Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Toplumun Önderleri Toplumdan Sorumludur
Toplumun Önderleri Toplumdan Sorumludur 
 
Toplumun Önderleri Toplumdan Sorumludur 
 
 
 
Toplumların inanıp inanmamasında, 
başlarında bulunan liderlerinin büyük etkisi vardır. Toplumda yüksek makam 
sahibi insanlar lider olurlar ve insanların çoğu; iyi de olsa, kötü de olsa bu 
liderlere uyarlar. Bu nedenle onların kötü amelleri kendileriyle sınırlı kalmaz, 
bilakis bir topluluğun bozulmasına sebep olur. İyi amelleri de kendileriyle 
sınırlı kalmaz ve birçok insanın da kurtuluşuna vesile olur. İşte bu nedenle, 
yani hem kendi günahları, hem de başkalarını doğru yoldan saptırmaları yüzünden 
cezalandırılırlar. İyi amel işlediklerinde de, sadece kendi işledikleri iyi 
amelleri nedeniyle değil; iyiye yönelttikleri diğer insanlar nedeniyle de 
mükâfatlandırılırlar.[1] 
 
 ?Rabb'imiz bunlar bizi saptırdılar. 
Bunlara bir kat daha ateşten azap ver!? 
(7/A'raf, 38) ?Rabb'imiz, bunu bizim önümüze kim getirdiyse, onun ateşteki 
azabını bir kat daha artır!' dediler.? (38/Sâd, 61) ?Ey peygamber 
kadınları! Sizden kim açık bir edepsizlik yaparsa, onun azabı iki kat yapılır. 
Bu Allah'a göre kolaydır. Fakat sizden kim Allah ve elçisine itaata devam eder 
ve iyi işler yaparsa, ona da ödülünü iki kat veririz ve onun için bol bir rızık 
hazırlarız. Ey peygamber kadınları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz.? 
(33/Ahzab, 30-32) Çünkü peygamber hanımları, diğer kadınlara örnektir. Onların 
ufak hatası, başkalarının tamamen yolu şaşırmalarına neden olur. 
 
Kur'an, kıyamet günü olacakları tasvir 
ederken, toplumları saptıran liderler ve onlara uyanlar arasında geçen 
tartışmaları da anlatır: 
 
?Kıyamet koptuğu günde ?Firavun ve 
ailesini azabın en çetinine sokun!' (denilir). Ateşin içinde birbirleriyle 
tartışırlarken, müstaz'aflar (zayıf olanlar, ezilenler), müstekbirlere (büyüklük 
taslayanlara, sömürenlere) dediler ki: ?Biz size uymuştuk. Şimdi siz şu ateşin 
ufak bir parçasını bizden savabilir misiniz?? 
(40/Mü'min, 46-47) 
 
?Zayıf düşürülenler, büyüklük 
taslayanları: ?Siz olmasaydınız elbette biz iman eden insanlardan olurduk' 
diyorlardı. Büyüklük taslayanlar da zayıf düşürülenlere dediler ki: ?Bize 
hidayet geldiği zaman sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, zaten siz kendiniz suç 
işliyordunuz. Zayıf düşürülenler, büyüklük taslayanlara: ?Hayır, gece gündüz 
dolap (kurar, kötülük aşılardınız). Allah'a nankörlük etmemizi, O'na eşler 
koşmamızı emrederdiniz' dediler.? 
(34/Sebe', 31-33) 
 
?Rabbimiz, azdırdıklarımız şunlar. 
Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık.? 
(28/Kasas, 63) 
 
Toplumun önde gelenleri, insanların 
ilahî mesajı kabul etmemeleri için, her türlü yola başvururlar. Güçlü 
olduklarından, insanların çoğu onlardan korkar ve elçiye ilgi göstermezler. 
Böylece gerçekler gizlenmiş olur: 
 
?Ve her yolun başında oturup da tehdit 
ederek (insanları) Allah yolundan çevirmeye ve o (Allah yolu)nu eğriltmeye 
çalışmayın.? (7/A'râf, 86) 
?Kavmin inkâr eden 
ileri gelenleri dediler ki; ?Eğer Şuayb'a uyarsanız, muhakkak siz ziyana 
uğrarsınız.? (7/A'râf, 90) 
?Fir'avun ve adamlarının, kendilerine kötülük yapmasından korktukları için 
kavminin içinde Musa'ya yalnız (genç) bir kuşaktan başkası inanmadı. Çünkü 
Firavun, yeryüzünde çok büyüklenen ve çok aşırı gidenlerdendi.? (10/Yûnus, 
83) ?Hahamlardan ve rahiplerden bir çoğu, insanların mallarını haksızlıkla 
yerler ve (insanları) Allah yolundan çevirirler.? (9/Tevbe, 34) 
 
