Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Laiklik

Laiklik

Laiklik:


Rûhânî olmayan demektir. Kültürümüze daha çok lâ
dinî şeklinde geçmiş olan laik terimi, din dışı olan, belirli bir dinle ilişkisi
olmayan ya da dine ait olmayan anlamına gelmektedir. Hıristiyanlıkta ise kilise
hiyerarşisinde yer almayan keşiş ya da râhip olmayan kimse için bu terim
kullanılır. Dünyevî talebi bulunmayan,
yani şeriatini hâkim kılmak, şeriatine uygun hukuk, iktisat, ahlâk, devlet,
sosyal hayat, toplumlararası ya da devletlerarası ilişkileri bulunan bir sistemi
hâkim kılmak ve bunu insanlığın istifadesine sunmak talebi, gayreti, cehd ve
cihâdı olmayan bir İslâm, yani tevhidi Allah'ı bir tanımaya indirgemiş ve diğer
yönleriyle içi tümüyle boşaltılmış, hıristiyanvari bir kimliğe büründürülmüş;
dünyayı Sezarlara, tiranlara, tâğutlara, laiklere, demokratlara terk etmiş bir
İslâm anlayışı, teori olarak topluma kabul ettirilmekte ve pratikte gerçek dinin
hâkim olmasına müsaade edilmemektedir. Câmileri kileseye, Diyânet memuru
imamları papaza, hayata bakışı hıristiyanlığa benzetilen bir din... (Geniş bilgi
ve örnekler için bkz. Bu Din Benim Dinim Değil, Abdurrahman Dilipak, İşaret
Ferşat Y.). Böyle bir İslâm, Allah'ın dini olan İslâm değildir. Böyle bir
İslâm'ın Allah'ın Rasûlüne gönderdiği ve sahih olarak bize kadar nakledilerek
gelmiş İslâm'la ilgisi yoktur. Böyle bir İslâm'ın, adından başka İslâm'la en
ufak bir ilgisi bulunamaz. Ancak, ?her türlü sapıklık ve saptırmaya rağmen,
Allah'ın Dini'ni doğru olarak anlayan ve doğru şekilde ortaya koyan bir kesimin
kıyâmete kadar varlığını sürdüreceğini, onlara muhâlefet edenlerin, hak yol
üzere bulunan bu kesime asla zarar vermeyeceğini? müjdelemektedir Yüce
Peygamberimiz. Allah'tan, bu hayırlı zümreyi her geçen gün güçlü kılmasını ve
bizleri bunlardan eylemesini niyaz ederiz.

?Laik? (laic), din adamları sınıfı dışında
kalan; ?laiklik? de, dinin ya da din adamları sınıfının devletteki nüfuz ve
etkinliğini uzaklaştırmayı esas alan siyasal düzen demektir. İlk anda laiklik,
yalnızca siyasal boyutu olan bir yaklaşım olarak görülüyorsa da, herhangi bir
düzen ve sistemin tek boyutlu olarak pratikte var olmasına, varlığını
sürdürmesine imkân yoktur. İnsan, ruh ve bedeniyle, düşünce ve duygularıyla,
yapıp ettikleriyle, zaaf ve meziyetleriyle, İç dünyası ve bu dünyasının kâinat
ile olan ilişkileriyle, fert olarak ahlâkî, siyasî, fikrî ve amelî bütün ilişki
ve yaklaşımlarıyla, ruhu ve kalbiyle, aklı ve vicdanıyla bir bütündür. Bu
bütünün, hikmeti sonsuz Yaratıcımız'ın takdiri gereği kendi arasında muazzam bir
dengesi, bir âhengi vardır.

