıyoruz. ?Onlar ki salâtı ikame ederler ve
zekâtı verirler.? (2/Bakara, 277)
?Sen içlerinde olup da
namazları kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun, silahları
da yanlarına alsınlar. Secdeyi yaptıktan sonra onlar arkanıza geçsinler,
kılmayan öbür kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar, tedbirli olsunlar...
Namazı kıldıktan başka, Allah'ı ayakta iken, oturur iken ve yan yatarken de
zikredin/anın... Emniyete kavuştuğunuzda, namazı gereğince kılın. Namaz şüphesiz
ki mü'minler üzerine farz kılınmıştır.? (4/Nisâ, 102).
?Gecenin bitiminde ve
gündüzün başlangıcında namızı ikame et.? (17/İsrâ, 78)
Salâtın namaz dışında, bir de
duâ ve rahmet anlamı olduğunu belirtmiştik. Bu, "salevât göndermek" denilen
şeydir. ?Salat', Allah'a nisbet edilirse, kullarına rahmet etmeyi; müslümanlara
nisbet edilirse duâyı, meleklere nisbet edilirse Allah'tan kullar için af
dilemeyi ifade eder. Peygambere ?salât' etmek, ona duâ etmek demektir. Buradaki
?salât'ın çoğulu bilindiği gibi ?salavât'tır. ?Salât' bu anlamda Kur'an'da da
geçmektedir:
"Hiç şüphesiz Allah ve
melekleri peygambere salat etmektedirler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin
ve tam bir teslimiyetle ona selâm verir.? (33/Ahzâb, 56)
Bu kelime yine Kur'an'da dua ve
rahmet anlamında da kullanılmaktadır:
?O'dur ki sizi
karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet (salat) etmekte, melekleri de
(size dua etmektedir). O, mü'minlere çok merhametlidir.? (33/Ahzâb, 43).
?Rablerinden bir salevât
(bağışlanma) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidâyete erenler de bunlardır.?
(2/Bakara, 157)
Allah Teâla ve melekler hem
Peygambere hem de mü'minlere salât ediyorlar. Peygamber mü'minlere devamlı salât-duâ
etmektedir. Mü'minler de Peygamber'e ?salât-salevât' getirmekle, O'na dua
etmekle sorumlu tutuluyorlar. Hergün namazda okunan ?salli-bârik' duâlarında
bunu ifade etmekteyiz ve Peygambere ?salât' getirmekteyiz. ?Ey Allah'ım!
İbrahim'e ve ailesine ?salât' ettiğin gibi Muhammed'e ve O'nun âline/ailesine de
?salât' et.? Peygamber'e salât etmek, yani salevât getirmek mü'minler üzerine
bir yükümlülüktür (33/Ahzâb, 56). Peygamberimiz de buyuruyor ki:
?Kim bana salât okursa Allah
da ona on salât okur ve on günâhını affeder, makamını on derece yükseltir.?
(Nesâî, Sehv 55, 3/43)
Peygamber'in ismi her
anıldığında ona salât ve selâm göndermek böylece emredilmiş oluyor. Bunun ne
zaman ve nasıl yapılacağı, her ismi geçtiğinde mi, yoksa çok anılan bir yerde
bir defa salevâtın yeterli mi olacağı konusu tartışılmıştır. Genelde her ismi
anıldığında veya yazıldığında salevât getirmek bir İslâmî gelenek olarak
yerleşmiştir. Bu geleneği devam ettirmek gerekir.
Salevât, bir bağlılık
açıklamasıdır. Dinin kaynağı olarak görülen risâletin korunması, üzerine toz
kondurulmaması için özel bir formüldür. Bununla mü'minler dinin kaynaklarına
bağlılıklarını her defasında yenilemiş olurlar. Zira risâlet ve rasul merkezî
konumdadır. Biz dini onun açıklamasıyla, beyanıyla öğrendik. Onun doğru
söylediğine inandığımız için dini kabullendik. Dolayısıyla ona olan en küçük bir
güvensizlik, getirdiklerine de güvenmemeye yol açacağından bu durumun
zedelenmemesi şarttır. O halde, İslâm'a giriş, risâlete iman ile başlamaktadır.
Zira ortada görünen ne Allah ve ne de melekleri vardır. Sadece o konuşmaktadır.
