Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Kıyâmet Alâmetleri

Kıyâmet Alâmetleri


Kıyâmet Alâmetleri



Eşrâtu's-sâa, yani Kıyâmet alâmetleri: Ahir
zamanda (zamanın sonları) ortaya çıkarak Kıyâmet'in yaklaştığını, kopmak üzere
olduğunu gösteren belirtiler demektir. Bu belirtiler genellikle Küçük Alâmetler
(Alâmât-ı Suğrâ) ve Büyük Alâmetler (Alâmât-ı Kübrâ) olmak üzere iki bölüm
halinde incelenir.

Kur'an, Kıyâmet'in zamanını Allah'tan başka
kimsenin bilemeyeceğini belirtir (7/A'râf, 187; 31/Lokman, 34; 33/Ahzâb, 63).
Buna karşılık yaklaştığını (54/Kamer, 1), yakın olduğunu (16/Nahl, 77), ansızın
geleceğini (7/A'râf, 187) bildirir. Kıyâmet alâmetlerinin belirdiğini
(47/Muhammed, 18) ifâde etmekle birlikte bunlar hakkında bilgi vermez. Ancak,
"Sâat yaklaştı, ay yarıldı yarılacak" (54/Kamer, 1) âyetinin ikinci
bölümünün "ay yarılacak" biçimde anlaşılması durumunda, bu olay Kur'an'da
anılan tek Kıyâmet alâmeti olma özelliği kazanır.

Hadis külliyâtları ise Kıyâmet'ten önce ortaya
çıkacak alâmetlerden söz eden çok sayıda hadis ihtiva eder. İslâm bilginleri
hadislerde dile getirilen alâmetleri nitelikleri açısından değerlendirerek
bunları Küçük Alâmetler (Alâmât-ı Suğrâ) ve Büyük Alâmetler (Alâmât-ı Kübrâ)
olmak üzere iki başlık altında toplamışlardır. Âhir zaman olarak tanımlanan
Kıyâmet öncesi donemde dinî duygu, düşünce ve davranışların zayıflaması, dinî
kurallara gereken önemin verilmemesi, ibâdetlerin terkedilmesi, ahlâksızlığın
çoğalması biçiminde kendini gösteren Küçük Alâmetler'in başlıcaları şu şekilde
sıralanabilir:

a) İnsanların bina yapmakta birbiriyle
yarışmaları (Buhârî, Fiten 25; bk. Tecrîd-i Sarih Terc; 1/58).

b) İnsanların ölümü temenni etmeleri (Buhârî,
Fiten 25; Müslim, Fiten 53-54)

c) Câriyenin efendisini doğurması (Müslim, İmân
1).

d) Hicaz'da bir ateşin çıkarak Busra'da (Şam
yakınlarında bir yer) develerin ayaklarını aydınlatması (Buhârî, Fiten 24;
Müslim, Fiten 42).

e) Fırat nehrinin sularının çekilerek, nehir
yatağından altın çıkması (Müslim, Fiten 29-31).

f) İkisi de hak iddiasında bulunan iki büyük
İslâm ordusunun birbiriyle savaşması (Buhârî, Fiten 25; Müslim, Fiten 17).

g) İslâmî ilimlerin ortadan kalkması, cehâletin
artması (Buhârî, Fiten 4).

h) Depremlerin çoğalması (Buhârî, Fiten 25).

ı) Zamanın yaklaşması, gece ile gündüzün eşit
olması (Buhârî, Fiten 25).

i) Cinâyetlerin çoğalması, fitnelerin zuhur
etmesi (Buhârî, Fiten 4; Müslim, Fiten 18).

j) Yahûdilerle Müslümanların savaşmaları,
Müslümanların Yahudileri öldürmesi (Tecrîd-i Sarih Tercümesi, VIII, 341; Müslim,
Fiten 79-82).

k) Zinânın açıkça işlenmesi, içki tüketiminin
artması, kadınların çoğalıp erkeklerin azalması (Ali en-Nâsif, Tac, 5/335).

l) Kahtan'dan bir kişinin çıkarak, insanları
asâsı ile sevketmesi (Buhârî, Fiten 23).

