Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Sosyalizm

Sosyalizm

Sosyalizm:


Sosyal teşkilatlanmayı eşitlik ölçüsüne göre
düzeltmeyi gâye güden teori. Sosyalizm, ferdiyetçi ve hürriyetçi (liberalist)
sistemlere karşı bir tepki olarak doğmuştur. Sermaye sahipleriyle işçiler
ârasındaki eşitsizliği, servet ve refah farklarını ortadan kaldırma
iddiasındadır. Bu iddialar doğrultusunda Sosyalizmi önce ekonomik bir çerçeve
içinde; yani servetin üretimi, tüketimi, paylaşılması ve dağıtımı açısından ele
almalıdır. Bu açı, bizi Sosyalizmi meydana getiren şartları araştırmaya götürür.
Liberal demokrasinin ve Kapitalizmin doğurduğu yetersizlikler ve
adâletsizlikler, sanayileşme olayına; sanayileşme de, sosyal, ekonomik ve şuurlu
bir şekilde teşkilatlanan işçi sınıfının siyasi bir güç halinde ortaya çıkmasına
götürür.

Sosyalizm, öncelikle liberal Kapitalist düzenin
adâletsizliklerine karşı çıkmak ve isyan etmekle çağdaş niteliğini kazanmıştır.
Böylece Sosyalizmin ilk temel karakteri, kurulu düzeni adâletsiz, çağ dışı ilân
etmesiyle ortaya çıkmaktadır. Buna göre Sosyalizm, liberal Kapitalist düzenin
mülkiyet ve çalışma kurumlarını yetersiz ve adâletsiz bulduğu için, değiştirmek
ve onun yerine geçmek isteyen bir rejimin adıdır. Bu haliyle Sosyalizm,
Kollektivizmin zaman içinde fiiliyata geçmesi ve uygulanmasıdır.

Kapitalist sistemler, özel mülkiyet, piyasa
ekonomisi ve kâr esasına dayanan bir sistem kurmuştur. Bu düzen, tarih
olaylarının ve sanayileşmenin ürünüdür. Sosyalizm de bu düzene antitez olarak
tasarladığı düzenini tarihi şartların meydana çıkardığı bir düzen olarak görür.
Onlara göre, bu düzen de tıpkı Kapitalist düzen gibi ihtilâl sonucu
kurulacaktır.

Sosyalizmin ikinci esas dayanağı da, ekonomik
faaliyetlerin özel sektörden kamuya, kişilerden topluma aktarılmasıdır. Bu
anlamda Sosyalizm, mevcut olan üretim araçlarının tümünü, yahut büyük bir
kısmını toplumun şuurlu ve yönetici durumunda olan organlarına bağlamaktır.
Burada üretim araçları toplumun mülkiyetine geçmekte, neticede özel mülkiyet
yerine kollektif ve sosyal mülkiyet kurumu oluşturulmuş olmaktadır.

Sosyalizmin kollektif mülkiyeti sadece toplumun
malı yapması da yetmez. Aynı zamanda, bu mallar toplumun hizmetinde olmalıdır.
Yani kârın hizmetinden çıkarılıp çalışanın (işçinin) hayat standardını artırıcı
hale getirilmelidir.

Demek oluyor ki, Sosyalizm, objektif tarih
şartları içinde Kapitalizmi takip ederek onun yerine geçecek olan bir düzendir.
Sosyalist düzende şu üç unsur bulunur:

a) Üretim araçlarının toplumun malı olması;.

b) Üretimin insan ihtiyacına göre yapılması;

c) Bunların tamamının demokratik bir yol ile
gerçekleştirilmesi.

Buraya kadar Sosyalizmin tanımlarında bazı
farklılıklar olsa da; hepsinde de ortak gâye, çalışan zümreyi (işçi sınıfını)
cemiyete hakim kılmak ve emek sahiplerinin hakkını vermektir. Toplumda sınıf
farklarının ortadan kaldırılması ve toplu çalışma ile elde edilen kazancın emek
sahibi olan topluluğa ait olması bütün sosyalistleri birleştiren ana fikirdir.

