Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Mihrab

Mihrab

Mihrab:

Mermer işlemeciliğinin ve
özellikle çini sanatının şaheserlerinin galerisi gibidir. Çini panolar renk ve
desenleriyle baştan sona sanattır. En ince kıvrımlar nakşedilebilmiş,
mozaikleştirilmiş, hamur gibi yoğrulmuş mermerler... Rengârenk ama gizemli ve
derûnî his uyandıran camlar. Bu vitraylardan süzülen nûranî
ışıkların akisleri ruhu tümüyle sarar. Gözü fazla meşgul etmemesine de özen
gösterildiği anlaşılan canlı desenler... Bunlarla bütünlük arzeden halı,
kilim ve seccâde gibi el emeği ve göz nurunun iplik iplik dökülerek sanatlaştığı
dokuma ürünleri... Bütün bunlar birbirleriyle uyumlu ve irtibatlıdır.
Birbirini çok güzel şekilde tamamlar. Öyle ki, bakan göze bir sanat birliği
tesiri uyandırır. Câmiye giren insan, bu güzellikler ve etrafını saran hârikalar
karşısında heyecanlanır, ruhunun tüm noktalarında huzur, zevk, coşku... hisleri
kıpırdanır.
Mahyâ ayrı bir sanattır.
Zannederim günümüzdeki neonlar ve ışık gösterilerinin ilk kaynağıdır. Ezanla
birleşince ışık-ses gösterisine dönüşür mahyâ. İçindeki tebliğ yazıları iç-dış
güzelliğini, bütünlüğünü ve ezanın mesajını yansıtır. Hat; câmi
tezyînatında vazgeçilmeyen bir unsurdur. Hem cemaate tebliğ, hem de güzellik
duygusuna hitap eden, müslümanlara ait orijinal bir sanat. Kur'an metninin
muhâfazasından doğmuştur hat. Devamlı gelişme göstererek soyut resimle birleşen
bir âhenge dönüşmüştür. Mûsikî; Kur'an'ın tilâveti, ezanın makamla
okunması müslümanlar için meşrû mûsikîye kaynaklık etmiştir denilebilir. Güzel
sesin, okunan Kur'an ve ezanın tesirini artırdığı ve Kur'an'ı güzel bir şekilde
ve güzel sesle okumanın Sünnette tavsiye ve teşvik edilmesi, kıraatin aynı
zamanda bir sanata dönüşmesine yol açmıştır. Gerçek ses sanatkârı olan güzel
sesli hâfızlar, câmi kubbelerini olduğu kadar, ruhları da doldurup çınlatmışlar,
dinleyenleri coşturup onların ibâdete meyillerini arttırma görevi
üstlenmişlerdir.
Güzel elbise ve câmi
ilişkisi de anlamlıdır. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyrulur: ?Ey
Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde ziynetli elbisenizi giyin.? (7/A'râf,
31) Dış ve iç mimarî güzelliği, ses ve söz güzelliği, câmi içindeki insanların
maddî ve mânevî güzellikleriyle de bütünlük kazanmalıdır. Mekânın büyüklüğüne ve
güzelliğine yakışan elbise giyinmeli ki, Allah'ın evinde bulunduğumuz, O'nun
huzuruna çıktığımız, yüce makama ayrıcalık verdiğimiz belli olsun. Bedenini
tertemiz yapan, temizliğin güzellik için ön şart olduğunu bilerek abdest alan
musallî, elbisesini de necâsetlerden arındırmakla yetinmeyecek, aynı zamanda
süslenerek bayrama gelir gibi gelecek câmiye. Çünkü Rabbıyla beraber olduğu
zaman bayramdır onun için; câmi de bayram yeri. Her şeyden çok sevdiği zat,
huzuruna kabul için onu çağırmıştır. Çağıran güzel, çağrı güzel, çağrılan yer
güzel olunca çağrıya koşan da güzel olmalı, hem de her şeyiyle.
Edebiyat sanatı yönüyle de
câmiler önemlidir. Hutbe, vaaz, sohbet, eğitim çalışmaları ve her çeşit emr-i
bi'l-ma'rûf merkezi olan câmilerin edebiyat sanatına katkısı çok büyüktür.
?İnsanlara güzel söyleyin.? (2/Bakara, 83) emrine uygun, sanatlı, güzel
sözler söyleyecektir câmide konuşan. Câmidekiler yumuşak, tatlı ifadelerle,
hikmet ve güzel mev'ızalarla müjdelenerek Allah'ın yoluna dâvet edilecekler.
Konuşulanların güzelliği gibi, konuşmanın şekli de güzel ve sanatlı olacaktır.

