Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Benî İsrâilin Tahrifi ile Bu Ümmetin Tahrifi Arasında Karşılaştırma ve Sonuç

Benî İsrâilin Tahrifi ile Bu Ümmetin Tahrifi Arasında Karşılaştırma ve
Sonuç

Benî İsrâilin Tahrifi ile Bu Ümmetin Tahrifi
Arasında Karşılaştırma ve Sonuç:

Tahrif, İslâm ümmetinin
yahûdileşme tehlikesine en çok mâruz kaldığı bir temayüldür. İsrâiloğulları
dinlerini tahrif edince; ahlâkî, sosyal ve siyasal yapıları da tahrip olmuştur.
Bu ümmet de dinini tahrif edince aynı âkıbete uğrayarak ahlâkî, sosyal ve
siyasal bir çöküş sürecine girmiştir. İsrâiloğullarının Tevrat'a sarılarak öze
dönmesi artık mümkün değildir. Çünkü Tevrat'ın muhâfazası benî İsrâil
bilginlerine bırakıldığı için aslı kaybolacak bir biçimde tahrif edilmiştir.
Ancak ümmet-i Muhammed'in Kur'an'a sarılarak dinini tecdid etmesi mümkündür.
Çünkü Kur'an, bizzat Allah tarafından korunmuştur.
İsrâiloğullarını tahrife
yönelten sebeplerin başında iki şey gelir: Kör taassup ve dünyevîleşme. Bu
ümmetin tarihindeki tahrifin sebeplerinin başında da bu iki unsur gelmektedir:
Siyaset, mezhep, meşrep, soy, ırk, ulus asabiyeti ve makam-mevki, mal-mülk,
servet-şöhret ihtirası.
Bu ümmetin muharrifleri
Kur'an'ın metninde tahrifat yapamamışlarsa da, onun manasında te'vil, tefsir,
nesh, tahsis adı altında birçok tahrifat yapmışlar, bunu müteşâbih âyetler
sınırında da tutmayıp muhkem âyetleri dahi mezhep, meşrep ve politik
kavgalarında silâhlarının ucuna takmaktan çekinmemişlerdir. İsrâiloğullarının en
ünlü tahrif biçimi olan uydurmacılığı Kur'an'da gerçekleştiremeyenler, sünnetin
büyük bir bölümünü oluşturan ?hadis?te gerçekleştirmişlerdir.
Müslüman İsrâiloğullarının
yahûdileşmesinde nasıl eski Mısır, Yunan, Filistin putperest kültürlerinin
etkisi olmuşsa, bu ümmetin yahûdileşme temayülüne sapmasında da başta
isrâilliyyât olmak üzere Yunan, Roma, Bizans, kadim Türk ve çağdaş Batı
kültürlerinin tahrip edici etkileri olmuştur.
İsrâiloğulları içerisinden
çıkıp da kendilerine has peygamberler ve kitaplar ihdas eden sapık grupların
benzeri bu ümmetin içerisinden de çıkmıştır. Bahâîlik, Kadıyanîlik, Hurûfîlik,
19'culuk ve İskender el-Ekber taifesi bunlardan birkaçı. Bu sapkınlıklardan
birçoğunun ortak yanı da bir tür rakam gizemciliğine dayalı "cifr" ve ?ebced?e
aşırı düşkünlükleridir.
Hurâfe, tarih boyunca tahrifin
sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Tarihte ve günümüzde din ne kadar tahrif
edilirse, hurâfe de o kadar itibar kazanmaktadır. Şimdilerde toplumumuzda hayli
ilgi toplayan medyumlar, tarotçular, burççular, falcılar, büyücüler, cinciler ve
bilumum çağdaş üfürükçüler din düşmanı rejimin açtığı boşluktan istifadeyle
ortaya çıkmışlardır.
Hurâfecilik, öteden beri
sanıldığı gibi yalnızca mistik, geleneksel ve gizemci çevrelerin müptelâ olduğu
özel bir sapma değil; 19'culuk sapkınlığında da görüldüğü gibi akılcı, modern ve
bilimci çevrelerin de pekâlâ sarılabileceği genel bir sapmadır.
Bel'am, ?din âlimi?ne karşı
çıkarılan ?devlet âlimi? tipidir. Her din ve dinî toplum, kendi içerisinden
çıkardığı ?Bel'amların? tahrif ve tahribine mâruz kalmıştır. Bu konuda ümmet-i
Mûsâ ile ümmet-i Muhammed'in kaderleri garip bir biçimde birbirine
benzemektedir.
Tahrif ile tecdid arasındaki
savaş, neredeyse insanlıkla yaşıttır. İlk tahrifçi şeytandır. Tarih boyunca, bir
dinin muharrifleri, aynı dinin müceddidlerinin en büyük hasmı olagelmiştir. Bu
ezelî kural, bu ümmette de bozulmamıştır. Günümüzdeki İslâmî mücadelenin içinde
olanlar, bu tarihî gerçeğin çağdaş tezâhürlerinin acı hâtıralarıyla doludurlar.[1]

Halk, herşeyden önce kasıtlı
olarak câhil bırakılmış, halkı gerekli İslâmî bilgilerden mahrum bırakanlar,
dünya ve âhirette lâzım olacak kültürden mahrum bırakanlar bununla yetinmeyip,
nice dayatmalar ve yönlendirmelerle halkı saptırmışlar, doğruyu eğri ve eğriyi
doğru olarak göstermişlerdir. Halk, kızılmaktan daha çok acınacak bir zavallı,
düzen ve çevrenin kurbanı durumundadır. Onlara tevhid öğretilmeden, tevhidî
bilinç ve ibâdet anlayışı kazandırılmadan, sahih bir din öğretilmeden bâtıl
inançların ve hurâfelerin önünün alınamayacağı bilinmelidir. Bununla birlikte
görülen bâtıllara müdâhale edilmeli, halkın hurâfeci yaklaşımları en güzel
üslûpla önlenmeye çalışılmalıdır. Ama, bataklık kurutulmadan sivrisineklerle
mücâdelede ciddîi bir mesafe kat edilemeyeceği unutulmamalıdır. Hurâfe üreten
düzen ve çevre şartları değiştirilmeden eski ve yeni câhiliyye hurâfelerinin,
bâtıl inanış ve bid'atların önünün alınamayacağı bir gerçektir.
Hakk'a ve hak dine inanmayan
insanların bize din biçmelerine, kendi bâtıl dinlerini bize dayatmalarına, hak
dini tahrif etmeye çalışmalarına, Allah'a ve Allah'ın dinine iftira etmelerine
göz yumacak ve boyun eğecek değiliz. Onların ilâhlıklarını, rabliklerini
reddedeceğiz; onların tuzaklarına düşmeyeceğiz. Onların (b)alıkları avlamak için
oltalarına taktıkları ?din?i yutmayacağız.
Allahumme erina'l-hakka hakkan
ve'rzuknâ'l-ittibâa ileyh. Ve erinâ'l-bâtıle bâtılen ve'rzuknâ-l ictinâba anh.
Ey Allah'ım, bize hakkı hak olarak göster ve hakka ittibâ etmeyi nasip et.
Bâtılı bâtıl olarak görmeyi ve bâtıllardan kaçınmayı nasip et.

[2]



[1]
M. İslâmoğlu, Yahudileşme Temâyülü, s. 212 vd.

[2]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.