İnsanın güç ve imkânlarının değişik alanlar
olarak görülüp farklı mekân, makam ve güçler arasında paylaştırılması, insanın
görünmeyen keskin bir kılıçla biçilmesi, bölünmesi anlamına gelir; insandaki
tevhidi bozar. Bununla birlikte böyle bir bölünmenin sonsuza kadar bu şekilde
kalmasına imkân görünmemektedir. Yani böyle bölük pörçük bir hayat ve böyle bir
anlayış fıtrî değildir. Laiklik, tezine uygun olarak dinin siyaset alanından
uzaklaştırılmasının akabinde, insanın eğitiminde, ahlâkî ve siyasî
ilişkilerinde, bunları düzenleyen hukukunda, kâinat ve hayat yorumunda, bilime
yaklaşımda, sanatsal ve edebî yorumlarında... da ister istemez kendisini
gösterecektir. Yani, bütün bu ilişkiler ve ilişkilerin dayandığı her türlü kurum
da zorunlu olarak temel alınan bu siyasal teze uygun şekil alacaktır.

Çünkü insanın bir bölümünü dünyevî saltanat ve
siyasal otoritenin simgesi demek olan ?Sezar?a teslim ederken; bunun dışında
kalanını -artık ne kalıyorsa- Tanrıya teslim edip bu diğer bölümünün
ilişkilerini onun buyruklarına göre düzenlemeye kalkışmasının imkânı yoktur.
İnsan, bütünüyle ve her türlü ilişkisiyle, tek bir otoriteye teslim olmak
zorundadır. Bunu ister açıkça ifade etsin, isterse de etmesin; ister durumun
böyle olduğunun farkında olsun, isterse de olmasın, değişen bir şey olmaz. Yani
?insanın içinde iki ayrı kalp olmadığı? (33/Ahzâb, 4) gibi, onun
hayatında da iki efendiye, iki zıt otoriteye yer yoktur. İnsanın fiilen böyle
bir kaos yaşamaya tahammülü olmadığından, pratikte de buna imkân olmadığından
dolayı, dinin hayatın herhangi bir alanından uzaklaştırılmaya çalışılması,
zamanla dinin hayatta en ufak bir fonksiyon icrâ etmemesi sonucuna kadar
varmıştır. Hıristiyanlığın tarihi, bu iddianın tartışılmaz bir delili olduğu
gibi, günümüz ?İslâm dünyası? adı verilen ülkelerin durumu da bunun açık bir
delilini teşkil etmektedir. Şöyle ki: Bu dünyada yer alan ülkelerin büyük bir
çoğunluğunda laik uygulamalar sözkonusudur. Bunun resmiyette böyle olup
olmaması, esas itibarıyla pratikte ciddî farklılıklar ortaya çıkarmamaktadır. Bu
laik uygulamaların sözkonusu olduğu ülkelerde yaşayan insanların önemli bir
bölümü, egemen düzeni ve uygulamalarını, onun benimsediği ve telkin ettiği dünya
ve hayat görüşünü kabul edip onaylamakta, buna bağlı olarak, dinin emir ve
hükümlerini umursamayan bir hayat sürdürmektedir.

Bunlardan ayrı olarak, kendilerine dayatılan bu
düzeni hiçbir şekilde benimsemeyen, kendi irâde ve istekleriyle düzenin hiçbir
kural ve hükmünü yerine getirmemeye çalışan, içten gelen bir istekle itaat
etmeyen ve boyun eğmeyen, aslı itibarıyla düzen karşıtı ya da muhâlifi büyük
kitleler vardır. Bu kitleler, şu ya da bu şekilde laikliği reddeden söylemlerini
herhangi bir şekilde ifade etmeye kalkıştıkları takdirde egemen düzenin yasal
olsun olmasın her türlü engellemesine, zulüm ve terörüne, cezalandırmalarına,
komplolarına, işkence ve her çeşit zulümlerine -kurulu düzeni korumak ve
laikliğin elden gitmemesi adına- mâruz bırakılmaktadırlar. Kısacası, bu
ülkelerde egemen düzenlerin baskı ve terörü altında yaşayan insanlar,
pratiklerinde din ve dünya işlerini ayrı ayrı ele alıp değerlendirmemektedirler.
Çünkü buna imkân yoktur. Devletler ve yönetimler de yalnızca devlet yönetimini
dinin müdâhalesi dışında bırakmakla yetinmemekte, aksine, yeri geldikçe, gerek
gördükçe dine müdâhale etmekte, dini kontrol altına almaya, yönlendirmeye
çalışmaktadırlar.