Beden ve kalbin beraberce
kulluğu, uyum, âhenk, intizam, rûhî coşkunluk, Allah sevgisi, ezanla zamana tam
riâyet, askerî disiplin içinde saf tanzimi, komutana (imam) tam ve hemen itaat,
tüm cemaatin aynı anda uyumlu hareketleri, tekbirler ve kıraatlerdeki güzellik,
kalbe huzur veren zikir... Evet, bütün bunlar her şeyiyle sanat değil midir?
İşte buna sanat içinde sanat denir. Tüm ibâdetler sanattır. Yani, müslümanın
bütün hayatı kulluk ve ibâdet şuuru içinde geçtiği nisbette ve o oranda
sanattır. Müslüman da ne kadar güzel kulluk yapıyorsa o kadar sanatkâr. Bir yer,
câmiye (takvâ mescidine) benzediği oranda sanatlı ve güzel olur. Bir insan da
câmide ve namazda olunması gereken hale benzediği oranda kendi canlı sanat eseri
olur. Tüm ibâdetlerin prototipi olarak namaz, bir sanat olduğu gibi, yeryüzü
mescidinin prototipi olan câmilerimiz de sanatın ve güzelliklerin icrâ yeridir.
Câmi ruhunu tüm arza taşımalı, güzellikleri yeryüzünün her yanına yaymalıdır
sanatkâr âbid. Çünkü tüm arz mescid kılınmıştır onun için.
Namazsız mescidin maddî
güzelliği, mimarî özelliği bir anlam taşımayacaktır. İslâm, her şeyi
dengelemiştir. Dışla iç bütünlüğünü, dünya ile âhiret dengesini esas alan din,
güzelliğin sadece maddî süslerle olmayacağını bildirir. Mânevî unsurlar olmadan
maddî güzelliğin değeri çok azdır. Maddî güzelliğe mânâ yön vermiyorsa denge de
sağlanamaz. Demek istiyorum ki, câmideki maddî güzellikler, câmi içindeki
mü'minin dış güzelliği hiçbir değer ifade etmez; ibâdet şuuru tüm zerrelere
kadar hissedilmez, takvâ, huşû ve huzur olmazsa. ?Allah sizin dışınıza,
sûretlerinize bakmaz; Sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.? Hele câmide
Allah'ın hükmü gizleniyor, anlatılmıyor, sansüre tâbi tutuluyorsa... Ve bir de
zâlimler, tâğutlar ve onların düzenleri, kanunları övülüyor veya onların
koydukları sınırlar hudûdullah'tan önemli görülüyorsa... Câminin süsü, ziyneti
neye yarar?
Allah'ı hissettirmeyen, O'nu
hatırlatmayan câmi, ne kadar muhteşem olsa da güzel değildir.
Önce rûhî, mânevî güzelliği,
sonra bununla uyumlu olarak buna ters düşmeyen maddî güzelliği önemlidir güzel
diyeceğimiz her şeyin, tüm ibâdetlerin. İçindeki ruh, mânevî yön ihmal edilir
veya bozuk olursa mescid, takvâ mescidi olmaktan çıkar, güzelliğini kaybeder,
zararlı bir mescid, dırar mescidi oluverir. Tabii, tüm süsü, maddî güzelliği
böyle bir câminin ayakta kalmasını, ibâdet edilmeye lâyık yer olmasını
sağlayamaz. Yıkılıp yeri çöplük yapılmayı hak eder bu anıt (Bkz. 9/Tevbe,
107-110).
Câmileri takvâ ruhuna mâlik,
hâlis niyetli, gerçek mü'minler inşâ etme hakkına sahiptir (9/Tevbe, 18).
Allah'a hakkıyla iman etmeyen, nefislerini veya tâğutları Allah'a ortak koşan,
hâkimiyet hakkını Allah'ta görmeyen, O'nun kanunlarıyla hükmetmeyen, başta namaz
olmak üzere ibâdetlerini yerine getirmeyenlerin Allah'ın câmilerini yapmaya ve
tamir etmeye hakları, yetkileri yoktur (9/Tevbe, 17-18). Çünkü bu tipteki
insanlar, câmilerin ruhunu maddesine kurban edecek, süslü-püslü inşâ ettikleri
câmilerde esas ziynet olan kulluk yapılmasını istemeyeceklerdir. Niyetleri hâlis
değildir. Bunlar, Allah'ın mescidlerinde Allah'ın zikredilmesine, insanlara
Allah'ın hükmünün ve nizamının anlatılmasına engel olmak isteyen en büyük
zâlimlerdir (2/Bakara, 114).