Kıyâmetin büyük alâmetleri ise şu hadis-i
şerifte toplu olarak zikredilir: Huzeyfetu'l-Ğıfârî (r.a)'den rivâyet
edilmiştir: ?Biz bir gün kendi aramızda konuşurken, Hazreti Peygamber yanımıza
çıkageldi. Bize "Ne konuşuyorsunuz?" dedi. Biz de ?Kıyâmet gününden
konuşuyoruz' diye cevap verdik. Hz. Peygamber: ?Şüphesiz on alâmet
görülmedikçe Kıyâmet kopmayacaktır? dedi ve "Deccâl'i, dumanı(duhan),
Dâbbetü'l-arz'ı, güneşin batıdan doğmasını, İsa (a.s.)'ın yere inmesini, Ye'cûc
ve Me'cûc'u, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında olmak üzere üç yer
çöküntüsünü, son olarak da Yemen'den çıkarak insanları Mahşere sürecek ateşin
vuku bulacağını? söyledi" (Müslim, Fiten 39).

Kıyâmetin bu on büyük alâmeti başka hadislerce
ya da İslâm bilginlerince şu şekilde açıklanır:

1. Deccal'in ortaya çıkışı:
Deccâl, Kıyâmette zuhur edecek yalancı bir
kişidir, İslâm Dini'ni ve müslümanları ifsad edip, kötülüğe ve bozgunculuğa
sevketmek isteyecektir. Deccal'in sağ gözünün kör olduğu, iki gözünün arasında
"kâfir" yazdığı, çocuğunun olmadığı, Medine'ye ve Mekke'ye giremeyeceği, ortaya
çıktıktan sonra yeryüzünde kırk gün kalacağı, bu süre içerisinde istidrac
türünden bazı olağanüstü olaylar göstereceği, daha sonra da yine Kıyâmetin büyük
alâmetlerinden olan Hz. İsa'nın yeryüzüne inmesiyle onun tarafından öldürüleceği
sahih hadislerde belirtilmiştir (Buhârî, Fiten 26; Müslim, Fiten 37, 39, 40, 91,
101, 110, 112).



2. Duhan'ın çıkışı:
Duman anlamına gelen duhan da Kıyâmetin büyük alâmetlerinden biridir (Müslim,
Fiten 39). Kıyâmetin vukuundan önce dünyayı bir duman bulutu kaplayarak, kırk
gün ve kırk gece kalacak, mü'minler nezleye tutulmuş gibi, kâfirler ise sarhoş
gibi olacaklardır.

3. Dâbbetü'l-Arz 'ın çıkışı:
Dâbbetü'l-Arz: Kıyâmet'ten önce çıkacağı bildirilen bir yaratıktır. Kelime
anlamı "yer hayvanı" demektir. Kur'ân-ı Kerîm'de "Kendilerine söylenmiş olan
başlarına geldiği zaman, yerden bir çeşit hayvan (dâbbe) çıkarırız ki o, onlara,
insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler" (27/Neml, 82)
buyurulmaktadır. Hz. Peygamber Dâbbetü'l-arz hakkında "Çıkacak olan Kıyâmet
alâmetlerinden ilki, güneşin batı tarafından doğması ile, bir kuşluk vakti
insanlara karşı bir dâbbenin (hayvanın) zuhûrudur. Bu iki alâmetten biri,
arkadaşından evvel olur. Akabinde diğeri de onun izi üzerinde yakın olarak
meydana gelir" (Müslim, Fiten 118) buyurmuştur.

4) Güneşin Batıdan doğması:
Güneş batıdan doğacak, insanlar topluca iman
edecek, ancak daha önce iman etmemiş olanların imanları kendilerine bir yarar
sağlamayacaktır (Tecrîd-i Sarih Tercümesi, XII 307; Müslim, Fiten 118).

