Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Ağlamanın Zıddı; Gülme .

Ağlamanın Zıddı



Ağlamanın Zıddı;
Gülme

Klâsik kaynaklarda genellikle,
?sevincin veya psikolojik açıdan rahatlamanın bir ifadesi olarak dişler
görünecek biçimde yüzün gerilmesi? şeklinde tarif edilen gülmenin hafif derecede
olanına tebessüm, yüksek sesle olanına kahkaha denildiği belirtilir.
Kur'ân-ı Kerim'deki bazı
örneklerden, insanın sevindirici bir haber, ilginç bir gelişme karşısında
gülmesinin tabiî olduğu anlaşılmaktadır (bkz. 11/Hûd, 71; 27/Neml, 18-19).
Güldürenin de ağlatanın da Allah olduğunu ifade eden âyet (53/Necm, 43) hem
gülme ve ağlamanın tabiîliğini, hem de aynı varlıkta zıt tabiatları yaratan
kudretin büyüklüğünü belirtmektedir. Bazı gülme çeşidinin, bir alay ve aşağılama
ifadesi olduğuna işaret eden âyetler de vardır (23/Mü'min, 109-110; 43/Zuhruf,
47; 53/Necm, 59-60).
Dünyada müşrikler alaycı
tavırlarla mü'minlere gülmüşlerdi; âhirette ise gülme sırası mü'minlere gelecek
(83/Mutaffifîn, 29-36) ve o gün bazı yüzler gülerken bazı yüzleri keder
kaplayacaktır (80/Abese, 38-41).
Gülme, insana has bir davranış
olarak aynı zamanda insan karakterini belirleyici bir nitelik ve beşerî
ilişkilerde sıkça görülen bir tavır olmasından dolayı, İslâm ahlâkıyla ilgili
kaynaklar bu kavramı inceleme konusu yapmıştır. Hz. Peygamber'in nükteli sözler,
ilginç çelişkiler, sürpriz gelişmeler ve diğer bazı hareketler karşısında
tebessüm ettiğine ve güldüğüne dair hadisler vardır. Bu hadisler, onun yumuşak
tabiatının yanı sıra hoşgörüsünü de yansıtmaktadır. Ancak, söz konusu hadislerde
Rasûl-i Ekrem'in gülmesinin tebessüm şeklinde olduğu, ayrıca güler yüzlü
oluşuyla yanındakilere sevinç ve huzur verdiği belirtilir. Peygamberimiz
çok gülmediği gibi, çok gülmeyi kerih görürdü. O şöyle buyurmuştur: ?Çok
gülmek kalbi öldürür.? (Tirmizî, Zühd 2; İbn Mâce, Zühd 19). Bu ve benzeri
ikaz mâhiyetindeki hadisler esas alınarak gülme fiili, daima ihtiyat kaydıyla
mütâlaa edilmiştir.
Konuyla ilgili hadisleri de
dikkate alan İslâm ahlâkçıları, yerinde, aşırıya kaçmayan ve tebsessüm ederek
gülmenin (gülümsemenin) hem insan tabiatına hem de ahlâka ve edebe uygun
olduğunu belirtirler. Gülmenin zihnin düşünme faaliyetinin ortaya çıkardığı bir
tepki olduğu, düşünme gibi gülmenin de yalnız insanda görüldüğü, fakat mizah
gibi gülmede de dengeyi korumanın güç olduğu kaynaklarda vurgulanır.
Bundan dolayı ahlâkçılar,
normal şartlarda gülmemenin veya gülme eğilimini bastırmanın insanı
sevimsizleştirdiğine, ancak çok gülmenin de kişinin şahsiyet ve vakarını
zedelemek, önemli meseleleri ciddiye almamak, gaflete yol açmak gibi sonuçlar
doğurduğuna, özellikle ağır şakalar yaparak, alay ve gıybet ederek gülmenin
insanlar arasında düşmanlığa yol açtığına dikkat çekmişlerdir.
Bazı İslâmî kaynaklarda ve
özellikle tasavvufî eserlerde gülme, kalbi katılaştıran, âhireti unutturan bir
davranış olarak değerlendirilmiş, ağlayarak gözyaşı dökme veya hüzünlü görünme,
ruh selâmeti için gerekli kabul edilmiştir. (16)