Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Kur'ân-ı Kerim'de Nebî ve Rasül Kavramı

Kur

Kur'ân-ı
Kerim'de Nebî ve Rasül Kavramı

Kur'ân-ı Kerim'de "nebî" kelimesi,
tekil ve çoğul olarak 75 defa, "nübüvvet" 5 defa geçer. Bu sayı, aynı kökten
fiillerle toplam 160'a çıkar. "Rasül" ve "mürsel" kelimeleri ise Kur'an'da
toplam 383 yerde kullanılır. Buna aynı kökten fiiller de eklenince bu sayı 513'e
yükselir. Nebîlerin soyları, ahlâkları, hayatları ve yürekleri pak ve
aydınlıktır. Onlar selâm üzerine doğar, selâm ile ölürler.[1]
Yani onlar her türlü kirden ve pislikten, isyandan ve sapıklıktan
korunmuşlardır. Emniyet ve güven, itimat ve barış onların karakteridir.
Çevrelerine selâm (güven ve barış) ortamı sunarlar.

?Ve selâmün ale'l mürselîn =
Gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun!?
(Saffât: 37/181)

Peygamberler, insanları cennet ve
Allah'ın nimetleriyle müjdelemek, cehennem ve Allah'ın azabıyla korkutmak için
gönderilmişlerdir.[2]
En güzel biçimde yaratılan insan[3],
irâde sahibidir. Tüm davranışlarından mes'uldür. Allah'ın verdiği nimetlere
karşı şükretmek ve O'na ibadet etmekle yükümlüdür. İnsan, tek başına, nasıl
şükredileceğini, nasıl kulluk yapılması gerektiğini bilemez; bu görevlerini
yerine getirme noktasında bir çok engelle ve zorluklarla karşılaşır. O yüzden
insanın bir mürşide, rehber ve kılavuza ihtiyacı vardır. İşte bu mürşid ve
rehber, peygamberdir.[4]

İnsanlar arasından seçilmiş rasûllerin
görevleri, diğer elçilerden farklıdır. Şu âyet onların işlevini en güzel bir
şekilde açıklamaktadır:

?Nitekim, kendi içinizden size
âyetlerimizi okuyan, sizi tezkiye eden (temizleyen), size Kitabı ve hikmeti
öğreten ve size bilmediklerinizi öğreten rasûller gönderdik.?
(Bakara: 2/151)

Rasûller, açık deliller ile gelirler.
Yanlarında ilâhî adâletin ölçüsü vardır. Kitab'ı ve onunla gelen gerçekleri
mü'minlere öğretirler. Gücün, kuvvetin ve malın nasıl kullanılacağını
bildirirler. Allah (c.c.), bu anlamda insanlardan kimin peygambere yardım
edeceğini, kimin onun dâvetine uyup uymayacağını imtihan etmektedir.[5]

Allah (c.c.) bazı peygamberlere, nasıl
yaşayacaklarını, hangi prensiplere göre hareket edeceklerini ve ibadetlerini
nasıl yerine getireceklerini bildiren şeriatler göndermiştir.[6]
Ama bütün peygamberler, insanlara yalnızca Allah'ın dini olan İslâm'ı anlatmakla
görevli idiler. Allah'ın rasûlleri arasında da bir ayrım yoktur; Hepsi de
seçilmiş, şerefli elçilerdir.[7]
Mü'minler, peygamberlerin tümüne iman ederler. Peygamberlere itaat etmek Allah'a
itaat etmektir.[8]
Peygamberler bir şeye hüküm verdikleri zaman mü'minler "işittik ve itaat ettik"
derler. Son Peygamber'e iman eden mü'minler, O'nun herhangi bir konuda verdiği
hükme itirazda bulunmazlar ve O'nun verdiği hükme teslimiyetle rızâ gösterirler.[9]

Mü'minler, Allah'ı sevdikleri için son
Peygamber'e uyarlar, onu tâkip ederler.[10]
Peygamberler, insanlar için seçilmiş en güzel örneklerdir.[11]
Mü'minler, Peygamber'in getirdiği her şeyi almak, yasakladığı her şeyden de
kaçmak zorundadırlar.[12]
Son peygamber olan Hz. Muhammed (s.a.s.), mü'minleri sever, onların üzerine
titrer, sıkıntıya düşmelerinden dolayı üzülür.[13]
Bütün peygamberler rahmet; Son Peygamber de âlemlere rahmettir.[14]

"Kendi içinizden, size âyetlerimizi
okuyan, sizi temizleyen, size Kitab'ı ve hikmeti getirip size bilmediklerinizi
öğreten bir Rasül gönderdik."
(Bakara: 2/151)