5. Hz. İsa'nın (a.s.) inmesi:
Ehl-i sünnet itikadına göre Kıyâmetin vukuundan
önce Hazreti İsa yeryüzüne inecek, hristiyanları İslâm'a davet edecek, Deccâl'i
öldürecek, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in şerîati ile hükmedecektir (Buhârî, Büyû'
102; Müslim, İman 242-247).

6. Ye'cûc ve Me'cûc'un çıkışı:
Kıyâmetin vukuundan önce çıkarak "yeryüzünde bozgunculuk yapacak" (18/Kehf,
94) olan asılları ve soyları belirsiz iki insan topluluğudur (Muhammed Hamdi
Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, IV, 3288). Hz. Zülkarneyn'in önlerine yaptığı
seddin yıkılarak (21/Enbiyâ, 96) açılması ile yeryüzüne dağılacaklar insanlara
saldıracak, kentleri yakıp yıkarak harâbe haline getireceklerdir. Bazı
rivâyetlerde bu seddin Çin seddi olduğu zikredilir (Muhammed Hamdi Yazır,
a.g.e., IV/3291, 3374; Buhârî, Enbiyâ 7; Müslim, Fiten 1, 2).

7. 8. 9. Doğuda, Batıda, Arap Yarımadasında
olmak üzere üç bölgede yer çöküntülerinin meydana gelmesi
de Kıyâmet'in büyük alâmetlerindendir (Müslim, Fiten 39).

10. Yemen'den çıkacak olan büyük bir ateşin
insanları önüne katarak sürmesi (Müslim, Fiten 39).

Ebû Dâvud ve Tirmizî'nin Sünen'lerinde yer alan
bazı hadislere göre Mehdî'nin çıkması da Kıyâmet'in büyük
alâmetlerindendir (Sünen-i Tirmizî, IV, s.1-93; Sünen-i Ebû Dâvud, N. Şr. M.
Abdul Hamid IV, 100, 106).

Hz. Peygamber (s.a.s.), Kıyâmetin kötü insanlar
ve kâfirler üzerine kopacağını bildirmiştir. Bu hadislere göre Kıyâmet kopmadan
önce mü'minlerin ruhları alınacak ve onların âhirete göçmeleri sağlanacaktır (Buhârî,
Fiten 5; Müslim, İmâre 53). (2)

Hadis şerhleriyle "fiten" ve "melâhim" türü
kitaplarda Kıyâmet alâmetleri hakkında çeşitli rivâyetler Hz. Peygamber'e
atfedilir. Bu rivâyetlerde ahlâkî bozuluşa, dinî-sosyal hâdiselere ve tabiat
olaylarına ilişkin oldukça ayrıntılı bilgilere yer verilir. Kıyâmet alâmeti
olarak dinle alâkalı birçok kitapta yüzlerce hadis rivâyeti vardır. Çoğu zayıf
veya uydurma olan, toplumdaki dinî, sosyal ve siyasî gelişmeleri yansıtan bu
rivâyetlerde belirtilen alâmetlerin sayısı yetmişi aşkındır. Kıyâmetin kopma
zamanını bildiren herhangi bir âyet veya sahih hadis bulunmamakla birlikte, âhir
zaman peygamberinin gelişiyle kâinatın son zaman dilimine girdiğini göz önünde
bulundurarak Kıyâmetin kopuşunun ashâbdan itibaren başlayabileceği düşünülmüş ve
hicrî 3., milâdî 9. yüzyıldan başlayarak hadislerde zikredilen Kıyâmet
alâmetlerine inanılması itikadî bir ilke haline getirilmiştir.

Sahih hadislerde sözü edilmeyen, fakat
literatürde Kıyâmet alâmetleri içinde sayılan toplumsal değişimle ilgili
olayları içeren rivâyetlerin o devirde yaşayan müellifler tarafından uydurulmuş
olması kuvvetle muhtemeldir. Rasûl-i Ekrem'in müslümanları uyardığı ve Kıyâmet
alâmeti olarak zikrettiği ahlâkî bozuluş ve dinî hayatın yozlaşması, esâsen
ferdin ve toplumun helâk olması anlamında bir Kıyâmet alâmeti olup kâinattaki
kozmolojik düzenin yıkılması mânâsına gelmez. Aksi takdirde sözü edilen
yıkılışın bugüne kadar gerçekleşmesi gerekirdi. Çünkü ahlâkî bozuluş
kategorisindeki alâmetlerin Asr-ı Saâdet'ten itibaren sıkça vuku bulduğu
şüphesizdir.

