Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Mehir
Mehir 
 
Mehir 
 
"Mehir"; Evlenme sırasında 
kadına bu isimle ödenen meblağ; evlilikte kadının nikâh akdi veya cinsel temasla 
hak kazandığı mal veya meblağ anlamında bir fıkıh terimidir. Kitap, Sünnet ve 
fıkıh literatüründe mehir kelimesi yerine, eş anlamda; "sadûk", "sadûka","nıhle", 
"farîza", "ecr", "hıbâ", "ukr", "alâik", "tavl" ve "nikâh" kelimeleri de 
kullanılır. 
İslâm, Hristiyanlıkta olduğu 
gibi kadının erkeğe verilmek üzere para biriktirilmesini (drahoma) değil de; 
aksine, erkeklerin kadınlara rağbetinin bir sembolü olsun diye hediye kabilinden 
bir meblağın ona verilmesini emretmiştir. Mehir, kadına değil; erkeğin üzerine 
vâciptir. Dâru'l-İslâm'da bir kadınla cinsel temas, ya had cezasını gerektirir, 
ya da mehir hakkını doğurur. Bu, kadına saygının bir sonucudur. 
Kur'ân-ı Kerîm'de mehirden söz 
eden çeşitli âyetler vardır. Bazıları şunlardır: "Aldığınız kadınların 
mehirlerini yürekten isteyerek ve Allah'ın bir atiyyesi olarak verin." 
(4/Nisâ, 4). Çoğunluğa göre, burada hitap kocalaradır. Bazı bilginler hitabın 
velîlere olduğu görüşündedir. Câhiliye devrinde mehri kızın velîleri alır ve 
adına da "nihle" derlerdi. "...Haram olanlar dışındaki kadınlarla evlenmeniz, 
nâmuslu olarak ve zinâya sapmaksızın yaşamak ve mallarınızdan onlara mehir 
vermek şartıyla size helâl kılındı. Artık o kadınlardan hangisiyle yararlanmanız 
olmuşsa, ücretlerini belirlendiği şekliyle verin. Mehir miktarını belirledikten 
sonra aranızda gönül hoşluğu ile uyuştuğunuz miktar hakkında üzerinize bir vebal 
yoktur." (4/Nisâ, 24). 
Abdullah bin Abbas (r.a.)'tan 
rivâyet edildiğine göre, Hz. Ali, Hz. Fâtıma ile evlenirken Rasûlullah (s.a.s.) 
kendisine; "O'na bir şey ver" dedi. Ali: "Bende bir şey yok" deyince de; 
"Hutamî zırhını verebilirsin" buyurdular. Bir kadınla evlenmek isteyen 
bir sahâbeye Allah'ın elçisi mehir vermesini bildirdi. Evinden de eli boş 
dönünce; "Demirden bir yüzük de olsa bak" deyip, yeniden eve gönderdi. 
Yine boş dönünce, ne miktar Kur'ân-ı Kerîm bildiğini sordu ve sonunda şöyle 
buyurdu: "Haydi git, onu sana bildiğin Kur'an karşılığında verdim" (eş-Şevkânî, 
Neylü'l-Evtâr, VI, 170). 
Bu konudaki âyet ve hadislerden 
şu sonuca varılmıştır. Rasûlullah (s.a.s.), mehirsiz hiç bir evliliğe ruhsat 
vermemiştir. Eğer mehir vâcip olmasaydı, bunu göstermek için arada bir onu 
terkederdi. Diğer yandan, sahâbe devrinden bu yana İslâm bilginleri mehir 
üzerinde icmâ etmişlerdir (bk. es-Serahsî, el-Mebsut, V, 62 vd.; el-Kâsânî, 
Bedâyiu's-Sanâyi, II, 274-304; İbnü'l-Hümâm, Fethul-Kadîr, II, 434 vd.; el-Cassâs, 
Ahkâmü'l-Kur'ân, III, 86 vd.; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 16 vd.; İbn 
Âbidin, Reddü'l-Muhtâr, II, 329 vd.). 
Aile yuvasıyla ilgili 
görevlerin en güzel şekilde yerine getirilmesi için, eski çağlardan beri kadınla 
erkek arasında bir görev bölümü yapılmıştır. Erkek, evin dışındaki işlerle 
uğraşır ve gerektiğinde ağır işlerde çalışarak geçim için kazanç sağlar. Kadın 
da evin yönetimi, yemeğin hazırlanması, çocukların bakım ve terbiyesiyle 
uğraşır. Bu yüzden bütün malî yükümlülükler kadının değil, erkeğin görevidir. 
Mehir ve bütün kapsamıyla nafaka bu yükümlülükler arasındadır. Bu görev bölümü 
erkekle kadının yaratılışına ve İlâhî sünnete de uygundur. Erkek daha güçlü 
olduğu için çalışıp kazanmaya daha yatkındır. Kur'an'da şöyle buyurulur: 
"Erkekler, kadınlardan daha güçlü kuvvetlidirler. Yani ailenin reisidirler. 
Bunun sebebi şudur: Allah onlardan kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de 
erkek, mallarından evin geçimini sağlamaktadır" (4/Nisâ, 34). 
Mehir, nikâh akdinin rükün veya 
şartlarından değildir. Bu yüzden mehirsiz akdedilecek nikâh geçerli olur ve 
kadın emsal mehire hak kazanır. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: 
"Kendileriyle cinsel temasta bulunmadığınız veya kendilerine bir mehir tâyin 
etmediğiniz kadınları boşamışsanız, bunda üzerinize bir sakınca yoktur." 
(2/Bakara, 236). Bu âyette, cinsel birleşmeden veya mehir tesbitinden önce 
kadını boşamanın geçerli olduğu belirtilmektedir. Boşama ancak sahih nikâhtan 
sonra mümkün olduğuna göre, âyet, akit sırasında mehrin konuşulmasının bir rükün 
ve bir şart olmadığına delâlet eder (el-Kâsânî, a.g.e., II, 274; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, 
Halebî tab'ı, II, 55, 60; İbn Rüşd, a.g.e., II, 25). 
Ukbe b. Âmir (r.a.)'in 
naklettiği şu hadis de yukarıdaki anlamı destekler. Hz. Peygamber bir adama: 
"Seni filanca kadınla evlendireyim mi?" demiş; erkeğin; "evet" demesi 
üzerine, kadına hitâben; "Seni filanca erkekle evlendirmeme razı oluyor 
musun?" diye sormuştu. Kadının da "evet" demesi üzerine, onları evlendirdi. 
Herhangi bir mehir belirlenmeksizin evlilik gerçekleşti. Bu erkek, vefatı 
sırasında şöyle dedi: "Rasûlullah (s.a.s.), beni filanca kadınla evlendirdi. Bir 
mehir konuşulmadı ve kadına bir şey de vermedim. Ona mehrim olarak Hayber'deki 
hissemi veriyorum." Kadın bu hisseyi almış ve yüz bin dirhem karşılığında 
satmıştır (ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, Dımaşk 1405/1985, VII, 
254). Yalnız Mâlikîler mehri, nikâhın bir rüknü olarak kabul ederler. Eşler 
mehirsiz olarak veya şarap, domuz eti gibi şer'an mal sayılmayan bir şeyi mehir 
yaparak evlenseler Mâlikîler dışında çoğunluğa göre akit geçerli olur. 
 




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.