Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Kur'ân-ı Kerim'de Hastalık ve Şifâ Kavramı

Kur



Kur'ân-ı Kerim'de
Hastalık ve Şifâ Kavramı


Kur'ân-ı Kerim'de ?meraz/merzâ
(hasta ve hastalık) kelimesi ve türevleri 24 yerde geçer. ?Şifâ? kelimesi ve
türevleri ise, 8 yerde kullanılır.
Meraz/hastalık kelimesi,
Kur'an'da fiziksel hastalıklar için de kullanılmakla birlikte, çoğunlukla mecaz
olarak mânevî hastalık için kullanılır. Haktan, doğruluktan ve güzel ahlâktan
ayrılma, nifak (ikiyüzlülük) (2/Bakara, 10; 5/Mâide, 52; 8/Enfâl, 49; 9/Tevbe,
125; 22/Hacc, 53; 24/Nûr, 50; 33/Ahzâb, 12-32), hased (kıskançlık), şehvet
(aşırı şehvânî/hayvanî duygular ve meyiller), fücûra (günah ve zinâ arzusu
şeklinde ahlâksızlığa) niyetlenme (33/Ahzâb, 32-60; 47Muhammed, 20-29; 74/Müddessir,
31) gibi nefsî hastalıklar için kullanılır
Şâfî olan, şifâ veren sadece
Allah'tır. O, hastalanan kimseye şifâ verendir (26/Şuarâ, 80). Kur'an
sûreleri ve âyetleri de, mü'minler için şifâ ve rahmettir (17/İsrâ, 82). Kur'an,
doğru yolu gösteren bir kılavuz ve şifâdır (41/Fussılet, 44). O,
Rabbimizden bir öğüt, gönüllerde olan (dertlere) bir şifâdır, mü'minler için bir
hidâyet ve rahmettir (10/Yûnus, 57).
Kur'an, mü'minlerin imanlarını
kuvvetlendirip (9/Tevbe, 124), onlara devâ olurken, münâfıkların da
kalplerindeki hastalıklarını arttırmaktadır (2/Bakara, 10; 9/Tevbe, 125).
Kur'an, zâlimler için şifâ olmak bir tarafa, onların yalnızca ziyanını arttırır
(17/İsrâ, 82). İman etmeyenler için Kur'an bir körlüktür (41/Fussılet, 44).
Kur'an'a göre esas önemli olan
hastalık, kalplerde olan mânevî hastalıktır, inanç hastalığıdır. Münâfıkların
kalplerinde hastalık (nifak ve haset hastalığı) vardır. Allah da onların bu
hastalığını çoğaltmıştır (2/Bakara, 10). Kur'an açısından hastalığın en
önemlisi, mânevî olduğu gibi; şifâ da, esas olarak mânevî alan için sözkonusudur.
Onun dışındaki hastalıklar, nice hikmetlerle ilgili olarak peygamberlere de
verilmiştir. Bu hastalıkların imtihan, günahlara keffâret, derecelerin
arttırılması, sabır ve direnme gücü vererek insanı olgunlaştırması... gibi
olumlu yönleri de vardır. Halbuki kalbî hastalıkların hiçbir olumlu yönü
yoktur.
Kâfir ve münâfıklarla savaş,
onların mü'minler eliyle rezil edilip Allah'ın azâbına uğramaları için gerekli
olduğu gibi, Allah'ın mü'minleri gâlip kılması ve mü'min toplumun kalplerine
şifâ vermesi için de bir sebeptir (9/Tevbe, 14). Bu sünnetullahtan yola çıkarak,
bugünkü toplumun stres gibi çeşitli bunalımlar ve problemler içinde yüzmesinin
bir sebebi de Allah yolunda cihadı terketmeleridir diyebiliriz.
Bazı yiyeceklerde şifâ olduğu
ve bu şifâ kaynağında Rahmânî vahiy ve ilhâmın, İlâhî rahmetin olduğu da
Kur'an'dan anlaşılmaktadır. Vahiy/ilham gereği meyvelerin her birinden yiyip
onların içindeki özlerden bal çıkaran arının bu ürününde insanlar için bir şifâ
vardır (16/Nahl, 68-69).
Allah her şahsa, ancak gücü
yettiği kadar sorumluluk yükler (2/Bakara, 286). Allah insanlara kolaylık ister,
zorluk dilemez (2/Bakara, 185). Kim Ramazan ayında hasta veya yolcu
olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar (2/Bakara,
185). İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mâzereti olup da
oruç tutmağa güçleri yetmeyenlerden Ramazan orucu istenmez; onun yerine böyle
bir hasta veya yaşlı, bir fakir doyumluluğu kadar fidye verir (2/Bakara, 185).