Üzerinde tartışılan asıl Kıyâmet alâmetleri,
"büyük alâmetler" olarak kabul edilen hârikulâde olaylar ve kozmik
değişikliklerdir. Kıyâmetin kopuşu öncesinde gerçekleşeceğine inanılan başlıca
hârikulâde olaylar deccalın ortaya çıkışı, mehdînin zuhûru, Hz. İsa'nın gökten
inmesi, Ye'cûc ve Me'cûc'un görünmesi, Hicaz bölgesinde büyük bir ateşin çıkışı,
gökten insanları bürüyen bir dumanın inmesi ve dâbbetu'l-arzın yerden
çıkmasından ibârettir. Bunlardan dâbbetu'l-arz, duhân ve Ye'cûc ve Me'cûc konusu
Kur'an'da zikredilmektedir. Mehdî, deccal ve nüzûl-i İsa inançları ise sadece Hz.
Peygamber'e atfedilen rivâyetlere dayanır.

Hadislerde dinî yozlaşmayı ve ahlâkî bozuluşu
haber veren olayların kâinatın kozmik düzeninin yıkılışına işaret eden
belirtiler olmaktan çok, ferdî ve toplumu yok oluşa götüren birer alâmet
olduğunu kabul etmek daha isâbetli bir hüküm olmalıdır. Rasûl-i Ekrem'e
atfedilen rivâyetlere dayanılarak Kıyâmet alâmetleri arasında zikredilen ve
Kur'an'da haklarında bilgi bulunmayan deccalın çıkışı, mehdînin zuhûru ve Hz.
İsa'nın gökten inişine dâir inançlara gelince, Selefiyye dışındaki Sünnîlerin de
kabul ettiği epistemolojik anlayışa göre İslâm akaidi açısından bunlara inanma
mecbûriyeti yoktur. Zira bunlar Kur'an'la sâbit olmadığı gibi, mütevâtir
hadislerle de te'yit edilmiş değildir. Her şeyden önce nüzûl-i İsa inancına
dayanak teşkil eden rivâyetlerdeki bilgiler Hz. İsa'nın tabiî bir şekilde
öldürüldüğünü bildiren âyetlerle çelişmekte (3/Âl-i İmrân, 55; 5/Mâide, 117),
ayrıca Rasûl-i Ekrem'in ardından peygamber gelmeyeceği ve her insanın belli bir
süre yaşadıktan sonra öleceği gerçeğine aykırı düşmektedir. Nüzûl-i İsa'nın
hıristiyanlara âit bir inanç olduğunu dikkate alarak Kur'an'la uyuşmayan bu tür
âhad rivâyetlerin, tedvin döneminde hıristiyanlardan İslâm akaidine intikal
etmiş olabileceği ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir. Deccal inancı
konusundaki son araştırmaların ortaya koyduğuna göre bu rivâyetlerde çelişkili
bilgiler vardır. Sahih olanların ise deccalın ulûhiyyet niteliklerine sahip
hârikulâde bir insan değil, kötülüğü temsil eden bir tip olduğu tarzında
yorumlanması gerekir.

Buhârî ve Müslim gibi hadis âlimleri eserlerinde
mehdî hakkındaki rivâyetlere yer vermemişlerdir. Mehdînin zuhûruna ilişkin
Tirmizî ve Ebû Dâvud rivâyetlerini nakleden râvîlerin güvenilir olmadığı cerh ve
ta'dil âlimlerince belirtilmiştir. Ayrıca mehdînin insanların hidâyete ermesini
sağlayacak hârikulâde bir güce sahip kılınması, peygamberlerin bile tabi olduğu
sünnetullahı ortadan kaldıran bir anlayıştır. Mehdî inancının oluşmasında Ehl-i
Beyt'e mensup imamlara yapılan eziyetlerin ve müslümanlar arasında meydana gelen
üzücü olayların etkisinin bulunduğu kabul edilmektedir. Bu inancın ilk defa
Şia'da görülmesi bunun bir delili sayılmalıdır. Ayrıca bazı rivâyetlere
dayandırılan deccal, mehdî ve nüzûl-i İsa gibi hârikulâde olayların Kur'an'ın
kesin açıklamasına göre Kıyâmetin ansızın vuku bulacak olması gerçeğiyle
bağdaşmadığını söylemek gerekir. (3)

Kıyâmet, içinde yaşadığımız dünyanın ve onun
bünyesinde yer aldığı evrenin parçalanıp dağılması ve bütün şuurlu varlıkların
hesap vermek üzere Yaratıcı'nın huzurunda, mâhiyetini bilemeyeceğimiz bir
biçimde kıyâm etmesidir. Bu, Kıyâmetin akla ilk gelen mânâsıdır. Kur'an iyi
tetkik edildiğinde görülür ki, bu büyük ve genel Kıyâmetten başka sayısız küçük
Kıyâmetler, varlıklar dünyasını doldurmuş bulunmaktadır.

Hayat sahnesinde her an milyonlarca, milyarlarca
Kıyâmet yaşanmaktadır. Kâinat bünyesinde bir hiç denecek kadar küçük bir yer
tutan insan vücudunda da, her an binlerce Kıyâmet yaşanmaktadır.

Her varlık birçok Kıyâmete sahnedir. Fakat her
varlık daha büyük bir varlığın sahne olduğu Kıyâmetlerden de biridir. Binlerce
Kıyâmete sahne olan bedenimiz, bir gün, büyük kürenin Kıyâmetlerinden biri
olacaktır. Ve o büyük küre de, bir gün içinde bulunduğu güneş sisteminin
Kıyâmetlerinden birine konu teşkil edecektir. Güneş sistemi, içinde bulunduğu
bir başka bütünün, o da bir başka bütünün parça Kıyâmetleri olacaktır. Kur'an'ın
eşsiz ifâdesiyle: "Yaratıcı'nın vechinden/yüzünden başka her şey helâk
olacaktır. Hüküm ancak O'nundur ve hepiniz O'na döndürüleceksiniz."
(28/Kasas, 88). Kendimizden örnek verirsek, bizim altımızda ve üstümüzdeki
planlarda Kıyâmetler vardır diyeceğiz.

Toplumların da Kıyâmetleri vardır. Kur'an ve
hadisler iyi tetkik edilirse görülür ki, onlarda geçen Kıyâmet kelimesi,
yukarıda açıklanan Kıyâmetlerden bazen birini, bazen öbürünü, bazen de hepsini
birden ifâde eder. Hadis veya âyet, bir sosyolojik değerlendirme yapıyorsa,
Kıyâmet sözü "toplumun çöküşü" anlamını taşıyacaktır. Meselâ, bir hadiste:
"Emânetler, görevler lâyık olmayanlara verildiğinde Kıyâmeti bekle"
denilmektedir. Buradaki Kıyâmet, toplumun çöküşüdür. Çünkü; emânetlerin ehil
olmayan ellere geçmesi toplumu yıkar. Yani, burada bir sosyolojik Kıyâmet söz
konusudur.

Biz bu batışları, Kıyâmetleri, değişik isimler
ve tablolar olarak seyrediyoruz. Sistemler, rejimler değişiyor, devrimler
birbirini izliyor, imparatorluklar dağılıyor ve nihâyet dünya haritası durmadan
değişiyor. Bütün bunlar din terminolojisindeki Kıyâmet deyiminin belirişleridir.
Hadislerde toplumsal Kıyâmete sebep olacak birçok olumsuz gelişme ifâde
edilmiştir. (4)