Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Hicrî Takvim..

Hicrî Takvim

Hicrî Takvim

Hz.
Peygamber (s.a.s.)'in Mekke'den Medine'ye hicretini tarih başlangıcı olarak alan
takvime hicrî takvim denir. Hicrî kamerî takvime, İslâm takvimi de denir. Ayın
yörüngesi üzerinde dönüşüne göre düzenlendiği için kamerî (ay/hilâl) veya hicrî
adı verilmiştir. Ay yani kamerî takvimi ilk olarak Bâbillilerin kullandığı
bilinmektedir.

Mekke'li müşrikler İslâm'dan önce Kusay b. Kilâb'a verdikleri önemden dolayı
onun ölümünü tarih başlangıcı olarak kabul etmişlerdir. Ancak Fil olayından
sonra tarih başlangıcı olarak bu olay kabul edilmeye başlanmıştır (Tarihu'l-Yakubî,
II/17). Taberî'de geçen, Peygamberimiz (s.a.s.)'in Medine'ye hicretiyle tarih
kullandığı şeklindeki bilgilerin ne derece sıhhatli olduğu bilinmemekle beraber,
bunun kesinlik kazandığı dönem Hz. Ömer (r.a.) döneminde kabul edilen hicrî
takvimle başlamıştır (Taberî, Tarihu'l Umem ve'l Mûlük, II/253. Buhârî, et-Târihu'l-Kebîr,
I/10).

Medine'de İslâm devletinin kurulmasından Hz. Ömer (r.a.) devrine kadar
müslümanlar bazı önemli olayları tarih başlangıcı kabul edip buna göre
zamanlarını tayin etmekteydiler. Meselâ; Fil olayı, ficâr savaşı, zelzele yılı,
veda haccı yılı ve bazı önemli zatların ölümü gibi olaylar tarih başlangıcı
olarak kabul edilmekteydi. Ancak bu, zaman zaman karışık bir durum arzediyordu.
Hz. Ömer (r.a.) bu karışıklığı gidermek amacıyla konuyu diğer sahabelerle
istişare etti. Bu sırada meydana gelen olay bunun gerekliliğini bir kat daha
arttırdı. Yemen Valisi Ya'lâ b. Ümeyye Hz. Ömer (r.a.)'a gün, ay ve yılı belli
olmayan bir mektup gönderir. Aynı şekilde yılı belli olmayan vadesi Şaban ayı,
diye kaydedilen bir senet Basra Valisi Ebû Musa el-Eş'arî'ye getirilir.
Sözkonusu senette geçen şaban kelimesinin, bu yıla mı, geçen yıla mı, yoksa
gelecek yıla mı ait olduğu meselesi kesin olarak anlaşılmayınca bu tarih ve
sened ihtilafa sebeb oldu ve konunun önemini ortaya çıkardı. Sahabiler meseleyi
görüşerek tarih başlangıcı konusunda İran, Yunan vb. gibi ülkelerin takvimlerini
benimseme tekliflerini ileri sürdüler. Ancak bu teklifler kabul görmeyince Hz.
Ali (r.a.) takvimin hicretin başlangıç olması gerektiğini ileri sürdü. Onun bu
görüşü derhal benimsendi. Hz. Peygamber (s.a.s.), rebiülevvel ayında hicret
etmişti. Ancak kamerî yıl muharrem ayı ile başladığından tarih iki ay sekiz gün
geri alınıp Hicrî takvimin başlangıcı 23 Temmuz 622 olarak tesbit edildi.

