Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Levhv el-Hadis; Faydasız, Boş Söz.

Levhv el



Levhv el-Hadis;
Faydasız, Boş Söz


Eşyanın, yaratılış gayesinin
dışında kullanılması, onun değerini düşürür. Konuşma yeteneğinin yaratılış
amacı, hakkı söylemek ve muhâtaba merâmı ifade edebilmektir. Sözü yerinde
kullanmak, onu tesirli kılarken, yerli-yersiz sarf edilen söz de, etkiyi
azaltır; anlatılmak istenen manayı daha da karmaşık duruma getirdiği gibi, o
nisbette muhâtabı da sıkar. Cevâmiu'l-kelîm, yani az kelime ile çok mana ifade
etme, sözün vecîz olması, Kur'an ve hadislerin edebî üslûbundan birini teşkil
etmektedir.
Mü'min, dini ve dünyası için
lüzumsuz olan her türlü şeyden uzaklaşmaya çalışır. ?Gerçekten mü'minler
kurtuluşa ermiştir; Onlar ki, namazlarında huşû içindedir; Onlar ki, boş ve
yararsız şeylerden yüz çevirirler...? (23/Mü'minûn, 1-3) Dili, gereksiz ve
boş sözlerle meşgul etmek, insan hakkına tecâvüz sayılan gıybet, iftira,
dedikodu, yalan sözler, söyleyenin kalbini kararttığı, günaha sevkettiği gibi;
dinleyeni de yanlış kararlara, hatalara ve felâketlere sürükleyebilir.
Konuşulmaması gereken yerde konuşmak, sırrı ifşâ etmek, birçok tehlikeli
olayların meydana gelmesine sebep olabilir (60/Mümtehine, 1). Allah, râzı olduğu
kullarının vasıflarını sayarken şöyle buyurur: ?Rahmân'ın kulları ki,
yeryüzünde mütevâzi olarak yürürler, câhiller kendilerine lâf atarsa ?selâm'
derler.? (25/Furkan, 63) Lüzumsuz söz ve sataşmalardan sakınan mü'minler,
böylece övülürken, bunun aksine boş ve lüzumsuz sözlerle meşgul olanlar için de
şu ikaz yapılmaktadır: ?İnsanlardan kimi vardır ki, bilgisizce (insanları)
Allah'ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için eğlence (türünden boş)
sözleri (lehv el-hadisi) satın alırlar (bâtıl ve boş söze müşteri çıkar, kıymet
verirler). İşte onlara, küçük düşürücü bir azap vardır. Ona âyetlerimiz okunduğu
zaman, sanki onları hiç işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi
büyüklük taslayarak (arkasını) döner. Onu, acı bir azap ile müjdele.?
(31/Lokman, 6-7) Bazı masal kitaplarını getirip Mekkelilere okuyarak onları
eğlendiren, dolayısıyla Kur'an'ı dinlemelerine engel olan Nadr bin Hâris ve
benzerleri hakkında nâzil olan bu âyet, boş lafların, hakkı dinlemeye engel
olduğunu veciz bir şekilde ifade etmekte, bu tür meşguliyetleri yasaklamaktadır.
(3)
Lokman sûresi, 6. âyette geçen
?lehv el-hadis?, boş söz, eğlence sözü anlamına gelir. ?İnsanı, gerekli
olan ibâdetleri yapmaktan alıkoyan asılsız haber, yalan söz ve insanları sadece
güldüren, haktan uzaklaştıran, Allah'ı unutturan her türlü oyun, eğlence, lehv
el-hadis olarak değerlendirilmiştir. İnsanı oyalayan, ciddî işlerden alıkoyan
sözler, asılsız hikâyeler, gevezelikler, efsâneler, sırf güldürmek için edilen
lakırdılar, teğanniler (şarkı-türküler) gibi eğlendirici ses ve sözlerdir.? (İbn
Arabî, Ahkâmu'l Kuir'an, 3/1493; Elmalılı, 7/3883). İbn Abbas (r.a.), lehv
el-hadisi; şarkı, türkü ve benzeri şeylerle tefsir etmiştir. (Buhâri, Edebu'l
Müfred Terc. 2/143; Mecmuâtün Mine't-Tefâsir, 5/56). Mevdûdî, bu âyetin tefsiri
olarak lehv el-hadis kavramını şöyle açıklıyor:
?Lehv el-hadis? deyimi,
metinde, dinleyeni meftun eden, tamamıyla kendi atmosferine çeken ve etrafındaki
başka şeylerden habersiz hale getiren bir şeyi tazammun eder. Lügat anlamı
itibarıyla bu tamlamanın herhangi bir kötü çağrışımı yoktur; fakat günlük
kullanım içinde bu tamlama; dedikodu, saçma sapan konuşma, sulu şaka ve hareket,
romanlar, hikâyeler, masallar, şarkı söyleme, cümbüş... vs. kötü ve faydasız
şeyler için kullanılır.
