Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

AKIL EMNİYETİ

AKIL EMNİYETİ

AKIL EMNİYETİ

Önce "akıl nedir?" sualine cevap arayalım.
Arapça'da "hayvanı bağlamak ve tutmak" gibi mânâlara gelir.[1]
İnsanı zararlı fiillerden alıkoymak ve imsak mânâsına gelen akıl, ıstılâhi
olarak "Bilmek, anlamak, şuurlu olmak" gibi mânâlar ifade eder.[2]
Çoğulu "ukûl"dür. İnsanın zarûrî ve nazarî bütün ilimleri, akıl vasıtasıyla
kavradığı inkâr edilemez. Dikkat edilirse günümüzde akıl, "beyin" denilen
organın bir fonksiyonu gibi mütalaa edilmektedir. Halbuki İslâm uleması aklı:
"Kalpte bulunan, hak ve batılı ayırt etmede vasıta olan nurdur" şeklinde tarif
etmişlerdir. Bu tarif temelde, şu âyet-i kerimeye dayanır:

"Andolsun ki, biz cin ve ins'ten bir çoğunu
cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, bununla idrak edemezler.
Gözleri vardır, bunlarla göremezler. Kulakları vardır, bunlarla işitemezler.
Onlar dört ayaklı hayvan gibidir, hatta daha sapıktırlar. Onlar gaflete
düşenlerin ta kendileridir." (A'râf:
7/179)

Bu âyet-i kerimede geçen yefkârûne biha ibaresi,
kalple alâkalıdır. Yefkârûne, ince idrak ve keskin kavrayış mânâsına gelir.
"Fıkıh" kelimesi de aynı mânâdadır.[3]
Kâfirlerin ve müşriklerin kalplerinin bulunduğu, fakat bununla idrak
edemediklerini esas alan İslâm ûleması "akıl kalpte bulunan bir nurdur" tarifini
esas almıştır. İnsanın mükellef olması, akli melekelerinin sıhhatli olmasıyla
yakından alâkalıdır.[4]

Kur'ân-ı Kerim'de: "Ey iman edenler... İçki,
kumar, (tapmaya muhsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer
murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki, muradınıza eresiniz" (Maide:
5/90) buyurulmuştur.

İmam-ı Gazzalî: "Hadd-i Şürb (içki cezası)
insanların aklî melekelerini muhafaza içindir. İlâhî teklife muhatab olan akıl,
ancak bununla muhafaza edilebilir"[5]
hükmünü zikreder. Kumar'ın, tapmaya mahsus dikili taşların (brahman'ın heykeli
vs. gibi) ve fal oklarının da, insanın akli melekelerini tahrip ettiği
bilinmektedir. Çünkü bunlarla şeytanın kalbe vesvese verdiği, haber-i sadık'la
sabittir. Âyet-i kerimede bunların tamamı, şeytana has ameller olarak
nitelendirilmektedir. Akıl, kalpte bulunan bir nur olduğuna göre, şeytan bu
vasıtalarla aklı perdelemeyi esas alıyor, demektir.

Sihir, kehânet, ilm-i remil ve bunun gibi
fiillerin haram kılınması da, akıl emniyetiyle yakından alâlakalıdır.[6]
Bu noktada biraz kehânet üzerinde durmakta fayda vardır. Kehanet, kâinatın
geleceğine ait haber vermek ve esrarı (gizli sırları) bazı vasıtalarla bildiğini
iddia etmektir.

İdeolojik sistemlerin tamamı, gaibten haber
verme, geleceğe hükmetme ve istatistiklere dayanarak gizli sırlan çözmeye çok
önem verirler. Son yıllarda "Masum imam ve her sırra vâkıf mahfuz şeyh"
teorileri de, ümmet arasında yayılma temayülü göstermektedir. Bütün bunlar "akıl
emniyetine" vurulan darbelerdir. Ayrıca filozofların ve ideologların "aklı
putlaştırdığı" gerçeğini dikkate alarak, sırf onlara muhalefet niyetiyle, aklın
fonksiyonlarını iptal eden mü'minlere de rastlanmaktadır. Unutmayalım ki "ifrat"
ve "tefrit"; akıl emniyetine vurulmuş en büyük kelepçedir. Unutmayalım ki, akıl
zaruri bir vasıtadır. Ancak yeterli değildir; vahye daima muhtaçtır.[7]



[1]
İbn-i Manzur, Lisânu'l Arab, c. XI, sh. 458.


[2]
Geniş Bilgi için bkz.: İbn-i Haldûn, Şifaü's Sail li Tezbihi'l Mesail, Ist.1957,
Prof. M. Tanci neşri, sh. ıs-24.

[3]
Mehmed Vehbi Efendi, Hülasatü'I Beyan fi Tefsirû'l Kur'ân, İst.1968, c. V,
sh.1808.

[4]
Geniş bilgi için bkz.: Sava Paşa, İslâm Hukuk ve Nazariyatı Hakkında bir
Etüd, Ank.1956, c. Il, sh. 319-350. Ehliyeti tenkis ve mes'uliyeti tahfıf
eden haller izah edilirken cinnet, hafıza zaafı, küçüklük [çocukluk] ve ateh
[bunama] üzerinde durulur. Aynca sekr hâli izah edilir. Bunların tamamı
akılla ilgilidir.

[5]
İmam-ı Gazzalî, el-Mustasfa min İlmu'I-Usûl, Beyrut,1937, c.I, sh.287 vd.

[6]
Fukaha "Haram olan ilimleri"tasnif ederken, felsefe üzerinde hassasiyetle
durnıuştur. İmam-ı Gazzalî el Munkız isimli meşhur eserinde, felsefenin
mahiyetini ve filozofların küfrünü isbata gayret etmiştir. İbn-i Abidin,
Reddü'I-Muhtar isimli eserinde (İst. 1982, c. I, sh. 43 vd.) bu konu
üzerinde durur. Haram olan tefekkür değildir. Tevhidi reddedip, insanlar
üzerine hüküm koymak suretiyle, sistem kurmaya çalışmak ve kat'i nassların
zıddını isbat için demogaji yapmaktır. Günümüzdeki ideologların yaptıklan da
budur. Tefekkür ile karıştırılmamalıdır.

[7]
Yusuf Kerimoğlu, Kelimeler Kavramlar, İnkılap Yayınları: 42-44.