Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
İnsandan Maymuna; Maymundan İnsana Değil! İğrenç Bir İddia İnsanın Maymundan Türemesi
İnsandan Maymuna 
 
 
İnsandan Maymuna; 
Maymundan İnsana Değil! 
İğrenç Bir 
İddia: İnsanın Maymundan Türemesi 
 
Allah'a inanmadıkları için, 
insanın Allah tarafından yaratıldığını da kabul etmeyen maddecilerin ?nereden 
geldik?? sorusuna cevap olarak, maymundan geldikleri şeklindeki iddiaları, değil 
insanların; kargaların (hatta maymunların) bile güleceği bir uydurmadır. Domates 
tohumundan biberin, patlıcandan karpuzun, nohuttan mercimeğin olmadığı gibi, 
köpekten de koyun sürüsü, maymundan da insan nesli türeyemez. İnsanın maymundan 
türediğini savunanlar, insanın kendisini tanımasına engel olarak ona hükmetmeyi 
hedeflemişlerdir. İnsan maymundan türediyse, maymunu kim yarattı? Maymun da 
başka varlıklardan türediyse onları kim yarattı? Onları yaratan Allah, insanı 
yaratamaz mı? İnsan maymundan türediyse bugün maymun olarak yaşayan hayvanlar 
niye insan olamadılar? 
Bu maddecilere göre, şans 
tarihte sadece bir tek maymuna gülmüş ve o, maymunluktan kurtularak, onun nesli 
insan olarak devam etmiştir. Diğer maymunların suçu neydi de bir türlü 
evrimleşerek maymunluktan kurtulup insan olamadılar? Aslında bu iddiayı savunup 
hayvanlaşanlar, kendi seviyelerini yükseltip hayvanlara eş olmaya çalışıyorlar. 
Allah (c.c.), insanda bulunan melek ve Âdemiyet tabiatının özelliklerini 
kaybettiklerinden böyleleri için şöyle buyurmaktadır: ?Onlar hayvan gibidir, 
hatta hayvandan daha aşağıdırlar.? (7/A'râf, 179) Bu âyetin ifadesi, 
inanmasalar bile tecelli ediyor ve inançsızlar itiraf ediyorlar; "biz Âdem oğlu 
adam değil; maymun çocuğuyuz, "hayvan oğlu hayvanız" demek istiyorlar. Maymun 
gibi maskaralık yapıyorlar. Bırakın bunlar, peygamber çocuğu olmaya lâyık 
olmadıkları için Âdem oğlu olduklarını kabul etmesin, hayvan çocuğu olsunlar. 
Bizim aslımız da nesebimiz de bellidir; atamız Adem, ata yurdumuz ve ana 
vatanımız da cennettir. 
?Muhakkak ki Biz insanı en 
güzel şekilde yarattık.? (95/Tîn, 4) İnsan, iman ve akıl gibi özelliklerle; 
utanma, namus ve ahlâk gibi erdemlere; duyular gibi çok zengin psikolojik ve 
rûhî donanımlara sahip, yeryüzündeki diğer varlıkların kendi hizmetine 
verildiği, arzın halifesi olan şerefli bir yaratıktır. Nice yönleriyle tüm 
hayvanlardan çok farklı ve üstün olan insanın, temel manevî özelliklerini 
görmezden gelerek insanı (daha doğrusu kendilerini) hayvan diye tanımlayanlar 
tarihin eski dönemlerinden beri vardır. Bunlar, insana insandan bir ata 
yakıştıramadıkları gibi, insanı konuşan hayvan, düşünen hayvan gibi hayvan 
olarak da ifade etmek isterler. Bu yaklaşım, insanı sömürmek, istedikleri gibi 
gütmek için onu hayvanlaştırmak, sürüleştirmek ihtiyacından kaynaklanmıştır. 