İlgi çekip oyalayıcı masalları
?satın almak?, söz konusu şahısların hakikat yerine bâtılı seçtiği, hidâyetten
yüz çevirip kendisine ne dünyada ne de âhirette bir faydası dokunmayan böyle
şeylerle uğraşması anlamına da gelebilir. Ne ki bu, mecâzî anlamıdır. Asıl
anlamı ise, ?kimse sarfettiği mal karşılığında boş ve faydasız bir şey
almamalıdır? şeklindedir. İbn Hişam, İbn İshak'a dayanarak rivâyet eder ki,
Mekke müşrikleri ellerinden geleni yapmalarına rağmen Hz. Peygamber'in mesajının
yayılmasını engelleyemeyince Nadr bin Hâris, Kureyşliler'e şunları söyledi: ?Bu
adama karşı çıkma yolunuz sizi bir yere götürmez. O sizin aranızda yaşamakta.
Şimdiye dek ahlâken en iyi olanınızdı; aranızda yaşayan en doğru, en dürüst ve
emin kişi oldu daima. Siz tutmuş, onun bir kâhin, sihirbaz, şâir ve mecnun
olduğunu söylüyorsunuz. Kim inanır buna? Ahali, bir kâhin nasıl konuşur bilmiyor
mu? Bir şâirin, bir mecnunun halini tefrik edemez mi halk? Bu ithamların
hangisini Muhammed (s.a.s.)'e yamayabilirsiniz ki halkın dikkatini ondan
kaçırabilesiniz. Bakın! Ben size onunla nasıl başedeceğinizi göstereyim.?
Sonra Mekke'den ayrılıp Irak'a
gitti ve oradan İran kisraları, Rüstem ve İsfendiyar'la ilgili masalları,
hikâyeleri ve ustûreleri (efsaneleri) derlemeyi başarıp halkın dikkatini
Kur'an'dan ayırmak ve onları masallar içinde uyutmak için, masal anlatma
partileri düzenlemeye başladı. (İbn Hişam, c. 1, s. 320-321) Aynı rivâyet Esbâb-ı
Nüzûl adlı kitapta Kelbî ve Mukatil'e dayanarak Vâkıdî tarafından
nakledilmiştir. Ve İbn Abbas'a göre Nadr bu amaçla şarkıcı kızlar da getirmişti.
Bir kimsenin Hz. Rasûl (s.a.s.)'ün etkisi altına girdiğini işittiğinde, şarkıcı
bir kızı şöyle bir tâlimatla ona musallat ederdi: ?Onu yedir, içir, şarkınla
öyle ağırla da diğer taraftan kopup seninle hemhal olsun.? Bu, kötülük
odaklarının her devirde başvurmakta olduğu aynı araçtı. Kötülüğün bu elebaşıları,
sıradan insanları kültür adı altında eğlence, spor ve müzikle öylesine oyalar
ki, hayatın ciddî problemlerine eğilmek için, hiç zaman ve istekleri kalmaz. Ve
bu boş vermişlik duygusu içinde sürüklenmekte oldukları felâketi hissetmezler
bile.