Sosyalistler bazı ana fikirlerde birleşseler de,
bu hedeflere nasıl ve hangi yollarla ulaşacakları konusunda, yani
uygulayacakları metodlar hakkında ayrılığa düşmüşlerdir. Meselâ, üretim araçları
topluma nasıl mal edilecek? Bunlar kimin ihtiyacına göre ve nasıl ayarlanacak?
Diğer bir ifadeyle, kapitalist düzen hangi yoldan ve nasıl değiştirilecek?
İhtilâl ve şiddet yoluyla yani devrimle mi; yoksa demokratik usullerle (evrimle)
mi?

Esas problem bu sorulara verilen cevaplarda
ortaya çıkar. Çünkü bu soruların cevapları kadar Sosyalizm türlerinden söz
edilebilir. Bunlar arasında hayalci (ütopyacı), islâhcı (evrimci), ruhcu,
maddeci ve ihtilâlci (devrimci) olmak üzere her biri kendine has özelliklere
sahip birçok Sosyalizm çeşidi vardır. Sosyalizm çeşitlemeleri, değişik bakış
açılarından da yapılabilmektedir. Meselâ bir başka açıdan, Ütopik Sosyalizm,
Bilimsel Sosyalizm, Kürsü Sosyalizmi, Hıristiyan Sosyalizmi, Devrimci Sosyalizm,
Reformcu Sosyalizm, Demokratik Sosyalizm gibi bir sınıflamaya da tabi
tutulabilir.

Sosyalizm, geniş anlamıyla çok eskilere, ta
Eflatun'a kadar geriye götürülebilir. Hattâ bir takım dinî Sosyalizmlerden bile
bahsetmek mümkündür. Meselâ bir "Tevrat Sosyalizmi", bir "Hıristiyan
Sosyalizm"inden; hattâ doğru olmamakla beraber, bir "İslâm Sosyalizm"inden
bahseden ve kendilerine "İştirakiyyü'l-Mezheb" diyenler de vardır. İlk dönem
Sosyalistleri daha ziyade toprağın fertler arasında eşit bir şekilde
paylaşılmasını istiyorlardı. Esas anlamıyla Sosyalizm "İşçiler Birliği" anlamına
XlX. yüzyılın ilk yarısında kullanılmaya başlanmıştır. Çünkü Sosyalist akımın,
işçi sınıfının meslekî teşkilatlanmaları ve siyasî partilerle şuurlu bir siyasî
kuvvet olarak ortaya çıkışları XIX. yüzyılda olmuştur. Sosyalizm 1848'e kadar
sadece bir kavramdan ve hayalî bir tasavvurdan (ütopyacı) ibaret sayılır. Meselâ
Thomas Morus, Saint Simon, Louis Blanc, Fourier, Owen, Proudhon gibi Fransız
sosyalistlerin doktrinleri sosyal adâletsizlikler karşısında tamamen idealist ve
hayalci görüşlere sahipti. 1848 de Marksizmin ortaya çıkmasıyla "Bilimsel
Sosyalizm"in kurulduğu kabul edilir.

Nazarî sosyalizmin birbirine zıd birçok
şekillerinin olduğunu daha önce belirtmiştik. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Hıristiyan Sosyalizmi: Ketteler, Maninng,
Lorin, Gorin gibi hıristiyan sosyalistlerin temsil ettiği ve daha ziyade
Hıristiyanlığın sosyal cephesini işleyen sosyalizmdir.

2- Mistik, Optimist ve Ütopyacı Sosyalizm:
Ofurier, P. Leroux, Proudhon vb. nin savunduğu ve tamamen hayal ürünü olan;
realite ile ilgisi olmayan ve problemlerini daha ziyade tasavvurda çözmeye
çalışan kavramsal sosyalizmdir.