Söylediklerine inanan, müslüman olmakta, inanmayan kâfir olmaktadır. Âhiret günü
hesaplaşmanın mihenk taşı da rasuller olacaktır. Rasûle tâbi olan kurtulacak,
olmayan cehennemi boylayacaktır.
Mü'minler Rasûl'ün önüne
kimseyi geçirmemelidirler (49/Hucurât, 1). Zira her gün defalarca ismini anarak
ona olan bağlılık izhar edilmektedir. Biz bu kadar ona yakınlaşmışken araya
başkalarını sokarak nasıl ondan uzaklaşabiliriz. İslâmî önderler ve liderler bu
salevâtın ölçüsüyle daima kontrol edilmeli, yüzleştirilmeli, onunla sağlaması
yapılmalıdır. Bütün İslâmî önderler onun çizgisinde/hattında olmak
zorundadırlar. Onun hattının üzerinde başka bir hat/usûl olamaz. Mekke ve
Medine'de gerçekleşen ve başında bir Nebî'nin bulunduğu nur inkılâbına bağlılık
esastır. Salevât bunu ifade eder. Her söylenişinde bu inkılâba ve onun nebî/rasûl
olan önderine/rehberine bağlılık andı içilmiş olur. Yeryüzünün her yanındaki
mü'minler bu andla neyi örnek aldıklarını ifade etmiş olurlar.[1]



[1]
İhsan Eliaçık, s. 42-47.

ŞİARLAR.. Şiar; Anlam ve Mâhiyeti
Kur'ân-ı Kerim'de Şiarlar, Allah'ın Şiarları
Hac ve Umre Esnâsında Safâ ile Merve'nin Tavaf (Sa'y) Edilmesi
Şiar ve Semboller
Düşünsel Sınırları Bilmek
Kur'an'daki Semboller, İnsanın Barışçı ve Savaşçı Duygularını Şekillendirmeye Yöneliktir.
Şiarların Dili
Günde Beş Kez Çağrı, Beş Kez Manifesto.
Ezanda
Namazda, Ayakta
Rukûda
Ayakta
Secdede
Oturuşta
Selâmda
Namazdan So a
Tesbih Çekerken
Tesbihten So a
Bir Gün İçinde En Fazla Tekrar Edilen Şiarlar
Besmele; Manifestoya Giriş.
İstiâze (Eûzü) ve Besmele
İstiâze Şuurunun Bize Kazandıracağı Anlayış ve Davranışlar
Besmele, Laik Mantığı Protestodur
Allahu Ekber; En Büyüklük İlânı!
Lâ İlâhe İllâllah; Sahte İlâhlara İsyan, Büyüklenmeye Red.
Tehlil
Tahmîd; Övgü ve Şükür En Büyüğe, Allah'a Âittir!
Tesbih; Allah'ı Her Çeşit Şirkten Aklama, O'nun Egemenliği Paylaşılamaz!
Namaz ve Tesbih İbâdeti
Lehu'l Mülk (Her şey, Bütün Mülk O'nundur); En Büyüklük, Egemenlik Gerektirir
Salevât; Bağlılık Andı, Biat Yenileme.
Kunut Duâsı; Fâcir ve Kâfirlere Ültimatom (Yoldan Çıkan Devrilir/Devrilmelidir!)
İstiğfâr; Nefis/Hevâ Büyüklenmesine Dur!
Dilin/Konuşmanın Şiar Yönünden Önemi
Dillerdeki Birlik ve Dillerin Allah Merkezli Olması
Allah Lafzı ve Günlük Hayatta Şiar Olarak Kullanım Alanları
Ezân; Allah'a Çağrı ve Kurtuluş İlânı
Ezanın Başka Dillerde Okunması
Ezan Yasağı; Allahu Ekber'den Ta ı Uludur'a
İslâm Bayrağı, Râyet, Sancak.
Hilâl
Kurban.
Diğer Bazı Önemli Şiarlar Halife
Başörtüsü
Sakal veya Benzeri İslâmî Görüntü
Hac
Selâm
Küfrün Şiarları/Sembolleri; Bâtıl Dinlerin Kutsalları, Heykel, Giyim...
Sakal ve Bıyık
Allah'ın Şiarlarını Yüceltme.
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar