Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Bütün Evren Allah'a İtaat Etmektedir
Bütün Evren Allah 
 
 
Bütün 
Evren Allah'a İtaat Etmektedir 
 
 
 
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:?Gökte 
ve yerde her ne varsa hepsi de isteyerek veya istemeyerek Allah'a teslim 
olmuşlardır. Böyle olduğu halde onlar, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? 
Halbuki O'na döndürüleceklerdir.? (3/Âl-i İmrân, 83) Âyette ?isteyerek? 
kelimesi ?itaat? kelimesiyle ifade edilmektedir. Bunun anlamı yerde ve gökte 
olan şeyler, ister Allah'a gönülden teslim olarak itaat edici olsunlar, isterse 
bundan hoşlanmasınlar; her şey O'na teslim olmak zorundadır. Peki gökler ve 
yeryüzü, gönül rızası ile severek ve isteyerek mi; yoksa istemeyerek , zoraki ve 
mecburen mi Allah'a ve O'nun yasalarına uyuyorlar? Cevabını, onları sadece dış 
görünüşüyle ve çok yüzeysel ve de kısmî olarak tanıyan bizim verebilmemiz 
beklenmez. Tüm yarattıklarını en iyi tanıyan O'dur. ?Hiç yaratan bilmez mi? 
O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.? (67/Mülk, 
14) Öyleyse cevabı O'ndan öğrenelim: ?Sonra buhar halinde olan göğe yöneldi, 
ona ve yerküreye: ?İsteyerek veya istemeyerek, gelin!' dedi. Her ikisi de: 
?İsteyerek/itaat ederek (tâiîn) geldik' dediler.? (41/Fussılet, 11) Burada 
dünyanın ve göklerin Allah tarafından kendilerine yüklenen görevlerin gereğini 
isteyerek, seve seve yerine getirdikleri vurgulanmaktadır. Bu âyette geçen 
?kerhen = istemeden, zorla? ifadesinin karşıtı, itaat kelimesinin kökü olan 
?tav'an = isteyerek? kelimesi olduğu gibi; aynı zamanda ?isteyerek? anlamı 
verilen ?tâiîn = gönülden itaat ederek? kelimesinin kullanılışıdır. Bu kullanım, 
Kur'an'ın itaat kavramı hakkındaki mantığını gösterir: İçlerinde, 
hoşlanmadıklarını gösteren bir sıkıntı duyarak, gönülsüz bir şekilde uyar 
gözükmenin ?itaat? olarak kabul edilmediği; ancak, gönülden boyun eğerek, tam 
bir teslimiyetle (4/Nisâ, 65) boyun eğmeye ?itaat? dendiğidir. Bu özellikleri 
taşımayan, yani gönülden ve severek yapılmayan bir uymanın/zarurî teslimiyetin, 
itaatkâr mü'minlerin değil; münâfıkların tavrı olduğudur. 
 
Allah'a itaat, evrenle uyum içinde ve 
onlarla kardeş olup bütünleşmedir. İnsan dışında bütün varlıklar Allah'a itaat 
etmektedirler. Bütün evren, gökler, yer ve buralarda bulunanlar, Allah'a teslim 
olmuşlar, O'na secde etmişler ve O'nun emrine itaat edip uymuşlardır (3/Âl-i 
İmrân, 83; 13/Ra'd, 15; 41/Fussılet, 11). ?Sonra yine kalpleriniz katılaştı. 
İşte onlar (kalpleriniz) şimdi katılıkta taş gibi, hatta daha da katı. Çünkü 
taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar fışkırır. Öylesi de var ki, çatlar da 
ondan su fışkırır/kaynar(gözyaşı döker). Taşlardan bir kısmı da haşyetle, Allah 
korkusuyla yukarıdan aşağı düşer. Allah, yapmakta olduklarınızdan asla gâfil 
değildir.? (2/Bakara, 74) ?Eğer Biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, 
muhakkak ki onu, Allah korkusundan huşû ile baş eğerek parça parça olmuş 
görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.? (59/Haşr, 21) 
İnsan kadar yüce vasıflarla donatılmamış, yer ve gök Allah'a isteyerek itaat 
ettiği, bu coşkusunu sergilediği halde, insanın itaat etmemesi uygun olur mu? O 
takdirde en güzel biçimde yaratılan (95/Tîn, 4) insanın, yeryüzüne halife 
(2/Bakara, 30) olması mümkün olur mu? O zaman esfel-i sâfilîn/aşağıların en 
aşağısına (95/Tîn, 5), en alçak yere/cehenneme lâyık olmaz mı? 
 