3- Bilimsel Sosyalizm, Devrimci Sosyalizm veya
Marksizm: İhtilâlci ve diyalektik materyalizmin temsil ettiği, Marx, Engels ve
Lenin tarafından ileri sürülen sosyalizmdir.

Bu sosyalizm ilk defa, liberal, burjuva ve
kapitalist düzenin kendi çelişmelerine terk edilip yıkılmalarının
beklenemeyeceğini -Bilimsel Sosyalizm- ilkeleştirmiştir. Bunlar, işçi sınıfının
(proletarya) devreye girmesi ve şiddet yoluyla (ihtilâlle) düzeni değiştirmesi
metodunu ortaya atmışlardır. Daha sonra ise, Marx ve Engels demokratik ve
ihtilâlsiz yolu tercih etmişlerdir.

Bu yüzyıldan sonra Marksizm çeşitli yorumlara
tabi tutulmuş, bunlar içinde E. Bernstein gibi revizyonistler çıktığı gibi,
revizyonizme cephe alan Lenin gibi başka yorumcular da çıkmıştır. Bu yeni
yorumla meşhur Marksizm-Leninizm doğmuştur. Lenin bunu Marksın bile hayal
edemediği Çarlık Rusya'sında 1917'de uygulama plânına geçirmiştir. Marksizmi ve
Leninizmi de Stalin ve onu takip edenler yorumlamış; bunun neticesinde de
"Sovyet Marksizmi"doğmuştur. Daha sonra Mao Tse Tung (Mao Ze Dong) tarafından
daha farklı bir yoruma tabi tutulmuştur.

Marksizm, 1917 Rus ihtilaline kadar siyasî
kurumlar meydana getiren bir düzen, rejim olmamıştır. Gerçi bir takım siyasî
partiler kurulmuş, sosyalistler hükümetlere katılmış, parlamentolarda aktif rol
oynamışlardır, fakat Birinci Dünya savaşı sonuna kadar sosyalist devletler
kurulamamıştır. 1917'de Çarlık Rusyası tasfiye edilmiş, Üçüncü Enternasyonal
kurulmuş, yeni bir Marksizm-Leninizm ortaya çıkmıştır.

Bu yeni Marksizm-Leninizm iki özellik taşır:

1) Az gelişmiş sayılan bir sosyal yapıya
Marksizmin uygulanışı;

2) Sosyalizm, hem bir devlet sistemi, hem de
siyasî bir rejimdir. Yani yeni bir hukuk, devlet, anayasa ve siyasî kurumlar
anlayışına dayanmıştır. İkinci dünya savaşından sonra ise Leninin yerini Stalin
almış ve Marksizm-Leninizme birçok değişiklikler getirmiştir.

1980'li yıllarda ise M. Gorbaçov bu sistemden
bazı tavizlerde bulunmak zorunda kalmış ve 1991'de de hak dağıtmak için ortaya
çıkan siyasî rejim, bir zulüm düzeni haline dönüşmüş ve 75 yıllık ömrünü
tamamlayarak kendi diyalektik metodları gereği antitezine dönerek senteze
ulaşmıştır. Halbuki onun iddiası bütün dünya işçileri birliğini kurmak ve
dünyayı sosyalist yapmaktı. Fakat bu yoldaki çabası onu başladığı noktaya hem de
daha kötü şartlarda liberal Kapitalizme döndürdü.

3- Reformcu Sosyalizm: Demokratik Sosyalizm,
Aktüel Sosyalizm diye de anılan ve H. de Man tarafından temsil edilen; evrimci
yolla, ihtilâlsiz yeni rejimin tesisini müdafaa eden sosyalizmdir.