"İnsanlar (aslında) bir tek ümmet
(millet) idi. Bu durumda iken Allah, müjde verici ve uyarıcı olarak
peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında anlaşmazlığa düştükleri hususlarda
hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları indirdi."
(Bakara: 2/213)

"Gönderilen peygamber, Rabbi
tarafından kendisine indirilene iman etti, mü'minler de iman ettiler. Onlardan
her biri Allah'a, O'nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler.
(Biz de onun için) Allah'ın peygamberlerinden hiç birini ayırmayız (hepsine
inanırız). Onlar 'işittik, itaat ettik; ey Rabbimiz mağfiretini niyaz ederiz,
dönüş yalnızca sanadır' dediler."
(Bakara: 2/285)

"Hiç bir beşerin, Allah'ın kendisine
Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: 'Allah'ı
bırakıp bana kul olun' demesi mümkün değildir. Bil'akis (şöyle demesi gerekir ve
der:) Okumakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar
olunuz." (Âl-i İmrân: 3/79)

"İçlerinden, kendilerine Allah'ın
âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen,
kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, mü'minlere
büyük bir lütfuta bulunmuştur."
(Âl-i İmrân: 3/164)

"Biz her peygamberi, ancak Allah'ın
izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik."
(Nisâ: 4/64)

"Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında
çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden
içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman
etmiş olmazlar." (Nisâ:
4/65)

"Müjdeleyici ve sakındırıcı olarak
peygamberler gönderdik ki, insanların, peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir
bahaneleri olmasın! Allah azizdir, hakîmdir."
(Nisâ: 4/165)

"Ey Rasül! Rabbinden sana indirileni
tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni
insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğunu hidâyete
erdirmez." (Mâide: 5/67)

"İşte o peygamberler, Allah'ın hidâyet
ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy."
(En'âm: 6/90)

"Şüphesiz her ümmete bir peygamber
gelmiştir. Peygamberleri geldiğinde, aralarında adâletle hümolunur. Onlara asla
zulmedilmez." (Yûnus:
10/47)

"Andolsun Biz, 'Allah'a kulluk edin,
tâğuttan sakının' diye (emretmeleri için) her kavme bir peygamber gönderdik."
(Nahl: 16/36)

"Senden önce hiçbir peygamber
göndermedik ki, ona; 'Benden başka ilâh yoktur; o halde Bana kulluk edin' diye
vahyetmiş olmayalım."
(Enbiyâ: 21/25)

"Aralarında hüküm vermesi için Allah'a
ve Rasülü'ne dâvet edildiklerinde, 'işittik ve itaat ettik' demek, sadece
mü'minlerin söyleyeceği sözdür. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir. Kim
Allah'a ve Rasülü'ne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte
asıl bedbahtlıktan kurtulanlar onlardır."
(Nûr: 24/51-52)

"O gün, zâlim kimse ellerini ısırıp
şöyle der: 'Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Ne yazık bana! Keşke
falancayı dost edinmeseydim.' Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten
beni ondan saptırdı. Şeytan, insanı (uçuruma sürükleyip, sonra) yapayalnız ve
yardımcısız bırakmakta."
(Furkan: 25/27-29)

"Andolsun, size, Allah'ı ve âhiret
gününü umanlara ve Allah'ı çokça zikredenlere Allah'ın rasûlü'nde güzel bir
örnek vardır." (Ahzâb:
33/21)

"O peygamberler ki Allah'ın emirlerini
insanlara tebliğ ederler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden
korkmazlar." (Ahzâb: 33/39)

"Muhakkak ki Biz, peygamberlerimizi
açık delillerle/mûcizelerle gönderdik. İnsanlar, aralarında adâleti hâkim
kılsınlar diye, o peygamberlere kitap ve ölçü/nizam indirdik. Biz demiri de
indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın
dinine ve peygamberlerine görmeden yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz
Allah kuvvetlidir, daima üstündür. "
(Hadîd: 57/25)[15]




[1]
Meryem: 19/15, 33.



[2] Mâide:
5/19; A'râf: 7/184, 188; Hûd: 11/2, 12; Nisâ: 4/165.


[3] Tîn:
95/4.


[4] Mâide:
5/16.


[5] Hadid:
57/25.


[6] Şûrâ:
42/13.


[7]
Bakara: 2/285.


[8] Nisâ:
4/59, 64.


[9] Nûr:
24/51; Ahzâb: 33/36.


[10] Âl-i
İmrân: 3/31.


[11]
Ahzâb: 33/21.


[12] Haşr:
59/7.


[13]
Tevbe: 9/128.



[14]
Enbiyâ: 21/107.


[15] Ahmet
Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.