Takvâ, mânevî özellikler, câmi
mimarisine ve süslerine kurban edilince, güzel elbise giydirilmiş odunların hali
gibi, câmi de içiyle dışı (ruhuyla maddesi) bir ve uyumlu olmayan münâfık bir
yapı oluşturur. O zaman şeklen dırar (zarar) mescidi ortaya çıkmış olur. Zaten
câmiye bu şekli veren, câmiyi aslen ve tümüyle dırar yapmak için vâsıta ve
imkânlarını tamamlamış olmaktadır. Gerisi kolaydır artık.
Tarihten günümüze İslâm
âleminde nice sultanlar, krallar, başkanlar ve yöneticiler, câhil halkın gözünü
boyama, dikkatleri zulüm, sömürü, fakirlik gibi önemli meselelerden
uzaklaştırma, halkı kandırma ve oyalama kasdıyla, içinde yaşadıkları saraylar
kadar büyük ve yüksek değilse bile, onlara benzeterek câmiler inşâ ettirdiler.
Kendilerinin namazla ve namazın temsil ettiği dâvâ ile ne kadar ilgilerinin
olduğu bilinen bu yöneticilerin bu görkemli câmileri inşâ ettirme sebepleri
bellidir. Halka ancak bu şekilde müslümanlıklarını ispat edip, kendi rejim ve
saltanatlarına destek sağlamak. Yani kazın geleceği yerden tavuğu
esirgememek.
Müslümanların, hatta onlardan
daha önce İslâm dâvâsının bunca zarûrî ihtiyaçları varken Ağustos 1993'de Fas'ın
Kazablanka kentinde tam beş yüz milyon dolar harcanarak inşâ edilen bir câminin
açılışı yapıldı. Câminin inşâsı, müslümanlara akla gelmedik zulümler yapan,
Allah'ın dini olan İslâm'ı devlet dini haline getirip kuşa çeviren Kral II.
Hasan tarafından yaptırıldı. Bu, Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî'den sonra
dünyanın en büyük üçüncü câmisi. Ne ki, kalabalık yerleşim yerlerinden hayli
uzakta, bir deniz kenarında. İslâm, sanat denilen gösteriş adına bu kadar israfa
müsaade eder mi dersiniz? Bir de câminin kullanımını değerlendirin: Câmilerinde
?Halîfe-i Müslimîn Kral Hasen-i Sânî? ifadesiyle her hutbede ve her duâda bütün
namaz kıldırma görevlilerinin krala duâlar ve övgüler yağdırma zorunluluğunu
düşünün. Fas'ta da câmilerin devlet dairesi şeklinde kullanıldığını hesap edin.
Tarihte ve günümüzde Allah'ın
rızâsı dışında, meselâ gösteriş ve dünyevî yarış için ?bizim köyün minaresi,
sizinkinden daha büyük?, ?bizim câminin kubbesi, sizinkinin iki katı!? cinsinden
tavırlar... İhtiyaç olan yerlerden ziyade, gösterişli yerlere dikilen binalar...
Altından kubbesi olan câmiler, türbeler, minâreler... Bugünkü basit mahalle
câmilerinin birisinin parasıyla Mescid-i Nebevî prensiplerine sahip sadelikte en
az on câmi yapılır.
Esas ziynet olan cemaat bulma,
onları şuurlandırma eylemi tümüyle terkedilip, ilim yayma yerine kilim yayma öne
çıkartılarak, sadece şekil olarak câmilerin süslere boğulması sanat filan değil;
eğer sahihse hadis-i şerif rivâyetine göre kıyâmet alâmeti olarak kabul edilir.
Hadis sahih değilse bile anlam olarak bu ifade sahihtir, doğrudur. Kıyâmet,
cisimlerin ister kendi parçaları arasında, ister diğer cisimler arasında var
olan uyumun, nizam ve birliğin kalkmasıdır. Mânevî yönü ihmal edilip tek kanatlı
kuş gibi tek yönlü maddî süs ve güzellik, hele câmi gibi bir mekânda olursa bu
elbette bir kıyâmettir, dehşettir, sanat filân değil; sanatın kıyâmetidir bu. Ve
bu kıyâmeti câmiler başta olmak üzere çok şeyde yaşıyor günümüz insanı.