Laikliğin yalnızca siyasal bir çerçeve ve
boyutunun bulunduğunu ileri sürmek, eğer bir kandırmaca değilse, asılsız bir
iddiadan öte değildir. Sözün burasında ister istemez şunu da hatırlıyoruz:
Laiklik, esas itibarıyla; din, akîde, düzen ve sosyal hayatın tümüyle Allah'tan
alınması tezini teklif ve emr eden İslâm'ın tam karşısında yer almaktadır.
Laiklik, Allah'tan başka varlıkların ulûhiyetini esas alan bir anlayış ve bir
sistem olduğu halde; laikliğin dinsizlik anlamına gelemeyeceğini söyleyerek, hem
laikliğin anlamını kaydıran, hem de işin içyüzünü bilmeyenlere sevdiren
yaklaşımlar ve yorumlarla asıl laikliğin İslâm'da olduğunu ileri süren ve bunun
için birtakım âyetleri hiç de ilgisi olmadığı halde delil diye gösterenler
İslâm'ı saptırmakta, Hak Din'i tâğutî düzene koltuk değneği yapmaktadır. Belki
iyi niyeti dolayısıyla bunun farkında değildir; ama vâkıa budur. Bu iki zıddın
birleşebileceğini, bir kimsenin hem laik hem de müslüman olabileceğini iddia
eden bazıları da müslümanları kendi siyasî yaklaşım ve emelleri doğrultusunda
yönlendirmeye gayret etmekte, yani kurulu düzenin İslâm'la çatışan bir düzen
olduğunun fark edilmemesini sağlamaya çalışmaktadır.

Laiklik, esas itibarıyla şeytana ibâdetin genel
adıdır. İslâm'ın ya da Allah'a ibâdet yolunun tam karşıtı ve İslâm dışı bütün
beşerî sistemlerin ortak bir adıdır. İslâm dini dışında kalan ve Allah
tarafından asla kabul edilmeyecek olan bâtıl dinlerin bir diğer unvanıdır. Bu
bakış açısıyla konuya baktığımızda, laik düşüncenin kendisinin karşıtı olarak
kabul ettiği ve din adamları sınıfının ya da bir hükümdarın yönetimi altındaki
insanların, Allah'ın indirdiği şeriat dışında, kendi hevâsını tanrının irâdesi
olarak telkin eden, kabul ettiren ve dayatan sistem olan ?teokrasi? de bâtıl bir
dindir ve sonuç itibarıyla şeytana ibâdetin birçok türünden bir çeşittir. Bu
bakımdan teokrasi de Kur'ân-ı Kerim gözüyle laiklikle ve diğer bütün bâtıl din
ve rejimlerle aynı kefededir. Teokrasi, kendini ilâh sayan veya tanrıların
temsilcisi olarak görenlerin idaresidir. Meselâ Firavunların idaresi,
teokrasidir. Laiklik, teokrasiye alternatif olarak ortaya çıkmış olsa da,
aslında her ikisi de temelde aynı kaynağa, insanı tanrılaştırmaya dayanmaktadır.