Sosyalizm önce Orta ve Doğu Avrupa, Avrupadan
sonra da Doğu Bloğunda yaygınlaşmıştır. Orta ve Doğu Avrupa, Arnavutluk,
Bulgaristan, Çekoslovakya, Eski Doğu Almanya; Macaristan, Polonya, Romanya,
Yugoslavyada Komünist rejimler hep 1943-1944 yıllarında başlamıştır. Daha sonra
doğu ve uzak doğuda Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kore, Kuzey Vietnam, Moğolistan,
Küba. vb. gibi ülkelerde yaygınlaşmıştır. Bu gün ise bu ülkelerin tümü
Sosyalizmden Liberalizme dönmüştür.

Batı ve uzak doğuyu yarım asır etkisi altında
bulunduran Sosyalizm, Türkiye'de ilk defa 1910 yılında resmen boy göstermiş ve
"Osmanlı Sosyalist Partisi" adıyla sosyalist Hüseyin Hilmi tarafından bir parti
kurulmuştu. Bu partiyi kurduran ve partiyi perde arkasından destekleyen ise,
materyalist ateist Baha Tevfik idi. 1920'den sonra çeşitli şekillerde gelişen
Marksizm veya devrimci Sosyalizm, her fırsatta toplumu bölmek, sosyal düzeni
yıkmak, insanları anarşiye çekmek için elinden ne geliyorsa yapmıştır. Önceleri
gizli komünist partileri halinde çalışırken. Komünizmin yıkılıp yok olduğu
zamanımızda ise bütün dünyada hala sosyalist parti kurma yarışı devam
etmektedir. Zira millî hakimiyeti kaldırmak Sosyalizmin gerekli şartlarındandır.
Sosyalizmin din ve ahlâka bakışı, çeşitlerine göre değişmektedir. Genel olarak
Sosyalizm özü bakımından ne dincidir, ne de din düşmanıdır. Sosyalizm, toplum
düzenini değiştirici bir siyasî akım olduğu için de dine dayalı partilerin
kurulmasını kabul etmez. Din ve ahlâk konusunda hümanist bir tavır takınır. Bazı
sosyalizmler dinî kaynaklı olduğu halde, Bilimsel Sosyalizm hem dine, hem de
dinî ahlâka ve mânevî değerlere kökten karşıdır. Bunlar Allah'a, dine ve dinî
değerlere hiç bir şekilde yer vermezler. Çünkü bu sistemin uygulanış biçimi olan
Komünizmin kendisi bir din haline getirilmiştir.

Komünizm gibi Hümanizm de en büyük ahlâk
düşmanlığıdır. Çünkü, bir yerde Hümanizm geliştikçe ahlâk geriler. Devamlı
cezalar sınırlandığı ve azaldığı için kötülüğe teşvik edici faktörler çoğalır;
sonunda kötülükler yaygınlaşır.

Bilindiği gibi Sosyalizm doktrini, büyük sanayi
devriminin tahriki sonucu XVIII. yüzyılın sonunda ve XIX. yüzyılın başında bir
takım izafî ve ahlâkî fikirlerin yayılmasıyla ferdiyetçilik ve Liberalizme karşı
bir tavır olarak ortaya çıkmıştır. Bu ise Sosyalizmin beynelmilelci ve milliyet
düşmanı olduğunu göstermektedir.

Sosyalizmin milliyet düşmanlığı yanında daha
birçok çıkmazları vardır. Bunlardan birisi, ferdi mülkiyet fikrini
kaldırmasıdır. İnsan fıtratında mevcut olan bir şeye sahip olma duygusunu ve
fikrini ise kaldırmaya çalışmak insanda bir takım ruhî çatışmalara yol açar.
Gerçi onlar mülkiyeti kaldırmadıklarını, ekonomik ve sosyal düzende bazı
tedbirlerle sınırladıklarını ve bu yolla kapitalizmin önüne geçtiklerini iddia
ediyorlarsa da; uygulamaların bunun aksini ortaya koyduğu görülmüştür.