Milâdî ve Rûmî tarihler gibi on iki ay esasına dayanan hicrî yıl muharrem ayı
ile başlar ve zilhicce ile sona erer. Hicrî (kamerî) aylar şunlardır: Muharrem,
safer, rebiülevvel, rebiülâhir, cemâzielevvel, cemâzielâhir, recep, şaban,
ramazan, şevvâl, zilkade,

Yazışmalar ve iktisâdî sahalarda rahatlıkla kullanılan bu takvime karşılık
milâdî takvimde, ziraata ait vergilerin toplanmasında yardımcı olmuştur. İslâm
takvimi, müslümanlara mâl olmuş bir takvimdir ve hatta okuma-yazması olmayan bir
kimsenin bile kullanabileceği bir vasıtadır. Bu takvimin hesaplarını yapmak,
ramazanın ne zaman başlayacağım bilmek, ne zaman namaz kılınacağını belirlemek
için ince astronomi bilgilerine gerek yoktur. Ayın 29. günü güneşin battığı
taraftaki gök ufkuna dikkatle bakılır, şayet yeni ayın o incecik hafi batı ufku
üzerinde görünmüşse, ay doğmuş ve takvime göre ertesi ayın ilk günü başlamış
olur: Hilâlin bu görüntüsü 5-6 dakika sürer ve sonra kaybolur. Şayet bir görüntü
tesbit edilememişse ay otuz gün sürecektir bu kesindir, yani ertesi akşam ufukta
kesinlikle hilâl görülür. Şayet 29. günü göğün bulutlu olması sözkonusu ise o
ayın 30 gün süren bir ay olduğu kabul edilir (Muhammed Hamidullah, İslâm
Peygamberi, çev, S. Tuğ, II, 857)- Ayrıca hilâlin hareketleri de kesin olarak
belli değildir. Bazen ay bütün hareketlerini 29 günde, bazen 30 günde tamamlar.

Hicrî takvim hicreti esas alır. Günümüzde kullanılan milâdî takvim ise Hz.
İsa'nın doğumunu 'tarih başlangıcı olarak esas almaktadır.

Hicrî yahut kamerî yılı, milâdî yıla çevirmek için şöyle bir formül
kullanılmaktadır: Hicrî yıl sayısını 33'e bölüp çıkan sayıya 622 eklenir ve
milâdî yıl bulunur. Milâdi yıl = (hicrî yıl x 32/33) + 622 formülü ile bulunur.
Mesela: 1000 yılının % 3'ü 30 eder, geriye 970 kalır. Bu sayıya 622 eklenince
karşılığı olarak milâdî 1592 yılı bulunur. Milâdî yılın hicrî yıl karşılığını
bulmak için de şu formül kullanılır: Hicri yıl = (milâdî yıl-622) x 33/32,
meselâ; (1453-622) x 33/32 = 857
Hicrî ve rûmî takvim uzun
müddet müslümanlarca kullanılmış 26 Aralık 1925 tarihinde yürürlükten
kaldırılmıştır. Hz. Ömer (r.a.)'ın tesis ettiği hicrî takvim batılılaşma
sürecinin bir devamı olan inkılapların, İslâm hukukunu yürürlükten kaldırması
sonucu, bu hukukun bir parçası olan hicrî takvim de kaldırılarak müslümanların
İslâm dünyası ile olan bağları koparıldı.
"Ey iman edenler, Yahudileri
ve Hıristiyanları kendinize dost (ve hâkim) edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin
dostudurlar. İçinizden kim onları dost ve danışılacak makam edinirse, o da
ondandır. Şüphesiz Allah o zâlimler gürûhunu başarıya ulaştırmaz.? (5/Mâide,
51).[1]

İnkilâpların yıktığı,
devrimlerin devirdiği İslâmî güzellikleri yeniden ihyâ etmek ve hakiki inkılâbı
gerçekleştirmek için değerlerimize sahip çıkmalıyız. Meselâ, özel
yazışmalarımızda hicrî takvim kullanmalı, 1 Muharrem'i hicrî yılbaşı olarak
değerlendirmeli, günün tarihini, kendi doğum günümüzü ve yaşımızı hicrî
takvimine göre bilip tâkip edebilmeliyiz.


[1]
Naci Yengin, Şâmil İslâm Ansiklopedisi, c. 2, s. 428-429