Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Cennet Ucuz Değil!

Cennet Ucuz Değil

Cennet
Ucuz Değil!

Cennet insanın
hayallerine dahi sığmayacak güzellikte yaratılmış. Fakat nefse ağır gelen,
nefsini terbiye edememiş, ona esir olmuş insanlara çok zor gelen işlerle
kuşatılmıştır. Her nimetin bir külfeti vardır. Külfet nimetin önemine göre değişir.
Cennetin etrafını kuşatmış bu zor ve sıkıntılı engelleri aşmak için her şeyden
önce kuvvetli bir iman ve bununla birlikte ileri derecede bir sabır gücü olması
lâzım.
Cehennemse
nefse hoş gelen, insanı cezbeden işlerle kuşatılmıştır. Bütün bu işlere bir ömür
boyu direnmek, karşı koymak da çok güçlü bir maneviyatı gerekli kılıyor. Öyle ya
insanlar haram-helal, iyi-kötü demeden her türlü lezzeti yaşamaya koyulacaklar,
siz de bunları göreceksiniz ve yapmayacaksınız! "Ben sabredersem Rabbim bana
cennette daha güzellerini, hem de ebedî olarak verecek" diyeceksiniz. Bu,
cennete ne kadar iman ettiğine ve dünya hayatına ne kadar değer verdiğine bağlı
bir şey. Hayata damgasını vurmuş büyük insanlara bakın. Hiç birisinin dünyaya
gerektiğinden fazla değer verdiklerini göremeyeceksiniz.
Ama bunun
yanında bir de hayatı son derece maddîleşmiş, ölmeyecekmiş gibi yaşayan, eğlenmek,
yemek, içmek, giyinmekten başka bir derdi olmayan, ne dünün eyvahını, ne de
yarının kaygısını çekmeyen insanlara bakalım; insana ait tüm yüce değerlerden
yoksun iki ayaklı hayvanlar gibi (hatta daha da aşağı) bir vaziyette ömür
tüketiyorlar. Bunlar zevkleri için yaşamaya çalışıyorlar. Basit, geçici, bir
müddet sonra insana bıkkınlık veren zevkleri, ahiret zevklerine değişiyorlar.
Tabii bunlara ahiretten söylenecek şey şu olabilir:
"İnkâr
edenler, ateşe sunuldukları gün, onlara: 'Dünyadaki hayatınızda sizin için güzel
olan her şeyi (bütün zevklerinizi) harcadınız, onların zevkini sürdünüz. Ama
bugün, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızın ve yoldan çıkmanızın
karşılığında alçaltıcı bir azab göreceksiniz' denir."
(Ahkaf: 46/20)
Dünya hayatında
basit bir eve talip oluyorsunuz. Birkaç yıl "taksitlerini ödeyeceğim" diye boğazınıza
kadar her şeyinizden kısıyorsunuz. Yine aynı şekilde evlenmek için bir kıza
talip olduğunuzda bir sürü masraf ve sıkıntıya giriyorsunuz. Dünyada bir eve ve
bir kıza talip olmak bir sürü maddî ve manevî sıkıntılara girmeyi gerektiriyor
da bir cennet köşkü ile hurilere talip olmak niye bazı sıkıntılara girmeyi
gerektirmesin? Üniversite mezunu nice insanın branşlarıyla ilgili bir meslek
bulamadıkları ve pek de işe yaramayan fakülte diploması için bunca zahmet boşuna
imiş dedikleri bir ortamda, yine de bir yüksek okula girebilmek için her yıl
milyonu geçen sayıda insanın nasıl sınavlara hazırlandığını biliyoruz. En
azından bu kadar olsun çalışmaların, dökülen terlerin ve çekilen sıkıntıların
cennet için de olması gerekmez mi?
"Yoksa siz,
sizden öncekilerin durumu sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi
zannettiniz? Onlara öyle darlık, zorluk, sıkıntı geldi ve sarsıntıya uğradılar
ki Peygamber ve onunla beraber mü'minler: 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyordu.
Gözünüzü açın! Allah'ın yardımı şüphesiz pek yakındır."
(Bakara: 2/214)
Rivayete göre
bu ayet, Uhud veya Hendek savaşı esnasında nazil olmuştu. Mü'minler öyle
daralmışlardı ki, âdeta ölüp ölüp diriliyorlardı.
Sahabelerden
bazıları oldukça tedirgin, "Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?" demeye
başlamışlardı. İşte Cenab-ı Hak yukarıdaki ayeti vahyederek adeta "siz yoksa
cenneti ucuz mu zannetmiştiniz?" buyuruyor. Allah'ın en salih kulları en çok
musibetlere uğratılanlar olduğuna göre, bize ne oluyor da cenneti ucuza
kapatmaya çalışıyoruz?[1]
Yukarıdaki
ayetin takdiri şudur: "Ey mü'minler, sizler Allah'ın sizi kullukla mükellef
tuttuğu her şey ile ibadet etmediğiniz, sizi imtihan ettiği şeylere sabretmediğiniz,
kâfirlerin eziyetine, fakirlik ve yoksulluğa, geçim sıkıntısı ve darlıklarına
katlanmadığınız, düşmanla savaşın dehşet ve korkunç hallerine göğüs germediğiniz
müddetçe, sırf bana iman edip, peygamberimi tasdik etmek suretiyle cennete
gireceğinizi mi sanıyorsunuz? Bütün bunlar, sizden önceki mü'minlerin başına
gelmiştir."[2]
Ayet, cennete
girmeye hazırlanmak için, ezelden beri gelen Allah'ın kanununa yöneltiyor.
Cennet ehli olmak için inanç sahiplerinin, inançlarını müdafa etmeleri; o yolda
zorluğa, eziyete, şiddete ve ıstıraba katlanmaları; zafer ve mağlubiyet arasında
gidip gelerek itikadları üzerine sabit kalmaları; hiçbir şiddetin onları
dağıtmaması; hiçbir kuvvetin onları korkutmaması; mihnet ve fitne balyozları
altında gevşememeleri ve zafere hak kazanmaları için Allah onlara yön veriyor.
Zira o günde, Allah'ın dininin muhafızı onlardır. Kendilerine emanet edilen
şeyleri beklemektedirler. O, emaneti korumaya ve müdafaya hazırdırlar. Bu yüzden
de emanete müstahak olmuşlardır. Çünkü, onların ruhları korkudan kurtulmuştur.
Dünya hayatının hırsından, yükünden, boşluğundan kurtulmuştur... O anda ruhları,
olduğu âlemden cennete daha yakındır... Çamurlar âleminden çok yücelerdedirler...
İşte mü'minler,
cihad ve imtihandan, sabır ve sebattan, sadece Allah'a sığınıp O'nu düşündükten,
Allah'tan başka her şeyi ve herkesi ikinci plana attıktan sonra cenneti hak
ederler. Yol budur: İman ve cihad; mihnet ve bela; sabır ve sebat; sadece
Allah'a yöneliş... Yardım bundan sonra geliyor. Cennet nimetleri de bundan sonra
geliyor...[3]

