Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Sahabeler Arasındaki Muharebelerin Mahiyeti Ve Hikmeti

Sahabeler Arasındaki Muharebelerin Mahiyeti Ve Hikmeti

Sahabeler Arasındaki Muharebelerin
Mahiyeti Ve Hikmeti

Bediüzzaman Hazretleri ise Mektubat'ında bu
konuyla ilgili şunları söyler:"

İkinci sualinizin meali: Hz. Ali (radıyallahu
anh) zamanında başlayan muharebelerin mahiyeti nedir? Muhariplere ve harpte
ölen ve öldürenlere ne nam verebiliriz?

Elcevap: Cemel Vak'ası denilen Hz.
Ali ile Hz. Talha ve Hz. Zübeyr ve Aişe-i
Sıddîka radıyallahu teala aleyhim ecmain arasında olan muharebe; adalet-i mahza
ile, adalet-i izafiyenin mücadelesidir. Şöyle ki:

Hz. Ali, adalet-i mahzayı esas edip, Şeyheyn
(yani Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer) zamanındaki gibi o esas üzerine gitmek için
içtihad etmiş. Muarızları ise, Şeyheyn zamanındaki safvet-i İslamiye, adalet-i
mahzaya müsait idi, fakat mürur-u zamanla İslamiyetleri zaif muhtelif akvam
hayat-ı içtimaiye-i İslamiyeye girdikleri için, adalet-i mahzanın tatbikatı çok
müşkil olduğundan, "ehvenüşşerri ihtiyar" denilen adalet-i nisbiye esası üzerine
içtihad ettiler. Münakaşa-i içtihadiye, siyasete girdiği için, muharebeyi intaç
etmiştir. Madem sırf "Lillah" için ve İslamiyetin menafii için içtihad edilmiş
ve içtihaddan muharebe tevellüd etmiş; elbette hem katil, hem maktul, ikisi de
ehl-i cennettir, ikisi de ehl-i sevaptır diyebiliriz. Her ne kadar Hz. Ali'nin
içtihadı musib ve mukabilindekilerin hata ise de, yine azaba müstehak değiller.
Çünkü; içtihad eden hakkı bulsa, iki sevap var. Bulamazsa, bir nevi ibadet olan
içtihad sevabı olarak bir sevap alır. Hatasından mazurdur. Bizde gayet meşhur,
sözü hüccet bir zat-ı muhakkik Kürtçe demiş ki:
زِ شرِّ صَحَابَانْ مَكَه
قَانُ وَقيلْ لَوْ رَاجَنَّتَيْنَ قَاتِلُ هَمْ قَتِيلْ
Yani Sahabelerin muharebesinden kıyl ü kâl
etme. Çünkü hem katil ve hem maktul ikisi de ehl-i cennettirler.Adalet-i mahza
ile adalet-i izafiyenin izahı şudur ki:
مَنْ قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ
نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ في ا?رْضِ فَكَأنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعاً

"Ayetin
mânayı işarîsiyle: "Bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir
ferd dahi, umumun selameti için feda edilmez. Cenab-ı Hakk'ın nazar-ı
merhametinde hak, haktır; küçüğüne, büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal
edilmez. Bir cemaatin selameti için, bir ferdin rızası bulunmadan hayatı ve
hakkı feda edilmez. Hamiyyet namına rızasiyle olsa, o başka meseledir."

Adalet-i izafiye ise; küllün selameti için,
cüz'ü feda eder. Cemaat için, ferdin hakkını nazara almaz. Ehvenüşşer diye bir
nev'i adalet-i izafiyeyi yapmağa çalışır. Fakat, adalet-i mahza kabil-i tatbik
ise, adalet-i izafiyeye gidilmez, gidilse zulümdür.

İşte İmam-ı Ali (radıyallahu anh), adalet-i
mahzayı Şeyheyn zamanındaki gibi kabil-i tatbiktir deyip, hilafet-i İslamiyeyi o
esas üzerine bina ediyordu. Mukabilleri ve muarızları ise, "kabil-i tatbik
değil, çok müşkilatı var" diye adalet-i izafiye üzerine içtihad etmişler.
Tarihin gösterdiği sair esbab ise, hakikat-i sebep değiller, bahanelerdir.

Eğer desen: Hilafet-i İslamiye noktasında
İmam-ı Ali'nin fevkalade iktidarı, harikulade zekası ve yüksek likayatiyle
beraber seleflerine nisbeten muvaffakiyetsizliği nedendir?

Elcevap: O mübarek zat, siyaset ve
saltanattan ziyade daha çok mühim başka vazifelere layık idi. Eğer tam
muvaffakiyet-i siyasiye ve tamam saltanat olsaydı, "Şah-ı Velayet" ünvan-ı
manidarını bihakkın kazanamayacaktı. Halbuki zahirî ve siyasî hilafetin pek çok
fevkinde mânevî bir saltanat kazandı ve Üstad-ı Kül hükmüne geçti. Hatta
kıyamete kadar saltanat-ı mânevîsi baki kaldı.

