Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Hicret Berâettir

Hicret Berâettir

Hicret Berâettir

Kavuşabilmekle terkedebilmek
doğru orantılıdır. Kavuşabilenler, terkedebilenlerdir. Terketmeyi göze
alamayanlar kavuşmanın hazzına eremeyeceklerdir.
Âdem, cenneti terketmeden
irâdeye kavuşamayacaktı. Geçici cenneti terketmişse de, irâde onu ebedî cennete
kavuşturdu. Cennet sıla, dünya gurbetti. Ancak o, sılayı gurbette ve gurbetle
bir daha yitirmemecesine yeniden kazandı. Özelde Âdem, genelde insan müebbed
muhâcerete hüküm giymişti. Üflenen rûhun lâhut âleminden nâsut âlemine
hicretinin, canın sudan toprağa hicretinin, spermanın rahme hicretinin, ceninin
rahimden dünyaya hicretinin ve insanın dünyadan âhirete hicretinin anlamı buydu.
Nuh, evrensel hicretin
muhâciriydi. Tûfan, aynı zamanda bir hicretti; küfrün karanlığından imanın
aydınlığına, müşrik toplumun zindanından mü'min toplumun özgür ufuklarına
hicret... Şirkten tevhide, küfürden imana, isyandan İslâm'a/teslimiyete hicret.
İbrâhim, çift boyutlu hicretin
Kur'anî örneklerinden biriydi. Akleden kalbin, nasıl eserden müessire, soyuttan
somuta, fizikten metafiziğe, kabuktan öze, maddeden ruha, inkârdan imana,
cehâletten ilme, zandan yakîne hicret edebileceğinin en çarpıcı örneğini
sergilemişti. Hz. İbrâhim'in derinliğine gerçekleştirdiği bu hicret, oracıkta
ürününü vermiş ve Lût, "Ben de Rabbime hicret ediyorum" demişti (29/Ankebût,
26). Bu hicret, yürekte kalmayıp eyleme dönüşmüş, Allah'a kurbanı Allah'a
kurbiyete, atıldığı ateşi de şirkten berâete ve cennete dönüştürmüştü.
Rasûlullah, hicretin iki
boyutunu kendi hicretinde birleştirdi. O, hicretin izzet, devlet ve berâet
demeye geldiğini isbatladı. O, terketmeden kavuşulamayacağını yaşayarak
gösterdi. Mekke-Medine hattı, bir semboldü. Bu sembol, insanın ve insanlığın
uzun yürüyüşünde aşkın ve aşkın olanın değerine dikkat çekiyordu. Verilene
dikkat çekilerek elde edilenin değeri vurgulanıyordu.
Bu sembolde, Mekke içkini ve
burayı, Medine aşkını ve öteyi sembolize ediyordu. Fetih ise öteyi kazanana
buranın da açılacağını, hediye edileceğini ifâde ediyordu. Mekke-Medine hattı,
sadece Medine'ye kavuşmak değil; Mekke'nin bedelini de ödemek anlamına
geliyordu. Dahası, Hıra günlerinde yürekte gerçekleşenin, hayata dönüşmesiydi
hicret.
O halde bunun anlamı, içlerinde
bir özge hicreti yaşayamayan ve gerçekleştiremeyenler, yer değiştirebilirler ama
asla hicret edemezler demekti. Peygamber'in, "Bu dünyada bir garip yolcu gibi
ol!" uyarısı, müebbet muhâceretin itirafıydı. Bu anlamda hicret, dünyevîleşmenin
önündeki en büyük engeldi. Çünkü, muhâcir misâfirdi.
Özbenliğin, çağın, tarihin,
çevrenin modern zindanından tahliye bekleyen modern bireyin berâeti, ancak
derûnunda yapacağı derinliğine bir hicretle mümkün olabilecektir.[1]



[1]
Mustafa İslâmoğlu, Şafak Yazıları, s. 31-32.