Sosyalizm ve Komünizm, Liberalizme karşı bir
ekonomik faaliyetle, geniş ölçüde devlet tekelciliğini, devletçi ekonomi, devlet
işletmeciliği vb. ekonomik modelleri geliştirmiştir. Bu ekonomik modeller,
liberalist modellerden daha çok insan fıtratına ters geldiği için de bir asır
bile -her çeşit baskıya başvurduğu halde- yaşayamamıştır. Günümüzde gerek batıda
ve gerekse doğudaki bir çok örnekleri çok büyük ekonomik ve sosyal krizler
içindedir. Türkiye'de de "KİT"ler olarak tanınan devlet eliyle yürütülen ekonomi
teşekkülleri de liberalist bir ekonomi içinde olduğu halde, ayakta duramayacak
kadar kötü durumda olduğundan, özelleştirilmek için her iktidarın programında
yer almaktadır.

Sosyalizmin çıkmazlarından birisi de sosyal
nizamın kendi cinsinden olan kanunlarını inkâr etmesidir. Halbuki bütün sosyal
olaylar gibi ekonomi olaylarında da determinizmin payını tamamen inkâr etmek
doğru değildir. Bu sebeple, olaylar âleminde var olan düzeni istediğimiz gibi
istediğimiz ilkelere (ekonomi ilkelerine) dayandırarak değiştirebileceğimizi
iddia edemeyiz. Bu evrimi idare eden unsurları sadece ekonomik faaliyetlere ve
üretime de bağlayamayız. Bütün diğer değerleri hiçe sayıp üretimin asıl öğesi
olan "emek"i de tek değer olarak kabul edemeyiz. Çünkü sosyal hayatı sadece
ekonomik ve maddî şartlar meydana getirmiyor. Bilindiği gibi, bunların yanında
ruhî ve ahlâkî daha birçok sebepler sosyal olayları doğurur. Sosyalistler sosyal
hayatta insanın bir takım maddî ihtiyaçları yanında, fikir ve inançlarının payı
olduğu gerçeğini de unutmuş görünüyorlar.

Buna karşılık ruhçu sosyalistler ise maddî
ihtiyaçlar yanında fikir ve inançların, ruhî ve ahlâkî değerlerin insan hayatı
için vazgeçilmez olduğu fikrini savunuyorlar. Aslında Sosyalist literatürde
ruhçu Sosyalizm diye bir ayırım yoktur; ancak mistik sosyalizm (Hristiyan
Sosyalizmi)'e bir benzerliği olması, yani İslâm dininin sosyal yanını anlatmak
için asrımızın fikir adamlarından biri olan Nureddin Topçu "Ruhçu Sosyalizm"
diye bir sosyalizmden bahseder. İşin gerçeği; her sosyal adâletsizliğe karşı her
haykırış Sosyalizm değildir. Yalnız bir fikir adamının teorisini, yahut bir
partinin programını Sosyalizm olarak tanımlamak da Sosyalizm kavramını çok
daralttığı için, yanlıştır. Sonra İslâm dini sosyalist değil, sosyal
adâletçidir.

Sosyalizmin çıkmazlarından birisi de sosyal
sınıfları kaldırmak istemesidir. Fakat Sosyalizmin ileri sürdüğü ilkeler bunu
tek başına temin edecek güçte değildir. Bu sistem gerçekten işçinin refahını
sağlayacak biçimde uygulanacak olsa; işçi, emeğinden ayırıp biriktirme yoluyla
Kapitalist sınıfa geçebilir. Halbuki bunu önleyecek tek yol ruhî ve ahlâkî
terbiyedir. Sosyalist sistemler ise herşeyden önce böyle bir ruhî ve ahlâkî
terbiyeyi verecek ilkelerden yoksundur. Ayrıca uhrevî yaptırımı olmayan bir
ekonomi ahlâkından yana olduğu için, dinî ahlâkın geliştirdiği kendini kontrol
ve nefse hâkimiyetten de söz edilemez.

