Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Müslümanın Hayatında Hayır ve Şer
Müslümanın Hayatında Hayır ve Şer 
 
Müslümanın Hayatında Hayır ve Şer 
 
Mü'minler, kendileri şerre 
sebep olmazlar, şerri üretmezler. Hayır sayılan işlerin takipçisi olurlar. Kendi 
irâdeleri dışında bir şerle karşılaştıkları zaman sabrederler, ya da şerri hayra 
çevirmeye çalışırlar. Hayrı ve şerri yaratan Allah'tır. İnsan, kendi özgür 
irâdesiyle bunlardan birini isteyerek yapar. Ancak onun tercih ettiği hayır ve 
şer işlerin yaratıcısı Allah'tır. Bir başka deyişle hayır ve şer olan işlerin 
yapılmasına izin veren, bu konuda insana hürriyet veren Rabbimizdir. Kimilerine 
göre Allah (c.c.) hayrı yaratır, şerre râzı olmaz. İnsanın hayır ve şer ile 
denendiğini, onun yaptığı bütün hareketlerden dolayı hesaba çekileceğini 
düşünürsek; insana şer işleme irâdesinin verilmesini anlarız. Şüphesiz ki mutlak 
yaratıcı yalnızca Allah'tır. 
Hayır, bir anlamda Allah'tan 
ittika etme (korkup sakınma) şuuruyla işlenen bütün sâlih ameller, yapılan 
iyilikler, faydalı işlerdir. Bunun zıddı olan şer ise, bütün kötülükler, 
faydasız ve zararlı işlerdir. Bu bağlamda denilebilir ki, hayır imanın gereği, 
şer ise, inkârın ve isyânın diğer adıdır. Kur'an şöyle diyor: ?Artık kim 
zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu(n karşılığını) görür. Kim de zerre 
ağırlığınca şer işlerse, onu(n karşılığını) görür.? (99/Zilzâl, 7-8) 
Allah (c.c.) kullarının şer 
işlemlerine izin verse bile, şer yapılmasını istemez; buna râzı değildir. O 
yüzden kullarını sürekli hayra ve hayır işlemeye dâvet eder. Kullarının 
yanlışlarını ve hatalarını hatırlatarak hayır olanı onlara göstermektedir 
(2/Bakara, 54, 103, 184, 281; 4/Nisâ, 25; 7/A'râf, 85 vd.). Kur'an, bazı 
amelleri, davranışları ve pozisyonları daha hayırlı saymaktadır. Meselâ, en 
hayırlı azık, takvâdır (2/Bakara, 198). Yetime bakmak (2/Bakara, 220), başa 
kakılan bir sadakadan daha fazîletli olan güzel bir söz (2/Bakara, 236), Allah 
yolunda tasaddukta bulunmak (2/Bakara, 280), inkârcıların hilelerine karşı 
Allah'ın kurduğu tuzak (3/Âl-i İmrân, 54), Allah'ın mü'minlere olan yardımı 
(3/Âl-i İmrân, 150), âhiret hayatı (6/En'âm, 32), rızık verici olarak Allah (5/Mâide, 
114), eşler arasındaki sulh/barış (4/Nisâ, 128) ve bunlara benzer birçok şey, 
daha hayırlıdır. 
İslâm ümmeti insanlar arasından 
çıkarılmış en hayırlı topluluktur. Çünkü onlar Islâma iman eder, ma'rûfu 
emreder, münkerden sakındırırlar (3/Âl-i İmrân, 110). Kur'an, ?Sizden, 
insanları hayra çağıran bir topluluk bulunsun?? (3/Âl-i İmrân, 104) 
buyurmaktadır. Tefsircilere göre buradaki hayır, İslâm'dır; İslâm'ın 
ilkeleridir, sâlih ameldir, faydalı olan her türlü iş ve ahlâktır. 