21. Asrın ilk yılında, uzun 
yıllar üzerinde çalışılan DNA molekülleri ile ilgili harf şifrelerinin büyük 
çapta okunabilmesi ispatlamıştır ki, insan vücudundaki 70 trilyon hücrenin 
içinde, her birine bir futbol stadyumunu dolduracak kadar o insanla ilgili 
bilgiler/şifreler kaydedilmiştir. Bir mm.nin yüz binde biri kadar yer tutan 
hücrenin içindeki gen deposuna Yaratıcı tarafından sığdırılıp depo edilen bu 
genetik şifreleri barındıran DNA moleküllerinin bulunduğu insana bir bakın! Her 
uzvunun yerli yerinde olmasını ve mükemmelliğini, güzelliğini ve özellikle de 
rûhî-mânevî donanımlarını, duygularını bir düşünün. Tüm bunları, DNA'nın içine 
belli bir amaca yönelik olarak kimin yerleştirdiğini ve hayat teşkil eden tüm bu 
bilgileri kimin kaydettiğini bir tefekkür edin! Bu muhteşem varlığı var eden, 
sonsuz bilgi ve kudrete sahip Allah'tan başkası olabilir mi? O, insanı belli bir 
plan/kader çerçevesinde en küçük ayrıntısını bile hesap ederek 
gerçekleştirmiştir. İnsan, evrimcilerin söyledikleri gibi bir tesadüf sonucu 
meydana gelmiş değildir. Önceden planlanmış, olması önceden takdir edilmiştir. 
Yerine getirmesi gereken vazifesi vardır. Yaratıcı, topraktan bir maymun değil; 
bir insan yarattığını biliyordu ve insanı çok özel şekilde yaratmıştı. 
Bu yüzden, önce yaratılış 
piramidinde daha düşük basamakta bulunan maymun benzeri bir hayvan yaratmanın, 
ardından bu maymunu milyonlarca veya milyarlarca yıl süren bir evrim neticesinde 
bir insana dönüştürmenin Yaratıcı açısından bir anlamı ve gereği yoktur. Allah 
her şeye kaadirdir ve tüm bunlar O'nun için çok kolaydır. Bu yüzden önce bir 
hayvan (maymun) yaratmak, sonra fikir değiştirip, bu maymunu evrim sürecinden 
geçirerek insana dönüştürmeye başlamak gereksiz bir davranış olurdu. Allah ne 
yaratacağını çok iyi biliyordu. O, insanı bedeni, rûhu, aklı ve biçimiyle üstün 
bir mahlûk olarak halketmiş ve sonra onu diğer mahlûkatın üstünde bir makama 
çıkarmıştır. Böylece Allah insanı şereflendirmiş, ona yüksek bir derece vermiş 
ve onu daha düşük seviyede bir hayvan olarak yaratmamıştır. 
İnsana ilk yaratıldığı andan 
itibaren ruh ve şuur verilmiş ve kendisi için neyin yanlış, neyin doğru olduğuna 
serbestçe karar verebilmesi ve davranış istikametini hür irâdesiyle seçebilmesi 
maksadıyla ona zekâ ve düşünce gücü bahşedilmiştir. İnsan, küçük düşürücü bir 
şekil içerisinde kuyruklu ve dört ayaklı bir hayvan olarak değil; en güzel 
bedene ve uyumlu sûrete sahip olarak, tüm beşerî yeteneklerle birlikte 
yaratılmıştır. İnsanın ilk atası Âdem (a.s.) olup, şekil ve sûrette tam bir 
insandı; kendisine şuur ihsan edilmişti ve Allah tarafından yeryüzünün halifesi 
olacak şekilde, çok büyük özelliklere sahip olarak halk edilmişti. 
