Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Peygamberlere Vâris Olabilmek 

Peygamberlere Vâris Olabilmek


Peygamberlere Vâris Olabilmek



İnsanları ıslahın bedeli ağır, fiyatı
çok yüksektir. Bu yüksek fiyatı ödeyecek bir varlık vardır ki o da Yüce Allah (c.c.)'tır.
Rabbi ile irtibatı zayıflamış veya kopma noktasına gelmiş, yahut da tamamen
kopmuş olan insanları tebliğ ve dâvetleriyle irşad eden bu güzel insanlar,
ücretsiz gönül erleridir. Ücretleri tamamen Rabbimiz'e aittir.

İlk peygamber Hz. Âdem'den, son
peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'e kadar gelmiş olan peygamberler bugün yine tüm
tazelikleriyle insanları irşad etmekte, onları Yüce Allah'ımızla barıştırmanın
mücadelesini vermektedirler. Gerek hayatları ve gerekse temiz sicilleri bizzat
Rabbimiz tarafından açıklanmış olan bu gönül erleri kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de
sık sık anlatılır ve tüm insanlığa numune olarak gösterilir.

Her biri Allah'ın yolu dediğimiz
sırât-ı müstakimin kenarlarında bir nevi nöbet tutmakta ve bu mübarek yoldan
çıkmak ve sapmak isteyenlere güzel usulleriyle, temiz tavırlarıyla engel
olmaktadırlar.

Gün olmuş insanlar kendi içlerinden
bazı büyükleri rab edinmişler, bu sapıtmış kimselere Hz. Nuh gönderilmiş... Gün
olmuş insanlar dünyaya meyletmiş, köşk ve saraylarda, yüzme havuzları olan
villalarda zevk ve sefaya dalmışlar, Rabbimiz Hz. Sâlih'i görevlendirmiş. Yine
gün olmuş insanlar cinsî sapıklığa düşmüş, nikâh yoluyla meşrû olan kadın ve
kızları dışlayarak hemcinsleriyle düşüp kalkmaya başlamışlar, derhal Hz. Lut
görevlendirilmiş. Saltanat ve müstekbir yaşayışlarıyla yoldan çıkmış olanlara
Hz. Süleyman; Allah'a göklerin hâkimiyetini verip yeryüzü egemenliğini vermeyen
Firavun'a Hz. Mûsâ; ölçü, tartı ve adâlet mekanizmasını tahrip eden bir topluma
Hz. Şuayp; köleliğin, insanı sömürmenin ve sınıfsal bir toplumun yapısını ortaya
koymanın zirvesini yaşayan bir topluma Hz. Yusuf; akla ve hayale gelebilecek tüm
kötülükleri hayatlarına geçirmiş olan bir başka topluluğa ve hak yol arayışında
olan tüm insanlığa ise Hz. Muhammed (s.a.s.) gönderilmiştir.

Gönderilmiş olan tüm peygamberler,
sırât-ı müstakimde yürüyen yolcuları, Allah adına kollamak ve sapmalara karşı
ikaz ve irşad görevlerini noksansız olarak ifa etmişlerdir. Allah'ın selâmı
hepsinin üzerine olsun.

Batının kendi toplumsal problemlerini
çözmek için geliştirdiği formül ve çözüm yollarını olduğu gibi aynen müslüman
bir ümmete uygulamak için baskıcı ve dayatmacı zihniyete karşı çıkmak, bir iman
borcudur. Bu borcu ödemek durumunda olan her İslâm tebliğcisi ve dâvetçisi bir
peygamber vârisidir/olmalıdır.

Sözgelimi, fâize yenik düşmüş bir
toplumu, kapitalist sisteme karşı reaksiyoncu bir seviyeye getirmeye çalışan,
İslâm'ın bölünmez bir bütün olduğunu söyleyerek bunu icabında hayatıyla ödeyen
bir müslüman, peygamber vârisidir.

?Alimler peygamberlerin vârisleridir.?
buyuran Rasûlullah Efendimiz'e tam manası ile vâris olmak meselesine gelince;
Kur'ân'ı öğrenip öğreten, insanları İslâmî yaşayış esasları üzerinde eğiten,
nefisleri şirkten ve diğer hastalıklardan temizlemek mücadelesini sürdüren,
bütün bunları gerçekleştirmek için ilim, amel, kesin tavır ve numûne olmayı
ihmal etmeyen, tefsir, hadis, fıkıh halkaları kurarak, insanları sohbet ve
dersleriyle yetiştiren insanlar, peygamberin vârisleridir.[1]


Örnekleri çoğaltmak mümkün. Kur'ân-ı
Kerim, peygamberlerin hayatından bazı enstantaneler, kesitler sunar. Bundaki
temel amaç, o örnekleri müslümanlar güncelleştirsin, benzer konumdaki örnekleri
yaşayışlarına geçirsinler; böylece peygamberlerin bıraktığı mirası bölüşsünler.
O miras, öyle büyük bir hazinedir ki, o birikimle hem dünyanın hem âhiretin tüm
güzel kapıları açılacak, her hastalığa nebevî reçeteler şifa verecek, her
probleme nebevî çözümler çare olacaktır. Nu mutlu peygamber vârislerine!

[2]











[1]
Abdullah Büyük, Müslümana Mesajlar, 79-80.





[2] Ahmet
Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.