Çeşitli adâletsizlik ve zulümler karşısında
kendisine çok büyük umutlar bağlanan Sosyalizm, ancak sıradan bir insan ömrü
kadar yaşayabildi ve daha tam olarak şahsiyetini bile teşekkül ettiremeden her
beşerî sistem gibi, o da tarihe mal oldu. Sosyalist sistemlerin yerine, ancak
sosyal adâletçi nizamlar geçer de Bilimsel Sosyalizm gibi bütün kurumlarıyla
işletilirse, işte o zaman ancak insanların mutlu olması beklenebilir. (Hüsameddin
Erdem, Şamil İslâm Ans.)

PUT VE PUTA TAPMA..
Put; Anlam ve Mâhiyeti
Putlara Tapınmanın Sebepleri
Putperestlik
Tarihten Günümüze Put ve Putlaştırma
İlâh Nedir; Putlaştırıp İlâhlaştırma Nasıl Olmaktadır?.
İlâh'ın Kur'an'daki Iki Mânâsı
İlâh Düşüncesi
Putlaştırılıp İlâh Haline Getirilen Bâtıl Ta ı Anlayışları
Kur'ân-ı Kerim'de Put Kavramı ve Puta Tapma.
Kur'ân-ı Kerim'de Her Çeşit Puta Tapma ve Şirk, Şu Şekillerde Tanımlanır
Hadis-i Şeriflerde Put Kavramı ve Puta Tapma.
Tevhid Penceresinden Günümüz ve İnsanımız.
Tevhidin ve Putçuluğun Amelle İlişkisi
Muvahhid; Tüm Putları Her Şekilde Reddeden Mü'min.
Endâd; Bir Şeyi Allah'a Denk Tutma ve Putlaştırılan Sevgi
Endâd Edinmenin İki Yansıması a- Endâdı (Bir Şeyi) Allah'ı Sever Gibi Sevmek
b- Endâda Tâbi Olup Allah'a İtaat Eder Gibi İtaat Etmek
Şirk; Putlaştırmanın Genel Adı
Şirk ve Küfür İlişkisi
Şirk En Büyük Zulümdür
Şirk İnancının Bir Temeli Yoktur
Allah (c.c.) şirk günahını affetmez
Şirk koşmadan ölenlerin affedileceği umulur
Şirkin ve Putperestliğin Çağdaş Yansımaları
Güncel Câhilî Eğitimde Şirk
Şirkin Sebepleri
1-) İnsanın Kendisini/Hevâsını (Basit Arzu ve Şehvetlerini) Ta ılaştırması
2-) Ataların Yolunu Körü Körüne Tâkip Etmek, Gelenekleri, Örf ve Âdetleri Yüceltmek, Irkçılık
3-) Aşırı Hürmet ve Saygı; Diğer Varlıkları Allah ve Rasûlünden Çok Sevmek
4- Kibir, Büyüklenme (İstikbar)
5- Haddi Aşmak (Taşkınlık)
6- Utuv ve Tuğyan (Çılgınlık, Azgınlık)
7- İstiğnâ (Kendisini Yeterli Görmek), Zenginlik ve Refahla Şımarma, Dünyevî Endişeler
8- Cebbarlık
9- Çoğunluğa, Sürüye Uymak; Zanna Tâbi Olmak
Şirkin Çeşitleri
1-) Şirk-i İstiklâl
2-) Şirk-i Teb'iz
3-) Şirk-i Takrib
4-) Şirk-i Taklid
5-) Şirk-i Esbâb
6) Şirk-i Ağrâz
Şirk ve Putlaştırma İçin Bazı Örnekler
Allah'ın Sıfatları Konusunda Şirke Düşmek.
Hâkimiyet Şirki;
Allah'tan Başka İlâh Kabul Etmek
Allah'tan Başka Rabler Edinmek
Yakınlaştırma ve Vâsıta Anlayışıyla; Şefaatçi Kabulü ile Düşülen Şirk