Oysa bu liderlerin, toplumun ıslahı 
için çalışmaları gerekirdi. Ayrıca toplumda bulunan ve gerçekleri görebilen 
insanların da toplumu gittiği kötü yoldan çevirmeleri için çalışmaları 
gerekirdi: ?Sizden önceki nesillerde akıllı kimselerin, (insanları) 
yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan men etmeleri gerekmez miydi?? (11/Hûd, 116) 
?Baksana şunlara, Allah'ın nimetini nankörlüğe çevirdiler, kavimlerini de 
helâk yurduna kondurdular.? (14/İbrahim, 28) ?Rabbaniler (din adamları) 
ve hahamların, onları günah söz söylemekten ve haram yemekten men etmeleri 
gerekmez miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür.? (5/Mâide, 63) 
 
Bu son ayet, toplumların manevî 
önderleri olan din adamlarının da toplumun geleceğinden sorumlu olduğunu 
göstermektedir. İbn Kesir'e göre, Rabbanilerden maksat, onların aralarında yetki 
sahibi olan bilginlerdir. Bunlar, toplumda kötülüklerin yayılması karşısında 
suskun durmamalı, insanları yaptıkları şeylerin kötülükleri hakkında ikaz 
etmelidirler. Allah'ın ayetlerini insanlara en açık bir şekilde anlatmalı, bunu 
yaparken de hiçbir şeyden çekinmemelidirler. Hidayetin ve manevî gücün kaynağı 
olması beklenen âlimlerin bozulması, bir toplumun bozulmasındaki son adımdır. 
Bunların bozulmasının takip ettiği tabii yol, hakikati ya egemen güçlerin ve 
zenginlerin isteklerine taviz vererek değiştirmeleri şeklinde olur; ya da genel 
olarak toplumun inatçı arzuları (hevâları) ile uzlaşmaya götüren hafif anlayışla 
olur. Her iki durumda da din adamları önce baskı altında kalır ve taviz 
verirler, (işte her şey, bu tavizle başlayarak) sonunda anlayışları hafifleşir, 
şuurları kararmaya başlar; ya para veya yaranmak, ya da her ikisini de elde 
edebilmek için, uzlaşmaya giderler.[2] 
 
Kur'an, dini iyi 
bilenlerin çeşitli nedenlerle gerçeklerin üzerini örtmelerini ve ayetleri tahrif 
etmelerini ağır bir dille kınamaktadır. ?Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi 
göz ardı edip saklayanlar ve onun değerini az bir şeye satanlar; onların 
yedikleri karınlarında ateşten başka bir şey değildir. Allah kıyamet günü 
onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acıklı bir azap vardır.? 
(2/Bakara, 174) ?İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti, biz kitapta 
insanlara açıkça belirttikten sonra gizleyenler (var ya), işte onlara hem Allah 
lanet eder, hem de tüm lanet edebilenler lanet ederler.? (2/Bakara, 159) 
 ?Allah, kendilerine kitap verilenlerden: ?Onu mutlaka insanlara 
açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz' diye söz almıştı. Fakat onlar, verdikleri 
sözü sırtlarının ardına attılar ve ona karşılık birkaç para aldılar. Ne kötü şey 
satın alıyorlar.? (3/Âl-i İmran, 187) ?Onlardan bir grup var ki, Kitap'ta 
olmayan bir şeyi siz, Kitap'ta sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip büker 
(sözlerini kitabın sözü imiş gibi göstermek için dillerini bükerek okur, onları 
kitabın sözlerine benzetmeğe çalışır)lar ve ?Allah'ın katındandır' derler. Oysa 
o, Allah katından değildir. Bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.? 
(3/Âl-i İmran, 78) 
 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Tefhimü'l Kur'an, 4/ 410. 
 
 
 
 
 
 [2] 
 Sünnetullah ve Helak Edilen Toplumlar, 58-60.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.