Kur'an, inanılan düzenin pratiğe yansımasını
?ibâdet? diye adlandırmakta ve ibâdetin de ya Yüce Allah'a ya da O'ndan başka
kime yapılırsa yapılsın, sonuçta şeytana yapılmış olacağını gâyet açık ve en
ufak bir te'vile yer bırakmayacak şekilde ifade etmektedir. Cennetlikler
cennete, günahkârlar da cehenneme girdikten sonra Yüce Allah, cehennemliklere
azarlayıcı bir üslûpla şu şekilde hitap edeceğini bildirmektedir: ?Ey
Âdemoğulları, Ben size; ?şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir
düşmanınızdır, yalnız Bana ibâdet edin; işte dosdoğru yol budur' diye
açıklamamış mıydım?? (36/Yâsin, 60-61) Laiklik de, diğer beşerî rejimler
gibi şeytana ibâdet yollarından bir yoldur. Müslüman ise, ?dini yalnızca
Allah'a hâlis kılmakla ve yalnızca Allah'a ibâdet etmekle? (98/Beyyine; 5,
39/Zümer, 2-5) yükümlüdür.

PUT VE PUTA TAPMA..
Put; Anlam ve Mâhiyeti
Putlara Tapınmanın Sebepleri
Putperestlik
Tarihten Günümüze Put ve Putlaştırma
İlâh Nedir; Putlaştırıp İlâhlaştırma Nasıl Olmaktadır?.
İlâh'ın Kur'an'daki Iki Mânâsı
İlâh Düşüncesi
Putlaştırılıp İlâh Haline Getirilen Bâtıl Ta ı Anlayışları
Kur'ân-ı Kerim'de Put Kavramı ve Puta Tapma.
Kur'ân-ı Kerim'de Her Çeşit Puta Tapma ve Şirk, Şu Şekillerde Tanımlanır
Hadis-i Şeriflerde Put Kavramı ve Puta Tapma.
Tevhid Penceresinden Günümüz ve İnsanımız.
Tevhidin ve Putçuluğun Amelle İlişkisi
Muvahhid; Tüm Putları Her Şekilde Reddeden Mü'min.
Endâd; Bir Şeyi Allah'a Denk Tutma ve Putlaştırılan Sevgi
Endâd Edinmenin İki Yansıması a- Endâdı (Bir Şeyi) Allah'ı Sever Gibi Sevmek
b- Endâda Tâbi Olup Allah'a İtaat Eder Gibi İtaat Etmek
Şirk; Putlaştırmanın Genel Adı
Şirk ve Küfür İlişkisi
Şirk En Büyük Zulümdür
Şirk İnancının Bir Temeli Yoktur
Allah (c.c.) şirk günahını affetmez
Şirk koşmadan ölenlerin affedileceği umulur
Şirkin ve Putperestliğin Çağdaş Yansımaları
Güncel Câhilî Eğitimde Şirk
Şirkin Sebepleri
1-) İnsanın Kendisini/Hevâsını (Basit Arzu ve Şehvetlerini) Ta ılaştırması
2-) Ataların Yolunu Körü Körüne Tâkip Etmek, Gelenekleri, Örf ve Âdetleri Yüceltmek, Irkçılık
3-) Aşırı Hürmet ve Saygı; Diğer Varlıkları Allah ve Rasûlünden Çok Sevmek
4- Kibir, Büyüklenme (İstikbar)
5- Haddi Aşmak (Taşkınlık)
6- Utuv ve Tuğyan (Çılgınlık, Azgınlık)
7- İstiğnâ (Kendisini Yeterli Görmek), Zenginlik ve Refahla Şımarma, Dünyevî Endişeler
8- Cebbarlık
9- Çoğunluğa, Sürüye Uymak; Zanna Tâbi Olmak
Şirkin Çeşitleri
1-) Şirk-i İstiklâl
2-) Şirk-i Teb'iz
3-) Şirk-i Takrib
4-) Şirk-i Taklid
5-) Şirk-i Esbâb
6) Şirk-i Ağrâz
Şirk ve Putlaştırma İçin Bazı Örnekler
Allah'ın Sıfatları Konusunda Şirke Düşmek.
Hâkimiyet Şirki;
