Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Cihad Allah İçindir ve Allah Yolundadır

Cihad Allah İçindir ve Allah Yolundadır


Cihad
Allah İçindir ve Allah Yolundadır:

İslâm'da cihad, hedefsiz, gayesiz bir savaş değildir.
İslâm'da cihad yalnız Allah yolunda olur. Bu şart, cihaddan ayrılmaz. İslâm'ın
kendi hedeflerine varmak için niçin harp veya başka bir kelimeyi değil de; "cihad"
kelimesini seçtiğini belirtirken, cihadın diğer kelimelerden farklı olduğunu
ifade ettik. Bu farklılığı sağlayan bir hususiyet de "Allah yolunda" ifadesinin
ve kavramının cihad kelimesinin içinde bulunmasındandır. "Allah yolunda" tabiri
de İslâm'ın kendi mefkûresi için kullandığı terimler sözlüğünden bir terimdir.
Bu terimi de bir çok kişi yanlış anlamış, halkı İslâm inancına boyun eğdirip,
İslâm'ı kabul ettirip bunun için zorlamak olduğu düşüncesini "Allah yolunda
cihad" olarak düşünmüşlerdir.
Gerçekte, "Allah yolunda"
terimi, İslâm kavramları içinde onların düşündüğünden çok geniş bir anlam
belirtir. "Allah yolunda cihad" batılıların anladığı manada kutsal bir savaş
değildir. İslâm nazarında, toplumun fayda ve mutluluğu için, geçici dünya
arzusunda bulunmadan yapılan her hareket "Allah yolunda"dır.
Allah'ın sana verdiği malları
geçici dünyalık faydalar umarak sarfedersen bu "Allah yolunda" olmak değildir.
Ama sırf Allah rızası için, bildiğin muhtaçlara yardım edersen şüphesiz ki bu
"Allah yolunda" bir iştir. İşte bu "Allah yolunda" terimi, yalnız İslâm'a
mahsus; maddi menfaat ve arzulardan uzak, sırf Allah rızası umulan davranışlar
için kullanılır. Bunu yapan kimse bilir ki mümin. kardeşlerinin saadeti için
yaptığı her iş Allah rızası içindir. Müminin geçici dünya hayatında istediği tek
husus Allah Teâlâ'nın rızasını kazanmaktan başka bir şey değildir. İşte yüce
Allah, bu anlama işaret etmek için cihadı, "Allah yolunda" kaydıyla
sınırlamıştır. İslâm'ın istediği de budur. Müslüman topluluk veya fert, batıl ve
beşerî sistemleri yıkıp, yerine İslâm akîdesine dayalı bir sistemi getirirken,
harcayacakları çabaları ve yapacakları her türlü fedakârlıkları, kişisel
çıkarlardan, nefsânî arzulardan uzak tutmalıdır. Bütün çırpınmalarının karşılığı
olarak, hak ölçülerine uygun, adaletli bir sistemi getirmekten başka bir şey
gözetmemelidirler. Mümin, yaptığı şeylerin karşılığını bu dünyada beklemez.
Allah'ın kelâmını yüceltmek için, bu bitmeyen mücadelenin, dinmeyen savaşın
karşılığında; mal, mülk, şan, şeref, rütbe, geçici dünyalık elde etme düşüncesi
aklından geçmez.
"İnananlar Allah yolunda
savaşırlar, küfredenler ise tâğût yolunda savaşırlar..." (en-Nisâ: 4/76).
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki,
Allah, ancak kendi rızası için olan cihadı kabul eder. Nefsânî arzulardan,
kavmiyetçi kinlerden, kabilecilik taassubundan kopan savaşı değil...
Yeryüzündeki her canlı, hayatını devam ettirmek için çırpınıp durur. Fıtrî
gayesine ulaşmak için gece gündüz demeyip çalışır. fakat müslümanın çırpınış ve
çalışması başka gayelere yöneliktir. O, yani, İslâm'a inanıp, onun sistemine
bağlanan kimse, her şeyden önce İslâm inkılâbının gayesi olan Hakkı getirmek
için canla başla, malla Allah yolunda cihad eder. Bütün gücüyle şer güçleri
yıkmak, fitne ve fesat tohumlarının yeryüzünde yayılmasına engel olmak için
çalışır. "Fitne yok olup din ve hâkimiyet yalnız Allah'ın oluncaya kadar" cihad
eder. İşte İslâmî cihad budur.

[1]






[1]
Şamil İslam Ansiklopedisi: 311-312.