Ruh mânevî varlıktır. Onun yok
olması, insanın ölümü demektir. Rûhî özelliklerle irtibatı kopmuş bir eşya,
sanat eseri kabul edilse bile, ölü bir yapıdan başka bir şey değildir. Ve bize
göre ruhsuz sanat, diğer olumsuzlukları yanında taş yığını, çocuk oyuncağı
cinsinden süslü oyalamaca, fantezi ve israftan ibarettir. Allah'ı düşündürmeyen,
rûhî hislerimizi öne çıkarmayan süslerin, hele aşırı biçimde, hem de
câmilerimizde boy göstermesi, câmi ve sanat anlayışımızın dengeyi bozan şekilde
dünyevîleştiğini gösteren bir doğu zevkidir. O yüzden câmi sanatına, yanlışsız
din olan ?İslâm sanatı? değil; yanlışlar da yapabilen, eksikleri ve zaafları da
olan ?müslümanların sanatı? demek daha uygundur. (18)

MESCİD..
Mescid; Anlam ve Mâhiyeti
Câmi
İlk Mescidler
Hicretten So a, Medine ve Civarında Yapılan Mescidler
Medine'nin Civar Kabilelerindeki Mescidler
Hulefâ-yı Râşidîn Döneminde Mescidler
Mescidin Müslümanın Hayatındaki Yeri
Kur'ân-ı Kerim'de Mescid Kavramı
Hadis-i Şeriflerde Mescid Kavramı
Mescid İnşâsı
Mescidin Temiz Tutulması
Tahıyyetü'l-Mescid
En Faziletli Mescidler
Cemaat
İmamlık
Mescidin/Câminin Fonksiyonları
1. Mâbed Olarak Mescid ve Mescidin Kudsiyeti
2. Eğitim-Öğretim ve Kültür Merkezi Olarak Mescid
3. Kütüphane
4. Câminin İslâm Devletinde Devlet Kurumu Olarak Hizmetleri a) Siyasetin Merkezi Olarak Câmi
b) Kamu Yönetimi Açısından Câmi
c) Câminin Adâlet Hizmetlerindeki Yeri
d) Mescidin Askerî Amaçlar İçin Kullanılması
5. Mescidlerin Hastahane Olarak Kullanılması
6. Tutuk evi, Hapishane Olarak Kullanılması
7. Mescidler İrşâd Yeridir
8. Mescidler Buluşma ve Görüşme Yeridir
9. Mescidler İstirahat Yeridir
10. Mescidler, Nikâh ve Düğün Salonudur
11. Yemek Yenen Yerdir
12. Misâfirhanedir
13. Ganimet ve Malların Taksim Edildiği, Zekâtların Dağıtıldığı Mekândır
14. Abdest Alma Yeri
15. Şiir Kürsüsü
16. Mescidler, Aynı Zamanda Kültür Salonudur
17. Spor Merkezidir
18. Farklı Dinlerden Misâfirlere Mâbed
19. Karz-ı Hasen Kurumu
20. İstişâre ve Organizasyon
Câmilerin İdâresi ve Görevlileri a) Câmilerde Merkezî İdâre
b) Mâlî Durum
Câmi Görevlileri
İmam
Hatip
Müezzin
Vâiz ve Kussâs
Kaarî
Kayyim, Hademe
Dersiâm
Bevvâb
Ferrâş
Cüzhân
Duâhân
Mevlidhân
Devirhân
Naathân
Şeyhu'l-kurrâ
Müderris
Muhaddis
Hâfız-ı kütüp
Kandilci
Mahyacı
Buhurî
Mescidlere Ait Hükümler
Câmi İnşaatı, Onarımı ve Bakımı
Câmi Âdâbı
Kıble, Mihrâb, Minber, Ezan, Cemaat Kıble
Yönlerin En Güzelini Tercih; Kâbe'ye Dönmek
Mihrâb
Minber
Kürsü
Ezân
Ezanın Başka Dillerde Okunması
İlk Ezan
Ezan Yasağı; Allahu Ekber'den Ta ı Uludur'a
Minâre
Müezzin Mahfili
Hünkâr Mahfili
Namazgâh
Cemaat
Namaz ve Cemaat
Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ, Mescid-i Nebevî
Mescid-i Nebevî
Mescid-i Aksâ
En Fazileti Üç Mescid ve Bugünkü Konumları
Bu Üç Mescid, Günümüzde Müslümanların Esâretini Haykırıyor!..
Kıblelerimize Yönelerek Kıyam
Kiliseden Câmiye; Câmiden Müzeye Ayasofya.
Dırar Mescidi, Takvâ Mescidi Dırar Mescidi
Takvâ Mescidi
Mescidlerin Sanat ve Mimari Yönü.
a) Mimarî Yönden Câmi
b) Tezyînî Sanatlar Yönünden Câmi
Minber
Mihrab
Yeryüzü Mescidi
Günümüz Mescidleri; Bid'atler ve Mescidlerin Yeniden İhyâsı Bid'at Nedir?.
Mescidlerdeki Bid'atler
Câmilerde Bir Büyük Bid'at; Mevlid.