Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Tarih Boyunca İçki

Tarih Boyunca İçki

Tarih Boyunca İçki

Doğal bir olay olan mayalanma
dolayısıyla alkol, ilk devirlerden itibaren biliniyor olmalıdır. Kur'ân-ı
Kerim'de, Hz. Yusuf'un Mısır'da hapiste iken rüyasını yorumladığı iki kişiden
birinin hükümdarın sarayında şarap sâkîsi olduğu belirtilmektedir (12/Yûsuf,
41). Tevrat ve İncil'in bugünkü şeklinin yer aldığı Kitab-ı Mukaddes'in değişik
bölümlerinde içkinin zararlarına işaret edilir (Hâkimler, 13/4-6, 14; Levililer,
10/8-10; Luka, 1/15). Ancak Kitap ehli, bira, şarap ve likör türü içkilere
yemeklerinde ve bazı dinî merâsimlerinde yer verirler, içkinin kesin haram
olduğunu kabul etmezler. Eski Türk kültüründe de içkinin önemli bir yeri
olmuştur. Türkler şaraba süci, bor, çağır gibi adlar vermişlerdir. Bazı Türk
topluluklarında, geleneği hâlen devam eden, kısrak sütünden ?saba? denilen
tulumlarda özel bir mayalama usûlüyle yapılan ?kımız? millî bir içki olarak
telâkkî edilmektedir. Türkler ayrıca ayranı uzun müddet tulumlarda bekleterek
bir tür rakı üretmişlerdir. Câhiliye devri Araplarında daha çok üzüm ve hurmadan
değişik içkiler yapılmakta, ayrıca Suriye, Irak ve Yemen'den Arabistan
topraklarına içki getirilmekteydi.
İslâmiyet'ten öce içki içmeyen
ve onu haram kabul eden hanîfler de vardı. Bununla birlikte bi'setten sonra dahi
içkinin haram kılınmasına kadar Arap, yahûdi ve hıristiyan tüccarlar Medine'de
içki satmaya devam etmişlerdir. İçkinin haram kılınmasından sonra da
alışkanlıklarını bırakamayıp gizlice içki kullanan (Ebû Dâvud, Edeb 45) veya
açıktan için kendilerine had uygulanan kimseler olmuştur.
Emevîler döneminde refah
seviyesinin yükselmesi ve farklı kültürlerin etkisiyle içki kullanımı
yaygınlaştı. Yezid bin Muâviye, Abdülmelik bin Mervan, Yezid bin Abdülmelik ve
Velid bin Yezid gibi Emevî hükümdarlarının içki kullanmaları da bunda etkili
oldu. Ömer bin Abdülaziz içkiyle mücâdele etmiştir. Abbâsi hükümdarlarından Hâdî
İlelhak, Emin, Me'mûn, Mu'tasım Billâh, Vâsık Billâh ve Mütevekkil Alellah
içkiye düşkündü. Fakat İbn Haldun'un da işaret ettiği üzere Hârun Reşid gibi
bazıları hakkında söylenenler doğru değildir (Mukaddime, s. 18). Mansûr ve
Mühtedî Billâh ise içkiyle mücâdele etmişlerdir. Abbâsî dönemi İslâm
devletlerinin hükümdarları arasında sarhoş olup akla gelmedik çılgınlıklar
yapanlar bulunduğu gibi, ilaç için bile içki kullanmayan da vardı.
Çoğu pagan kökenli antik
dinlerde bir vecd aracı olarak dinî bir içeriğe sahip bulunan içki, özellikle
şâmanik karakterli dinlerde sarhoş edici özelliğinin getirdiği kendinden geçme
hali dolayısıyla, şâmanın öteki âlemle ilişki(!) kurmasını sağlayan kutsal bir
araç olarak düşünülmüştür. Yahûdilik ve Hıristiyanlık gibi dinlerde ya haram
kılınmış veya sınırlandırılmış; İslâm'da ise tümüyle ve kesin bir şekilde
yasaklanmıştır.