"Sizden
önceki ümmetler, çeşitli belalarla azab olunmuşlardı. Ama bu, onları dinlerinden
çevirmemişti. Öyle ki adamın başının ortasından testereyle kesilir, böylece iki
parçaya ayrılır; yine adamın etleri ve sinirleri demir taraklarla kemiklerinden
ayrılır, ama bu onu dininden çeviremezdi. Allah'a yemin ederim ki, bu iş,
mutlaka kemale erecektir. Öyle ki, kervancı Sana ile Hadramut arasında seyahat
ederken ancak Allah'tan ve koyunlarına karşı kurttan korkacaktır; başka hiç
kimseden korkmayacaktır. Ne var ki sizler, acele ediyorsunuz."[4]

Ebu Hureyre
(r.a.) rivayet ediyor. Rasülüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"İmtinâ edip
kaçınanlar hariç, bütün ümmetim cennete girecektir."

'Kim cennete
girmekten kaçınıp ayak diretir?' Dediler.
"Kim bana
itaat ederse cennete girer, kim âsi olup itaat etmezse o kaçınmış olur demektir!"
buyurdular.[5]

"Rabbinizin
bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar
olan cennete koşun (onun için yarışın!)" (Âl-i İmran:
3/133)

"Yaptıklarına karşılık olarak onlar için nice sevindirici ve göz aydınlatıcı
nimetler saklandığını hiç kimse bilemez." (Secde:
32/17)
"Ey mutmain
ruh! Rabbını razı etmiş ve razı edilmiş / hoşnut olmuş olarak Rabbine dön.
Seçkin kullarım arasına kavuş ve gir cennetime!" (Beled:
90/27-30)[6]



[1] Hasan
Eker, Ahiret Bilinci, s. 90


[2]
Fahreddin Râzi, Tefsir-i Kebir, c. 5, s. 72


[3] Seyyid
Kutub, Fi Zılali'l-Kur'an, c. 1, s. 452


[4] Buhâri,
İkrah 1.


[5] Buhâri,
İ'tisam 2.


[6] Ahmet
Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.