Yine, mü'minler için önemli
farzlardan/görevlerden olan Allah yolunda savaşa katılmamalarından ötürü
zayıflara ve hastalara bir günah yoktur; ancak, onların boş durmamaları, dille
cihad olan tebliğ ve insanlara öğüt vermeleri gerekmektedir (9/Tevbe, 91).
Yine, görme özürlüye, topala ve
hastaya güçlük yoktur (Bunlara yapamayacakları görevler yüklenmez;
yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar) (24/Nûr, 61).
?Oruç size sayılı günler
olarak yazıldı (farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa,
tutamadığı günler kadar diğer günlerde oruç tutar. İhtiyarlık veya şifa umudu
kalmamış hastalık gibi devamlı mâzereti olup da oruç tutmağa güçleri
yetmeyenlere fidye gerekir. Fidye, bir fakir doyumu miktarıdır. Bunun dışında
kim gönüllü bir hayır yaparsa, bu, kendisi için daha hayırlıdır/iyidir. Eğer
gerçekleri anlıyorsanız, her güçlüğe rağmen oruç tutmanız sizin için daha
hayırlıdır. Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve hidâyeti/doğruyu
eğriden ayırmanın (furkanın) açık delilleri olarak kendisinde Kur'an indirilen
aydır. Sizden her kim hilâli (Ramazan ayının ilk hilâlini) görürse oruç tutsun
(oruca başlasın). Kim o anda hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler
sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk dilemez. O,
sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiği için Allah'ı ta'zim etmenizi
ister. Umulur ki, şükredersiniz. " (2/Bakara, 184-185)
?Haccı ve umreyi Allah için
tamamlayın. Eğer (elde olmayan bir sebeple) bunlardan alıkonursanız, kolayınıza
gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar, başlarınızı tıraş
etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından gelen bir rahatsızlığı
varsa, oruç veya sadaka ya da kurban olmak üzere fidye vermesi gerekir...?
(2/Bakara, 196)
?Ey iman edenler! Siz sarhoş
iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar-, cünüp iken de -yolcu olan müstesnâ-
gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk
üzerinde bulunursanız, yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse veya kadınlara
dokunup da bir su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin;
yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.?
( 4/Nisâ, 43)
?Ey iman edenler! Namaz
kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi ve
başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz
ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, veya biriniz
tuvaletten gelirse, ya da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız)
ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü (ve
dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük
çıkarmak istemiyor; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini
tamamlamak istiyor; umulur ki şükredersiniz.? (5/Mâide, 6)
?Kalplerinde hastalık
bulunanların: ?Başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz' diyerek onların (yahûdi
ve hıristiyanların) arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih,
yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı
pişman olacaklardır.? (5/Mâide, 52
?Onlarla savaşın ki Allah,
sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezîl etsin, sizi onlara gâlip
kılsın ve mü'min toplumun kalplerine şifâ versin.? (9/Tevbe, 14)
?Allah ve Rasûü için
(insanlara) öğüt verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara ve (savaşta)
harcayacak bir şey bulamayanlara (savaşa katılmamalarından ötürü) bir günah
yoktur. Zira iyilik edenlerin aleyhine (kınanmasına) bir yol yoktur. Çünkü Allah
çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.? (9/Tevbe, 91)
?Kalplerinde hastalık
(kâfirlik ve münâfıklık) olanlara gelince, (bu sûre) onların murdarlığına
murdarlık katar. Onlar artık kâfirler olarak ölürler.? (9/Tevbe, 125)
?Ey insanlar! Size
Rabbinizden bir öğüt, gönüllerde olan (dertlere) bir şifâ, mü'minler için bir
hidâyet ve rahmet (olarak Kur'an) gelmiştir.? (10/Yûnus, 57)
"Eğer Allah sana bir zarar
dokundurursa onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse
O'nun keremini geri çevirecek (hiçbir güç) yoktur. O hayrını kullarından
dilediğine eriştirir. Çünkü O bağışlayan ve pek esirgeyendir." (10/Yûnus,
107)
?Rabbin bal arısına vahyetti:
?Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler
(kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana
kolaylaştırdığı yaylım yollarına git. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir
şerbet (bal) çıkar.' Onda insanlar için bir şifâ vardır. Elbette bunda düşünen
bir kavim için büyük bir ibret vardır.? (16/Nahl, 68-69)
?Biz Kur'an'dan öyle bir şey
indiriyoruz ki o, mü'minler için şifâ ve rahmettir; zâlimlerin ise yalnızca
ziyanını arttırır.? (17/İsrâ, 82)
?A'mâya güçlük yoktur,
topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur (Bunlara yapamayacakları görevler
yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar)...? (24/Nûr, 61)
?(O Allah) Hastalandığım
zaman bana şifâ verendir.? (26/Şuarâ, 80)
?Eğer Biz onu, yabancı bir
(dilde) okunan bir kitap kılsaydık, diyeceklerdi ki, ?Âyetleri tafsîlâtlı
şekilde açıklanmalı değil miydi? Muhâtapları Arap olduğu halde Arapça olmayan
bir kitap mı geldi?' De ki: ?O, iman edenler için hidâyeti/doğru yolu gösteren
bir kılavuz ve şifâdır. İman etmeyenlere gelince onların kulaklarında bir
ağırlık vardır ve Kur'an onlara göre bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden
çağrılıyorlar.? (41/Fussılet, 44)
?İman etmiş olanlar ?Keşke
cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı!' derler. Ama hükmü açık bir sûre
indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm
baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Korktukları
başlarına gelsin!? (47/Muhammed, 20)
?Köre vebâl yoktur, topala
da vebâl yoktur, hastaya da vebâl yoktur (Bunlar savaşa katılmak zorunda
değildir). Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar
akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azâba uğratır.?
(48/Fetih, 17)
?(Rasûlüm!) Senin, gecenin
üçte ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan
(ibâdetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle
yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüz (içinde olup bitenleri iyiden
iyiye) ölçüp biçen ancak Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için,
sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir
ki, içinizden hasta(lanan)lar olacak, diğer bir kısmınız Allah'ın lutfundan (rızık)
aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, başka bir kısmınız da Allah yolunda
çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın,
zekâtı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada
iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve
mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok
bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.? (73/Müzzemmil, 20)