 Âyetlerde açıkça görüldüğü gibi 
itaat, Allah'ın ve Rasûlü'nün verdiği hükme rızâ göstererek gönülden bir 
teslimiyetle boyun eğme anlamını taşımaktadır. Allah'a ve Peygamber'e 
gösterilecek itaatin; zoraki, yapmacık, gösteriş için, istemeye istemeye 
yapılması itaat sayılmaz. İtaatin içten, gönülden gelmesi gerekir. Mü'min, 
peygamberin yolunun, onun sünnetinin doğru olduğuna kesin olarak kanaat etmeli 
ve itaatinde hiçbir şüphe ve sıkıntı duymamalıdır. Gönülsüz bir itaat, Kur'an'da 
imansızlık göstergesi olarak değerlendirilir: ?Hayır! Rabbine andolsun ki 
aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin 
hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla 
kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar." (4/Nisâ, 65) 
 
Allah'a ve Rasûlü'ne itaatten yüz 
çevirmek, insanın küfrünü gerektiren bir durumdur: ?De ki: ?Allah'a ve 
Rasûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, bilsinler ki Allah kâfirleri 
sevmez.? (3/Âl-i İmrân, 32) Mutlak otorite Allah'tır. O'nun izni, bir 
şeyi meşrû, helâl, mubah kılar; izin vermediği, yasakladığı bir şeyi de meşrû ve 
normal kabul etmek, mutlak ve nihâî otorite olan Allah'ın bu yetkisini 
başkalarına vermektir. ?Yoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara 
meşrû kılacak ortakları mı vardır?? (42/Şûrâ, 21) Allah'ın emrine boyun 
eğmeğe yanaşmayan, itaatte Allah'tan başkasına, Allah'ın kendilerine itaati 
yasakladıklarına yönelerek onların icat ettiği İslâm'a ters kuralları 
benimseyerek onlara itaat eden kimse, diliyle farklı iddiada bulunsa da, şirk 
içindedir. 
 
Allah'tan başkasına ve O'nun izin 
vermediği kişi ve ilkelere itaatin, insana huzur vermediği nice acı tecrübelerle 
görülmektedir. Allah'a ve Allah rızâsı için O'nun müsaade ettiklerine itaat, 
hayat verici, mutlu edici, iki cihanda aziz eden bir itaattir. Dünyada huzur ve 
âhirette kurtuluş ancak bu itaatle gerçekleşir. Çünkü itaat, imanın gereğidir. 
Allah'a itaat etmeyen, Rasûlullah'tan, müslüman emir sahiplerinden, ya da kâmil 
mü'minlerden ayrı bir yola sapan kimsenin varacağı yer, cehennemdir: "Kendisi 
için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve mü'minlerin 
yolundan başka bir yola giderse, onu o yolda bırakırız ve cehenneme sokarız; 
o, ne kötü bir yerdir." (4/Nisâ, 115) Kim Allah'a ve Peygamberi'ne karşı 
isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve 
onun için alçaltıcı bir azâb vardır." (4/Nisâ, 14) 
 
Toplum halinde yaşamak zorunda olan 
insanların fesat ve kargaşadan kurtulmaları için, düzen ve âdil otoriteye, 
sadakat ve itaate zaruret vardır. İnsanlar toplum halinde taatsiz 
yaşayamaz. Problem, kime ve niçin itaat edilmesi konusunda düğümlenir. 
İnsanların, kendileri gibi zaaflara sahip, bazı konularda kendilerinden daha 
kötü bir insana itaat etmeleri, kısmî faydaları yanında daha büyük zararlara yol 
açmaz mı? 
 
Tarihten günümüze binlerce defa 
görülmüştür ki, zulmün, diktatörlüğün, tuğyanın, müstekbirliğin, sömürünün, yani 
şirk ve küfrün bütün farklı çizgilerinin temel sebebi, otorite hususu, emir ve 
itaat konusundaki gayr-ı meşrû/bâtıl ve yanlış anlayışlardır. İnsanın insana 
ilâhlık taslamasına, onu emir kulu kabul edip istediği gibi yönetip 
yönlendirmesine kim izin vermektedir? Özgürlük ve demokrasi taraftarları da bu 
konuda, insanın şerefini koruyan ve zulmü önleyen tatmin edici cevaplar 
verememektedir. İtaatsiz yaşanmıyor ve insana itaat de nice probleme sebep 
oluyorsa, çözüm nedir? 
 
Tartışılmaz üstünlüğü olan, tüm 
insanlardan daha yüce, insandaki eksiklik ve yetersiz bilgi, zulmetme eğilimi 
gibi hiçbir zaafı olmayan, insanın her yönünü insandan daha iyi bilen Allah'a 
itaatin dışında bir çözüm olamaz. O, hem insanları, hem tüm evreni yaratan ve 
onlara hükmedendir. İtaat edilmeye lâyık tek varlıktır. Allah'ın dışında mutlak 
itaat edilmeye lâyık kimse yoktur; O'ndan başkasına itaat, ancak O'na itaat 
sayıldığı yerlerde, yani yetkisini ve sınırını O'nun belirlediği ve O'na itaat 
edenlere itaat ölçüsünde doğru olacaktır. O'nun dışında kimse kimseye rablik 
yapamaz, ilahlık taslayamaz. İnsanların insanlara haksız hükmü tahakkümü 
doğurur. İnsanların Allah'a itaati ise adâlet, huzur ve saâdeti neticelendirir. 
Şu bunalım çağını saâdet asrıyla barıştırıp bağdaştırmak, saâdeti bu asra 
taşımak, asr-ı saâdeti güncelleştirmek için bundan başka çözüm yoktur. 
 
 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.