Amma Hazret-i İmam-ı Ali'nin Vak'a-i
Sıffin'de, Hazret-i Muaviye' nin taraftarlarıyla muharebesi ise, hilafet ve
saltanatın muharebesidir. Yani: Hazret-i İmam-ı Ali, ahkâm-ı dini ve hakaik-i
İslamiyeyi ve ahireti esas tutup, saltanatın birkısım kanunlarını ve siyasetin
merhametsiz mukteziyatlarını onlara feda ediyordu. Hazret-i Muaviye ve
taraftarları ise, hayat-ı içtimaiye-i İslamiyeyi, saltanat siyasetleriyle
takviye etmek için azimeti bırakıp, ruhsatı iltizam ettiler, siyaset âleminde
kendilerini mecbur zannedip ruhsatı tercih ettiler, hataya düştüler.

Amma Hazret-i Hasan ve Hüseyin'in Emevilere
karşı mücadeleleri ise, din ve milliyet muharebesi idi. Yani: Emevîler, Devlet-i
İslamiyeyi, Arap milliyeti üzerine istinad ettirip; rabıta-i İslâmiyeti,
rabıta-i milliyetten geri bıraktıklarından, iki cihetle zarar verdiler.

Birisi: Milel-i saireyi rencide ederek
tevhiş ettiler.

Diğeri: Unsuriyet ve milliyet esasları,
adaleti ve hakkı takip etmediğinden zulmeder. Adalet üzerine gitmez. Çünkü;
unsuriyetperver bir hakim, milletdaşını tercih eder, adalet edemez.
اَِسْمِيَّةُ جَبَّتِ
الْعَصَبِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةَ َ فَرْقَ بَيْنَ عَبْدٍ حَبَشِىٍّ وَسَيِّدٍ
قُرَيْشِىٍّ اِذَا اَسْلَمَا ferman-ı
kat'isiyle, rabıta-i diniye yerine rabıta-i
milliye ikame edilmez; edilse
adalet edilmez; hakkaniyet gider.

İşte Hazret-i Hüseyin, rabıta-i
diniyeyi esas tutup, muhik olarak onlara karşı mücadele etmiş, ta makam-ı
şehadeti ihraz etmiş.

Eğer denilse: Bu kadar haklı ve
hakikatlı olduğu halde, neden muvaffak olmadı? Hem neden kader-i İlahî ve
rahmet-i İlahiyye onların feci bir akibete uğramasına müsaade etmiş?

Elcevap: Hazret-i Hüseyin'in yakın
taraftarları değil, fakat cemaatine iltihak eden sair milletlerde, yaralanmış
gurur-u milliyeleri cihetiyle, Arap milletine karşı bir fikr-i intikam bulunması
Hazret-i Hüseyin ve taraftarlarının safi ve parlak mesleklerine halel verip,
mağlubiyetlerine sebep olmuş.

Amma kader nokta-i nazarında feci
akibetin hikmeti ise, Hasan ve Hüseyin ve onların hanedanları ve nesilleri,
mânevî bir saltanata namzet idiler. Dünya saltanatı ile mânevî saltanatın cem'i
gayet müşkildir. Onun için onları dünyadan küstürdü, dünyanın çirkin yüzünü
gösterdi. Ta, kalben dünyaya karşı alâkaları kalmasın. Onların elleri muvakkat
ve surî bir saltanattan çekildi; fakat parlak ve daimî bir saltanat-ı maneviyeye
tayin edildiler, adi valiler yerine, evliya aktablarına merci oldular.[1]

Üçüncü sualiniz:
O mübarek zatların başına gelen o feci gaddarane muamelenin hikmeti nedir?
diyorsunuz.

Elcevap: Sabıkan beyan ettiğimiz gibi,
Hazret-i Hüseyin'in muarızları olan Emevîler saltanatında, merhametsiz gadre
sebebiyet verecek üç esas vardı:

Birisi: Merhametsiz siyasetin bir
düsturu olan: "Hükümetin selameti ve asayişin devamı için, eşhas feda edilir."

İkincisi: Onların saltanatı, unsuriyet
ve milliyete istinad ettiği için, milliyetin gaddarane bir düsturu olan:
"Milletin selameti için herşey feda edilir."

Üçüncüsü: Emevîlerin, Haşimîlere karşı
an'anesindeki rekabet damarı, Yezid gibi bazılarda bulunduğu için, şefkatsiz bir
gadre kabiliyet göstermişti.

Dördüncü bir sebep de: Hazret-i
Hüseyin'in taraftarlarında bulunuyordu ki, Emevîlerin, Arap milliyetini esas
tutup, sair milletlerin efradına "memalik" tabir ederek köle nazariyle bakmaları
ve gurur-u milliyelerini kırmaları yüzünden, "milel-i saire" Hazret-i Hüseyin'in
cemaatine intikamkârane ve müşevveş bir niyetle iltihak ettiklerinden,
Emevîlerin asabiyyet-i milliyelerine fazla dokunmuş, gayet gaddarane ve
merhametsizcesine meşhur faciaya sebebiyet vermişlerdir.

