Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Hadlerin Uygulanması Konusunda Bazı Hadisler

Hadlerin Uygulanması Konusunda Bazı Hadisler


Hadlerin Uygulanması Konusunda Bazı Hadisler:


"Allah'ın hadlerini yakında ve uzakta yerine getiriniz. Hiçbir kınayanın
kınaması sizi Allah'ın hakkını yerine getirmekten alıkoymasın." "Allah'ın
yasaklarına uyan kimseyle o yasakları (hudûdu) ihlâl eden kimse, bir gemiye
binip, kur'a çekerek bir kısmı alt kata bir kısmı üst kata yerleşen topluluk
gibidir. Aşağı katta olanlar su almak istedikleri zaman yukarı katta olanlara
gidip: ?Sizi zarara sokmadan biz kendi katımızda bir delik açsak!..' derler.
Eğer yukarıdakiler onları serbest bırakırsa hepsi helâk olur, engel olursa hepsi
kurtulur." (et-Terğib ve't-Terhib, 4/25,
27).

Şer'î hadlerin tatbiki konusunda gözden uzak tutulmaması gereken bazı hususlar
vardır: Her şeyden önce had cezaları bütün müessese ve kurumlarıyla işleyen
İslâm Devletinde ve Devletin hâkiminin kararlarıyla uygulanır. Toplumda suça
sebep olabilecek bütün unsurların ortadan kaldırılmış olması, insanların İslâmî
eğitimle yetiştirilmiş olması, fertlerin maddî manevî ihtiyaçlarının devlet
tarafından eksiksiz giderilmiş olması gerekir.
Suça
götüren yolların tamamen kapatılamaması, şüphelerden sanığın faydalanması, suçun
sübut bulması için gerekli şartların tam teşekkül etmemesi gibi sebeplerle,
geçmişte had cezaları nâdir olarak uygulanmıştır. Buna, yöneticilerin bu
cezâları uygulamakta gösterdikleri ihmal, acz ve gevşekliği, kayıtsızlığı da
eklemek gerekir.

Hadis-i Şerifte: "Şüphelerden dolayı hadleri kaldırınız (uygulamayanız)"
(Ebû Dâvud, Salât 14; Tirmizî, Hudûd 2) buyurulmuştur. İslâm cezâ hukukunda bu
önemli bir prensiptir. Bu prensibe göre, Hz. Ömer'in tatbikatıyla, kıtlık
yılında hırsızlık yapanın eli kesilmemiş; efendisinin veya akrabasının malından
çalan kimseye de, o malda hakkı olabileceği şüphesiyle, bu had uygulanmamıştır.
Aşağıdaki örnekler de bu prensiple ilgilidir:
Dört
kişi bir şahsın zinâ ettiğine şehâdette bulunur; ancak bunlardan ikisi gönüllü
diğer ikisi ise gönülsüz olarak şâhitlik yaparlarsa Ebû Hanife'ye göre, bunların
hiçbirine yani erkeğe, kadına ve şahitlere had tatbik edilmez.

Suçluya celde (dayak cezası) uygulanırken şâhitlerden birisi şâhitliğinden
dönse, kalan kırbaçlar vurulmaz.
İki
kişiden birisi bir şahsın "içki içtiğine", diğeri ise, o şahsın "içki içtiğini
ikrar ettiğine" şehâdette bulunurlarsa yine sarhoşluk haddi uygulanmaz.
Bir
kimse önce hırsızlık yaptığını ikrar eder; sonra bu ikrarından döner ve daha
sonra da bu malın bir kısmını çaldığını tekrar ederse eli kesilmez (Geniş bilgi
iç in bkz. Cevat Akşit, İslâm Ceza Hukuku ve İnsanî Esasları, Kültür Basın Yayım
Birliği, İst. 1987).[1]







[1]
Halit Ünal, Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 2, s. 282-284.