Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Yorum Noktaları

Yorum Noktaları

Yorum
Noktaları:


Bir âyet aklın muhkem verisine, başka bir âyet,
tarihin muhkem bilgisine, bir başka âyet de doğal bir olaydan çıkarılan evrensel
bilgiye benzer kılınabilir. Bu da ancak ?sağ duyulu ve bilmede derinlik sahibi'
kimselerin yapabileceği bir iştir.

Şimdi bu farklı durumları, birkaç örnekle
açıklayalım; ?Bakmıyorlar mı deveye, nasıl yaratıldı!? (88/Ğâşiye,
17. Muhammed Esed şöyle diyor; "Âyette ?develer" anlamına gelen kelime
?ibil'dir. Ama bu ismin aynı zamanda "yağmur taşıyan bulutlar"ı anlattığı da
unutulmamalıdır. Eğer bu terim âyette "develer" anlamında kullanılmış olsaydı,
ona yapılan atıf, öncelikle devenin, dikkat çekici dayanıklılığı, binme, yük
taşıma, süt, et ve yün elde etme gibi çok çeşitli işlerde kullanılabilmesi ve
çöl ortasında yaşayan insanlar için taşıdığı vazgeçilmezlik gibi sebeplerden
dolayı kendileri için daima hayranlık duyulan bir nesne olarak Peygamber'in
çağdaşı Araplara hitap etmiş olurdu. Ama "develer"e yapılan atıf, anlamını,
belirli bir çevrenin ve belirli bir zamanın insanları ile sınırlamış
olacağından, burada hiç dikkate alınmamalıdır. Çünkü Kur'ânda, Allah'ın
yarattığı evrenin olağanüstülüklerini gözlemlemek için yapılan çağrı, bütün
zamanların ve bütün toplumların insanlarına yöneliktir. Bu nedenle, ibil
teriminin burada "develer" için değil, ama "su ile yüklü bulutlar" için
kullanıldığını varsaymak için birçok neden vardır: Ayrıca, burada suyun
buharlaşması, buharın göğe yükselmesi, yoğunlaşması ve sonunda yere düşmesi
şeklindeki olağanüstü devrevî sürece işaret edilmiş olması, ne kadar hayranlık
verici ve faydalı olsalar da "develer"e yapılan atıftan çok, daha sonraki
âyetlerde gökyüzü, dağlar ve yeryüzünün anılması ile daha fazla uyumludur. Bkz.
Kur'ân Mesajı, Gâşiye Sûresi, ilgili âyetin dipnotu.)

Şimdi, gökdelenlerde çalışan, akaryakıtlı
araçlardan başka bir ulaşım ve nakil aracı göremeyen çağımızdaki insanlar için
bu ?deve' örneği ne ifade eder? Hatta, vahyin indiği coğrafyada bugün yaşayan
bazı kimseler için bile ?deve' uygun bir örnek midir acaba? Oysa, deve vahyin
ilk muhâtaplarının hayatını dolduran bir hayvandı. Onlar için çok itaatkâr bir
arkadaştı. Kocaman cüssesine rağmen bir çocuğa bile diz çökebilirdi. Kanaatkâr,
tasarruflu ve sabırlı bir yardımcıydı. Çölde bulduğu bakır bir teli bile
yiyebilir, on beş gün su içmeden durabilir, rutubet kaybetmemek için dilini
çıkarmadan dudaklarıyla yayılabilirdi.

Gözünü dünyaya açan her Mekkeli, nakil vasıtası
olarak deveyi görmüş, sonra da hayatını ondan kazanmıştı. Çölde onu kılavuz
edinmiş, yolculukta eşyasını onun üzerinde taşımış, sırtına binmiş, sütünü
içmiş, etini yemiş, derisini giyinmiş, kemiklerini kullanmıştı. Cinâyetlerde,
diyeti onun üzerinden hesaplamıştı. Onun için şiirler yazmış, şarkılar
bestelemiş, darb-ı meseller söylemişti. Kur'ân, bu nedenle ilk muhâtabının
dikkatini ona çekiyordu. Bu nedenle, yukarıdaki âyet, deveyle birlikte yaşayan
kimse için, elbette muhkemdi.

Bir başka örnek de sivrisinekle ilgili âyettir.
Kur'ân'da şöyle buyrulur: ?Allah, bir sivrisineği ve onun da üstündekini
örnek göstermekten çekinmez.? (2/Bakara, 26). Âyetin kelime kelime
anlamı; ?Sivrisineği ve onun da üstündekini' biçimindedir. Bazıları, bu
anlamı kısmen yorumlayarak, ?cüsse itibariyle onun üstündekini' biçiminde
Türkçeleştirirler. O zaman, fil ve manda gibi iri hayvanların kastedilmiş
olacağını düşünürüz. Bazı yorumcular da, ?Küçüklükte onun üstündeki' biçiminde
anlam verirler. O zaman vurgulanan küçüklük vasfının üst derecesi olur.
Birisinin, ?Filan şahıs, insanların en alçağıdır, hatta ondan da fazla? demesi
gibi. Bu kez kastedilen hayvanlar farklılaşır. Sivrisinekten daha küçük böcekler
gelir akla. Âyet şöyle devam eder: ?İnananlar, bilirler ki o, Rablerinden bir
gerçektir.?

Bu örneğin anlaşılamayacak bir tarafı yoktur.
Ancak doğal âyetler üzerinde kafa yormayan, şartlanmış kimselere bu ifade basit
gelebilir. Hatta Kur'ân'ın muhâtapları, bu sözde ilk planda bir derinlik de
bulamamış olabilirlerdi. Bu nedenle âyette; kimilerinin ?Allah, bir böcekle
uğraşıyor? diye, akıllarınca temsili alaya alarak sapkınlıklarını
artırdıklarından söz eder; ?İnkâra sapmışlar ise ?Allah bu örnekle ne
muradetti?' derler. Allah birçoğunu onunla saptırır.? (2/Bakara, 26)

Çünkü âyet üzerinde düşünmüyorlar. Sivrisinek
örneğini basit buluyorlar. Anlamı bir muhkeme ircâ etmiyorlar. Hatırlanacağı
üzere, müteşâbihler kalplerinde eğrilik bulunanların fitne kapılarıydı.
Sivrisinekle ilgili âyet şöyle sona erer; ?Birçoğunu da onunla doğruya
kılavuzlar.?

Bilgi çağı günümüzde, ilgili âyeti, laboratuar
tahlilleriyle okuyan kimsenin algısı daha hızlı olabilir. Bu nedenle,
?sivrisinek? örneği müteşâbih bilinmesi gerekirken, bu bilgilere ulaşan kimse
için muhkem olabilir.