Mezkur dört esbab, zahirîdir. Kader
noktasından bakıldığı vakit, Hazret-i Hüseyin ve akrabasına o facia sebebiyle
hasıl olan netaci-i uhreviye ve saltanat-ı ruhaniye ve terakkiyat-ı mâneviye, o
kadar kıymetdardır ki, o facia ile çektikleri zahmet, gayet kolay ve ucuz düşer.
Nasıl ki bir nefer, bir saat işkence altında şehit edilse, öyle bir mertebeyi
bulur ki, on sene başkası çalışsa ancak o mertebeyi bulur. Eğer o nefer şehid
olduktan sonra ona sorulabilse, "az bir şey ile pek çok şeyler kazandım"
diyecektir."

[2]



[1]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/532-534.


[2]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/534-535.

FİTNE-FİTEN ..
FİTNE. a- Fitne Kelimesinin Anlam Sahası
b- Olumlu Anlamıyla Fitne
c- Fitnenin Kur'an'daki Anlamları
A- Allah'a Nisbetle Fitne
1- Peygamberlerin Denenmesi
2- Müslümanların Denenmesi
3- İnsanların ve Toplulukların Denenmesi
4- Ni'met veya Külfetle Deneme
5- Sabır ve Sebat Fitnesi
B- Şeytana Nisbetle Fitne
C- İnsanlara Nisbetle Fitne
1- Münafıkların Fitnesi
2- İnkârcıların Fitnesi
C- Fitne Sayılan Davranışlar a- Diní Açıdan 1- Küfür-Şirk;
2- Allah'ın Hükümlerinden Yüz Çevirme
b- Sosyal ve Ahlâkí Fitne 1- İşkence ve Zulüm;
2- Belâ ve Sınama
3- Karışıklık ve Kargaşa
4- Dünya Ni'metleri;
5- Mal ve Çocuk;
D- Hadislerde Fitne Kavramı
E- Fitnenin Ortaya Çıkışı ve Zararları
FİTNE.
FİTNE.
Yoldan Çıkarıcı Fitneler
Fitne ile Sapma
İmtihan Olarak Fitne
Fitneye Düşürme Gayreti
Fitne Çıkartmak ve Kuran'daki Karşılığı
Müminlerin Çekişmesi Fitneye Sebep Olur
Fitne Unsurları
Zulüm, İşkence ve Azap
Fitne; Anlam ve Mâhiyeti
Olumlu Anlamıyla Fitne
Kur'an-ı Kerim'de Fitne Kavramı
Fitnenin Kur'an'daki Anlamları
Allah'a Nisbetle Fitne
Peygamberlerin Denenmesi
Müslümanların Denenmesi
İnsanların ve Toplulukların Denenmesi
Nimet veya Külfetle Deneme
Sabır ve Sebat Fitnesi
Şeytana Nisbetle Fitne
İnsanlara Nisbetle Fitne
Kur'an'da Fitne Sayılan Davranışlar
Hadis-i Şeriflerde Fitne Kavramı
Fitnenin Ortaya Çıkışı ve Zararları
Modern Fitne Odakları
FİTNENİN VASIFLARI
1- Fitne Yavaş Gelişir
2- Fitne Bir Kere Çıktı Mı Sonu Gelmez.
3- Giren Çıkamaz.
4-  Fitne , Fikrî Gruplaşmadır
5- Yalan Artar
6- Gerçeklerin İstismarı
7- Herkes Kendi Görüşünü Beğenir
8- Cehalet Artar
9- Şaşkınlık
10- Din-Sultan Ayrılığı
11- Din Lafta Kalır
12- Dinin Tatbikatı Zorlaşır
13- İrtidat Artar
14- Zenginlik Artar
15- Cimrilik Artar
16- Asiller Öldürülür, Meydan Adilere Kalır
17- Fitnede Gençler Rol Oynar
18- Katl (Öldürme) Vakaları Artar
19- Teşkilatlar Adına Öldürme.
20- Emniyet Ve Güven Kalmaz
21- Ölüm Aranır
22- Ganimet (Devlet Malı) Helal Addedilir
23- Fitnenin Girmedigi Ev Kalmaz
1- Fitnede Sabır
2- Fitnecileri Yalnız Bırakmak
3- Uzlet
* Eve Çekilmek
* Dağa Çekilmek
* Terk-i Diyar Etmek
İnziva Ve Uzletin Fazileti
4- Öldürmektense Ölmeyi Tercih Etmek
* Fitnede Mudafa-i Nefis
5- Dilini Tutmak
6- Kalben Kerahet
7- Mal Ve Evlatça Hiffet
8- Silah Edinmemek
* SAHABE VE FİTNE HAREKETLERİ
Fitnede Sahabe'nin Tutumu.
1- Fitne Hâdiselerini Sahabeler Çıkarmadı
2- Sahabeler Fitneye Katılmadı
Cemel Vakası
Fitneye Karışan Sahabeler
3- Ashab'ın Katıldıgı Fitneler Üzerine Birkaç Mütalaa
Sahabelerde Ölçü
Sahabeler Arasındaki Muharebelerin Mahiyeti Ve Hikmeti