Allah ile insanlar arasında, İbâdetleri Allah'a çıkaran ve aracılık/arabuluculuk yapan varlıklar olduğuna inanmak
Velî/Dost Edinme Şekliyle Şirk; Mü'minleri Bırakıp Kâfir ve Münâfıkları Velî/Dost Edinmek
Herhangi Bir İbâdet Şekliyle, Özellikle Duâ Hususunda Şirke Girmek, İbâdeti Allah'tan başkasına yapmak.
Allah ve Rasûlü'nden Geldiği Kesinlikle Sâbit Olan Nasslara, Hükümlere Bir Bütün Olarak Tümüne İnanmamak
Kur'an'la, Sünnetle, Dinle, Peygamberle Alay Etmek, Onlara Hakaret Etmek
Allah'tan Başkasına Tevekkül Etmek, Mutlak İtimad ve Güven Duymak
Sevgi, Hürmet ve Bağlılık Yönüyle Şirk. Bir İnsanı veya Nesneyi, İdeolojiyi Aşırı Şekilde Severek Putlaştırmak
Allah'tan Başkasının da Gaybî Yollarla Fayda ve Zarar Verebileceğine İnanmak
Allah'ın Âyetlerinden Yüz Çevirmek
İtaat ve İttibâ Yoluyla Şirk. Tâğutların Hükmünü Allah'ın Hükmüne Tercih Etmek, İslâm'ın Yaşanıp Kur'an'ın Hâkim Olmasını İstememek, Rasûlullah'ın Örnek ve Önder Oldu
Kötülüğü Hoş Karşılayıp Yayılmasına Seyirci Kalmak, Kötülüğü Emretmek
Korku Yönüyle Şirk
Cibt ve Tâğuta da İnanmak
Tasarruf ve Hulûl Yoluyla Şirk.
İttibâ Şirki
Ef'âl-i Küfür; İnsanı Küfre Düşüren, Puta Tapma Sayılan Davranışlar a- Puta tapmak
b- Mushafı pisliğe atmak gibi saygısızca davranmak
c- Gayr-i müslimlerin tapınaklarına İbâdet kasdıyla gitmek
d- İbâdet kasdıyla herhangi bir şahsa secde etmek
e- Ölülerden duâ ederek bir şey istemek, kabirleri tapınak yapmak
f- Haç takınmak
g- Ğıyar ve zünnâr
h- Mecûsî ve yahûdi şapkası
i- Sihir
Her Çeşit Putperestliğin ve Şirkin Zararları
Şirk, Allah'ın asla affetmediği bir günahtır.
Tasvîr (Putlaştırılan Heykel ve Resim); Putçuluğun Genel Görüntüsü.
Haram Kılınışının Hikmetleri
Çocuk Oyuncakları
Boyutsuz resimleri mubah görenlerin dayandıkları deliller
Ulemânın Görüşleri
Resmin mekrûh olduğunu ileri sürenlerin delilleri
Haram olduğunu söyleyenlerin delilleri
Heykelcilik, Ressamlık, Fotoğrafçılık
Tasvirin Kazancı
Varlıklara 'Sûret' Veren Allah'tır
Heykel
Heykelin yasaklanma nedeni
Resim..
Tasvîrin (Resim ve Heykelin) İtikad, Fıkıh ve Sanat Açısından Hükmü.
Atalar Kültü; Sosyal Çevre ve Geleneğin Putlaştırılması Sosyal Çevre
Atalar Kültü
Taklit ve Taklitçilik.
Yozlaştırılan Din; Halkın Dini ve Hakkın Dini
Çağdaş Bir Putlaştırma Örneği; Atatürk'e Ta ı veya Peygamber Diyenler
Hevânın Putlaştırılması
Hevânın İlâh Haline Getirilmesi
Hevâsına Uyanların Özellikleri
Allah'tan Başkasına İbâdet
Allah'tan Başka Tapılan Varlıklar
Allah'tan Başkasına İbâdetin Anlamı