Mevdûdi, açıklamasına devam
eder: ?Lehv el-hadis?in bu şekilde tefsiri, ashab ve tâbiînin birçoğundan
nakledilmiştir. Abdullah bin Mes'ud'a soruldu: ?Bu âyetteki lehv el-hadisin
manası ne?? İbn Mes'ud, üç kere tekrarla şöyle cevap verdi: ?Vallahi o şarkı
söylemektir.? (İbn Cerir, İbn Ebî Şeybe, Hakim, Beyhakî) Benzer rivâyetler
Abdullah, Mücahid, İkrime, Said bin Cübeyr, Hasan Basrî ve Makhül gibi
âlimlerden de nakledilmiştir. İbn Cerir, İbn Ebî Hatim ve Tirmizî, Hz. Ebu
Umâme'ye dayanarak Hz. Rasûl'ün şöyle dediğini rivâyet etmektedir: ?Şarkıcı
kızları satmak, satın almak, onların ticaretini yapmak ve onun üstünden para
kazanmak haramdır.? Bir başka rivâyette bu son cümle: ?Ve onun üstünden
kazanılan parayı yemek haramdır? şeklindedir. Ebû Umâme'den gelen bir diğer
rivâyet ise şöyledir: ?Câriyelere müzik öğretmek ve onların ticaretini yapmak
haramdır ve onun üstünden para kazanmak da haramdır.? Bu üç hadisin hepsi de
lehv el-hadisin geçtiği âyetin böyle bir bağlam içinde indirildiğini
göstermektedir. Kadı Ebu Bekir İbnu'l Arabî, Ahkâmu'l Kur'an'ında, Abdullah bin
Mübarek ve İmam Mâlik'in Hz. Enes'ten rivâyet ettiği bir hadisi nakleder:
Rasûlullah şöyle dedi: ?Her kim, bir mûsikî meclisinde bir şarkıcı kızın
söylediği şarkıyı dinlerse âhiret günü onun kulaklarına erimiş kurşun
dökülecektir.?
Bu şahıs (Nadr bin Hâris);
masallarla, şarkılarla, asılsız hikâyelerle halkı cezbedip oyalayarak ilâhî
vahiyleri alaya almak istemektedir. Niyeti Kur'an dâvetini alaya almak, maskara
etmek ve gülünç duruma düşürmektir. Kafasında Allah'ın diniyle savaşmak üzere
bir taktik geliştirmiştir: Hz. Muhammed (s.a.s.) Allah'ın vahiylerini halka
tebliğ etmeye başlar başlamaz, büyüleyici, tatlı sesli bir genç kız, bir müzik
konseriyle marifetini gösterecek, öte yanda tatlı dilli bir hikâyeci İran
hikâyeleri ve masalları anlatacak ki halk Allah, ahlâk ve âhiret hakkında bir
şey dinleyecek halde olmayacak.? (4)
Peygamberimiz şöyle buyurur:
?Selâmı yayınız, selâmet bulursunuz. Boş şey/eğlence, kötüdür.? (Buhâri,
Edebu'l Müfred Terc. 2/144) Her iş ve sözü imanı ile uygunluk gösteren müslüman,
âhirette lüzumsuz söz söyleme ve dinlemeden uzaktır: ?Orada boş söz değil;
yalnız selâm (huzur veren sözler) işitirler.? (19/Meryem, 62) Lüzumsuz söze
kulak asmayan müslümanlar, daima hakkı dinler, hakkı söyler ve yalandan
sakınırlar (25/Furkan, 72; 33/Ahzâb, 70). Dünyada lüzumsuz söz ve boş dâvâlarla
meşgul olanlar, yalan, iftira, dedikodu ile kalplerini karartanlar, âhirette
hesaba çekildikleri zaman, dünyada olduğu gibi lüzumsuz ve yalan lakırdılar
etmeye başlayınca, onların ağızlarına mühür vurulur ve diğer organları,
aleyhlerinde şâhitlik etmeye başlar (36/Yâsin, 65; 41/Fussılet, 20-22).
Lüzumsuz ve faydasız sözlerden
kaçınmak, daima hak ve doğruyu konuşmak, mü'minin prensibidir. Önemsenmeden
söylenen öyle lüzumsuz söz vardır ki, insanı cehennemin en derin yerine sevk
eder (Müslim, hadis no: 2988). Tirmizî'nin rivâyetine göre, Hz. Peygamber
(s.a.s.): ?Bir mecliste lüzumsuz sözler konuşan kimse, kalkarken
?Sübhâneke'llahümme ve bi hamdike, eşhedü en lâ ilâhe illâ ente, estağfiruke ve
etûbü ileyk' derse, oradaki hataları bağışlanır? buyurmuştur.