Kur'an, her türlü hayrın 
kaynağı olarak vahyi göstermektedir. Hayra ulaşmak, hayırlı ameller işlemek ve 
bunların sonunda da hayırlı bir neticeye ulaşmak isteyen insan, vahyin 
doğrultusunda hareket etmek zorundadır. Toplumların işlerinin hayır olması da iş 
başında hayra gönül vermiş kimselerin olmasına bağlıdır. En şerlilerin yönettiği 
toplumlarda hayır barınamaz. Dünyada da âhirette de gerçek kurtuluşun yolu, 
hayır sayılan amelleri işlemekle mümkün olur. Bu anlamda hayır, sâlih amelin ta 
kendisidir. ?Ey iman edenler! Rukû edin, secdeye varın, Rabbinize ibâdet edin 
ve hayır işleyin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.? (22/Hacc, 77) 
İnsanlar farklı farklı 
hedeflere yönelirler. Kendilerince önemli buldukları işleri yaparlar. Birçokları 
da kendi yaptıklarıyla övünür. İslâm'a göre ise hayat bir hayır işleme 
yarışıdır: ?Herkesin yüzünü kendisine doğru çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse 
hayırlarda birbirinizle yarışın?? (2/Bakara, 148) Mü'minlere düşen Allah'ın 
gösterdiği hayrı işlemek, hayırda yarışmak, hayrât sahibi olmak, hayırlı mal 
kazanıp hayra sarfetmek, hayırlı evlat yetiştirmek, ölmeden önce elinden geldiği 
kadar hayır olan şeyleri tercih etmek ve bütün bu güzel amellerle beraber 
Kur'an'ın övdüğü ?ahyâr?dan/hayırlılardan olmaktır (38/Sâd, 47). Mü'min, ölüm 
gelmeden önce hayırlı ameller konusunda acele eder. (Tirmizî, Zühd 3, hadis no: 
2306, 4/552; Nesâî, Cenâiz 123; Kütüb-i Sitte, 15/181) (7) 
Kur'ân-ı Kerim ve hadislerle 
diğer İslâmî kaynaklarda hayır kelimesinin, başta mâlî fedâkârlıklar olmak üzere 
her türlü yardım severliği ifade eden bir anlamda kullanılması ve müslümanların 
bu tür faâliyetlere teşvik edilmesi, erken dönemlerden itibaren müslümanlar 
arasında güçlü bir dayanışma ruhu geliştirdiği gibi çeşitli kişi ve kuruluşlarca 
başta vakıf kurumu olmak üzere, dâruşşifâ (hastane ve sağlık ocağı), 
dâruleytâm (yetimler yurdu), dârulaceze (düşkünler yurdu, huzur evi), 
dâruşşafaka (şefkat yurdu, öksüz, yetim ve mağdur çocuklar yurdu ve okulu), 
imâret (külliye, yoksullara yardım maksadıyla meydana getirilen kuruluş, 
fakirlere ve öğrencilere yiyecek verilen yer), sebil (yol kenarlarında kurulmuş 
olan Allah rızâsı için su dağıtılan yapı), köprü, câmi, mektep, medrese, Kur'an 
Kursu, İmam-Hatip gibi kamuya hizmet veren birçok hayır eserinin meydana 
getirilmesini sağlamıştır. İslâm dünyasının ekonomik, sosyal, költürül ve siyâsî 
krizlere mâruz bulunduğu 20. yüzyılda bu tür faâliyetlerde bir gerileme süreci 
yaşanmışsa da, yine de hayır faâliyetleri kesilmemiştir. Sosyal yardımlaşma ve 
dayanışma vakıfları gibi çağdaş yöntemlerle faâliyet gösteren kurumlar günümüzde 
de oluşturulmakta; bunun yanında özellikle sivil toplum anlayışının 
yaygınlaşmasına paralel olarak sivil toplum kuruluşu olarak pek çok gayr-ı resmî 
kişi ve kurumlarca, başta eğitim ve öğretim olmak üzere pek çok alanda hayır 
faâliyetlerinde bulunan vakıf ve dernekler kurulmaktadır. (8) 
 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.