İnsanın, kusursuz şekil ve 
sûretteki vücuduyla ve tüm yetenekleriyle birlikte şu andaki haliyle yaratıldığı 
ilâhî bir gerçektir. Aynı şekilde Hz. Âdem'in nesli de bir maymun gibi değil; 
bir insan gibi planlanmış, şekillendirilmiştir. Bugüne kadar hiçbir maymun, 
insana dönüşmemiştir. İnsan, şuurlu ve güzel bir sûreti olan, şerefli, vakur, 
zekî ve sorumlu bir yaratıktır. O, bir yaratılış olayının yan ürünü değildir; 
hele tesadüf ve evrim sonucu hiç değildir. Rûh, şuur, güzel şekil, ve halife 
olarak tüm yaratıklardan üstün makam, akıl, zekâ ve duygular gibi insanın 
doğuştan var olan özellikleri, insanı diğer yaratıklardan üstün kılmakta ve 
kendisini yaratanı bilmesini sağlamaktadır. Maymunun ve diğer yaratıkların böyle 
özellikleri yoktur. Maymun sadece bir hayvandır ve öyle de kalacaktır. Onun 
aklı, insan kadar güzel bir biçimi ve endamı yoktur. Yaratıcısından habersizdir. 
Konuşma ve şuur yeteneği yoktur. O sadece bir hayvandır. 
Hayvanlar sadece hiss-i 
tabiîleriyle, doğal olarak kendilerine yaratılışlarında Allah tarafından verilen 
özel bir ilhamla hayatlarını devam ettirmeleri için gerekli dürtüleri, yani 
içgüdüleriyle yaşarlar. Onların insan gibi rûh ve şuurları yoktur. Onların 
yaşama gayesi, sadece kendilerini savunmak, beslenmek, çiftleşmek ve üreyerek 
kendi cinslerini çoğaltmaktır. İçgüdü yeteneği, şuur melekesinden tamamen 
farklıdır. Dünyadaki hiçbir hayvanda şuur veya akıl görülmemesinden veya hiç 
birisinde şuurlu konuşma yeteneği gelişmemesinden çıkan netice, hayvanların 
içgüdülerinin evrim yoluyla gelişmesinin mümkün olmadığıdır. İçgüdü ve şuur, 
yapı itibariyle birbirlerinden tamamen farklı iki hususiyettir. Hayvanlarda 
sadece içgüdü varken; insanlarda hem şuur, hem de içgüdü vardır. Bu yüzden 
insan, tüm hayvanlardan daha zeki ve daha üstün bir yaratıktır. 
Evrim teorisi diye bilinen 
Darwin'in teorisi, sadece bir faraziyedir, ispatlanmamış bir görüştür, yani 
teoridir. Bu teori, İslâmî ve hatta hıristiyanî görüşlere, yaratılışı ve 
yaratıcıyı kabul eden görüş ve inançlara aykırı olmanın yanısıra, çok iğrenç, 
çirkin ve insanı aşağılayan şeytanî bir varsayımdır. Kimse, maymunların insan 
biçimine girdiğini ispatlayamamıştır ve ispatlayamaz. İlk insanın şu andaki 
vücut, akıl ve rûh ile yaratıldığı ve doğal süreçlerle maymun benzeri bir 
yaratıktan veya primat formundan gelişmediği kesin bir gerçektir. Bilim 
dünyasında bu teoriye karşı muhâlefet her geçen gün yükselmektedir; bir iki 
materyalist ve ateist dışında, bilim adamlarının hemen tümü artık bu teoriye 
inanmamaktadırlar. İnsanın evrimle oluştuğu fikrini reddetmek ve Allah'ın 
kâinatın yaratıcısı ve mutlak hâkimi olduğuna inanmak, birey ve toplum olarak 
tüm beşerî meselelere çözüm bulmanın, insanı ve yaratanı tanımanın ilk şartı 
sayılabilir. 
Mü'minler, evreni ve içindeki 
her şeyi olduğu gibi, kendilerini de Allah'ın yarattığına zerre kadar şüphe 
etmeden iman ederler. Bütün müslümanlar, Hz. Adem'in Allah tarafından topraktan 
yaratıldığına; tüm diğer insanların da Hz. Adem ve onun hanımı Hz. Havva'dan 
çoğaldıklarına inanmak mecburiyetindedirler. ?Ey insanlar! Sizleri bir tek 
kişiden (Adem'den) yaratan, ondan da eşini (Havva'yı) vücuda getirerek, 
ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbınızdan korkun.? (4/Nisâ, 
1)