Allah'tan Başka İlâh Kabul Etmek
Allah'tan Başka Rabler Edinmek
Yakınlaştırma ve Vâsıta Anlayışıyla; Şefaatçi Kabulü ile Düşülen Şirk
Allah ile insanlar arasında, İbâdetleri Allah'a çıkaran ve aracılık/arabuluculuk yapan varlıklar olduğuna inanmak
Velî/Dost Edinme Şekliyle Şirk; Mü'minleri Bırakıp Kâfir ve Münâfıkları Velî/Dost Edinmek
Herhangi Bir İbâdet Şekliyle, Özellikle Duâ Hususunda Şirke Girmek, İbâdeti Allah'tan başkasına yapmak.
Allah ve Rasûlü'nden Geldiği Kesinlikle Sâbit Olan Nasslara, Hükümlere Bir Bütün Olarak Tümüne İnanmamak
Kur'an'la, Sünnetle, Dinle, Peygamberle Alay Etmek, Onlara Hakaret Etmek
Allah'tan Başkasına Tevekkül Etmek, Mutlak İtimad ve Güven Duymak
Sevgi, Hürmet ve Bağlılık Yönüyle Şirk. Bir İnsanı veya Nesneyi, İdeolojiyi Aşırı Şekilde Severek Putlaştırmak
Allah'tan Başkasının da Gaybî Yollarla Fayda ve Zarar Verebileceğine İnanmak
Allah'ın Âyetlerinden Yüz Çevirmek
İtaat ve İttibâ Yoluyla Şirk. Tâğutların Hükmünü Allah'ın Hükmüne Tercih Etmek, İslâm'ın Yaşanıp Kur'an'ın Hâkim Olmasını İstememek, Rasûlullah'ın Örnek ve Önder Oldu
Kötülüğü Hoş Karşılayıp Yayılmasına Seyirci Kalmak, Kötülüğü Emretmek
Korku Yönüyle Şirk
Cibt ve Tâğuta da İnanmak
Tasarruf ve Hulûl Yoluyla Şirk.
İttibâ Şirki
Ef'âl-i Küfür; İnsanı Küfre Düşüren, Puta Tapma Sayılan Davranışlar a- Puta tapmak
b- Mushafı pisliğe atmak gibi saygısızca davranmak
c- Gayr-i müslimlerin tapınaklarına İbâdet kasdıyla gitmek
d- İbâdet kasdıyla herhangi bir şahsa secde etmek
e- Ölülerden duâ ederek bir şey istemek, kabirleri tapınak yapmak
f- Haç takınmak
g- Ğıyar ve zünnâr
h- Mecûsî ve yahûdi şapkası
i- Sihir
Her Çeşit Putperestliğin ve Şirkin Zararları
Şirk, Allah'ın asla affetmediği bir günahtır.
Tasvîr (Putlaştırılan Heykel ve Resim); Putçuluğun Genel Görüntüsü.
Haram Kılınışının Hikmetleri
Çocuk Oyuncakları
Boyutsuz resimleri mubah görenlerin dayandıkları deliller
Ulemânın Görüşleri
Resmin mekrûh olduğunu ileri sürenlerin delilleri
Haram olduğunu söyleyenlerin delilleri
Heykelcilik, Ressamlık, Fotoğrafçılık
Tasvirin Kazancı
Varlıklara 'Sûret' Veren Allah'tır
Heykel
Heykelin yasaklanma nedeni
Resim..
Tasvîrin (Resim ve Heykelin) İtikad, Fıkıh ve Sanat Açısından Hükmü.
Atalar Kültü; Sosyal Çevre ve Geleneğin Putlaştırılması Sosyal Çevre
Atalar Kültü
Taklit ve Taklitçilik.
Yozlaştırılan Din; Halkın Dini ve Hakkın Dini
Çağdaş Bir Putlaştırma Örneği; Atatürk'e Ta ı veya Peygamber Diyenler
Hevânın Putlaştırılması
Hevânın İlâh Haline Getirilmesi
Hevâsına Uyanların Özellikleri
Allah'tan Başkasına İbâdet
Allah'tan Başka Tapılan Varlıklar
Allah'tan Başkasına İbâdetin Anlamı